|  08-23-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Doğru İle Yalan... 
 
             DOĞRU İLE YALAN Her doğruyu söylemeye gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiş
    Peki ama, bir doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalışmak o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir  Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya hakkınız var mıdır?    Bu yalanlar kutsalmış, onlara dokunmaya gelmezmiş    Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır  Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor  
 Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) -aristokrat- düşüncenin bir kalıntısıdır
  Bir yanda büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere, kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!    Öyledir kişioğlu: kendisi için ille birtakım ayrıcalıklar ister  Eski acunun kibarlığı, aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar türedi    
 Bir kişi olarak ilk aaaaimiz, yalan olduğunu anladığımız düşüncelerden benzerlerimizi yani bütün kişileri kurtarmaya çalışmaktır
  "Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar altında kalması, onun anlamaması daha iyi olur  " diyen kimse, öğrendiği anladığı doğrulara layık olmayan kimsedir  İnandığı bir şey yoktur onun: Bir şeyin ne doğru olduğunu düşünür, ne de yalan olduğunu  Ancak kendisini düşünür, büyük görmek için bir yol arar  
 
 Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz, çevremize yalan yayıyoruz demektir
   | 
	|  |   |