Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Dili Ve Edebiyatinda Nazim Türleri
• NAZIM TÜRLERİ
Kahramanlık şiirleri
• Yine soylu savaşçılarla, hükümdarların kahramanlıklarını ağırbaşlı, yüce, dramatik bir üslupla, belirli biçimsel kurallara bağlı kalarak anlatan şiirlerdir Genellikle tek tip çalgı eşliğinde okunur ya da hal şarkısı olarak söylenirler Halk ozanlarının yapıtları aracılığıyla kuşaktan kuşağa nakledilirler Halk edebiyatında yiğitlik, yurt sevgisi gibi konuları ya da tarihsel olayları coşkulu bir anlatımla işleyen kahramanlık şiirleri vardır Şiir, destan ve koçaklama türünde yazılmışlardır
Halk şarkısı
• En eski halk edebiyatı biçimlerinden biridir Sözlü gelenek içinde yaşayan, daha çok duyarak, yani kulaktan öğrenilen ve alilerle sınırlı toplumsal gruplar içinde yayılan şarkılardır En belirgin özelliği, günlük yaşamdaki etkinliklerle yakın ilişkili olmasıdır Köylerde bu tür etkinlikler ekin, hasat, harman, iplik eğirme, dokuma, bebek uyutma, içki, oyun oynama gibi etkinliklerdir Halk şarkılarının haber ve dedikodu iletmek, yerel tarihle, aile kütüklerini belgelemek, bir topluluğun bilgi ve edebiyat birikimini korumak, sürdürmek gibi işlevleri de vardır
Koşma
• Halk edebiyatımızda doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türü Dörder dizelik bendlerden oluşur Bend sayısı genellikle 3, 5 arasındadır Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11’li kalıbıyla yazılır Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler Koşmalar dile gitirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır Karşılıklı konuşma şeklinde yani "dedim" "dedi" diye başlayan dizelerle de söylenebilir Bu tür koşmalara "mürâcaa" ismi verilir Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmalara "tecnis" denir
ÖRNEK KOŞMA: Karacaoğlan
ÖRNEK MÜRÂCAA KOŞMA: Kul Nesimi
ÖRNEK TECNİS KOŞMA:
Derd-i dilim arttı yârimin derdim
Seksende doksanda yüzde seyr eyle
Gonca güllerini yârimin derdim
Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle
Sel gelince yıkılırmış yar dedim
Al hançeri vur sineye yâr dedim
Yeter cevr ü cefa etme yâr dedim
Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle
Çeşmîyâ bin gazel yazdım dîvâne
El bağladım yâre durdum dîvâne
Dedi var yıkıl git behey dîvâne
Aşkın deryasında yüz de seyr eyle
Çeşmi
Koşmalar ezgilerine göre ve yapılarına göre olmak üzere ikiye ayrılır
Ezgilerine göre koşmalar: Özel bir zegiyle okunurlar ve hece sayısı dikkate alınmaz Ankara koşması, Acem koşması, Kerem, kesik Kerem, Gevherî, Sümmâni koşması gibi
Yapılarına göre koşmalar: Koşmalar yapılarına göre 7’ye ayrılır
Düz koşma: Âşık edebiyatında en sık kullanılar tür Adi koşma olarak da adlandırılır
Yedekli koşma: İki şekli vardır İlki koşma-mani halidir Koşma bendlerinin arasına aynı kafiyede bir bayati bendi ya da 7 heceli bend girer İkincisi yedekli 5’li koşma diye adlandırılır 8’li hece ölçüsüyle yazılır İlk bend 5, ikinci ve yedek sayılan bend 4 dizelidir
ÖRNEK KOŞMA-MANİ: Zülalî
Musammat koşma: Divan edebiyatındaki musammat gazele benzer İç kafiyeli koşmalardır Her dizenin birinci ve ikinci kısımları kafiyelidir 6+5 duraklı kalıpla yazılır
ÖRNEK MUSAMMAT KOŞMA: Miratî
Ayaklı koşma: İlk bendin dize sonlarına, diğer bendlerin ise sadece son dizelerine ziyade eklenerek oluşturulur Ziyadeler 5 hecelidir Genellikle musammat koşma şeklinde yazıldıklarından musammat ayaklı koşma da denir
ÖRNEK AYAKLI KOŞMA: Gedâyî
Zincirleme koşma: Bendlerinin dördüncü dizesinin kafiyesi bir sonraki bendin ilk dizesinin başında tekrarlanan koşmalardır Genellikle destanlarda kullanılır
ÖRNEK ZİNCİRLEME KOŞMA: Zülalî
Zincirleme ayaklı koşma: Zincirleme koşmalara ziyadeler eklenerek yazılır
Koşma şarkı: Her bendinin dördüncü dizelere aynı olan kavuştaklı koşmalardır
Türkü
• Türkiye’nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirinin her çeşidini göstermek için en çok kullanılan ad "türkü"dür Özel durumlarda ya da ezginin, sözlerin çeşitlemesine göre ninni, ağıt, deyiş, hava adları da kullanılmaktadır Türk halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür Ezgisi yönüyle diğer halk şiiri türlerinden ayrılır Türküler genellikle anonimdir İsimleri bilinen saz şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuştur İlk türkü söyleme "Türkü yakmak" diye anılır Türkü adı Türk sözcüğüne Arapça "ı" eki eklenmesiyle ortaya çıkmıştır "Türk’e özge" anlamına gelir
Türkü, Türk halk şiirinin en eski türlerindendir Bu kelime ilk defa XV Yüzyılda Doğu Türkleri tarafından kullanılmıştır Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu’da türkünün ilk örneğini Öksüz Dede’nin verdiğini belirtir Türküler genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla kıtalar halinde söylenir Her kıta türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bend ile nakarattan meydana gelir Nakarat her bendin sonunda tekrarlanır Bu kısım bağlama veya kavuştak diye de bilinir Türküleri kesin ayrıma sokmak güçtür Bir yörede yakılan türkü diğer bir yöreye şekli ve söyleniş biçimi değişerek geçebilir Türküler ezgilerine, konularına ve yapılarına göre ayrılır
1 Ezgilerine Göre Türküler
a Usulsüzler: Uzun havalardır Divan, koşma, hoyrat gibi çeşitlere ayrılır
b Usullüler: Oyun havalarıdır Bu türe Konya’da oturak, Urfa’da kırık denilir
2 Konularına Göre Türküler:
Ninniler ve çocuk türküleri, tabiat üzerine türküler, aşk türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri, tören türküleri, iş türküleri, eşkıya türküleri, acıklı olaylarla ilgili türküler, güldürücü türküler, karşılıklı söylenen türküler, oyun türküleri, ağıtlar
3 Yapılarına Göre Türküler:
a Mani kıt’alarından kurulu türküler: Birbirleriyle ilgili konularda söylenmiş manilerin sıralanarak ezgiyle okunmasından meydana gelir
b Dörtlüklerle kurulu türküler
ÖRNEK:
HAVADA BULUT
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne figandır
Adı Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep nedendir
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasına acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Adı Yemen’dir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep nedendir
HAM MEYVE
Çamlığı başında tüter bir tütün
Acı çekmeyenin yüreği bütün
Ziyamın atını pazara çekin
Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler
Uzun olur gemilerin direği
Yanık olur anaların yüreği
Ne sen gelin oldun ne ben güveyi
Onun için açık gider gözlerim
Ham meyveyi kopardılar dalından
Beni ayırdılar nazlı yârimden
Eğer yârim tutmaz ise elimden
Onun için açık gider gözlerim
Benim yârim yaylalarda oturur
Ak ellerin soğuk suya batırır
Demedim mi nazlı yârim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir
Taşlama
• Bir kimseyi yermek veya toplunun bozuk yönlerini iğneleyici bir dille eleştirmek için yazılan şiir Halk edebiyatı nazım türüdür
ÖRNEK TAŞLAMA: Ruhsatî
Tekerleme
• Sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir Çokluk çocuk folklorunda hoşça vakit geçirmek, konuşma kabiliyeti kazanmak, oyunlarda eş ve ebe seçmek için bu yola başvurulur Masal tekerlemesi, oyun tekerlemesi gibi adlar alırlar En çok çocuk oyunlarında, masalların baş, orta ve sonunda söylenirler Yöreye göre değişik isimle de söylenirler Doğu Anadolu’da döşeme, Güney Anadolu’da sayışma denir Karagöz ve ortaoyununda muhavere, çocuk oyununda ebe, çıkarmada ise sayışma diyebiliriz Türk edebiyatında ilk tekerleme örneklerine XI yüzyıldan itibaren rastlanır Divanü Lügati’t Türk’te bazı tekerlemeler yer alır
ÖRNEK TEKERLEME:
Yağ yağ yağmur
Tarlada çamur
Teknere hamur
Ver Allahım ver
Sellice yağmur
Evvel zaman içinde
Kalbur zaman içinde
Deve tellal iken
Sinek berber iken
Ben annemin babamın beşiğini
Tıngır mıngır sallar iken
O yalan bu yalan
Fili yuttu bir yılan
Bu da mı yalan  
Tekerleme
• Âşık fasıllarında, saz şairlerinin yaptıkları şiir yarışmaları Halk dilinde tekerleme, âşıklar arasında tekellüm olarak adlandırılır Bu tür şiirler ya söylenmesi zor sözcüklerden meydana getirilir ya da darayak şeklindedir Ayak daraldıkça kafiye bulmak zorlaşır Âşıklardan biri fasal aralarında tekerlemeye başlar ve yeni bir ayak açar
ÖRNEK TEKERLEME: Kâtibî
Mani
• Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türü Çoğunlukla 7 heceli dört dezilek bir bendden meydana gelir Ama dizeleri 4-5-8-10-14 heceli kalıplarla söylenmiş maniler de vardır Birinci, ikinci dördüncü dizeler birbirleriyle kafiyeli, üçüncü dize serbesttir Yani kafiye dizilişi aaxa'dır Aaaxa düzeninde maniler de var İlk iki dize hazırlık dizeleridir Son iki dize ile anlam bağlantısı yoktur Asıl anlatılmak istenen son iki dizede verilir Bir çok mani çeşidi vardır En çok kullanılanlar düz ya da tam mani, kesik mani, cinaslı mani, yedekli mani, artık mani’dir
Düz mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur Kafiyeleri çokluk cinassızdır
ÖRNEK MANİLER:
Akşamlar olmasaydı
Badeler dolmasaydı
Yâr koynuna girince
Hiç sabah olmasaydı
A benim bahtiyarım
Gönülde tahtı yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yârim
Anne demeye geldim
Kaymak yemeye geldim
Meramım kaymak değil
Yâri görmeye geldim
Bağlarında üzüm var
Mor şalvarda gözüm var
Kaçma yârim uzağa
Sana bir çift sözüm var
Dağlarda gezer oldum
Okuyup yazar oldum
Ben bir güzel uğruna
Kuruyup gazel oldum
Hıçkırık tuttu beni
Tuttu kuruttu beni
Elin oğlu değil mi
Gitti unuttu beni
Kahve Yemen’den gelir
Bülbül çimenden gelir
Ak topuk beyaz gerdan
Her gün hamamdan gelir
Kesik mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan maniler Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar Eğer meydan ve kahvehanelerde söylenen ve ilk dizeleri "aman aman" ünlemi ile doldurulan manilerse bunlara İstanbul manileri denir
ÖRNEK KESİK MANİ:
Karaca
Aldım aşkın tüfeğin
Vurdum bir kaç karaca
Dünyada bir yâr sevdim
Kaşı gözü karaca
Dağ bana
Bahçe sana bağ bana
Değme zincir kâr etmez
Zülfin teli bağ bana
Ayağı
Kuşlardan bir kuş gördüm
Var başında ayağı
Üstad manici isen
Aç maniden ayağı
Cinaslı mani: Kesik manilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mani denir
Yedekli mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır Yedekli maniye artık mani de denir
ÖRNEK ARTIK MANİ:
Ağlarım çağlar gibi
Derdim var dağlar gibi
Ciğerden yaralıyım
Gülerim çağlar gibi
Her gelen bir gül ister
Sahipsiz bağlar gibi
Tası yok tası yok
Ne viran çeşme imiş
Su içecek tası yok
Yıkıldı viran gönlüm
Yapacak ustası yok
Şu vefasız dünyanın
Ucu var ortası yok
Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir Soru yanıt şeklinde düzenlenir Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır
ÖRNEK DEYİŞ:
Adilem sen naçarsın
İnci mercan saçarsın
Dünya deniz olanda
Gönlüm nere kaçarsın
Ağam derim naçarım
İnci mercan saçarım
Dünya deniz olunca
Ben kuş olup kaçarım
Adilem sen naçarsın
La’l ü gevher saçarsın
Ben bir şahin olunca
Yavrum nere kaçarsın
Ağam derim naçarım
La’l ü gevher saçarım
Sen bir şahin olunca
Ben yerlere kaçarım
Adilem sen naçarsın
La’lü gevher saçarsın
Ben azrail olunca
Kuzum nere kaçarsın
Ağam derim naçarım
La’l ü gevher saçarım
Sen azrail olunca
Ben cennete kaçarım
Ninni
• Çocuğun uyumasının sağlanması ya da ağlamasının durması için, sade bir dille ve hece ölçüsüne göre ezgili olarak söylenen ürünler Söyleyeni belli olmayan bu ürünler dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur Özel bir beste ile söylenir Bu sözler annenin o andaki ruh durumunu yansıtır Ninniler genellikle mani türünde bir dörtlükten meydana gelen bir çeşit türküdür Ninni, Divanü Lügati’t Türk de "balubalu" diye adlandırılır Öteki Türk boylarında değişik isimler verilmiştir
ÖRNEK NİNNİ:
Dandini dandini danalı bebek
Elleri kolları kınalı bebek
Benim oğlum nazlı bebek
Uyusun yavrum ninni
(Manisa yöresinden)
Çaya vardım çay susuz
Çadır kurdum yaylasız
Benim yavrum pek huysuz
Ninni yavrum ninni
(Denizli yöresinden)
Ağıt
• Doğal afetler, ölüm, hastalık vb çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili ürünlerdir Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir
ÖRNEK AĞIT: Celali
İlahi
• Tanrıyı övmek, ona yakarmak için söylenilen dini şarkılara ilahi denir Tekke edebiyatında ise din ve ahlakla ilgili şiirler ilahi adıyla tanımlanır Hem koşma, hem semai biçiminde ve hem hece hem de aruz ölçüsüyle yazılmış şiirlerdir Hece ölçüsünde 7, 8 ve 11’li kalıplar tercih edilmiştir İlahi yazarı halk şairleri içinde ilk akla gelen Yunus Emre’dir Daha sonra Eşrefoğlu Rumi, Niyazi-i Mısrai, Aziz Mahmut Hüdayi, Yunus Emre’nin etkisinde kalarak ilahiler yazmışlardır Bektaşi ilahilerine "nefes", Alevi ilahilerine "nefes", "deme", "deyiş", Mevlevi ilahilerine "ayin", Gülşeni ilahilerine "tapuğ", Halveti ilahilerine "durak", diğer tarikatlar da ise cumhur veya ilahi adı verilir Dörtlüklerle yazılanlarda kafiye düzeni koşmaya, beyitlerle yazılanlarda kafiye düzeni gazele benzer
Giriş bölümüne zemin, gelişme ve sonuç bölümüne miyan denir Bu ikisinin arasında nakarat bölümleri bulunur Müzik parçası olarak bakıldığında zemin-nakarat-meyan-nakarat sistemindeki bir kalıba uyarlar Toplu halde seslendirilmek için bestelenmiş ilahiler "cumhur ilahi" diye bilinir Solo ilahilerde de koronun söylediği parçaya "cumhur" adı verilir İlahiler okundukları yer ve zamana göre cami ilahisi, tekke ilahisi, mektep ilahisi, ramazan ve muharrem ilahisi, Mekke ilahisi, Kadir Gecesi ilahisi gibi adlarla anılır
ÖRNEK İLAHİ: Yunus Emre
Semai
• Halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşurlar Çoğunlukla doğa, güzellik, ayrılık kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler Semainin hece ölçüsünün yanında aruz kullanılarak yazılanları da vardır
ÖRNEK SEMAİ: Karacaoğlan
Varsağı
• Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır Semâiye benzer Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır 4+4 duraklı veya duraksız olur Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca
Semâiden ezgi yönüyle ayrılır Varsağı yiğitçe bir havayla okunur Çokluk içinde "bre", "hey", "hey gidi", gibi ünlümler yer alır Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir
ÖRNEK VARSAĞI: Karacaoğlan
Selis
• Halk edebiyatında aruz ölçüsü kullanılarak yazılan şiirlerdir Genellikle 19’uncu yüzyıl aşıkları tarafından kullanılan selisin en fazla yazılan tipi gazeldir Hece ölçüsünün on beşli kalıbına da uyan selislerin en belirgin özellikleri farklı bir ezgiye sahip olmalıdır
Nefes
• Dini temellere bağlı aşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bekteşi aşıklarınca yazılanlarına denir Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir Fazla da olabilir
ÖRNEK NEFES:
Biz Urum Abdallarıyız
Maksadımız yârdır bizim
Geçtik ziynet kabâsından
Gencinemiz erdir bizim
Dâim kılarız biz zârı
Harceyleriz elden var,
Dost yoluna verdik seri
Mürkirimiz hârdır bizim
Aşk bülbülüyüz öteriz
Râh-i Hakka yüz tutarız
Mânâ gevherin satarız
Mürşidimiz vardır bizim
İstivâyı gözler gözüm
Seb’almesanidir yüzüm
Ene’l Hakk’ı söyler sözüm
Mi’râcımız dârdır bizim
Haber aldık mahkemâttan
Geçmeyiz zâttan sıfattan
Balım nihan söyler Haktan
İrşâdımız sırdır bizim
Balım Sultan
Ayin
• Mutasavvıflara has bazı hal ve hareketleri ifade etmek için ilk defa İranlılar tarafından kullanılan ayin, daha sonra Türk Tasavvuf Edebiyatı’na da geçmiş Mevleviler’in sema meclislerinde söyledikleri ilahilere verilen ad olmuştur
Tapuğ
• Gülşeni adlı tarikata bağlı şairlerin ayinler sırasında okudukları makamlı şiirlere tapuğ adı verilir
Cumhur
• Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışındaki dergah ve tarikatlarda topluca okunan ilahilere verilen addır
Hikmet
• Dini ve tasavvufi halk şiirinde şairin anlayış ve sezgilerine göre din konularını işleyen şiirlere hikmet denir
Devriye
• Dini ve tasavvufi halk edebiyatında devir felsefesini savunan ve anlatan şirlerdir Devriye, evrenin ve insanın tanrıdan çıkıp, tekrar tanrıya döndüğünü savunan felsefedir
Şathiye
• Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır
ÖRNEK ŞATHİYE: Azmî
Tevhid
• Allah’ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzumelere "tevhid" denir Çoğunlukla Divan edebiyatı nazım türleri olan gazel, kaside ve mesnevi biçimlerinde kaleme alınmışlardır Ve ölçüleri de çoğunlukla aruzdur
Nutuk
• Tekkelerde tarikat ulularının özellikle eğitici mahiyette olmak üzere söyledikleri şiirlerdir
Deme
• Alevi-Bektaşi tarikatından tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine "deme" adı verilir Genellikle 8’li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir
Duvaz
• Yine Alevi ve Bektaşi şiirinde bir türdür Düvaz imam, düvaze, imam da denilen duvazlar On İki İmam’ı öven nefeslerdir
Güzelleme
• Âşık edebiyatında insan ve doğa güzelliklerini işleyen koşmalar Genellikle aşık olunan kadın, kız, gelin, dağ ağaç, hayvan, çiçek gibi unsurlar işlenir
ÖRNEK GÜZELLEME: Ruhsatî
Hoyrat ya da Horyat
• Dört dizelik serbest tarzda halk edebiyatı nazım türü Söz ve ezgisinde yiğitlik havası hakimdir Irak’ta Türkler’in yoğun olduğu Kerkük ve Erbil ile Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Kars yörelerimizde yaygındır Basit üsluplu, derin anlamlı, uyumlu, cinaslı sözcüklerden kuruludur Genellikle 7 hecelidir Benzer dizelerin başına veya sonuna konulan ve miyan denilen ek sözcüklerle vezin bozulabilir İlk dize bir anlam ifade eden ve diğer dizelere ayak veren cinaslı bir sözcüktür Hoyran söyleyenlere hoyrat çağıran ya da sazlıyan (yas törenlerinde ağıt yakan anlamında) denir Anadolu’da hoyratların bir bölümüne ayaklı mani, kesik mani adı da verilir
ÖRNEK HOYRAT:
Dolandı gün
Döndü gün dolandı gün
Men sene daldalandım
Sene de dolandı gün
Güle naz
Bilbil eyler güle naz
Girdim dost bağçasına
Ağlayan çok gülen az
Yüz aya değer
Hüsniv yüz aya değer
Ay var bir güne değmez
Gün var yüz aya değer
Düşte gör
Hayalde gör
Hayalde gör düşte gör
Düşenin dosti olmaz
İnanmazsan düşte gör
Kalenderî
• Halk şairleri tarafından aruzun mef’ûlü mefâ’îlü kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde söylenen şiire denir Özel bir ezgiyle okunur Ezgisi bakımından düz kalenderî, Acem kalenderisi, Emrah kalenderisi gibi çeşitlere ayrılır Kafiye düzeni divan ve semaî ile aynıdır Bu tür şiirler 3+4+3+4 veya 7+7 şeklinde ondört heeceli iken, sonradan yerine aruz vezninin geçtiğini ileri sürenler vardır
ÖRNEK KALENDERÎ: Tokatlı Nurî
Kavuştak
• Halk edebiyatında bentler arasında tekrarlanan dizelerdir Bağlama ve nakaratla aynı anlamdadır Türkülerde sık kullanılır
ÖRNEK KAVUŞTAK:
Keklikte gelek olmaz
Sen boyda melek olmaz
Gözünü sevdiğim yâr
Her yerde henek olmaz
Gel gel yanıma keklik
Kadan canıma keklik
Kınalı parmakların
Batır kanıma keklik
Tüyünü döker gelir
Ayağın seker gelir
Yâri arzulayan da
Dağları söker gelir
Gel gel yanıma keklik
Kadan canıma keklik
Kınalı parmakların
Batır kanıma keklik
Koçaklama
• Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık olan halk edebiyatı şiirleri Çoşkun ve yüksek tempolu söyleyişleri vardır Halk edebiyatımızda bu türün en güzel örneklerini Köroğlu ile Dadaloğlu vermiştir
ÖRNEK KOÇAKLAMA: Köroğlu
|