Yalnız Mesajı Göster

Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Eski 08-23-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)



Müze Dönemi



1930 ile 1935 yılları arasında yenileme çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya?da Mustafa Kemal Atatürk?ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı Bu çalışmalar arasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir Ayasofya Türkiye Cumhuriyeti?nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk?ün isteği üzerine, Bakanlar Kurulu?nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir 1 Şubat 1935?te ziyarete açılan müzeyi Atatürk 6 Şubat 1935 tarihinde ziyaret etmiştir




Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozayikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da muhteşem mozayikler tekrar gün ışığına çıkarılmıştır Ayasofya?nın sistemli olarak incelenmesi, restorasyonu ve temizlenmesi ABD?ndeki Bizans Enstitüsü (The Byzantine Institute of America) adlı kurumun 1931'deki ve Dumbarton Oaks Alan Komitesi?nin 1940?lı yıllardaki girişimiyle sağlanmıştır Bu kapsamda yapılan arkeolojik çalışmalar K J Conant, W Emerson, R L Van Nice, PA Underwood, T Whittemore, E Hawkins, R J Mainstone and C Mango tarafından sürdürülmüş ve Ayasofya?nın tarihine, yapısını ve dekorasyonuna ilişkin başarılı sonuçlar elde edilmiştir Ayasofya?da çalışmalarda bulunmuş diğer isimlerden bazıları A M Schneider, F Dirimtekin ve Prof A Çakmak?tır Bizans Enstitüsü ekibi mozayik arama ve temizleme işleriyle uğraşırken, R Van Nice yönetimindeki bir ekip de, binanın, taş taş ölçülerek rölövelerini çıkarma çalışmasına girişmiştir Çalışmalar halen çeşitli uluslardan bilim insanlarınca sürdürülmektedir







Mimari





Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbelikubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık bazilika tipinde bir yapı olup tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır


Ayasofya, her şeyden önce boyutu ve mimari yapısıyla önem taşır Yapıldığı dönemin dünyasında hiçbir bazilika planlı yapı Ayasofya'nın kubbesinin boyutundaki bir kubbe ile örtülebilmiş ve böylesine büyük bir iç mekana sahip değildi Ayasofya?nın kubbesi Roma?daki Panteon'un kubbesinden küçük olmakla birlikte Ayasofya?da uygulanan yarım kubbe, kemer ve tonozlardan oluşan karmaşık ve sofistike sistem, kubbenin çok daha geniş bir mekanı örtebilmesini sağlayarak kubbeyi daha etkileyici kılmaktadır Taşıyıcı olarak beden duvarlarına oturtulmuş önceki yapıların kubbeleriyle kıyaslandığında, sadece dört payeye oturtulmuş bu denli büyük bir kubbe mimarlık tarihinde gerek teknik, gerekse estetik bakımdan bir devrim sayılmaktadır


Orta nefin yarısını örten ana (merkezî) kubbe, doğu ve batısına eklenen yarım kubbelerle çok geniş bir dikdörtgen biçimli iç mekan yaratacak şekilde öylesine genişletilmiştir ki, zeminden bakıldığında, gökyüzüne asılı gibi duran, tüm iç mekana hakim bir kubbe olarak algılanır






Ayasofya'nın Üç Boyutlu Kesiti




1 Çıkış

2 İmparator kapısı

3 Terleyen sütun

4 Mihrap

5 Minber

6 Sultan Mahfili

7 Omphalion (dünyanın merkezi) a Vaftizhane ( sultan Mustafa Türbesi) b II Selim minarelerinden biri


Doğu ve batı açıklıklarını kapatan yarım kubbelerden de daha küçük yarım kubbeli eksedralara geçiş yapılarak sistem tamamlanmıştır Küçük kubbelerden başlayarak ana kubbe tacıyla tamamlanan bu kubbeler hiyerarşisi antik zamanlarda örneği görülmemiş bir mimari sistemdir Yapının bazilika planı dahice tümüyle ?gizlenmiş? durumdadır


İnşa sırasında duvarlarda tuğladan ziyade harç kullanılmış ve kubbe yapı üzerine kondurulduğunda kubbenin ağırlığı alt kısmı nemli kalmış harçla oluşturulan duvarların dışa doğru bükülmesine yol açmıştı 558 depremi sonrasında yapılan ana kubbenin yeniden yapımı sırasında genç İsidorus kubbeyi taşıyabilmeleri için önce duvarları yeniden dikleştirmiştir Bütün bu hassas çalışmalara rağmen kubbenin ağırlığı yüzyıllarca bir problem olmaya devam etti, kubbenin ağırlık baskısı binayı bir çiçeğin açılması gibi dört yanından dışa doğru açılmaya zorluyordu Bu problem de binaya dışarıdan istinat unsurlarının eklenmesiyle çözüldü




Mihrap ve İki Kandil



Osmanlı döneminde mimarlar bir binada kayma olup olmadığını anlamak için ya yapımı sırasında elle döndürülebilecek küçük bir dikey sütun eklerlerdi ya da duvardaki 20-30 santimetrelik iki sabit nokta arasına cam yerleştirirlerdi Sütun artık döndürülemediğinde veya söz konusu cam çatladığında binada kaymanın belli bir dereceye geldiği anlaşılmış olurdu Ayasofya?nın üst kat duvarlarında ikinci yöntemin izleri halen görülebilir Döndürülen sütun ise Topkapı Sarayı?nın harem bölümünde mevcuttur


İç yüzeyler tuğla üzerine çok renkli mermer, kırmızı ya da mor porfirler ve yapımında altın kullanılmış mozayiklerle kaplıdır Bu, geniş payelerin daha ışıklı ve gizlenmiş olmasını da sağlayan bir yöntemdir 19 yüzyılda restorasyon çalışmaları sırasında bina dıştan Fossati tarafından sarı ve kırmızı renklere boyanmıştır Ayasofya, Bizans mimarisinin başyapıtı olmakla birlikte, pagan, Ortodoks, Katolik, İslam etkilerinin sentez olduğu bir yapıdır

Alıntı Yaparak Cevapla