Prof. Dr. Sinsi
|
Unutulmayanlar (Biyografi)
Enis Behiç Koryürek
1892 yılında İstanbul'da doğdu Selanik ve Üsküp idadilerinde, İstanbul Lisesi'nde okudu, Mülkiye Mektebi'ni bitirdi Hariciye Nezareti'nde görev aldı Daha Mülkiye'de öğrenciyken aruzla şiirler yazan, Servet-i Fünun etkisi taşıyan bu şiirlerini Şehbal'de yayınlayan Enis Behiç, Balkan Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in tavsiyesiyle heceyi benimser ve Milli Edebiyat akımına bağlanır Bu yıllarda onu üne kavuşturan ulusal duygularla yüklü kahramanlık şiirleri yazdı Bir yandan da hece vezni üzerinde çalışarak kimi durak değişikliklerini, bir şiirde çeşitli hece kalıplarını kullanmayı denedi İlk kitabını yayınladıktan sonra bir suskunluk dönemine giren şair, 1946'dan sonra bir çeşit mistisizmle Çedikçi Süleyman Çelebi adlı bir mevlevinin ruhuyla temas sonucu doğduğunu söylediği dini ve tasavvufi şiirler yazdı
Şiir kitapları: Miras (1927), Varidat-ı Süleyman (Çedikçi Süleyman Çelebi Ruhundan İlhamlar 1949), Güneşin Ölümü (1951
Ahmet Adnan Saygun

Müzik eğitimcisi olan Saygun, Türk bestecisi olarak klasik batı müziğinde yapıtlar vermiştir
Matematik öğretmeni Celal Bey ile Zeynep Seniha Hanım’ın ilk oğulları olarak 1907 yılında İzmir’de doğdu
1912 yılında İzmir’deki Hadika-i Subyan İlkokulu'na başladı Müzik derslerindeki üstün yeteneği herkesin dikkatini çekiyor ve güzel soprano sesiyle duyduğu şarkıları bir dinleyişte söyleyebiliyordu
1918 yılında İzmir’de İttihat ve Terakki Lisesi’ne yazıldı ve müzik öğretmeni olan İsmail Zühtü Kuşçuoğlu’nun kurduğu dört sesli koroya katıldı
Saygun henüz 13 yaşındayken öğretmeninin önerisi üzerine ünlü piyano öğretmeni olan Rossati’den piyano dersleri almaya başladı
1922’de Macar Tevfik Bey ile çalışmalara başladı, 1923’de Hüseyin Sadettin Arel’den iki ay armoni dersleri aldı
1926’da İzmir Lisesi’ne müzik öğretmeni olarak atandı Bundan iki yıl sonra Maarif Vekaleti’nin açtığı sınavı kazanarak burslu olarak Paris’e gönderildi
Paris’te ünlü müzik okulu Schola Cantorum’da Vincent D’Idy, Eugene Borrel, Souberbielle, Amedee Gastoue gibi öğretmenlerin öğrencisi oldu
İlk yapıtı olan “Divertissement” i 1930’da Paris’te besteledi
1931 yılında yurduna dönerek Musiki Muallim Mektebi’ne, 1936’da İstanbul Belediye Konservatuarı'na kontrpuan ve teori öğretmeni olarak atandı
1939’da CHP’nin Müzik Danışmanı ve Halkevleri Müfettişi, bundan bir yıl sonrada Ankara’da “Ses ve Tel Birliği” adlı bir dernek kurdu
1946 yılında Ankara Devlet Konservatuarı kompozisyon ve modal müzik öğretmenliğine atandı
Sanatçının başarıları üzerine 1948’de İnönü Armağanı, 1949’da Fransa Milli Eğitim Bakanlığın’ca Akademik Nişan, 1950’de Akademi Madalya’sı, 1951’de İtalya Hükümetince, 1 Nişan ve Uluslararası Müzik Sosyetesi'nden Sibelius Bestecilik madalyası verildi
1971’de “Devlet Sanatçısı” unvanı, 1981’de Atatürk Sanat Armağanıve 1985’te “Sanatçı Profesör” unvanı verildi
Türk Beşleri arasında yer alan Adnan Saygun, Türk halk ve sanat müziklerinin etkilerini taşıyan yapıtlarında romantik estetiğe bağlı kaldı
6 Ocak 1991 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybetti
Eserleri: Divertimento, Suit, Ağıtlar, Sezişler, Manastır Türküsü, Kızılırmak Türküsü, ÇobanArmağanı, Özsoy, İnci’nin Kitabı, Taş bebek, Sonat, Sihir Raksı, Sonatina, Bir Orman Masalı, Dağlardan Ovalardan, Eski Üslupta Kantat, Geçen Dakikalarım, Bir tutam keklik, Üç türkü, Halay, Anadolu’dan, Yunus Emre, Kerem, Partita, Üç ballad, Demet, 1 Piyano Konçertosu, 2 Kuartet, Töresel Musiki, 3 Kuartet, Keman Konçertosu, Nefesli Çalgılar Beşlisi, Dört Lied, Dictum, Üç Prelüd,Küçük Şeyler, Köroğlu, Ağıtlar II, Trio Ballad, Ayin Raksı, Viyola Konçertosu, Oda Konçertosu,Gılgameş, Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan, 2 piyano Konçertosu, Viyolonsel Konçertosu, Kumru Efsanesi
Kitapları: Rize, Artvin, Kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunlar Hakkında Bazı Malumat, Yedi Karadeniz Türküsü ve bir Horon, Türk Halk Musıkisinde Pentatonizm, Halkevi ve Mektepler için, Halkevlerinde Musıki, Yalan (Sanat Konuşmaları), Lise Müzik Kitabı I-II-III (Halil Badi Yönetken ile birlikte), Karacaoğlan(Yeni Bilgiler-Bir Rivayet-Melodiler), Musıki Temel Bilgisi I –II –III –IV, Mod öncesi Ezgilerin Sınıflandırılması, Toplu Solfej I –II, Töresel Musıki, Bela Bartok’s Folk Music Research in Turkey
Ahmet Haşim

Şair ve edebiyatçı (1883-1933)
Birçok bilim adamı ve şair yetiştirmiş soylu bir Irak Türk ailesinin çocuğudur 1885'te Bağdat'tan İstanbul'a gelerek Galatasaray Lisesi'ne girdi (o zaman Galatasaray Sultanisi deniyordu) Okulda hayli yabancılık çekti İçe dönük ve hayalci bir çocuktu Yaşlandıkça, daha da duyarlı ve alıngan oldu İlk şiirlerini okul sıralarında yayımladı (1901) Galatasaray'ı 1907'de bitirdi Önce Reji İdaresi'nde çalıştı Sonra Fransızca öğretmeni olarak İzmir'e gitti Bir süre sonra İstanbul'a döndü ve Maliye Bakanlığı çevirmeni oldu Bu arada Birinci Dünya Savaşı'na katıldı Savaş bitince bir süre, Osmanlı Bankası'nda çalıştıktan sonra, Güzel Sanatlar Akademisi'ne, estetik ve mitoloji öğretmeni olarak girdi Bir yandan da şiirler yazıyor ve yayımlıyordu
YENİ BİR ŞİİR ANLAYIŞI
1921'de, o zamana kadar yazdığı bütün şiirleri Göl Saatleri adlı bir kitapta topladı Bu arada bir süre Paris'e gitti Piyale adlı ikinci kitabını Paris dönüşünde yayımladı Ahmet Haşim'in şiirleri o güne kadar alışılagelen şiir biçimlerinin hiç birine benzemediği için, yayımlandığı sırada büyük tartışmalara yol açıyordu Bu tartışmalara verdiği cevapta Haşim, şiiri ve şairi şöyle tanımlıyordu: «Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır ; şair de, ne bir gerçek habercisidir, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir kanun koyucu Şiirin dili, düzyazı gibi, anlaşılmak için değil, duyulmak için oluşmuş, müzikle söz arasında, sözden çok müziğe yakın, arabulucu bir dildir» Bu savunmasıyla Haşim, sembolizm yanlısı bir şair olduğunu açıklıyordu
Ahmet Haşim, bu yeni şiir anlayışıyla kendinden sonra gelen, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı gibi birçok önemli Türk şairini etkiledi Haşim'in, şiirlerinden başka, düzyazıları da vardır
ESERLERİ
Şiirler: 'Göl Saatleri, Piyale Düzyazılar: Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan («Leylekler Bakımevi»), Frankfurt Seyahatnamesi
Cenap Şahabettin

Cenap Şahabettin, Edebiyatı Cedide akımının en önemli temsilcilerinden biridir Manastır'da doğdu İstanbul'a gelip Rüştiye'de okuduktan sonra Tıbbiye'ye girdi
Hekim olunca Paris'e gönderildi Dönüşünde gene edebiyatla uğraşmağa, o zamanın ünlü dergisi Serveti-fünun'da şiirler, edebiyat yazıları yayımlamaya koyuldu Serveti-fünun İstibdat İdaresi'nce susturulunca o da bir süre susmak zorunda kaldı 1908 Meşrutiyet Devrimi'nden sonra gazeteciliğe başladı Arada bir şiirler de yazıyordu
SANATI VE KİŞİLİĞİ
Cenap Şahabettin edebiyat dünyasına, sanat çevrelerini yadırgatan değişik bir hava ile girdi Avrupa'da yeni sanat akımlarını görmüş, öğrenmişti Bir aşk şairi olarak tanınmakla birlikte şiirlerinde derin duygulardan çok o zamana kadar görülmemiş sözcükler ve tamlamalar kullanmasıyla ün kazandı Edebiyatı Cedide şairlerinin kullandıkları tamlamalardan birçoğunu icat edip herkesi şaşırtan odur «Berf-i zerrin» (altın kar), «lerze-i ruşen» (ışıklı titreme) gibi şiir başlıkları bugün için şaşırtıcı olmasa da o zaman için yadırganacak isim tamlamalarıydı
Cenap Şahabettin, şiirlerini kitap halinde yayımlamadan öldü Düzyazı türünde olan «Hac Yolunda», Servetifünun'da tefrika edilmişti «Suriye Mektupları» (1917) ve «Avrupa Mektupları» (1919) adıyla gezi notları yayımlandı Sohbet, eleştiri ve deneme yazılarını «Evrakı Eyyam» (1915), «Nesri Harp», «Nesri Sulh» ve «Tiryaki Sözleri» (1918) adlı kitaplarında topladı Tiyatro oyunları da yazdı: « Valan», «Körebe», «Merdud Aile» İki de biyografi yayımladı: «Kadı Burhanetlin» (1922) ve «Shakespeare» (1931)
Orgeneral Eşref Bitlis (1933 - 1993)

1933 yılında Malatya'da dünyaya geldi 1952 yılında Kara Harp Okulu'ndan Teğmen rütbesi ile mezun oldu 1966 yılında Kara Harp Akademisini tamamladı Almanya'da dil eğitimini tamamladıktan sonra 1969 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi'nden mezun oldu 1973'de Alman Harp Akademisi'ni tamamladı Bir yıl Kara Harp Akademisi'nde başöğretmen olarak görev yaptı
1978'de Tuğgeneral oldu ve Bolu Komando Tugay Komutanlığına getirildi 1982'de Tümgeneral ve Kıbrıs 28 Tümen Komutanı oldu 1986'da Korgeneral rütbesi aldı 1988'de Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı oldu
1990'da Orgeneral rütbesi aldı ve Jandarma Genel Komutanlığı'na atandı 
Bitlis, bölgede konuşlanmış durumda bulunan Çekiç Güç Kuvvetlerinin Türkiye'den ayrılması gerektiğini açıklıyor ve ABD'nin Kuzey Irak'da oluşturmaya çalıştığı Kürt Devleti'nin Türkiye'nin zararına olduğunu söylüyordu Bu nedenle ABD büyükelçiliği tarafından birkaç defa Hükümete şikayet edildiği iddia edildi
17 Aralık 1992'de Çekiç Güç'e bağlı Amerikan savaş uçakları, kendilerine bildirildiği halde Irak'ın Selahattin kentine gitmekte olan Bitlis'in helikopterine taciz uçuşu yapmış ve helikopteri inişe zorlamışlardı
Eşref Bitlis 17 Ocak 1993'de henüz çözümlenmemiş bir şekilde uçağının düşmesi sonucu öldü
Filiz Akın

1943 yılında Ankara'da doğan Akın, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nde bir süre okudu Sinemaya geçmeden önce bir acentada çalıştı 1962'de Artist dergisinin düzenlediği yarışmayı kazanarak Yeşilçam�a geçti ve aynı yıl "Akasyalar Açarken" adlı filmini çevirdi Ardından �Şakayla Karışık� adlı filmde Ajda Pekkan�la başrolü paylaştı �Kadın Berberi� ve �Kadın Terzisi� filmlerindeki rolleriyle oldukça ünlenen sanatçı, 1964 yılında oynadığı �Yankesici Kız� adlı sinema filminde, değişik türdeki karakterleri başarıyla canlandırabileceğini tüm sinemaseverlere kanıtladı Bir yıl aradan sonra film arşivine bir yenisini daha ekleyen Akın, 1965�te �Kolejli Kızın Aşkı� isimli filmde Ayhan Işık�la başrolü paylaştı Ardından �Çıtkırıldım� da benzer bir tiplemeyi canlandıran Filiz Akın, bu filmde başrolü Cüneyt Arkın�la paylaştı Filmde şımarık kızı canlandıran Akın, ciddi öğretmen Cüneyt Arkın�la sorunlar yaşamaktadır
Yine aynı yıl, Ayhan Işık�la �Tamirci Parçası� adlı filmde oynayan sanatçı, burada da zengin kız tiplemesini canlandırdı �Hindistan Cevizi�nde ise başrolü Zeki Müren�le paylaşıp yine havai bir kompozisyonu canlandırdı Filmde yazarlığını Zeki Müren�den gizleyen Akın, daha sonraları �yazar olup gerçek kimliğini gizleyen zengin kız� rollerini sık sık tekrarlayacaktır Nitekim yıllar sonra oynadığı �Gül ve Şeker� adlı filmde de aynı rolü canlandırmıştır Bu filmi Sadri Alışık�la oynadığı �Efkarlı Sosyete� izler
1967 yılında oynadığı �Sözde Kızlar� filminde başına türlü belalar gelen kızı canlandırdı Peyami Safa�nın eserinden uyarlanan filmde Filiz Akın, morfinman olur, tecavüze uğrar ve hastane köşelerine düşer Yeşilçam�ın güzel sarışını olan Akın; �Seni Seviyorum� filminde şımarık çiftlik kızını, �Silahlı Paşazade� filminde Cüneyt Arkın�ın aşkından yanıp tutuşan paşa kızını, �Hüzünlü Aşk� filminde bar şarkıcısını ve yine Cüneyt Arkın�la başrollerini paylaştığı �Lekeli Melek� filminde bir sekreteri canlandırdı Daha sonra çekilen �Affedilmeyen� adlı filmdeki rol arkadaşı yine Cüneyt Arkın�dır Bu filmin konusu da diğer birçok Yeşilçam filminin konusu olan zengin kız ve fakir erkeğin unutulmaz bir büyük aşk yaşamasıdır
Reklam filmlerinde de oynayan sanatçı, sinemacı Türker İnanoğlu ile evlendi ve bu evliliklerinden, daha sonra tüm sinema severlerin tanıyacağı, �Yumurcak� adlı seri filmlerinin başrol çocuk oyuncusu �İlker İnanoğlu� doğdu Sinemada özellikle romantik rolleri canlandıran Filiz Akın, 1969 yılında şarkısıyla ünlü �Reyhan� filminde Kartal Tibet�e aşık olan şarkıcı kızı canlandırdı Yine aynı yıl �Karlı Dağın Eteği� adlı filmde bu kez Ayhan Işık�a aşık olan kızı canlandırdı Ardından �Ağlıyorum� filminde iki kız kardeşi birden canlandırdı ve bu kez aşık olduğu erkek Ediz Hun�du Filmlerini sahnede çokça şarkı söylediği �Cilveli Bir Kız�, �Oyun Bitti�, �Cambazhane Gülü Fadime� ve �Oyun Bitti� izler Başarılı sanatçı, unutulmaz vapur sahnesinin olduğu �Aşka Tövbe�, intiharı seçen kadını canlandırdığı �Acı Hatıralar�, hüzünlü şarkılar söylediği �Seni Sevmek Kaderim� filmleriyle sevenlerinin beğenisini bir kez daha kazandı
1973 yılında, Kemal Sunal�ın da ilk kez beyaz perdede rol aldığı �Tatlı Dillim� filminde yine iki kız kardeşi (biri köylü diğeri de kentli) birden canlandırdı �Yumurcağın Tatlı Rüyaları�nda melek rolünü, �Beyaz Gül� de Kartal Tibet�e, �Memleketim� filminde de Tarık Akan�a aşık olan kadını canlandırdı başarılı sanatçı "Ankara Ekspresi" filmindeki rolüyle �Antalya Film Festivali"nde "en başarılı kadın oyuncu" seçilen Akın, MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal'la evlendi 1980�lerin başında sinemaya veda eden sanatçı, yıllar sonra TRT�de �Geçmiş Bahar Mimozaları� adlı televizyon dizisinde çıktı hayranlarının karşısına
Ahmet Muhip Dıranas (1909 - 1980)

Cumhuriyet dönemi şairlerinden Dıranas, 1909 yılında Sinop'un Salı köyünde dünyaya geldi Ortaöğrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde tamamladı Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar, şiir sevgisinin gelişmesinde etkili oldular Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı (1930-1935) Ankara Hukuk Fakültesi'ne iki yıl devam ettikten sonra İstanbul'a gitti, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi ve burayı bitirdi Bu arada Güzel Sanatlar Akademisi'nde kütüphane memurluğu yaptı Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi resim yardımcılığında bulundu
1938'de Ankara'ya döndü ve CHP Genel Merkezi'nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları'nı yönetti Ağrı dolaylarında askerlik görevini yaptıktan sonra, Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, Kurum Başkanı (1957-1960), daha sonra İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği yaptı Politikaya atılarak Zafer gazetesinde yazılar yazdı Birkaç kez DP'den milletvekili adayı olduysa da seçilemedi Yayımlanan ilk şiiri, "Ankara Lisesi�nden Muhip Atalay" imzasıyla Milli Mecmua'da çıkan "Bir Kadına" adlı şiirdir (15 Eylül 1926)
Hece şiirinin son kuşağı denilebilecek şairler arasında Ahmet Muhip Dıranas, çağcıl Batı şiirine (Baudelaire, Verlaine) en yakın, kendinden bir iki kuşak sonrası şairler üzerinde, az sayıda şiirle bile olsa, uzun süre etkili olan bir şairdir O da hocası Tanpınar gibi az yazmış, seyrek yayımlamış, şiirlerini şiire başladıktan nerdeyse elli yıl sonra (1974) kitaplaştırmıştır Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki kuşaktan ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aldığı etkileri sanatına yedirerek özgün bir şiire ulaşmıştır Hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekselde çağdaşlığı yakalayan, çağrışım gücü yüksek, yurdu, insanı ve doğası ile barışık, alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazdı Şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm, hatıralar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü boyutlar içinde verilmiştir
Ahmet Muhip Dıranas, 21 Haziran 1980 yılında Ankara�da öldü
FAHRİYE ABLA
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan�da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Fikret Muallâ Saygı
Türk, ressam Dışavurumculuk'un (Ekspresyonizm) ve Fovizm'in üslup özelliklerini kaynaştıran, coşkun bir lirizm ve içtenlik dolu resimler yapmıştır
Fikret Muallâ Saygı İstanbul'da doğdu, 20 Temmuz 1967'de Fransa'da Nice yöresinde öldü Küçükken geçirdiği bir kaza sonucu topal kalması ve annesinin ölümünden sonra babasının yeniden evlenmesi gibi olaylar onun sinirli ve uyumsuz bir çocuk olmasında rol oynadı Saint Joseph Fransız Okulu'ndan sonra bir süre Galatasaray Lisesi'nde okudu, ama okulu bitiremeden mühendislik eğitimi yapması için Almanya'ya gönderildi
Almanya'nın çeşitli kentlerinde dolaştı, İsviçre ve İtalya'ya gitti, müzeleri gezdi Resim yeteneğinin farkına vararak kısa zamanda sağlam bir desen bilgisi edindi Başarılı resimlemeler, moda çizimleri ve gravürler yaptı, desenlerini en gözde Alman dergilerine kabul ettirdi Babasının mali durumu bozulup para gönderemez hale gelince bir Mısırlı prens, onun yirmi beş yaşına değin Almanya'da kalmasını sağladı
Fikret Muallâ 1928'de aşırı alkol tutkusu nedeniyle bir süre hastanede tedavi gördü Daha sonra Almanya'dan Fransa'ya geçti, Paris'te Montparnasse ve Saint Germain gibi sanat çevrelerinde yaşadı Orada, André Lhote'un atölyesinde çalışan Hale Asaf'la tanıştı Paris'te sürekli resim yapan Fikret Muallâ bir süre sonra parasızlık nedeniyle Türkiye'ye döndü Geçimini sağlamak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı'na yaptığı başvuru üzerine 1934'te Ayvalık Ortaokulu resim öğretmenliğine atandı, ancak kısa bir süre sonra bu görevinden istifa etti
İstanbul'da Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz gibi operetler için kostümler çizdi Nâzım Hikmet'in Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun çıkardığı Yeni Adam dergisi için desenler hazırladı Bir ara, yanlış yorumlanan bazı sözleri yüzünden savcılık emriyle 1936'da Bakırköy Akıl Hastanesi'nde bir yıla yakın gözetim altına alındı 1937'nin sonlarına doğru taburcu edildi Bu olaydan sonra Fikret Muallâ'da gittikçe artan ve ölümüne değin süren bir polis korkusu başladı
Babasının ölümü üzerine eline geçen miras payı ile Paris'te yaşamını sürdürebileceğini düşünerek 1939'da Türkiye'den ayrıldı Hastaneden çıkışı ile Türkiye'den ayrılışı arasındaki iki yıllık sürede 1939 Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için Abidin Dino'nun isteği üzerine İstanbul konulu otuz kadar tablo yaptı 1938'de yayımlanan Ses dergisi için çizdiği desenlerden birinin müstehcen olduğu gerekçesiyle, Türkiye'den ayrıldıktan
sonra aleyhinde dava açıldı, 1939'da beraat etti Bu dönemde yazılmış ve Ses'te yayımlanmış "Masal" ve "Üsera Karargâhı" adlı iki de öyküsü vardır
Fikret Muall-â Fransa'da yirmi altı yılı aşkın bir süre yaşadı Geçimsizlik, içkiye düşkünlük ve sürekli polis korkusu ile geçen yıllar sonunda yaşamındaki dengesizlik ve uyumsuzluk yoğunlaştı Bir ara tedavi için hastaneye yatırıldı Burada kaldığı iki ay içinde kendisine resim yaptıran Dina Vierny'nin koruması altına girdi Bu resimleriyle Kasım 1954'te ilk sergisini açtı İkinci sergisinden sonra yeniden akıl hastanesine girdi Bir ay sonra taburcu edilince sanayici Lharmin'le bir anlaşma yaptı ve Seine Nehri'nin daha çok varlıkların oturduğu "sağ" yakasına taşındı
Resimlerinin sürekli müşterisi olan Madame Anglés'yle bu dönemde tanıştı Fikret Muallâ'yı bundan sonra koruması altına alan Madame Anglés, 1962'de felç geçirdiğinde onu hastaneye kaldırttı, bakımını sağladı Daha sonra Nice yöresinde Reillane kasabasındaki evine yerleştirdi ve bütün giderlerini karşıladı Fikret Muallâ ömrünün sonuna değin felçten kurtulamadı Mayıs 1967'de eski sinir bunalımları yeniden başladı Önce hastaneye, sonra da bir dinlenme evine yatırıldı ve orada öldü
Ressam Hale Asaf gibi kimsesizler mezarlığına gömüldü Ölümünden yedi yıl sonra 1974'te Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün ilgilenmesiyle kemikleri Türkiye'ye getirildi ve Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü 1976'da dostlarından, yakınlarından ve çeşitli koleksiyonlardan derlenen yüz on sekiz resmi ile Ankara'da adına bir sergi düzenlendi Yapıtlarının çoğu bugün özel koleksiyonlarda bulunmaktadır
Yaşamının büyük bölümünü Fransa'da geçiren Fikret Muallâ konularını kahveler, sirkler ve sokaklar gibi Paris yaşamının ayrıntılarından seçmiştir Resim onun için bir yaşama biçimi olmuştur Yaşamın gerçeklerini büyük bir içtenlikle renge ve biçime aktarmış, içinde yaşadığı bohem çevrenin insanını resmine konu olarak almıştır Daha çok guvaş tekniğine yakınlık duymuş ve bu teknikle çok hızlı çalışabilmiştir Ancak yağlıboyayı da suluboya ve guvaşı kullandığı ustalıkla kullanmıştır Resmin kuramsal sorunları onu pek ilgilendirmemiş, dış etkilere yabancı
kalmış ve çağdaş akımlara katılmamıştır İçinden geldiği gibi, öznel, coşkun bir lirizm ile dolu resimler yapmıştır

Nida Tüfekçi
Mehmet Nida Tüfekçi 1 Mart 1929'da Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde doğdu Annesi Zeynep Tüfekçi, Babası Hamdi Tüfekçi ’dir İlk müzik eğitimini babası Hamdi Tüfekçi den aldı Müziği seven ve müziğin içindeki bir ailenin çocuğu olan Nida Tüfekçi , bağlama çalmaya başlamasını şöyle anlatırdı: “7-8 yaşlarındaydım her halde Sazla benim boyumu ölçtüklerinde saz 1,5 karış uzun gelirdi benden Sazın sapına kolum yetişmezdi de teknesini bir duvara dayayıp öyle çalmaya çalışırdım  ” Nida Tüfekçi ilkokul çağlarında bazen derslerde bazen müsamerelerde saz çalmasını sürdürmüş ve küçük yaşlarda yeteneğini ortaya koymuştur İlköğrenimini Akdağmadeni’nde bitiren Nida Tüfekçi ortaokula Akdağmadeni’nde başlamış üçüncü sınıfı Boğazlıyan’da tamamlamıştır Yaşadığı ilçede lise olmadığından öğrenimine çevre illerden birinde devam etmek zorunda kalır Liseye Ankara Maliye Okulu’nda bitirir
Nida Tüfekçi Maliye Okulu’nda öğrenci iken Muzaffer Sarısözen’le tanışır Sarısözen’le tanışması belki de yaşamının dönüm noktasıdır Hem okuluna devam eder hem de 1947'den itibaren Ankara Radyosu’nun Yurttan Sesler emisyonlarına ses ve saz sanatçısı olarak katılır O zamana kadar gerek radyo sanatçılarının gerekse Muzaffer Sarısözen’in bilmediği bir tavır ve tezene ile (Sürmeli Tavrı) saz çalıp türkü söyleyen Tüfekçi, radyonun en parlak simaları arsında yer almıştır
1953 yılında Ankara Radyosunda açılan sınavda başarı göstererek Yurttan Seslerin daimi korosunda çalmaya başlar 1959 yılında İstanbul radyosuna naklen atanır 1964 yılında Türk Halk Müziğinden sorumlu Türk Müziği şube müdür yardımcılığına, 1972 yılında ise TRT Müzik Dairesi Türk Halk Müziği Müdürlüğü’ne atanır 1974 yılında ise TRT Müzik Dairesi Başkanlığına (vekaleten) getirilir 1976’da bu görevden istifa eder Aynı yıl İstanbul Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nın kurucu üyeliğini yapan Tüfekçi bu okulda, yönetim kurulu üyeliği, başkan yardımcılığı, bölüm başkanlığı ve danışma birimi üyeliğinde bulunur Yine aynı okulda Bağlama, THM Solfeji, THM Bilgileri ve Bölge Tavırları derslerini okutur
Türk folklorunun müzik ve oyun dallarında yurt içinde ve yurt dışında seçkin bir yer edinmiş, kültürümüze yapmış olduğu katkılarla halk müziği dünyasına damgasını vurmuş olan Mehmet Nida Tüfekçi 18 Eylül 1993 Cumartesi günü yaşama veda etmiştir
Esin Afşar

Bir diplomat kızı olan Esin Afşar, İtalya doğumludur Ankara Devlet Konservatuarı piyano bölümünü bitirdi Maria Callas ve Leyla Gencer'in hocası olan Madam Hidalgo ve Madam Böhm'den şan dersleri aldı
Muhsin Ertuğrul'un genel müdür olduğu sırada piyanist olarak girdiği devlet tiyatrolarında onun önerisi ve sınavı ile 12 yıl tiyatro oyunculuğu yaptı Konuk sanatçı olarak Meydan Sahnesi'nde oynadığı "Fantastiks" isimli müzikal oyun ile müzik dünyasına döndü Hafif müzik dalında şarkı söylerken Ruhi Su ile çalışarak folk müziğe yöneldi Çağdaş folk müziği yaparak bu akımı yeniden başlattı
Yurtdışı Konserler ve Etkinlikler
Devrin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından "Diplomatik Sanatçı" ünvanı ile parlamenterlerle birlikte konserler vermek üzere Macaristan'a gönderildi
1969 yılında Jacques Brel ile birlikte "Dario Moreno" ödülü aldı Fransız televizyonunda "Tele Dimanche" ve "Midi Magazin" programına çıktı Aynı yıl Monaco Prensesi Grace Kelly tarafından "10 televizyon festivali" ne davet edildi Gilbert Becaud ve Josephine Baker ile konser verdi Romanya Braşov Uluslararası Müzik Festivalinde, "Eleştirmenler Ödülü"nü aldı
1970 yılında Türkiye'de yılın en iyi şarkıcısı, Bulgaristan'da Uluslararası Altın Orfe Müzik Fesivali'nde de üçüncülük ödüllerini aldı Dışişleri tarafından gönderildiği İtalya'da (Napoli) konser verdi 1972'de Japonya'da (Tokyo) bir konser ve TV programı (NHK) yaptı Aynı yıl Sofya Televizyonu için program yaptı Bir davet üzerine 1973 yılında İsrail'de Kudüs Tiyatrosu'nda konser verdi Aynı yıl Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın isteği üzerine İngiltere, İtalya, Belçika, Tunus'da; 1974'de ise Avusturalya'da Sidney ve Melbourne' da konserler verdi 1975'te İsrail'de "Akdeniz Halk Şarkıları Festivali"ne davet edildi ve Selmi Andak'ın bir bestesiyle dördüncülük ödülünü aldı 1980'de İstanbul'da Atatürk Kültür Merkezi'nde ve 1981'de yine İstanbul Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde birer konser verdi
1980'de ingilizceden çevirdiği "Kırmızı Pabuçlar" 4 yıl Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları'nda ve TV'de oynadı 1982-83 yıllarında Bilgesu Erenus'un tek kişilik tiyatro oyunu "Kelaynaklar" da oynadı 1985'te Fransa turnesine çıktı ve 1986'da Paris Şehir Tiyatro'sunda konser verdi Aynı yıl "Dünün ve Bugünün Türkiyesi'nden Şarkılar ve Şiirler" adlı ilk uzunçaları piyasaya çıktı (Paris'te Horizon plak şirketi tarafından) Fransa'da sürekli konserler vermektedir 1986'da "Orient Express 1 Avrupa Festivali"ne katıldı (France Culture Radyosu 4 gün yayınladı) 14 Kasım 1987'de Turizm Bakanlığı tarafından davet edildiği İsviçre'nin Zürih kentinde bir konser verdi 1988 Ocak ayında Paris'te Orient Occident Mediterrance Festivali'nde Fransa'dan Guilletto Greco, Yunanistan'dan Iren Papos gibi ünlü sanatçıların katıldığı bir festivalde solo program, ayrıca 6 radyo, 5 TV programı yaptı 1988'de Lozan'da (İsviçre) "La Faux Nez"de konserler verdi (23 Kasım 1988)
1989 Haziran'ında Fransa'nın Moulouse kentinde "Racine" Festivali'ne katıldı (Onbin seyircili, göl üzerinde kurulu sahnesi olan)
1989 Yunus Emre beste çalışmalarını kaset olarak hazırlamaya başladı (Kültür Bakanlığı desteğiyle) Kültür Bakanlığı tarafından hazırlatılan "Yunus Emre" filminin müziği de bu bestelerden biri olan "Bir ben vardır bende benden içeri" dir Bu kapsamda hazırlanan filmlerden olan "Mevlana" filminde ise sunucuyu oynayıp, "Ne olursan ol yine gel" şiirini besteleyip eşliksiz olarak filmde seslendirdi (Bu film yabancı ülke TV'leri için hazırlatılmıştır) 1990, 18 Mayıs Fransa'da Audincourt'da ırkçılığa karşı düzenlenen festivalde Polonya'lı, İspanyol, İtalyan, Portekiz, Cezayir, Tunus'lu sanatçıların katıldığı festivalde bir konsere davet edildi Annesinin (Basın Şeref Kartı Sahibi R S ) ölümü üzerine yaşlılar için bir kampanya başlattı Boğaziçi Üniversitesi'nde gençleri örgütledi Yunus Emre kaseti çıktı (kendi bestelerinden oluşan)
Yunus Emre kasetinin Talat Halman çevirisi ile İngilizcesini çıkardı (Kültür Bakanlığı tarafından çıkartılan CD ve kaset) 1991 Yunus Emre yılı dolayısıyla Kültür Bakanlığı tarafından yurtiçi ve yurtdışı (Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ) konserleri verdi
1991 İstanbul Festivali kapsamında 6 Temmuz'da AKM'de bir konser verdi
1992 Mevlana kasetini bitirdi (CD ve kaset Kültür Bakanlığı tarafından finanse ediliyor)
1993 Dışişleri Bakanlığı tarafından Mevlana-Yunus CD'si hazırlığı yapılıyor
1993 Haziran'ında Ankara ile Sofya'nın kardeş kent ilan edilmeleri nedeniyle Ankara Büyük Şehir Belediyesi'nin düzenlediği bir konser verdi (Sofya'da)
Yurtiçi Konserleri
Ortaköy Meydanı konseri 
1993 Kasım Fransa (Strasbourg ve Moulhause kentinde) Nazım Hikmet'in 30 Ölüm Yıldönümü nedeniyle Nazım'ın şiirlerinden bestelediği bir programla iki konser verdi
1994 için Yapı Kredi Bankası Kültür Hizmetleri kapsamında "Esin Alaturka" isimli eski Türk Müziği şarkılarının yer aldığı çok sesli, kaset ve CD çalışması 
Dernekler
1994 Şubat Atatürk Kültür Merkezi'nde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin organize ettiği ikibuçuk saatlik konserinde "Atatürk" şiirinden bestelenmiş iki şarkıyı da yorumladı 1995 Yapı Kredi Bankası Kültür Hizmetleri kapsamında "Atatürk" CD çalışması yakında piyasaya çıkmak üzere tamamlandı
Birçok dernek çalışmaları da olan Esin Afşar'ın üyesi olduğu derneklerden bazıları şunlardır; *Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, *Atatürkçü Düşünce Derneği, *Türkiye- Yunanistan Dostluk Derneği yönetim kurulu üyesi, *Sokaktaki Çocukları ve Gençleri Koruma Derneği kurucu üyesi, *Sigara İçmeyenler Derneği, *Beyoğlu'nu Güzelleştirme Derneği, *Müzik Dostları Derneği yönetim kurulu üyesi
|