08-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Şiir Tadında
Oyunların,kuralların,kural koyucuların olmadığı bir çayır yok mu bir yerde?
Aliye bu kadar güzel olmasa yine sever miydi doktor Deniz onu?
Makyajsız görseydi bir sabah vakti,topuksuz ayakkabılarla,banyodan çıkmış saçlarla,uykusuz,yorgun,umutsuz görse sever miydi yine?
Ne dersiniz,o zaman da bu şarkılar bu kadar içlendirir miydi bizi?
Niye erkekler sevdikleri bedenin benliğinden giremez içeri?
Neden dışarıda kalır kimileri?
Neden bu kadar önemlidir kadınların dış yüzeyleri?
Siz istemez miydiniz  
Ansızın çalıverse kapı  
Ansızın,hiç beklenmeyen o mektup,o haber,o çiçek,o suret giriverse içeri  
Şaşırtıverse umutsuzca beklemiyorum sanmaktayken için için bekleyeni  
Gece yarısı uyandırıverse uykudan  
Ya da yeniden,birden,aniden,gizliden çıkıverse ortaya aşk adına unutulan ne varsa  
İyi ki var dedirtecek yepyeni bir yol  
Bilirsiniz,bilirim  
Sanki balmumuyla kaplanır bazen insanın bazı inançlarının tüm uçları  
En uyuşmuş yerlere bazen bir "tırnak" atar birileri  
Ama hissettiğiniz şey o inançların yaşam habercisi değildir aslında  
Yaşıyor mu acaba,açılır mı bir daha diye umutlanırsınız körelmiş hissizleşmiş yerleriniz için kısacık bir an  
Hayır,kalbinizi daha da sızlatacak bir hatırlatıcı darbedir o "tırnak" hepsi bu  
Bilirsiniz bir kez daha 
Uçsuz bucaksız bir beton zeminde size benzeyen bir dolu yanlız insanın yanında siz de onlara benzeyen bir yalnızsınızdır  
İclal AYDIN
|
|
|