Yalnız Mesajı Göster

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerindeki Halk Edebiyatı Unsurlarının Tesbiti

Eski 08-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerindeki Halk Edebiyatı Unsurlarının Tesbiti



(I I I II) MUHTEVADA HALK EDEBİYATI UNSURLARININ TESBİTİ
- MİTOLOJİK UNSURLAR-
A Hamdi Tanpınar’ın romanlarındaki mitolojik unsurların tespitine geçmeden önce mitolojinin yada mitin ne olduğu hakkında bilgi verilmesinin daha doğru olduğu kanısındayız ki böylece aranan unsurların anlaşılması daha kolay olacaktır
“Mit, kutsal bir öyküyü anlatır, en eski zaman da “başlangıçtaki” masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır Bir başka değişle mit, doğa üstü varlıkların başarıları sayesinde, ister eskizsiz olarak bütün gerçeklik yani kozmos olsun, isterse onun yalnızca bir parçası olsun bir gerçekliğin nasıl yaşama geçtiğini anlatır
İlkel insan yaşadığı süreçte çevresindeki olup bitenlere elbette duyarsız kalamazdı Kendisine göre değişiklikleri yorumlamaya, sorgulamaya başlamıştır ve “neden-nasıl” gibi sorulara cevap aramıştır Cevaplandıramadığı soruları daha çok kendisinin üstündeki kutsal güçlerle açıklamaya çalışmıştır
“Mit asla bilimsel ilgiyi doyurmaya yönelik bir açıklama değil, toplumsal gereksinimlere ve isteklere dayalı, dahası pratik gereksinimlere yardım eden, dinsel gereksinimleri ve ahlaksal özlemleri derinden doyurmaya yönelik eski bir gerçeğin yeniden anlatılmasını oluşturuyor İlkel uygarlıkta mit kaçınılmaz bir işlevi yerine getiriyor: inançları yükseltiyor, bir düzene koyuyor, dile getiriyor Ahlakı koruyor ve kayırıyor Ayinin etkinliğini güvence altına alıyor ve insanın davranışı için pratik kurallar içeriyor Demek ki mit, insan uygarlığı için yaşamsal bir katkı maddesini oluşturuyor
Bu tanımlamalardan hareketle mit, nesnel dünyaya ait bilginin zıddıdır Eski Latince’den dilimize geçmiş ve hayal, uydurma söz anlamına gelmektedir İlk dönemden itibaren başlayan o sislilerin içinde değişmeyen değerler vardır Fiziki yapı itibariyle zorunlu ihtiyaçlar vardır (ateş, barınma, su, yiyecek vs) bütün bunlar dünyanın her yerinde geçerlidir Öyleyse ilk insan bu ihtiyaçlarını gidermeye çalışacaktır Hem çevresine uyum sağlayacak hem de bu ihtiyaçlarını giderecektir Çevresinde gördükleriyle zihnindekileri bir bütünlük içine koyacaktır Yani hayal ettiklerini çevresindekilerle bütünleştirerek canlandıracaktır İnsan beynindeki bu yapı vazgeçilmez bir yapıdır Evrensel ve kültüreldir Sosyo-kültürel yapı insanın en temel ihtiyaçlarından doğar Bu en temel ihtiyaç zihni yapıyı, inancını oluşturacaktır Bu inanç her şeyin ilkidir Daha sonraki gelişim sürecinde bunların izleri devam edecektir
“Mitler ele aldıkları konular bakımından kendi işlerinde çeşitli kollara ayrılmaktadırlar Bazı mitler insanın ve dünyanın geleceğini (tufan, kıyamet) konu edindiklerinden dolayı “eskatoloji”, başlığı altında toplanırken, evrenin nasıl oluştuğunu anlatanlar “kozmogoni” tanrıların nerden geldiğini anlatanlar “teogoni”, insanların nerden geldiklerini yada nasıl oluştuklarını anlatanlar da “antropogoni” başlığı altında toplanmaktadırlar Samuel Henry Hooke, “mit” yada “mitos”ları şu şekilde sınıflandırmaya tabii tutmuştur: “Rituel mitosları”, “orijin mitosları”, “Kült mitosları”, “Prestij mitosları”, “Eskatologya mitosları”
A Hamdi Tanpınar’ın, romanlarında mitolojik unsurları yoğun olarak kullandığından söz edemeyiz Mitolojik unsurlara daha çok hikayelerinde yer verilmiştir Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzere mitler daha çok yaradılış öyküsü ile ilgilidir Bundan yana dini yanı daha çoktur Tanpınar’ın eserlerindeki mitolojik unsurların tasniflenmesin de Malinowski’nin mitlerin oluşumu ile ilgili din-mit, doğa-mit, tarih-mit, psikoloji-mit ilişkisini dikkate alarak tasnifleme yoluna gidilmiştir En yaygın olanının din-mit ilişkisi olduğunu daha önce belirtmiştik Tanpınar’ın romanlarında en yaygın kullanım da bu ilişki üzerinedir
İlk insanın yaratılışı daima insanların “nasıl?” sorusunu sormalarına ve bununla ilgili cevap arayışlarına itmiştir Adem-Havva sadece bizim mitolojimizde değil, tüm dünya mitolojilerinde yer alan bir motiftir İnsanların nereden geldiklerine dair bilgiyi veren mitolojik anlatı “antropogoni” idi Tanpınar’ın antropogoniye dair inanışı romanında kullanarak somutlaştırma yapmıştır “Sahnenin Dışındakiler” romanında, kahramanlarından Kudret Bey’in yalnızlığı tasvir ederken, onu okuyucunun gözünde daha dramatize hale getirmek için insanın ilk yaradılış hikayesinden faydalanmıştır

“Bütün imkanlarını kapatmış bir dünyada tek başına henüz kaburgalarından Havva’sını çekmemiş bir Adem çaresizliği içinde bir müddet çırpındı
İlk insanın yaradılışına dair yaygın olan inanış, Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratılması vardır Soyut bir anlatımın, herkesçe bilinen bir somutlaştırma ile aktarımı sayesinde okuyanın zihninde tam olarak canlandırmak istemiştir Diğer yandan bizde var olan mitik bilgiyi harekete geçirmiştir
Başlangıçtan itibaren soruların neticesinde iki yapı ortaya çıkmıştır İyi ve kötü insanlar kendilerine zarar geldiğinde bunu kötü güçlerin gücü ve çabası olarak, mutlu olduklarında iyi güçlerin gücü ve çabası olarak değerlendirmişlerdir Bütün toplumların mitik düşünce sisteminde şeytan-Tanrı ikilisi vardır Yaradılış kozmogonilerine baktığımızda bu düalist yapıyı görürüz “Sahnenin Dışındakiler” romanında bu yapı işlenmiştir ki Tanpınar bu inanışın kristalize bir zihni yapı olduğunu da vurgulamaktadır
“… Gürcü Yahudi’si ile o zamanlar sık sık gittiğimiz ikbal kıraathanesinde konuşurduk Halinden şikayet etmez, ne servetinden, ne de yokluğundan bahsederdi O zamanlar fakirden fukaradan bahsedince:
- Fakir, şeytandır der, zenginin de Allah olduğunu söylerdi Senelerden sonra rast galipte gerek oğullarının, gerek kendisinin servetinden bahsedince, yine aynı cevapları sadece iki haddi yer değiştirmiş olarak dinledim Bana evvela:
- Zengin Allah’tır dedi Ben:
- Ama, zengin fakir insanlarda var! Deyince:
- Fakir şeytandır, cevabını verdi Fakat onda sadece bu cevaplar değildi Birkaç milyon servetine rağmen yaşayış şekli ve kıyafeti de değişmedi ”
Buradan mitik dönemden itibaren zihni yapıdaki inanışlar zamansal süreçte değişmeden kristalize olmuş olarak kültürel devamlılıkta varlığını korumaktadır yargısına varabiliriz Şeytan, zihni yapıda daima olumsuz bir olgudur Olumsuz olan kaybeder Roman kahramanı fakir olarak nitelendiriliyor ki fakir hayatta genellikle huzuru olmayan sıkıntı içindeki insandır ve şeytan olarak isimlendirilmesi ise cezalandırılmış olarak görmesidir ki Şeytan’da Tanrı tarafından cezalandırılır İnanç yapısında bir önceki motifteki Adem’e secde emrini yerine getirmediği için cennetten kovulur Yaradılış kozmogonilerinde de başlangıçta Tanrı Ülgen ile eşit konumdayken ihanetinden dolayı cezalandırılır* Yani kötü her zaman kaybeder ve cezalandırılır Tanpınar’da dikkat çeken Gürcü Yahudi’sinin bu inanışa sahip olmasıdır Yazar evrenselliği yakalamak adına somutlaşmasın da bu inanışı bir Yahudi’ye mal etmiştirkahramanının dünyaya bakışını bir cümle ile ifade etmiştir, ardından da onun dış görünüşünü tasvir etmiştir Değişmezlik vurgulanmak istemiştir Tanpınar, bunu en iyi anlatmak için bu konuda asla ikiliğe düşülmeyecek bir konu ile somutlaştırma yapmıştır
Sadece geçmişin, ilk dönemin sorularını değil, geleceğe dairde bilgi veren mit, bu konu ile ilgili anlatmalara “Eskatoloji” adını vermiştir Dünyanın ve insanın ilk yaratılışı kadar bu düzenin sorununun yada geleceğinin nasıl olacağına dair sorularda insan zihninin en çok meşgul olduğu sorular arasındadır Dünyanın sonuna gelindiğinde nasıl anlaşılacağına dair pek çok kehanetler sıralanmıştır Kıyamet alametleri olarak bunlar sıralanmıştır Pek çok dinde bahsedildiği üzere dünyanın sonu birden bire olmayacak, bir takım alametler sonrasında olacaktır ki sıralananlar arasında dünyaya gelecek olan “doğru yolu tutan” anlamına gelen Mehdi bunlardan biridir Tanpınar’ da Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde bu konuya yer vermiştir
“Seyit Lütfullah son zamanlarda Yemiş iskelesi tarafında küçük bir camide haftanın muayyen günleri de vaaz etmeğe başlamıştı İşte bu vaazlardan birinde adamcağız birden bire o zamana kadar herkesten gizlediği mühim bir hakikati açıklamak ihtiyacını duymuştu Ortalığın gittikçe karıştığını İslam alemini tehdit eden maddi ve manevi tehlikeleri iyice sayıp döktükten sonra bu işlerin böyle gidemeyeceğini, bunlara son verecek Mehdi’nin gelmesi yaklaştığını söylemiş ve vaazın nihayetinde son müjdeyi de verecek, “o Mehdi benim!” demişti “O Mehdi benim, fakat daha huruç etmedim Fakat yakında edeceğim O zaman hepiniz etrafımda olacaksınız… ”
Toplumun zihni yapısında geleceğe dair inanışı romanında işleyerek, toplumsal yapıyı vermenin yanında kristalize yapıyı da sunmaktadır Toplumsal inanış ve bakış açısı açıkça Seyit Lütfullah Efendi ile verilmektedir “Mehdi; Şiilerin itikadına göre yaşamakta olup kıyameti beklemektedir; sahip-üz-zaman*” tanımlamadan hareketle genel yapı itibariyle dinlerde dünyanın bozulması ile ilgili inanışlar mevcuttur ki bunun ismi değişmekle birlikte kurtarıcı olan kristalize unsur devamlılığını sürdürmektedir Bir başka inanış ahret inancıdır Dünyanın düzeninin bozulmasından sonra hayatın başka bir zaman ve mekanda devamlılığı inancı vardır ki başlangıçtaki düalist yapı sonda vardır; Cennet ve Cehennem inancı Yine iyilere ödül olarak bir takım sıfatlarının bilindiği cennet ve kötülerin arındırıcısı olarak da cehennem vardır Ahrete dair bilgiler insanlara daha çok dini kitaplar vasıtası ile gelmektedir İncil, Tevrat, Zebur ve Kuran-ı Kerim’de ahrete dair bilgiler mevcuttur Ahret inancına sadece din-mit ilişkisi açısından değil, psikoloji-mit açısından da bakabiliriz Kişiler dünya da uğradıkları haksızlıklara cevap olarak ahreti gösterir Kişi gücünün yetmediği yerde daha adaletli bir zaman ve mekana bırakır ki psikolojik rahatlık sağlar Sağlıklı bir toplumsal psikolojiye ulaşır “Sahnenin Dışındakiler” romanında roman kahramanlarından Şerife Hanım, yine roman kahramanlarından Ali Bey’in bir Rum kızını sevdiğine dair dedikodusuna Behçet Bey’in cevabı cennet ve cehennem kavramları üzerine inanış dile getirmektedir
“- Hayır, kafirden kafire de fark vardır Cehennem kat kat, kısım kısım! Elbette yeri yerleri vardır
Toplumlar mensubu bulundukları dinlerin inançları çerçevesinde dünyanın bozulacağına dair ve ahret inancına dair kristalize yapılara sahiptirler Tanpınar, bunları kullanarak romanlarında bize ait düşünceleri, kristalize yapıyı sunmaktadır Tanpınar, kahramanlarının bakış açılarının yansımasında mitik unsurları kullanmanın yanı sıra onların tasvirinde de mitolojik yaratılış özelliklerinden faydalanmaktadır Malinowski’nin doğa-mit ilişkilendirilmesine alabileceğimiz birkaç örnek de şudur:
“… Kudret Bey ortada kaybolmuş, yerine aynı kafa hacminde birbirine ebediyen yabancı çizgileri mücadele halinde iki ayrı yüz taşıyan bir insan, bir nevi mitolojik mahluk geçmişti
Kahramanın zihni yapısının sunulmasında mitolojik bir yaratık ile somutlaştırma yapılmıştır Kahramanın zihni ikilik, yaşamasını anlatması açısından bilinen bir motif, ejder motifini kullanmıştır İlk dönem insanının daima mücadelesi doğayla olmuştur Gücünün yetmediği varlıklara bir takım isimlendirmelerde bulunulmuştur ve bunlarla ilgili inanışlar ortaya konmuştur Bunlardan biri ejder veya ejderhadır “Ejderha, büyük yılandır Bir inanana göre yılan kendi eceliyle ölmez, mutlaka başka biri tarafından öldürülmüş 100 yıl yaşayan yılanlar ejderha olurmuş Yılan ejderhaya dönüşünce ağzından ateş saçar, nefesiyle diğer varlıkları sömürüp yutarmış Melekler onu Kaf Dağının ardına atmışlar Bu hayvanın başı çoğalır ve ayakları çıkarmış*” Bütün toplumlardaki kristalize motif, yapı kullanılarak okuyucuyla daha rahat iletişim amaçlanmıştır
Malinowski’nin psikoloji-mit ilişkisini en iyi ortaya koyan örneklemelerden birini İnci Engü’nün hanımefendi tespit etmiştir “Huzur” romanındaki şu ifadelere yer vermiştik:
“Boğaz her türlü güzelliği kendisinde toplayan bir mekandır Onu her şahıs kendi kültür, anlayış ve kavrayışına göre başka açıdan sever Romanda beni en çok etkileyen olay, romatizma olduğu için artık denize çıkması yasaklanan balıkçının boynuna taş bağlayarak kendisini boğazın sularına atıp öldürmesidir Burada sevdiğinden ayrı kalmaya tahammül edemeyen ve ölümü göze alan eşikte yaşamaya dayanamayan cahil ama sevdiğini sonuna kadar sevmesini bilen bir halk adamı söz konusudur
Mitolojinin temeline baktığımızda insanın çevresindekileri anlayarak ve algılayarak kendini rahatlama çabası vardır Sorularına bulduğu her cevap iç huzurunu ona biraz daha fazla sağlayacaktır
Tanzimat’la birlikte Batı’ya yönelen aydınımız sadece bizim mitolojik unsur surlarımızı değil, uyuyan mitolojisinin unsurlarına da eserlerinde işlemişlerdir Batının temeli bilindiği üzere eski Yunan ve Katin’ e dayanmaktadır Aydınımız daha çok Yunan Mitolojisi unsurlarını işlemiştir Tanpınar, Yunan mitolojik unsurları ile hem kahramanlarının entelektüel seviyesini vermiş hem de okuyucuya bu milletin mitolojisinden haberdar etmiştir
“- Hayır, hayır, dedim Beni kandırıyorsunuz Ben sarhoşum, deminde denizin dibinde Andronikos Kayserin hazinelerini gördüm Bana bir şey oldu Bırakın evime gideyim…”
“… Rahmetli Nuri Efendi onun için bunlara ustadan ustaya mektup derdi Mesela sizin saatin iç kapağının altındaki gibi Hani o tulgolı kadınla, onun elini omzuna koyduğu acayip, insan azmanı herif… Bu saatin bir eşini Nuri Efendi’de görmüştüm
Halit Ayarcı izah etti: - Atena ile Herkül’ den bahsediyoruz… ”
Tanpınar, romanlarında toplumun ilk dönemlerine ait mitik, kristalize olmuş zihni yapıya dair inanış, anlatma ve etkilenmelere yer vermiştir Bunlardan kahramanlarının soyut yapılarını somutlaştırmada, entelektüel yapıyı vermede ve okuyucuya sunulan seviyenin yüksekliğinin vurgulanmasında faydalanmıştır Zihni yapıda ki kristalize unsurları kullanarak tarihi süreçteki devamlılığı eserlerinde muhafaza etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla