Prof. Dr. Sinsi
|
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerindeki Halk Edebiyatı Unsurlarının Tesbiti
ANLATILACAKLAR
ÖN SÖZ
GİRİŞ
A- Türk Halk Edebiyatı Unsurları Nelerdir?
B- Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın Hayatı ve Eserleri
C- Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın Halk Edebiyatına Dair Görüşleri
BİRİNCİ BÖLÜM
I I - Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın Nesirlerinde Halk Edebiyatı Unsurları
I I I - Romanlarında Halk Edebiyatı Unsurları
I I I II – Muhtevada Halk Edebiyatı Unsurlarının Tespiti
Mitolojik Unsurlar
Halk Türküleri ve İlahiler
Halk Hikayeleri, Masallar ve Efsaneler
Halk İnanışları
Çocuk Oyunları ve Halk Oyunları
Töre ve Gelenek
Halk Seyirlik Oyunları
Halk Hekimliği
I I II - Denemelerinde Halk Edebiyatı Unsurları
I I II I -Muhtevada Halk Edebiyatı Unsurlarının Tespiti
Mitolojik Unsurlar
Halk Türküleri ve İlahiler
Halk Hikayeleri, Masallar ve Efsaneler
Halk İnanışları
Çocuk Oyunları ve Halk Oyunları
Töre ve Gelenek
Halk Seyirlik Oyunları
I I III - Hikayelerinde Halk Edebiyatı Unsurları
I I III I - Muhtevada Halk Edebiyatı Unsurlarının Tespiti
Mitolojik Unsurlar
Halk Hikayeleri, Masallar ve Efsaneler
Halk İnanışları
Töre ve Gelenek
Halk Seyirlik Oyunları
I II – Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şiirlerinde Halk Edebiyatı Unsurları
I II I – Muhtevada Halk Edebiyatı Unsurlarının Tespiti
Mitolojik Unsurlar
Kozmik Unsurlar
Halk Hikayeleri, Masallar ve Efsaneler
Halk İnanışları
I III – Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Nesir ve Şiirlerinde Dil
Sonuç
Bibliyografi
ÖNSÖZ
Kültür bir toplumun maddi manevi bütün değerler toplamı olarak ifade edilebilir Edebiyat ise bu anlamda kültürün dil ile ifade edilen formlarına yansımasıdır Bir başka değişle, kültür sahasında olanların izlerini edebiyatta bulmak mümkündür
Biz bu düşünceden hareketle Türk Edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde yer alan halk kültürü unsurlarına dile yansıyan boyutuyla bitirme tezi çerçevesinde ele alıp değerlendirmeye karar verdik
Çalışmamızın giriş bölümünde halk edebiyatı hakkında bilgi verdikten sonra Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatı, eserleri ve kültür ile ilgili görüşlerine değindik Birinci bölümde ise Tanpınar’ın eserlerindeki halk kültürü ve edebiyatı unsurlarını tespit etmeye ve değerlendirmeye çalıştık
Bitirme tezi çerçevesinde ve sınırlı bir zaman diliminde ortaya koyduğumuz çalışmanın daha sonra ki önemli çalışmalara bir adım olması temennimizdir Kültür ve edebiyatımıza bir damla katabildiysek kendimizi mutlu hissedeceğiz
Çalışmamızın tespitinden bitim aşamasına kadar büyük bir sabır ve fedakarlıkla yöntem ve tavsiyelerini esirgemeyen hocamız, Yard Doç Dr Mustafa ARSLAN’a çok şey borçluyuz “Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmak” felsefesi ışığında hocalık hakkını
GİRİŞ
A-TÜRK HALK EDEBİYATI UNSURLARI NELERDİR?
“ Türk Halk Edebiyatı” terimi kendisine ait özellikleri ile açıklanacak olunursa genişletilecek olan ifadelerin, terimin kendi başlıklarında anlam bulduğu görülecektir Türk halk edebiyatı terimi açıklayabilmek için ilk olarak “Halk Edebiyatı” teriminin açıklanması uygun olacaktır “Halk edebiyatı” terimi, “halk” ve “edebiyat” kelimelerinden meydana gelmiştir Halk edebiyatı incelemeleri ilk olarak batı medeniyetinde başlamıştır Buradan yola çıkılarak batıdaki bu bilimle ilgili bilgilere bakılacak olunursa: “Halk Bilgisi” Batı da bilim dalının adı olarak uluslararası bir kullanıma erişmiştir Folklar “folk-lore” terimi 1846 yılında İngiliz William John Thoms tarafından icat edilip, ATHENEUM adlı dergiye Ambrose Metron Müstear adıyla gönderilerek yayınlanmıştır Folklor kelimesinin kökeni Folk= halk ve lore= bilim kelimelerinin birleşmesidir
Halka ait bir edebiyatın varlığının kabul edilmesi için bu edebiyatı oluşturan halkın kim olduğunun anlaşılması gerekir Bu kabullen iş kolay olmamıştır Tarihi sürecin çeşitli dönemlerinde halk kavramı farklı tanımlanmıştır Kısaca bahsedecek olursak: 19 yüzyıl Avrupa toplumunda eğitimli, elit tabaka ile ilkel “primitive” olarak adlandırılan hatta evrim “evoluation” basamaklarından daha aşağıda bir topluluk olarak nitelendirilen grubun arasında kalmış, alt sınıf, köylü, teknolojiden yeterince faydalanamayan gruplar halk olarak isimlendirilmiştir Bu grup şehirliye göre eskiye ait unsurlarını daha iyi korumaktadır Şehirde yaşayan kitleye göre daha muhafazakardır Bu grup toplumların geçmişe ait bilgilerini rahat bulabilecekleri topluluklar olarak nitelendirilir
Osmanlı İmparatorluğu döneminde havas ve avam ifadelerine rastlamaktayız Havas, sarayla ilişkili, saraya mensup grupları; avam, saray dışındaki işçi ve köylü halkı ifade etmektedir
Cumhuriyet dönemi hatta 20 yüzyılın ilk yarısında anlayışın devamını görmekteyiz Eğitim yönünden, eğitimi olmayan, ekonomik olarak gelir düzeyi düşük gruplar halk olarak nitelendirilmiştir
Genel olarak değerlendirdiğimizde halk kavramı bilim olan halk edebiyatı bu tanımlamalarla alınırsa bilimsel bir çelişki ortaya çıkmaktadır Halk bilimcileri tarafından benimsenen tanım Alan Dundes’in yaptığı tanımdır: “Halk, en az bir ortak faktörü paylaşan bir gruptur ” Buna göre; “Belli bazı gelenekleri paylaşan herhangi bir grup, bir aile kadar küçük bir millet kadar geniş bir kitle olabilir Ortak faktör ise grubun kendine ait kabullendiği ortak geleneğe sahip olmalıdır ”
Toplumsal yapı dinamiktir Toplumsal yapı, tarihi sürecin seyrinde birtakım değişmeyen unsurları beraberinde sonraki tarihi süreçlere aktarmaktadır Halk kültürünün içinde yer alan gelenek, bu değişmeyen yapı taşlarındandır Değişmeyen unsurlar, kalıplanmış, kendini olduğu gibi muhafaza eden unsurlar olarak algılanmalıdır Değişmeyendeki değişme kristalize olan yapının korunarak kendine yeniyi benzetmesi ile sürecini tamamlamaktadır Yaratılan halk edebiyatı ürünleri, ister kırsal kesimde isterse şehir ortamında vücut bulsun Türk Halk Bilgisi üretimi olarak paylaşılacaktır
“Edebiyat” terimi genel ifadeyle malzemesi dil olan güzel sanat dallarından biridir Edebiyat kelimesi önüne getirilen halk sıfatı ile birleşerek, halkın üretimi ifadesinin karşılığı olarak değerlendirilebilir Halkın üretiminden ne kastedilmektedir? Zira her üretim bu sahaya alınırsa halkbilimi çalışma alanı oldukça geniş bir sahaya takip etmekte zorlanacaktır Dan Ben- Amos’ un folklor tanımı bu sorunun çözümü niteliğindedir “Folklor belli zamanda meydana gelen aksiyondur O artistik bir aksiyondur O yaratıcılık ve estetik kaygıyı alır ve bunların her ikisi de kendilerinden sanat formlarında birleşmeye yüz tutarlar Bu anlayışa göre folklor, sanatsal anlatım yoluyla oluşan karşılıklı bir sosyal etkilenmedir Bu iletişim konuşma ve mimikle ilgili hareketlerin diğer tarzlarından farklıdır Bu farklılık kültüre ait gelenekler seti üzerine kuruludur O toplumun bütün üyeleri tarafından tanınır ve ana bütün bağlanır ki bu durum folkloru iletişimin sanatsal olmayan formlarından ayırır ”
Pertev N Boratav da halkbiliminin ne olmadığını açıklarken aslında ne olduğunu anlatır: “Halkbilimi, bir bakıma bir toplumun tarihini inceler tarih değildir Tarihin amacı, görevi bir olayı gerçekte nasıl geçmişse öyle öğrenmek ve bilmektir O olayı gerçeğe uymayan öğelerinden arıttığı ölçüde görevini başarmıştır Halk bilimi için bir olayın gerçekteki biçimi ne olursa olsun gerçeğe uyan veya uymayan bütün yönleri önemlidir Edebiyat tarihçisi de bir yapıtın en doğru nüshasını, yani yazarın kendisince beğenilen en son biçimiyle imzasını atıp okuyucularına sunduğu metni meydana koymaya çabalar Halkbiliminin konusuna giren söz sanatı ürünleri olan masal, destan, halk hikayeleri vb metinler doğduğu andan itibaren başlayarak, yayıldığı çağlara, çevrelere, yaratıcısının çeşitli ruh haletleriyle, dinleyici-yayıcı ilişkilerine v b sayısız şartlara göre değişik biçimlerinin her biriyle ayrı değer taşır ”
Boratav’ın tanımlamasında halkbiliminin ne olduğunun yanı sıra diğer bilim dallarından ayrılan yanları, aynı zamanda bu bilim dalları ile paralel ilişkilerini de ifade etmektedir Diğer yandan halkbilimi «doğduğu andan başlayarak» ifadesiyle oldukça geniş bir tarihsel süreci içine almanın ötesinde, toplumsal psikolojinin tanımlanmasına yardımcı olmaktadır
“Halkiyat” terimini tercih etmiş olan Fuat Köprülü ise, folklorun toplumsal işlevi ile ilgili şu fikirleri ifade etmiştir: “Folklor, tetebbüatı için teşekkül eden cemiyetler halkın şarkılarını, masallarını, meselelerini, adetlerini, itikatlarını, yer yer kayıt ve zaptederek o milletin ruhiyatını, tarihine, dinine, içtimaiyatına yakından vakıf olurlar Bu suretle lisan ve an’anet zinde kalıyor Yeni o milletin varlığı bütün beşeriyete ispat ediliyor ” (Evliya oğlu-Bay kurt 1988:75)
Köprülü’ nün tanımından halkbilimi çalışmaları eşittir bir milletin kimliği, milliyeti anlaşılmaktadır Her toplumun birikimi, tarihi süreçte çıkardığı dersler farklıdır Toplumların milli tarafı, halkın yaşayış tarzı ve kültürel birikimdir ki, Şükrü Elçin’ in kısaca folklor tanımı bunu ifade etmektedir “Folklor, halkın hayatının ve kültürünün bilgisidir ” Halk zaten ait olduğu toplumun kimliğini oluşturan kitledir Halk toplumların milli unsurlarını oluşturan dinamiktir Toplumun vazgeçilmez unsurudur Dolayısıyla halkın özelliklerinin anlatılması o millete ait milli unsurların da açıklanmasıdır
Bu açıklamadan hareketle Türk halk Edebiyatını, Türk halkının geçmişte ve günümüzde oluşturduğu belli estetik geleneklere bağlı olarak belli sosyal bağlamlar içinde edebi metinleri üretme, yaratma ve kullanma tarzı olarak tanımlayabiliriz
Türk Halk Edebiyatı’nın unsurlarını başka ifadeyle halk edebiyatı eselerinin neler olduğunu ifade edersek; iki gruba ayırabiliriz: Anonim eserler, Ferdi eserler
Anonim eserler, ilk söyleyeni zamanla unutulmuş halkın ortak malı olan genellikle manzum eserlerdir Anonim eserlerde, manzum, mensur ve manzum-mensur karışık yapıyı da bulmak mümkündür Efsane, destan, masal, menkıbe, atasözü, fıkra, mani, bilmece, tekerleme, ninni, alkış, kargış, Türk temaşa sanatı bu alanın örneklendirmeleri olarak sayılabilir
Ferdi eserler, yakınçağ ve günümüz eserleridir ki bu eserler anonim hale gelmeden söyleyeni tespit edilmiş ve yazıya geçirilmiş eserlerdir Şair son dörtlükteki mahlası ile eserin kendine ait olduğunu vurgulamıştır Manzum olanlar varsağı, semai, (sahibi belli) destan ve türküler, divan,selis, kalenderi, satranç, ilahi, nefes, nutuk, nesir-nazım karışık olanlar: Salman Bey (Çıldırlı Aşık), Eşref Bey (Karslı Tüccarı), Kerem’in Erzincan Bağları (Fakiri) v b ifade edilebilir
B- AHMET HAMDİ TANPINAR’ IN HAYATI ve ESERLERİ
23 Haziran 1901’ de İstanbul’ da doğmuştur Anadolu’nun çeşitli kasaba ve şehirlerinde, kadılık yapan babası Hüseyin Fikri Efendi’yle birlikte dolaşmıştır 13 yaşındayken Musul’da bulundukları sırada annesini kaybetmiştir Bu ölüm ve iki yıl sonra babasının tayin ettiği Antalya, Tanpınar’ın iç dünyasında eserlerine yansıyacak derin izler bırakmıştır
“Kerkük’e 1914 yılı Temmuzunun başında, Birinci Cihan Harbinden hemen bir iki gün evvel gelmiştik (573)… O sene içinde annem Musul’da tifüsten öldü (577)… Antalya’ya 1916 sonbaharında geldik (567) ”
“Herkesin hayatında keşif yaşanmış, bu yüzden şahsiyetin uyanmasına yarayan onu çabuklaştıran bir devir vardır Benim hayatımda 1916 Mart’ından birinci teşrine kadar olan devir mühimdir… Bu zamanın mühim bir kısmını annemin birdenbire yol üstünde hastalandığı ve öldüğü Musul’da geçirdik Onunla beraber evcek hastalanmıştık (545)”
Tanpınar’ın çocukluk döneminde yaşadığı bu acı tecrübenin yanı sıra ülkenin içinde bulunduğu zor şartlar, onun sanatını şekillendirmiş ve eserlerinde özgün ifadesini bulmuştur
“1918 Ağustosunda, babam tahsilimi tamamlamak için beni İstanbul’a yolladı Bu harbin son aylarıydı ve İstanbul hakikaten korkunçtu (547)”
Liseyi Antalya’da bitirdikten sonra üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelen Tanpınar, 1919’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi
“Üzerimde en büyük tesiri Yahya Kemal yaptı Edebiyat Fakültesine yazıldığım zaman ilk önce tarihe sonra da felsefeye devam etmek istemiştim Fakat Yahya Kemal’in edebiyatta hoca olduğunu işitince oraya girdim Yahya Kemal’in derslerini dinlerini dinledikçe, içindeki karmaşık dünya nizamını buldu Yavaş yavaş hislerin dünyasında fikirlerin dünyasına girdim (547)”
Edebiyat fakültesinde başta Yahya Kemal olmak üzere, geniş bir edebiyat çevresi edinmiştir “Dergah’ın çıkması, o zaman ki hayatımın en mühim hadiselerinden biri oldu (548)” diyen Tanpınar’ın ilk şiirleri 1921’de Yahya Kemal ve etrafındaki gençler tarafından çıkarılan dergah dergisinde yayımlanmıştır 1923’te Şeyhi’nin Hüsrev ü Şirin Mesnevisi üzerine hazırladığı bir tezle mezun olmuştur Aynı yıl Erzurum Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği görevini (1923-1924) Konya Lisesi (1925-1927), Ankara Lisesi (1927), Gazi Terbiye Enstitüsü (1930-1932) ve İstanbul Kadıköy Lisesi (1932) öğretmenlik hayatı sürdürmüştür
“1932’ye kadar çok cezri bir garpçı idim 1932’den sonra bir müddet kendim için tefsir ettiğim bir şark’ da yaşadım Asıl yaşama iklimimizin böylesi bir terkip olacağına inanıyorum “Beş Şehir ve Huzur” bu terkibin araştırmalarıdır Yazacağım öbür eserlerinde çekirdeği budur (550) ”
Anadolu görevi boyunca Anadolu’ya yani doğuya tanıma imkanı bulmuş ve değişen hayat görüşü, bakış açısı eserlerinde vücut bulmuştur
1933’de Ahmet Haşim’ in vefatı üzerine boş olan Güzel Sanatlar Akademisi, sanat Tarihi hocalığına getirilmiştir 1934’de buna estetik ve mitoloji hocalığı eklenmiştir Aynı zamanda Amerikan Kolejin’ de Türk Edebiyatı dersleri verilmiştir
“1934’te çıkan kanunla soyadını kendisi seçenlerdendir Bu bilinçle bir seçimdir Estetik ve güzellik anlayışını ifşa etmek üzere bu soyadı almıştır ”
15 Kasım 1939’da Tanzimat Fermanı’nın ilanının yüzüncü yılı dolayısıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde açılan kürsüye yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak atanmıştır
1942’de Maraş milletvekili olarak T B M M’ ne giren Tanpınar milletvekilliğinin 1946’da son bulmasıyla bir süre Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği ve Genel Sanatlar Akademisi, estetik hocalığı yaptıktan sonra 1949’da tekrar İstanbul Üniversitesi’ndeki kürsüsüne dönmüştür Çeşitli Avrupa gezileri yapmıştır Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, ispanya, İtalya’yı kapsayan altı aylık bir Avrupa gezisi (1953), Filmoloji Kongresi üyesi olarak üç hafta Paris (1955), Münih, 14 Müşterekler Kongresi (1957), bir yıllığına Fransa, İngiltere, İsviçre ve Portekiz (1959)
24 Ocak 1962’de kalp krizinden ölünceye kadar İstanbul Üniversitesi’ndeki görevini sürdürmüştür
Yayım sırasına göre eserler: Tevfik Fikret Antolojisi (1937), Namık Kemal Antolojisi (1942), Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1942), Beş Şehir (1945), 19 Asır Türk Edebiyat Tarihi (1949), Huzur (1949), Yaz Yağmuru (1956), Şiirler (1961), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961), Yahya Kemal (1962), Sahnenin Dışındakiler (1973), Mahur Beste (1975) Aydaki Kadın (1987), İki Ateş Arasında (1999)
|