08-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hanı Bır An Gelır
Hani Bir An Gelir 
Hani bir ân gelir  Ve söylenmez sözler söylenir olur!
   
Hani bir ân gelir 
Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!
   
Hani bir ân gelir 
Bir ân gelir 
Hani bir göz bir göze gelir
Hani, öyle bir ân gelir ki;
En “gelinmez” yollarla en “varılmaz” yolların, senle ben arasındaki yarda boyun büktüğünü görürsün 
Bu yar; iki yâr arasıdır! 
Her yar iki yâr arasıdır! 
Ve üstelik;
Yaralar yara benzer,
Her yar yaraya benzer!
Yar başında duruşum;
Yâre nâraya benzer!  
Halbuki gök yerin 
Halbuki gök yarın 
Halbuki gök yârin içindedir bu mesafelerde! 
   
Veya gök, mavi bir hançer gibi dalıvermiştir de toprağın içine; şimdi toprak, kendi içindeki kocca bir yarayı yâr bilmiş  Kendini parçalayan kooskoca bir yar başına türbedar olmuştur! ! !
Halbuki hep 
Hep iki yârdır;
Bir yar başında duran 
   
Her yar, yâri gördüğüm rüyadır! 
Yolun biri gözlerinden başlaar senden içeri gider; diğeri gözlerimden, benden içeri 
Bir yar oluşur her yârin arasında kalan boşlukta! 
Ben, yarın bir duvarı olup sana bakarım bu yandan  Sen yarın bir duvarı olur, o yandan bana bakarsın! 
Ve en derinimden gelip en derinine gidebilecek olan yol ile, en derininden çıkıp en derinime inebilecek olan gökkuşağı “bakışlarımızda” kopar! 
Biz, sarılmadıkça 
   
Yarlar kaldıkça yârlar arasında! 
Hani bir ân gelir 
Ve söylenmez sözler söylenir olur!
   
Hani bir ân gelir 
Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!
   
Hani bir ân gelir 
Bir ân gelir 
Hani bir göz bir göze gelir 
Hani bir ân gelir 
Bir ân 
Bakışlar düğümlenir;
Bütün yarlar silinir,
Sıra söylenmezlere gelir 
Muammer Erkul
|
|
|