08-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Olasılıklarımız Dışındaki
Olasılıklarımız Dışındaki[/b]
"Burada börtü böcek çok olur" dediğinde, börtü böceğin üstümde dolandığını
hissetim birden Tüylerim diken diken olmuş, gözlerim kollarımda uzanan
ince tüylere takılmıştı "Bir orman kadar sık" dedim içimden, yeni başak
veren bir buğday tarlası kadar dimdik şimdi oysa az önce başakları
olgunlaşmış bir tarla kadar yada rüzgar yemiş bir buğday tarlası kadar
sessiz ve uysal uzanmışlardı bu diken diken olmuş haliyle tüylerin arasında
dolaşan bir karınca, bir karınca olmak nasıl bir şeydi dolaştığı yerin
merhameti ve algılarıyla paralel bir dolaşım ya bir el inerdi yukardan
aşağıya ya bir parmak fiskesi yada korkak bir elin istem dışı havada
savrulup kolun üzerine inmesiyle başlayan düşüş  birden geçenlerde elime
aldığım bir kitabın arasında gördüğüm bir karınca cesediyle karşılaşmam
düştü aklıma, mumyalanmış bir karınca görmemiştim ama bu karınca mumyalı
mıydı onu da bilmiyordum, o an elimdeki bu eski kitabın baskı yılına bakmak
geçti içimden Bu epey eski kitabın tarihinden karıncaya ait cesedin veya
leşin kaç yıllık olduğunu çıkarmak mümkün olabilirdi, hata payı elbette
olacaktı, onu bir laboratuara götürmek ve orada tarihlendirmek  buda mümkün
değildi tabii işte kitabın tarihi; ahmet halit kütüphanesi 1951   evet
aşağı yukarı elli yıllık bir karınca leşi, ölüsü yada cesedi ama ona ne
demeliydim Belki de saygıdeğer bir karıncaydı arkadaşlarının arasında çok
çalışan ve onlar tarafından çok sevilen bir karınca  öyleyse bu saygıdeğer
kabul ettiğimiz karıncanın cesedine leş dememeliydik, hem bu kelime
yakışmazdı, uymazdı doğrusu leş kokmuş bozulmuş çürümüş hayvan ölülerine
verilen bir ad değil miydi  
Ahmet Halidin gözleri, matbaanın üst katındaki ofisin penceresinden aşağıda
çalışan işçilerinden birine takılmıştı "karınca gibi çocuk" diye geçirdi,
içinden aferin bu çocuğa diyordu Genç adam bir oraya koşuyor bir buraya,
kollarının arasındaki birkaç düzine kitapla koşuşturup durması bir karıncayı
andırıyordu Baskıdan yeni çıkmış bir düzine kitap getirip masanın üstüne
koyan çocuk dışarı çıktığında, masanın üzerindeki ekmek kırıntıları ve çay
bardaklarının altında arasında birkaç karınca dolaşıyordu belli ki okumaya
meraklı olmalarından öte, krallıklarının ambarlarını doldurma uğraşısıydı
bu Yaptıkları şey hamamböceklerinin böyle bir çaba içinde olmaması kadar
şaşırtıcıydı ancak Ahmet Halid gayri ihtiyari, kolunun üzerinde dolaşan
kaşıntıya parmak uçlarını götürdüğünde, yaklaşık 30 cm lik uzun çok uzun bir
düşüş gerçekleşmişti önündeki yeni kitabın arasına Arkadaşları onun
bir yerlerde saklanacak kadar, işi rölantiye alacak, hatta savsaklayacak
kadar sorumsuz olmadığını biliyorlardı Yumurtadan çıkışı bile aceleci
olmuştu Başına bir şeyler gelmiş olabileceğini düşündüler yada bir işin
üzerinde olduğunu, nasıl olsa akşama doğru çıkıp gelecekti  ofset
makinesinden çıkan yeni kitapların bir kısmını koltuğunun altına alıp
matbaanın bahçesine çıktığında aklı evindeydi yada başka bir yerde telaşsız
ama düşünceli olduğu her halinden belliydi    ortalama dikkatli birisinin
bahçenin ön tarafındaki yola açılan çukuru fark etmemesi ise imkansızdı
Yoksa birisinin de parmaklarımı kaşınmıştı? Etrafta çukuru kapatmak için
bekleyen kepçeden başka kimsecikler yoktu ve kepçenin motoru çalışıyordu
Çukurdan çıkan hafriyata doğru ilk hamle geldiğinde üç metrelik uzun bir
düşüş yaşanmıştı Başı çukurdaki taşa çarpan Nusret, bir şey anlamadan
üzerine bir kepçe dolusu hafriyat boşalmıştı bile Sonra bir kepçe, bir
kepçe daha  defter kapanmıştı   burda börtü böcek çok olur   
Ahmet Halit ertesi gün ofisin penceresinde dizgi ve baskı makinelerinin
arasında dolaşan dünkü çocuğun yokluğunu fark etmemişti bile   arkadaşları
ise akşam evine de gitmediğini konuşuyorlardı  polise haber verilmiş,
gazetelere de kayıp ilanları, aradan bir hafta geçmişti
Yıllar sonra bir hafta sonu, doğal gaz ekiplerinin yol çalışmaları
esnasında daha modern bir kepçenin elmas dişleri, yolu kazmaya başlamıştı
bir müddet sonra Sağlam dipdiri güzel yüzlü bir karınca cesediyle
karşılaştı çukurun başındaki mühendis  eliyle kepçenin durmasını işaret
etti  hemen çukura atlayıp cesedin yanına indiğinde bir düzine kitap
ilişti gözüne Aceleyle kitaplardan birini eline aldı nemli ve küflenmiş
kararmış kitabın ilk sayfasını açtı   işte kitabın tarihi:Ahmet Halit
kütüphanesi 1951
Böyle bir hikayesi yoktu belki, şimdi elimde tuttuğum kitabın, içindeki
karıncanın ama ne fark eder ki, bilmediğimiz bir sürü hikayesi var tabiatın
insanın ve eşyanın olasılıklarımız dışında olanın yani var olanın  
|
|
|