Bu Şehir Sen Yokken Gül Kokar Geceleri
Bu Şehir Sen Yokken Gül Kokar Geceleri
kapıları vurmasın kimse
çıkarmasın şu öfke kokan sesleri
korkudan sancısını artırmasın gidişlerin
elimde sıkıştırdığım bardağın izleri
tenime battıkça oturtmasın kanı
en incesinden tırnak içlerine yerleşir
yıka yıka çıkmayan nefretim
bölüşmesin yalnızlığımı ne olur
sen gidince…
bu şehir sen yokken ağlar geceleri…
karanlık çöker
çığlık çığlığa kuşlar kaçışır çatılardan
yıldızlar düşer yalnızlığımın üstüne
gül açar sabaha bakan yüzümde
ellerimi uzattığım yastıklarda
yine yalnızlık vardır/birkaç saç teline sarılı
a ğ l a m a m
bu gidişler ilk değil
gözyaşlarım boşuna…
bu şehir hıçkırır yatağında kendi başına…
her gece küsüp yorgun düşlerime sarılıp
sabırla büyüttüğüm aşktan yalanlarıma
bir yenisini doğuruyorum sabahıma
karşılayan güneş yakınca
yaralarımın üstüne bağlanan kabuk
düşmek için gün sayıyor tenimde
unutulmaya yüz tutan yıldızsız bir gecede
kimsenin görmediği bir sokak başında
atıyor üstünden, kalan iz bahane
tenimde çoğalan veda oluyor
mağrur bakışıma gizleyip yolcu ettiğim…
bu şehir üzülür kırılan kalemimden yazdığım şiirlere…
ne yazarsam yazayım inandıramadığım hüznüm
üstüne eklenen özlemimden sana kalan
koca bir satırbaşı vardır şiirlerimde
seninle başlayıp, seninle biten
sonra birden bire değişen mevsim
üşüten yağmurlara bırakır beni
çarptığın kapıdan sarsılan baharlar yoktur artık
ardından koştuğum yollara sis düşer sabahları
beklediğim pencerem buz tutar geceleri
her şey değişir birden bire
yanan yüreğimden savrulan ateş yayılır şehre
kuşlar yoktur, yıldızlar benden bihaber
ses vermez çıplak ellerim birbirine vurduğunda
tenim mor, dilimde dua
yazılan son satır sana masa başında
bu şehir sen yokken kül kokar geceleri…
|