Yalnız Mesajı Göster

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerindeki Halk Edebiyatı Unsurlarının Tesbiti

Eski 08-23-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerindeki Halk Edebiyatı Unsurlarının Tesbiti



HALK SEYİRLİK OYUNLARI


“Seyirlik halk oyunlarına Metin Ard şöyle tanımlıyor:«Bu oyunların… bir özelliği de gerçekçiliğe, özdeşleşmeye dayanmayan kişileştirmeye baş vurması, her yönüyle «göstermeci» tiyatro özelliğini taşımasıdır Ayrıca oyunlar «açık biçim», aksiyona az önem veren, eklemli, organik bütünlüğü olmayan kısa oluntulardan meydana gelmiştir» konuları gayet sadedir, fazla çapraşık olmayan ve çoğu kez birbirine benzer maceralardan meydana gelmiş çerçevelerdir
Özellikle Türkiye’de folklor çalışmalarının lume kazanmasıyla F Köprülü ve İ Hami Danışmend yaptığı çalışmalara Alexios’un oyununu dikkate alarak bu ürünleri tiyatro olarak nitelendirilmiştir* Buradan hareketle Türk temaşa sanatını bu anneye bağlayabiliriz
A Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde yer edinen Karagöz, unutulmaya yüz tutmuş bir ananenin hatırlatılması gibidir
“… Bu hediyeler sedef kaplı çakı, kalemtıraş, üstünde kalem kesilecek fildişi makta’lar, ceviz veya billur yazı takımları, deve derisinden Karagöz takımları gibi şeylerdi
Roman kahramanlarından Nuri Bey, eli bonkör biridir ve çocuklara hediyeler dağıtır Hediyelere baktığımızda çağının lüksiyeti içindeki eşyalar ve geçmişten günümüze kalmak için direnen Karagöz takımları vardır Yazar, değişen ve gelişen şartlarda Türk temaşa sanatının en güzel örneklerinden Karagöz’ün unutulmasından yanadır Okuyucuya da bunu hatırlatma çabası içindedir
“Nuri Bey’in hediyesi olan Karagöz takımlarından kalanları benden almış Karagöz oynatırdı ” Cemal’in sınıf arkadaşı Dübârâ Mehmet Karagöz oynatmaktadır Geleneksel devamlılık ancak genç nesillere olur Bunun vurgulaması vardır Yazar bir kahvehanedeki halkın algılayış mantığını, seviyesini ve kendi bakış açısını Türk temaşa sanatının unsurları ile somutlaştırmıştır
“Burada konuşma yalnız kendisi için, konuşulanların kabiliyetleri içinde ve daha ziyade sevilmiş bir eserin yahut oyunun tekrarına benzerdi ve sohbet, bir orta oyunu gibi evvelden tayin edilmiş şartlarla devam ederdi…
Yeni bir fikir veya meselesi onların sözü ilk defalar sadece nezaket ve birazda tecessüs yüzünden dinlerdi ve daima uyanık olan muhit muhayyilesi onu şakaya en çok müsait tarafından yakalamaya yahut kendi seviyesine indirene dek öyle kalırdıbütün ciddi şeyler böyleydibir kere alelade çapkınlığa, Karagöz şakasına, pederasti hikayesine veya ortaoyunu taklidine inildikten sonra kabul edilirdi (…) İlk bakışta ortaoyununun, tulûatın, Karagöz’ün meddah hikayesinin bir kalıntısı gibi gelen bu garip kalabalık ve onun hayatı başlangıçta beni sıktı
“Bu oyunlar toplumun belli kültür seviyesine ve belirli çağların şartlarına sıkı sıkıya bağlıydılar Köylü oyunları köy ortamının üretim ve tüketim şartlarına bağlı gösterilerdir Çok eski geleneklerin artıklarıdır, ama ancak köy hayatı içinde yaşama ortamlarını bulurlar Meddahlık ortaoyunu, Karagöz, Osmanlı imparatorluğunun şehir ortamında oluşmuş, gelişmiş sanatlardır Osmanlı tipi toplumda birlikte bu oyunların geleneği de ölmüştür ya da ölmek üzeredir
Boratav’ın bu ifadesi değişen şartlar içinde çok da yadırganmaması gereken bir ifadededir Günümüz şartlarında ele aldığımızda özellikle şehirdeki insanın eğlence alternatifi çok fazlalaşmıştır Buna bağlı olarak bu tarz gösteriler ve sunumlar eski popülariteliğini yitirmiştir Bu da çok normaldir Elbette geleneksel bir öğenin unutulmaya yüz tutması iç burkan bir hadisedir Fakat özellikle elektronik ortamın son zamanlardaki baş döndürücü hızı ve seyri düşünüldüğünde ile yazık ki bu kaçınılmaz bir sondur, kanısındayız

(II-2) DENEMELERİNDE HALK EDEBİYATI UNSURLARI

A Hamdi Tanpınar, romanlarında belirttiği ve işlediği gibi denemelerinde de halka ait unsurları önemle vurgulanmaktadır Özellikle (Beş Şehir) adlı denemesinde yazılanlar, o şehirdeki halkın hayatı, tarihi, olaylar karşısındaki duruşudur Sosyo-kültürel unsurların tespiti olarak nitelendirebileceğimiz Beş Şehir ile ilgili görüşlerini, Tanpınar önsözünde şöyle ifade etmektedir
“Beş Şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır ilk başta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir Bu itibarla, onların arasında kendi insanımızı ve hayatımızı vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha doğru olur ”
Kimliğimizi koruyabilmenin şartı geçmişe, bize ait olanlara sahip çıkmaktır Tanpınar, maziye dayanan ama yeni ufuklara da bakabilen sanatkardır “Mazi daima mevcuttur Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz ” diyen Tanpınar, kültürel kimliğe sahip çıkmanın önemini vurgulamaktadır Yeni ve gelişmişlik eskinin reddi değil tan tersine eskiyi yenileştirebilmek ve yeni ile sentezleyebilmektir “Bir gün Anadolu insanının his ve tarihi yazılır ve hayatımız bu zaviyeden gerçek bir sorgunun süzgecinden geçirilirse, moda sandığımız bir çok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır ” diyen Tanpınar’da aynı görüşe ve bakış açısına dikkat çekmektedir Denemelerini de – hatta bütün eserlerini- kültürel mirastan faydalanarak yazmıştır Bir alt başlıkla tasnifleyeceğimiz üzere kültürel zenginliği kendi sanâtkar üslubunda nasıl şekillendirdiği tespit edeceğiz


(I-I-2-I) MUHTEVADA HALK EDEBİYATI UNSURLARININ TESBİTİ
-MİTOLOJİK UNSURLAR-
Mitoloji ile ilgili romanların tasniflenmesi kısmında detaylı bilgi verildiğinden dolayı bu kısımda denemelerde yer alan alıntılar verilerek, yorumlamaları yapılmıştır Denemelerinde romanlarından kıyasla çok fazla yabancı kaynaklı mitolojik isimlendirmeleri yer vermiştir Kültürel zihnimize ait klasik edebiyat manzumu olarak da bilinene Semender’in örneksel kullanımı vardır
“Tulumcu, mitolojinin ateşten doğan ve ateşte yaşayan Semender’ine benzeyen bir mahluktu
Tanpınar, nitelikleri bakımından tulumbacıya Semender’e benzetir ki Semender hikayesi ya da manzumu kısaca şöyledir Ateşte yaşayan efsanevi bir hayvandır Ürettiği yağlı bir madde ile ateşten kendini korumaktadır Ateşte yaşar, ateşten çıkınca ölen bir yaratıktır* Tanpınar’ın muhayyilesinde tulumbacı- itfayeci- sürekli ateşle uğraştığından dolayı bu yaratıkla ilişkilendirilmektedir Tulumbacılar ateşle barışık olarak tasavvur edilmektedir
“Toprak altımızdan kaydı Hepimiz birden Lufthansa’ nın karnında- Tevrat’taki Yunus balığının bir başka çeşidi- boşluğa asıldık
(Bir uçak yolculuğundan notlar) adlı makalesinde uçak yolculuğunu anlatmaktadır Almanya’nın uçak şirketi olan Lufthansa ile yolculuğunu Yunus’ un balığın karnındaki yolculuğuna benzetmektedir Üç büyük dinin kitabında Yunus peygambere dair kıssa bulunmamaktadır Kısaca bahsedecek olursak, İsrail oğulları peygamberlerindendir Ninova şehrine gönderilmiştir Halk Allah’ın azabını dikkate almayınca Yunus öfkelenip habersiz bir gemiye bindi ve gemi yürümedi Çekilen kura sonunda Yunus’un gemiden atılması kararı alındı Denize atılan Yunus, büyük bir balığın karnında 40 gün kaldı Sonra sahile balık onu ağzından çıkardı Daha detaylı bilgi için İskender Pala’nın Divan sözlüğüne bakınız Bu kadar bilindik bir kıssayı Tanpınar demesinde kullanmış her zamanki gibi somutlaştırma yaparak algılamada kolaylık sağlamayı amaçlamıştır
“Fotoğrafı Mısır Tanrısı Ra’nın alnındaki üçüncü göze benzetirim Bu üçüncü göz yalnız uzaklarda hatta görünmezde, kımıldananı görmekle kalmaz, ayrıcada gerektiği zaman yerinden fırlayarak Ra’nın düşmanlarına saldırır ve onları yenermiş
(Fotoğraf ve Resme dair) makalesinde fotoğraf ve resim sanatına dair fikirlerini Mısır mitolojisinden faydalanarak anlatmıştır Tanımlamasında Mısır Tanrı’sı Ra’nın özelliklerini verdiğinden dolayı ayrıca bir açıklama yapılmasının gereksiz olduğu kanısındayım
“Haşim, mitolojinin Centavre’larına benzerdi İlk şiirlerinde bu ikilik kompleksi bir yığın imajla kendisini anlatır “Başım” şiirinde ise açıktan açığa itiraf eder Fakat asıl düğümü “Aks-i Sada” şiirinde buluruz Bu manzumede insan sesinin altında bir Centavre ‘un nal seslerini ve insan ağlayışına benzer iniltisini duymamak kabil midir? ”
(İstanbul’un mevsimleri ve Sanatları) makalesinde Ahmet Haşim hakkındaki görüşlerini dile getirirken Yunan mitolojisinden faydalanır Yunan mitolojisinde başı insan gövdesi dört ayatlı hayvan bedeni olan yaratıklar vardır Haşim’in sanat anlayışındaki bu yansımaları, içindeki ikiliği bu tarz bir benzetme ile insanlara sunmaktadır
“Mustafa Kemal, sanki bir iş için tarihin zaus kafasından mücehhez ve müsellah fırlayan Athena-Pallas gibi çıkar
(Atatürk’ten Alınacak Büyük ders) isimli makalesinde Mustafa Kemal’i Yunan mitolojisinin öğelerinden faydalanarak anlatır Adeta onun yaradılış amacını vurgular Yaratılırken donatılmış ve silahlandırılmış olarak yaratılır ve görevini yerine getirir Bunun vurgusunu Yunan mitolojisinin unsurları ile yapar Pek çok ülkenin örneklendirmelerinde kullanıldığı, somutlaştırmasında faydalanabileceği en isabetli kaynak Yunan mitolojisidir Tanpınar, Türk mitolojisinde faydalanamaz çünkü bizim mitolojimizde savaş Tanrısı yoktur Tek Tanrı vardır O da mutlak iyinin temsilcisidir Elbette bu örneklemeyi yaparken Tanpınar, Atatürk’ü savaşçı, olumsuz bir nitelendirme için kullanmıştır Kurtarıcı görevini vurgulama maksadıyla kullanmıştır Atatürk savaşçı bir mizah değil, barışçı ve kurtarıcı bir mizacın temsilcisidir
“Eski zamanların insanları, tabiatın yenileşmesindeki mucizeyi ölüm tanrısının yer altı saraylarına kaçırdığı Persebhone’un yeniden aydınlığa dönüşüyle sembolleştirirlerdi Yaşadığımız bu yıllarda insanlık bir başka Persebhone’un geriye gelmesini bekliyor Bu bize muhtaç olduğumuz sükunu getirecek olan ruh ahengidir O yeniden gelip saltanatını kurduğu zaman bu ağır yıllar sadece korkunç bir rüya olarak insanlık, iyiliğin tecrübe edimli,ş büyük değerlerin güneşine yeniden kavuşacaktır
Tanpınar, sadece kişiler hakkındaki fikirlerinin açıklanmasında yardımcı olarak Yunan mitolojisini kullanmaktadır “Yılbaşında Düşünceler” adlı makalesinde kendi duygu ve düşüncelerinin tasvirinde de faydalanmaktadır
“Kadim Yunanlı ise onda şûh ve hevekâr olduğu kadar kin güdücü olan Afrodit’in insanlara musallat ettiği bir afeti, bir nevi şeameti bulur ve muvazeneli, hazperver hayatını bozmaması için dua, nezir, kurban hiçbir şeyi esirgemez
“Aşka Dair” makalesinde insanların aşka dair zaaflarını, yaptıkları hataların sebebini Yunanlıların aşk Tanrı’sı Afrodit’e yükler Çok bilindik bir hikayeyi kullanır Bilindiği üzere aşk ve Afrodit birbiriyle özdeşleşmiştir Aşka dair fikirlerinde Afrodit’i kullanmasının kaçınılmaz olacağı kanaatindeyiz
“Ahi Şerafeddin’in Türbesini asırlarca Greko-Romen aslanlar bir nöbetçi sadakatiyle beklerler ve bu yüzden Arslanhane adını alan camiinin hakikaten eşsiz mihrabında, Etiler’in toprak ve bereket ilâhesinden başka bir şey olmayan bir yılan son derece kuvvetli plastikliğiyle meyveler arasında dolaşır ve caminin o kadar şaşırtıcı bir safiyetle boyanmış ağaçtan sütunları Bizans ve Roma başlıklarını taşır
Tabiatın en güçlü hayvanı aslandır Bundan dolayı ormanın kralı unvanı verilmiştir Diğer yandan koruyucu özelliği ile birleştirilip kurulan şehirlerde bir güç sembolü olarak kullanılmıştır Diğer yandan Etiler’de toprak ve bereket sembolü yılandır Tanpınar, evrensel bit mit muhtevasından yararlanmıştır Ülkelerin mitik yapısında olmakla birlikte yaygın olarak bilinmesi ve kullanılmasından dolayı evrensellik kazanmıştır Bundan dolayı olsa gerek Tanpınar, denemelerinde evrensel mitolojik muhtevaya daha çok yer vermiştir
“(Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak), yahut (Nisandayız, Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır) diye, düşünmek yaşadığımız anı efsaneleştirmeye yetişir Eski İstanbullular bu masalın içinde ve sadece onunla yaşarlardı Takvim onlar için Heziod’un Tanrılar kitabı gibi bir şeydi Mevsimleri günleri, renk ve kokusu yaşadığı semtlerinden olan bir yığın hayal halinde göründü
Tanpınar, bütün eserlerinde mitolojik muhtevadan faydalanmıştır Sadece Türk mitolojisi değil dünya ülkeleri mitoloji muhtevasından faydalanmıştır Dikkat edilirse romanlarında ağırlık olarak Türk mitolojik muhteva kullanılmasına karşın, denemelerinde ağırlıklı olarak evrensel özellik taşıyan Yunan mitolojik yahut farklı milletlerin mitik unsurlarına yer vermiştir Bunun nedeni roman okuyucusu ile makale niteliğindeki deneme okuyucusu arasındaki farktır Makale okuyucusu, roman okuyucusuna göre seviye biraz daha
yüksek denilebilir Tanpınar’da elbette bu farkı dikkate alacaktı Bundan dolayı denemelerinde mitik muhteva daha geniş bir kültürel zemini içine almıştır

Alıntı Yaparak Cevapla