Yalnız Mesajı Göster

Düğün Gecesi

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Düğün Gecesi



Ahmet, elinde valizi şosede otobüsten inmişti,


bundan sonra köyüne yayan gidecektiGökte


yıldızlar, sanki gülüyordu delikanlıya, ne çok yıldız


vardı, "askerlik bitti Dudu, çok şükür az sonra


sana kavuşacağım !"diye geçirdi içinden Yürüyordu


yolu Ekim ayının serin bir gecesiydi, bozkır ucu


bucağı belli olmayan boz kır,önünde uzayıp gidi-


yordu Çocukluğu aklına geldi birden, yaz geceleri


anası ile babası odalarında yatarken, o kız


kardeşleri ile damda yatardı Yer yataklarında


gece yarılarına kadar kikir kikir gülerek, kendi ara-


larında şakalaşırlardıEn ilginci de gökteki, yıldızı


aralarında paylaşırlardıAhmet, sabaha karşı


görünen en parlak yıldız olan demir kazık


"çoban yıldızını severdi"


Yolun kenarında, biçilen ekin tarlaları görünü


yorduHarman sonu, düğün gününü kararlaştırmış-


lardı, Dudu'nun babası ile kendi babası


Babası, "Sağılacakla teskereni al gel, düğününü


yapalım oğlum!"diye mektup yazmıştı Trene biner-


ken, kuracağı yuvanın düşünü kuruyorduKonpart


manda, yaşlı bir adamla, genç bir kadın vardı


"Oğul, pek dalgınsın, dikkat ettim, yüzün hiç


gülmüyor, bir sıkıntın mı var ?"diye sormuştu yaşlı


adam Gülümsemişti, " teskeremi aldım, vatan bor-


cunu yapıp köyüme sevdiklerime dönüyorum


amca !" diye cevap vermiştiAdam, "nerelisin ?"


diye sormuştu Köyünün adını söylemişti


Tren birkaç istasyonda durmuş, inenler, binenler


olmuştuYol yorgunluğunun üstüne uyku da


bastırmıştı Trenin sarsıntılı sesi, arada bir çalan


düdüğü, askere giderken, kendisi gibi son tertip


olan asker adaylarının, kiminin neşeli kiminin yakın


larının gelmemesi nedeniyle buruk olmasını anım-


sadı, gülümsedi, "Ahmet efendi ! askerlik bitti


köyündesin işte!"diye söylendi kendi kendine


Annesi ile babası, bacıları kim bilir nasıl şaşıracak-


lardıTezkere gününü , yazmamıştı babasına


Süpriz yapacaktı ! Dudu, yeşil gözlü, yay kaşlı


yavuklusu karşısında görünce kimbilir nasıl sevi-


necektiYanıklar köyünde, şimdiye kadar böyle


düğün ne gördük ne de yaşadık !Aşkolsun


Ahmet'lere diyeceklerdi


Köyün mezarlığına gelmişti Taşlarla çevrili


mezarlığın yanından geçerken içi ürpermişti


nedenseOysa, askerlikte, nöbet tutarken, karşıda


mezarlık vardı, her gün, bu mezarlığa cenaze


arabasıyla, erkek ,kadın, çocuk, yaşllı her dinden


her mezhepten cenaze geliyordu Müslüman mezarı


hemen belli oluyordu Mezar taşının üstünde ay


ve yıldız, ölenin adı soyadı, cinsiyeti , doğum


ve ölüm tarihi, baba adı, memleketi yazılıydı


Mezarlığı geçmişti ki, arkadan sinsice yaklaşan


bir tilki bacağını ıssırdı " Vay namussuz hayvan !"


diye tilkiye yerden bir taş alıp attı, tilki çoktan


karşıya geçip mezarlığa girmişti


Köye, girdiğinde, gecenin bi yarısı olmuştu


Köy derin uykudaydıIşıklar sönmüş, gök yüzünde


testekerlek bir ay vardı, hava açıktı Ayak sesine


köyden birkaç köpek havladı


* * * *


Avlu kapısından girdi, dut ağacına zincirle


bağlı, kara kıllı, kulakları kesik bir köpek, sahibini


tanımadığından , zinciri koparmak için yırtınırken


Osman efendi, ayak yoluna çıkmak için, taş merdi


venden iniyordı ki karşısında valizli, uzun boylu


sırtında goçuk, Ahmet'i birden karşısında görünce


tanıyamadı, "hayırdır inşallah ! Bu eli valizli kim


bu gece vakti gelen !" diye söylendiAhmet,


gülümseyerek, ay ışığında, balmumu gibi sarı yüzlü


babasına baktı" Baba!beni tanımadın mı ?"dedi


" Ben Ahmet !" Adam, " Amet, oğlum !" diye sesi


titredi"Hayır mı oğlum ? Gece vakti insan gelir mi?


Gündüz gelir insan, haydi yukarı çık, ben de


su döküyüm geliyom "


Ahmet , babasının açık bıraktığı kapıdan girdi


Osman efendi, etrafı taşla çevrili yüz numaraya


oturarak büyük aptestini yaptı, sonra, naylon


ıbrıktan su dökerek k yıkadı, sonra yerden


sabunluktan el sabununu alarak, ellerini yıkadı


şalvarını yukarı çekerek, merdivenden eve çıktı


Ahmet, elindeki valizi, kapı girişine koydu


Sonra babasının eline geldi, yaşı adam, oğlunun


yüzünü öptü Delikanlı, "Anamla,bacılarımı uyandır


ma baba !"dedi"Sabah olsun, görüşürüm"


Yaşlı adam, "yol yorgunusun oğul, yatağını


yapsınlar da yat !" dedi


"Baba sen rahatına bak ! Ben şu sedire


uzanırım!" dedi


Osman Efendi, bir battaniye getirdi


"Uyuyanın üstüne kar yağarmış, şunu üstüne ört


Ahmet, yastığa başını koyar koymaz uyudu


* * * *


O sabah, erkenden uyanan Ahmet, ocakta


süt kaynatan annesinin elini öptüYaşlı kadın,


sevinçten gözleri doldu geldiSarıldı oğluna


"AnaAnacığım nasılsın ? Hastalığın nasıl oldu ?"


dedi Yaşlı kadın, "yaşlandık gayri oğul! Baban


şeere götürdü, doktura gösterdi, şu kırmızı hapları


verdi, kullanalı dizimin ağrısı azaldı !"dedi


Sabah namazını kılan Osman efendi, karısına


" süt piştiyse, Amet'e koy da içisin !" dedi


Delikanlı, "Eeesiz de ne var ne yok ?"dedi


Yaşlı adam, " Biz iyiyiz oğul, maşallah eskerlik


sana yaramış! Ne o ? Çorabı niye çıkardın ?"


"Evde kolanya var mı ? Namussuz tiki ıssırdı"


dediYaşlı adam, "durup dururken tilki ıssırmaz


oğulDoktora gitsen iyi olur!"


Ahmet, güldü, "tilkinin ısırığından ne olacak


baba! Alt tarafı bir sıyrık "


Keziban, ağabeyisine sarıldı, öptü Ahmet


gülerek, "kız büyümüşsün , hem de güzelleşmişsin


dediKızın yüzü kızarmıştı Sonra, "Dudunun haberi


yok ! Git geldiğimi haber ver, ben de yarın


giderim !"dedi


* * * *



Dudu, Ahmet'in askerden teskeresini alıp gel-


mesine çok sevinmişti Çeyizini düzmüş, kaynanası


kayınbabası ve Ahmet!le şehire giderek, gelinliğini


almışlar, sonra , kız eviyle anlaşarak, gelin için


gerekli ev eşyalarını almışlar, düğün gününü karar


laştırmışlardı Ekimin, ikinci haftası, Cumartesi günü


başlayacak düğün, Pazar günü gelinin baba evinden


alınıp oğlan evine götürülmesi ile son bulacaktı



Osman Efendi, düğün sofrasını üst kata


kurdurmuştuKadınlar da alt kattaydıÜst


kat yetmediği için, bahçenin içine de masalar


atılmıştı Evin çatısına bir bayrak, bayrak direğine


de elma takılmıştı Komşu Köylerden, şehirden


gelen misafirler üst kata alınıyordu Davul ile


zurna, oğlan evinin kapısında, okuntuya gelenleri


selamlarken, okuntucular davulcu ile zurnacıya


gönlünden ne koparsa veriyordu Osman Efendi,


silah atılmasını istemediği halde, delikanlılar, erkek


ler halay çekerken, tabancanın namlusuna kurşun


sürüp tetiğe basıyorlardı


Ahmet rakının verdiği mahmurlukla başı


dönüyorduAma, hareketleri, bir garipti, onu


tanıyan delikanlılar, "Ahmet'i rakı çarptı galiba


diye gülüyorlardı


Dudu, eline kına yakılırken, kızın biri "Yüksek


Yüksek tepelere ev kurmasınlar , aşırı aşırı memle


kete kız vermesinler !" diye türkü söylüyor, adet


olduğu üzere, gelin ağlatılıorduDudu ağla sa da


"hem ağlarım hem giderim misali içi heyecandan


titriyordu


* * *


Ahmet, Duduyu kuaföre götürerek saçlarını


yaptırmış, kendisi, lacivert bir elbise, ve beyaz bir


gömlek, ayaklarına da siyah bir makosen ayakkabı


almıştı



* * *

Gerdek odasına girdiklerinde ikisi de heyacanlıy-


Ahmet'ın bakışları bir garipti, kızı öperken ca-


nını acıtıyorduAma Dudu, heyecandan sanarak


katlanıyordu bunaGiderek, delikanlının hareket-


leri daha da dengesizleşmiştiKızın neresi gelirse


ısırıyor, göz bebekleri büyüyor, ağzından beyaz


köpükler geliyordu "İmdaaaat!" diye bağıdı


Çığlığı, kapının dışında, kanlı çarşaf bekleyen


yengelerden biri duydu Kızın çığlığına, utanmayı


neyi bir tarafa bırakarak, odaya girdiManzara


korkunçtu, kızın her tarafı diş izi ve kandı


" Aman Allah 'ım ! Ahmet kudurmuş !" diye


avazı çıktığı kadar bağırdı Sesi duyan sağdıç


Hüseyin, içeri daldı, belinden tabancasını çıkarıp


kızın üstüne abanan, Ahmet'in tam kafasına nişan


alıp tatiğe bastı, odanın içini önce şiddetli bir


patlama aldı, sonra Ahmet arka üstü devrildi


Osman efendinin nutku tutulmuştu sanki Ahmet'in


annesi,kalb krizi geçirirken, iki kız kardeşi ,yerde


cansız yatan, ağzının kenarında köpükler olan


ve damat elbisesi ve beyaz gömleği kan içindeki


talihsiz ağabeylerine ve murada eremeyen geline


ağla***** bakıyorlardı


Zavallı Dudu, eli yüzü kan ve diş izleri içinde


korkudan tütriyordu Yaşadığı korkunç olayın


etkisinden hala kurtulamadığından şoka girmişti


Sağdıç Hüseyin, karakolda alınan ifadesinden


sonra serbest bırakılmıştı


*******


Dudu, nun ailesi, o olaydan sonra köyden


göç etmiştiDudu, kurtuldu mu yoksa kudurup


feci şekilde öldü mü ? Aile nereye gitti, başlarına


ne geldi bilen yok


Ama, her ekim ayında, Dudu kızın düğününün


olduğu gün uğursuzluk sayıldığından, evlenen


gençler, gerdek gecesini o güne denk getirmezler


Ve gelinlik kızlar, her ekim ayında, oturup ağlar


Ahmet, in mezarı, köyün girişindeki, mezar


lıkta, etrafı taş duvarla çevrili mezarlarlığın içinde


en yeni mezar, Ahmet'in mezarı, mezarının başına


konan mermerde, Ahmet'in adı soyadı, baba adı


doğum tarihi ,doğum yeri, ve ölüm tarihi yazılı

Alıntı Yaparak Cevapla