Prof. Dr. Sinsi
|
Buffon
Düşünce ve Teorileri
Buffon , 1731'de Cranmer'e yazdığı mektupta şöyle der: "Matematikçi , sadece, paraya değer biçer Sayısal değerine bakar onun Ahlaklı insan ise , sadece , ona değer vermek zorundadır ve paranın kendisine sağlayacağı , zevk ya da avantajları düşünür "
Buffon , aynı yıl , "Yok Edilebilir Fazlalık Teorisi" 'ni ortaya atar : "Bir şans oyununda , yaşam için gerekli olanı tehlikeye atmak , büyük haksızlıktır Ancak , bu gerekli olan geriye kalan fazlalık , yani , yok edilebilir fazlalık ; tehlikeye atılabilir Zorunlu olan , daha sonraki yeni zevklere aracı olabilir Ancak , gereksiz olan fazlalık ise , zaten , zevk ve avantaj sağlayabilecek olan şeydir Zorunlu olanın kaybedilmesi acı verir Ancak fazlalığın kaybedilmesinin acısı sınırlıdır
"Doğal Tarih" 'in ilk cildinin 1744 tarihli "Birinci Söylev" 'inde , şöyle der Buffon : "Gerçek sorun , insanın doğa hakkında sahip olduğu bilgidir Felsefi sorun , yerini , zamanla geniş bir doğal tarih alanına bırakır Her bilgi , insanın doğayı açıklama biçimi ya da çabasıdır Bu konu Aristo ve Eflatun'dan yana tartışılmıştır 17 yüzyılın bilimsel devrimi , bu konuya güncellik kazandırmıştır Bacon ve Descartes'tan itibaren de , filozoflar , insan aklının egemenliği ve bilimlerde izlenecek yöntemler sorununu tartışmıştır İnsan aklının egemenliği hakkında 2 büyük felsefi gelenek vardır: "Biri , Descartes'tan gelen ve matematik temellere dayanan öğreti ; ikincisi ise , Pascal ve Gassendi’nin öncülüğünde sunulmuş olan ve insan aklının , çeşitli güç ve egemenliklerle uzlaşmaması gerektiğini savunan öğretidir Eğer dünyanın bir düzeni varsa , bu yapısal bir düzenleme ya da bölümlemebilimcilerin ( Taksonomistlerin) yaptığı türden sınırlamalar değildir Bu ; doğanın operasyonlarının bir düzeni , yaşamı var eden ve onun sürekli yenilenmesine aracı olan süreçlerin bir düzeni , yaşayan dünyayı hareketlendiren güçlerin bir düzeni ve onları yöneten yasaların bir düzeninden başka bir şey değildir Eğer , bu düzene ulaşabilirsek ; canlı olanın fiziğini kurmaya ve nedenleri , sonuçları , yasaları açıklamaya yeterli olabiliriz Fiziksel gerçeklik , yalnızca bir olasılıktır ; ancak , bir kesinliğe eşdeğer olan büyük bir olasılıktır Buffon ; Hume'dan önce ; doğal olguların düzenliliğinin , mutlak olarak sahip olamadığımız bir gerçeğini anlatır Hume , inançtan söz eder ; Buffon ise , olasılıktan
"Doğal Tarih" 'in , ilk cildindeki "İkinci Söylev" , aynı tarihlidir Alt başlığı "Yerin Tarihi ve Kuramı" olan bu söylevde , Buffon ; dünyanın oluşumunu , uzak ve olabilir nedenlerle açıklayanları eleştirir Ona göre , yeryüzü , İncil'de anlatıldığı gibi 6000 yıl önce değil , çok daha eskiden yaratılmıştır Yer , başlangıçta bir güneşti Zamanla güneşten kopan parçalar , gezegenleri oluşturmuş ; akkor halindeki dönemden sonra da , denizler ve yeryüzü şekilleri oluşmuştur Buffon , denizlerin geniş bir dağılımının kanıtı olarak , fosilleşmiş deniz hayvanlarını gösterir Dağlardaki deniz balçıkları da bunun kanıtını taşır Buffon , yerin tarihini 7 döneme ayırır :
1) Yerin ve gezegenlerin oluştuğu dönem
2) Büyük dağ kütlelerinin oluştuğu dönem
3) Suların , karaları kapladığı dönem
4) Suları çekilip , volkanların etkinlik gösterdiği dönem
5) Kuzeyde fillerin ve diğer hayvanların yaşamaya başlaması
6) Karaların birbirinden ayrılması
7) İnsanların ortaya çıkması
Buffon'a göre ; yer kuramı , yeni bir bilimdir O ; yer kuramını yazmaya başladığı zaman , 2 yorumlama şekli birbiriyle çatışmaktaydı En yaygın olan birinci yorumlama şeklinde ; değiştirilemez bir doğa tarihi önerilmekte ; tufan söylencesinin varlığı ve rolü , olduğu gibi kabul edilmektedir İkinci yorumlama şekli , çevrimsel bir tarihi kabul etmekte ve sosuz bir evren düşüncesini tasarlamaktadır
Buffon , bilimsel olduğu kadar , felsefi bir anlama sahip olan ikinci görüşten yana olacaktır Buffon'a göre ; kıtaların , dağların , su yataklarının oluşumu ve bu yapıların düzeni , kendiliğinden bir sona sahip değildir Bu düzeni üreten nedenleri , açıklıkla ortaya koymanın yollarını aramak gerekir Yani , bu ; kendiliğinden , düzenli fiziksel süreçlerdir Buffon , bize bir yapıtın varlığını sunan süreçleri , doğrudan doğruya saptama eğilimindedir Ona göre ; bu düzenliliği keşfetmek için , doğayı kendi büyüklüğü içinde incelemek ve doğanın genel bir düzeninin bir sonucu olduğunu keşfetmek gerekir Yerin tarihi , sınırlarla çizilmiş değildir Ayrıca o , kendini sınırlamayı da bilmez Onun , ne başlangıcı , ne de bir sonu vardır Yeryüzü çevrimseldir Denizlerin ve karaların karmaşıklığı , sonsuza dek kendini yineleyebilir Bu sürekli değişkenler , hiçbir zaman yok olmazlar Yerin kuramı , 2 önermeyle son bulur : “Yeryüzünün katışıksızlığı , çevrimseldir Ve insanın tarihi , doğanın tarihi yanında , sadece küçük bir noktadır ”
Buffon , 20 Eylül 1745'te , Bilimler Akademisinde Sunduğu "Gezegenlerin Oluşumu Üzerine Çalışma" adlı bildiride , şu hipotezi savunur : "Küresel bir yapıya sahip olan güneş , ısıyla sıvılaştırdığı madenlerden oluşmuştur Bir kuyruklu yıldız , eğik açıyla ona çarpmış ve bir bölümünün kopmasına neden olmuştur Güneşten kopan bu kütle , farklı gezegenleri oluşturan birçok kürelere dönüşmüştür Çarpma açısı , bu kürelere kendi dönüşlerinde , çok hızlı bir hareket sağlamıştır Bu dönüşün yol açtığı merkezkaç kuvveti , kendi kütlelerinin bir kısmının kopmasına neden olmuş ve bu bölüm daha sonra , uydu biçiminde yoğunlaşmıştır Henüz sıvı haldeki gezegenler ; kutuplarda düzenli olarak şekil almaya başlamış , ardından soğuyup katılaşmışlardır "
6 Şubat 1746’da , "Hayvanların Doğal Tarihi" 'nin , ilk bölüm olan "Hayvanların Kuşağı Üstüne" çıkar Buffon'un , bu metindeki düşünceleri şöyledir : "Her türün değişmesi olarak algıladığımız farklılıklar üstüne bir göz attıktan sonra , oldukça önemli bir düşünceye varmaktayız Bu düşüncenin görünümü de oldukça dağınıktır Bu ; aynı türlerin değişimlerinin bir versiyonu , en eski kuşakların görünümüdür Artık , anımsanmayacak kadar eski dönemlerdeki kuşların varlığıdır Her ailede karşımıza çıkan , tüm hayvan kuşaklarında ortak biçimde yaşanmış bir dönüşümdür Bu olmadan ; hiçbir cinsi veya ona yakın gibi görünen hiçbir başka cinsi , anlamamız ya da açıklamamız olası değildir Biz bugün , yeryüzünün hiçbir hayvanında , bu eski türlerin izine rastlayamıyoruz ya da ilk anda bu değişimin izleri gözümüze çarpmıyor Tıpkı , insanda olduğu gibi Aynı zamanda birçok hayvan cinsinde var olan değişimlerdir bunlar Bu eski hayvan kuşakları , zamanla yeni türleri ve biçimleri oluşturmuş ; zincirleme bir değişim sürecinin , ana halkaları biçiminde var olagelmişlerdir Birbirine benzer ya da ayrı türlerin ve cinslerin oluşumu ; bugün birbirleriyle çiftleşmeyen , birbirlerinden kopuk hayvan cinslerinin açıklamasını da sunuyor bize
Bu makale ; Buffon'un , 1765'te yazdığı "Doğanın İkinci Görünüşü" adlı makalesindeki düşüncelere karşıttır Ve bu makale ; Buffon'un doğal bir süreci kabul ettiğini gösterir Şu halde , evrim teorisine yakın bir görüştür bu
1749 yılında , "Hayvanların doğal tarihi" 'nin ikinci bölümü olan , "Yeniden Üreme Kuramı" 'nı yazar Buffon Ve şu görüşlere yer verir : "Hayvanlar ve bitkiler , kendilerini salt madenden belirgin biçimde ayıran ortak özelliklere sahiptir Onlar yaşayan bir biçimdir Canlı birer organizma ve yeniden üreyebilme yeteneğine sahip olan bir yapıdadırlar Oldukça temel olan bu yeti , hayvan ve bitki dünyasında ; birbirine oldukça benzeyen bir düzen içinde yaşayan varlıklar olduklarının bir kanıtı olarak düşünülebilir İnsandan hayvana ve hayvandan bitkiye doğru , bir hiyerarşi içinde uzayıp gitmektedirler Ancak , bu hiyerarşik düzen , en duyarsız basamağa , yani cansız varlıklara kadar iner Yaratıcı ; hayvansal olanla , bitkisel olan arasına belirli bir terim koymamıştır Hayvanın yeniden üremesi , doğadaki bitkilerin üremesinden daha zordur Canlılık ve hareketlilik , varlıkların metafizik bir görünümü olmak yerine , maddenin de fiziksel bir özelliğidir Bu düşünceyle Buffon , materyalist biyolojinin temel ilkesini açıklamış oluyor Doğada , henüz sorulmamış sorular vardır Bunlar , ya maddenin evrensel özelliklerine ilişkin sorulardır ya da mutlak ve biricik fenomeni , söz konusu eden sorulardır Her iki durumda da , bir karşılaştırma yapmak olanaksızdır Bundan başka varoluş soruları vardır : Ağaçlar niçin vardır? Köpekler niçin vardır? gibi Tüm bu sorulara somut nedenlerle asla yanıt verilemez Bunların hiçbiri , bunların varlığı için neden değildir Çünkü , ahlaki uygunluk ; asla , fizik nedenler olamazlar O halde, hayvanlar ve bitkiler , niçin üremektedirler ; gibi bir soru sormanın mantığı yoktur Dolayısıyla , varoluş sorunu çözümsüzdür
Buffon , 1749 yılında , "Yeniden Üreme Kuramı" dışında , "Doğal Tarih" 'in bir başka bölümünü daha yazar Bu bölüm , "İnsanın Doğal Tarihi" 'dir Bu bölümde şu görüşlere yer verir : "İnsan , doğal bir varlık olduğu için ; aynı zamanda , doğanın da bir konusudur Kendini hayvanlar sınıfı içinde düzenler ; sahip olduğu tüm malzemeyle , kendini onlardan biri gibi görür Buffon , bu görüşü ileri sürse de , hiçbir zaman , hayvan karşısında , insanın küçük düşürülmesinin yanında yer almayacaktır "
İnsanın doğumu , yaşayışı , yemesi , içmesi uyuması , üremesi ve yeryüzünün en kıyı bölgelerinde oluşturdukları farklı topluluklar ; Buffon’un , "İnsanın Doğal Tarihi" 'inde incelediği konulardır Buffon , insanı ; doğal tarihin merkezine yerleştirir Hayvan türleri yakınlıkları ölçüsünde , insanın çevresinde yer alır Bilim kurma yetisine sahip tek canlı, insan olduğu için ; doğaya kendi düzenini empoze etme hakkına da , yalnızca , o sahiptir İnsan sadece bilinen bir özne değil ; aynı zamanda , diğerleri arasında bir hayvan türüdür Olağanüstü bir türdür Ancak , o da ; doğanın yasalarına uyan diğer canlılar gibi , hayvanlar dünyasının içinde yer alır İnsanın hayvanlar üstündeki egemenliği , doğal bir egemenliktir Hiçbir devrim , bu egemenliği sarsamaz ve onu yıkamaz Bu sadece bir doğa vergisi değil ; aynı zamanda , bozulmaz yasalar üzerine kurulmuş bir egemenliktir Tanrının bir bağışı , bir ödülüdür bu İnsan , Tanrısal düzene egemen olmaktan çok uzaktır O , tartışmalı bir efendidir Şeylerin , olayların güncel durumu içinde , insanın yeri ; onun tümüyle egemen olmadığı , olamadığı bir doğadır İnsan , doğanın genel düzeni içinde hiçbir şey yapamaz Bu tanrısal bütünlerin varlığı üzerinde ; hayvanlar , bitkiler ve genel olarak mineraller üstünde , baskın bir gücünün olduğu söylenemez
Doğada her şey , sonsuza dek varolur Birbirini izler , kendini yeniler Beklentisiz bir oluş düzeni içinde süreklidir ve direnilmez bir güçle , kesintiye uğratılması olanaklı değildir İnsan, zamanın akışı içinde kendi kendine sürüklenir ve kendi sürüp gidişi için bile , hiçbir etkide bulunamaz O ; artık , yasayı izlemeye zorunludur Aynı güç karşısında boyun eğer ve her canlı gibi , doğduğu andan itibaren tehlikededir Bununla birlikte onun egemenliği ilgi çekicidir O ; dev bir canlının bile , kendine karşı direnişini yenmeyi başarabilir Yarattığı endüstri ile bitkileri denetim altına alır Onları ; azaltma , çoğaltma , yenileme ve doğalarını bozma bilgisine sahiptir İnsan ; türleri zamanla değiştirme , dönüştürme ve yetkinleştirme gücüne sahiptir Bu ; onun , doğada sahip olduğu bir güç , bir haktır
"İnsanın hangi özenli çalışmasıyla , doğa yaşanılır ve görkemli kılınmıştır ?" diye sorar Buffon İnsan , doğanın bağrında gizlice tuttuğu her şeyin içinden , kendi sanatını gün ışığına çıkarmıştır Doğanın efendisi olan insan ; onu değiştirmiş , yenilemiş ve tüm yeryüzüne kendi gücünün kanıtları olan anıtları dikmiştir Doğa , ilahi yüceliğin dışsal bir tahtıdır Ancak , o ; insan tarafından yüceltildiğinde , bu yüceliğe hiçbir şey eklenmemektedir Doğanın , asla kendi haklarına sahip çıkabilecek , onu koruyacak bir bilinci yoktur İnsan , sadece keşif yapması nedeniyle egemen olabilir yeryüzüne; ona sahip olmaktan çok , ondan yararlanmaktır bu Doğayı , sürekli yeni önlemler ve özenli tutumuyla koruyacaktır Eğer , onu tümden bozacak , değiştirecek olursa , bu ; doğayı tanımanın dışına çıkacak bir eylem olacaktır Buffon’a göre ; insanı ve doğayı var eden düşünce , dolaysız bir armoniden başka bir şeyle açıklanamaz Bu ; insanla doğa arasındaki ilişkide yapılan yönelimler , atılımlardır Ve eğer , doğanın vahşi ve ürkünç gösterisi karşısında , insan büyük bir dehşet ve irkilme yaşıyorsa , bu ; doğanın , sadece kendisi için varolmadığını bildiği içindir Doğa kendi engellerini , yine kendi aracılığıyla aşma olanağı sağlar insana
Buffon , yaşamın farklı evrelerini , 4 bölüme ayırmaktadır : Çocukluk , ergenlik , yetişkinlik ve yaşlılık Toplumsal olmaktan çok , fizyolojik kriterlere göre yapılmış bir sınıflandırmadır bu
Buffon , çocukluk konusunda , ilk önce bu durumun gerektirdiği titizliklerin ayrıntılarını vermesi bakımından , zor beğeniyi örnek verir Ona göre , doğumun kendisi bile bir sarsıntıdır Çünkü çocuk ; sıvılarla çevrili gizemli bir evrenden alınıp , açık bir ortama bırakılmıştır Bundan sonra , Buffon’u ilgilendiren şey , ruhun ve duyumların aralıksız uyanışı olacaktır Yeni doğmuş bir canlının gözü , ışığa karşı çok duyarlıdır Ancak hiçbir şey göremez Çok sonraları , dokunma duyusuyla eğitilmiş olan , görme edinimi gelecektir Çocuk ilk aşamada , sadece bedensel duyuma sahiptir Ve bu , tıpkı hayvanlarınkine benzer Daha sonraki aşamada , gülmeye ve ağlamaya başlayacaktır Bunlar iki içsel duyumun ürünüdürler Ve bu duyumun her ikisi de , ruhun eylemine bağlıdır Çünkü , bu duyumlar ; bilgilenmeyi , kıyaslama yapmayı ve refleksleri harekete geçirir
Buffon ; Laponlar , Kızılderililer ve kuzeyin diğer halklarının , yeni doğan bebekleri soğuk suya batırdıklarından ve annenin de , çocukla birlikte yıkandığından söz eder Ancak , tehlikeli gibi görünen bu işlemin , ölümlere daha az yol açtığını ; oysa özenle bakılan Fransız çocuklarında , bu oranın daha çok olduğu belirtir Benzer bir saptama , çocukların sıkıca kundaklanmaları konusundadır Kuzey ülkeleri halkları , çocukların üstünü hafifçe örtmekte ; Buffon'un kendi ülkesinin insanları ise , hafifçe kundaklamaktadır Oysa , bu kundaklama yöntemi ; bir süre sonra , çocuğa acı ve yorgunluk vermektedir Beslenme , sütten kesilme , diş çıkarma , büyüme , gelişme ve buna benzer diğer konularda , özenli düşünceler ileri sürer Buffon Doğumdan sonraki gelişim ve büyüme konusuna önemle eğilen ilk yazardır o Ayrıca , Fransız ve İngilizlerin , bir yıllık bebek ölüm oranlarını da kıyaslayarak , rakamsal sonuçlara varmıştır Daha sonra , Buffon ; konuşmaya başlayan çocukta , farklı seslerin söylemini zorunlu kılan hareketleri inceler Çocukların , niçin sürekli aynı hareketlerle açıklama yapmaya çalıştıklarını ve bunun , tüm dünyada benzer olup olmadığını sorar Buffon’a göre ; tüm eğitimlerin en yetkini , ortalama ve normal bir eğitimdir Çünkü , bu eğitim yöntemi , doğaya uygun olmasının yanı sıra ; daha az katıdır , daha yetingendir
Buffon'un , "Çocukluk Üstüne" adlı bölümdeki görüşleri özetle bunlardır "Ergenlik üstüne" adlı bölümde ise, şu görüşlere yer verilir : "Ergenlik , çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ara evre olarak başlar Ergenlik yaşı , doğanın ilkbaharıdır ; tutku ve arzuların mevsimidir Buffon , evliliğe ve tek eşliliğe , bilgece bir bağlılık sergiler Evliliği ; ergenlikten sonra , insanların doğal durumu olarak görür Bekarlığı ise ; hem kadınlar , hem de erkeklerde , anormallik olarak görür Ancak , bu anormalliği temiz kalma duygusundan çok , korkuya bağlar Eğer o , tek eşliliği savunmuşsa , akılcı bir temiz kalma duygusundan yana tavır almışsa , bunun nedeni ; doğanın yasalarını izlemesidir Bu bölümde Buffon’un , cinsellik üzerine verdiği mesajlar , devrimci nitelikler taşımamaktadır Bu mesajların amacı ; konuyu , dinsel tutuculuktan uzaklaştırmaktır
"Ölüm ve Yaşlılık Üzerine" adlı bölümde ise ; Buffon'un görüşleri şu şekildedir: "İnsan hayvandan farklı olarak öleceğini bilir Ölümün varlığından haberdar olmakla , yaşamın merkezini daha iyi kavramaya çalışır Ölümden söz etmek ; aynı zamanda , insanın kendisinden söz etmektir Buffon’un yaşlılık fizyolojisi kavramı ; özetle , Aristo'nun mirası üzerine kurulu bir görünüme sahiptir Ona göre , organizmanın bozulması ile insanın huyları da bozulmaktadır Ölüm ; yaşamın karşıtı olmanın uzağında , onun bir sonucudur Yine yaşam kavramı da , göreceli bir kavramdan başka bir şey değildir Bedenler büyümeye başlar başlamaz, ölüm de başlamış demektir En katı bölümler , artık ölmüş bölgelerdir Çünkü , kendi kendilerinden beslenmeye başlamışlardır Şu halde , beden ; yavaş yavaş , bölümler halinde ölmeye başlar Yaşam , ard arda gelen bu nüanslarla sönmeye yüz tutar Ve ölüm , bu derecelerin sonuncusundan başka bir şey değildir "
"İnsanın Doğal Tarihi" 'de yer alan , "İnsanın Doğası Üstüne Söylev" 'de ise , Buffon ; şu görüşleri savunur: "Doğayı anlamak için düşünülen her özel olay , küçük ve özel bir yasanın varlığını da ortaya koymaktadır Bunun tersine , açıklamak ; özel bir sonuca götürür bizi Ardından da , genel bir yasaya , doğanın temel yasasına ulaşırız Pek çok özel konumu düşünmek ; yaratıcıda gördüğümüz düşünceye yaraşır biçimde , canlı türlerinin mekanizmasını daha az felsefi bir yolla açıklamaya çalışmaktır Eğer genel iradeler söz konusuysa ; bu , doğanın evrensel yasaları içinde gerçekten vardır Özenli bir sanatçı yoktur burada ; bu , yüce bir yasa koruyucudur Ve eğer , genel yasalara , tümünü gözlemleyerek ulaşamıyorsak ; bu tartışmaları bir süreliğine dondurmak ve buraya kadar açıklanmaya çalışılan şeylerde çekimser kalmak gerekir ya da yeni olgular ve yeni anajolilerle , nedenlerin tanınması sağlanabilir "
Buffon , "İnsanın Doğal Tarihi" 'ndeki görüşlerine şu şekilde devam eder: "İnsanın ruhu , basit bir formdur Bu form , çok genel ve çok değişkendir Bu form düşüncedir Ruhumuzu görmek nasıl olanaksızsa , düşüncemizi görmek te olanaksızdır Bu form ; bölünebilir , yayılabilir Hiçbir şeye sahip değildir ; maddesel değildir Şu halde , bu formun öznesi ; bölünmez ve maddesel olmayan her şeydir Madem ki basit olan , yıkılmaz ve yok olmayan nitelikleri vardır ; o halde bundan çıkarılacak sonuç , onun ölümsüz olduğudur Kendisiyle birlikte varolan bu ruh , duyu organlarıyla elde edilen duyumlarda bağımsızdır Çünkü kanıtlayabildiğimiz duyumlar organlarımızın düzenlenişi ile olan fizik olgu arasında , hiçbir ortak nokta yoktur Eğer , bizim dışımızda bazı şeyler varsa , bu ; onların bizim yargılarımızdan tümüyle farklı olan , kendinede şeyler olması yüzündendir Onların varlığından , ruhumuzunkinde olduğundan çok daha eminiz Kendi bedenimizin varlığı da kuşkulu görünüyor Çünkü , madde ; ruhumuzun bir madundan ve ruhumuzun , onu gördüğü biçiminden başka bir şey değildir "
Buffon'a göre , tüm bilgilerimizi derleyebildiğimiz tek duyu , dokunma duyusudur Ve gerçekler ,diğer tüm duyuları düzelten bu duyuyla elde edilir Bu duyunun dışındaki duyularımızın tüm sonuçları , sadece birer yanılgıdır ve zihnimizde hatadan başka bir şeyler üretemezler Duyular , duygunun farklı cinslerinden başka bir şey değildirler Şu halde , duyular ; aynı sözün çeşitli biçimlerinden başka bir şey değildir Ve bizim içsel duyumuz , ruhumuzdur Bu söylemlerle , Buffon ; metafizik olan düşünceler sorununu , psikolojinin alanı içine taşır Ona göre ; tümüyle fiziksel olan duygudan duyuma, duyumdan yargıya , yargıdan da düşünceye aralıksız ilerleriz Eğer insan , doğaya keşif gücüyle egemense ; ruh da , sadece duyularla egemendir İnsan , ikili bir doğaya sahiptir Onun bu ikili doğasının incelenmesi , sadece hayvandaki özdeksel ilkenin tüm güçlerini anlamaya değil ; aynı zamanda , insandaki ruhsal ilkenin de doğasını daha iyi kavramamıza olanak verir
Buffon'a göre , hayvanlar mutludur Bir tek duygunun yol göstericiliğiyle , asla , kendi seçimlerinde yanılgıya düşmezler Onların arzuları , her zaman hareket etme güçleriyle doğrudan ilgilidir Onlar , sadece hissettiklerine erişirler ve eriştiklerini hissederler Onlar; ne iç çatışmalarını ne de içsel bir karmaşayı duyumsarlar Bizim gibi ; kaygıları , umutları , korkuları yoktur Bu , onların doğasının , tümüyle basit ve özdeksel olduğunu gösterir
İnsan ise , çocukluk çağlarında mutludur Çünkü , bu çağlarda ; tıpkı hayvanlardaki gibi , özdeksel ilkenin egemenliği söz konusudur Ancak daha sonra , eğitim sayesinde yetkinleşir ; giderek kendini geliştirir Başkalarının düşüncelerinden etkilenerek , akıllı bir insan olur Aksi halde , gelişmemiş bir anlağa sahip olmayı sürdürecektir Kendimizi zevke ve eğlenmeye verirsek , nesnelerin tümü bizi oyalar Çünkü , kafamız hep onunla doludur Bu durumda mutluyuzdur Hiçbir iç çatışma yaşamayız Benliğimiz , tümüyle basit görünür gözümüze Çünkü , sadece basit bir itki içindedir ve bu eylemsel birlik , mutluluğumuzun ta kendisidir Kendi zevklerimizi kınamaya götüren düşüncelerin pek azıyla bile , varlığımızın ; kendi rahatlığımızın bir güvencesi olan birliğini kaybederiz Akılcı yetilerin baskın olduğu zamanlarda , rahatça kendimizle ilgileniriz ve mutluyuzdur Ancak , bu durum kalıcı değildir ve başka bir ilkenin varlığından , irade dışı dalgınlıklarından başka bir şey değildir Tutkularımızın şiddetiyle , yine akıldan nefret etmeye başlarız İçsel çatışmalar yenilenir ve her iki ilke de hissedilmiş olur Kuşkular , kaygılar ve pişmanlıklar kendini duyurur En kötüsü , bu iki gücün birbiriyle çatışmaya girdiği anda yaşanır Hoşnutsuzluk , sıkıntı ve bazen de , yıkımımızı hazırlayacak pek çok eyleme yol açar İnsanda mutsuzluk , daha çok olgun bir yaşta ortaya çıkar Gençlik arzularından sonra , eski yıllar yeniden aranır Bir gereksinim sonucu değil ,bir alışkanlık sonucu özlem duyulur Ancak , giderek zevk kadar, ondan yararlanma güçsüzlüğü de hissedilmeye başlanır Arzuları ve zevkleri aradığımız her defasında , cezalara da hazırlarız kendimizi Daha mutlu bir varlık haline gelir gelmez , mutsuz oluruz Oysa mutluluk , kendi içimizdedir O , bize verilmiştir Mutsuzluk ise dışsaldır ve ona kendimiz ulaşırız Niçin ,gerçek varlığımız ve özümüz olan ruhumuzdan sessizce yararlanmanın gereğine inanmıyoruz? Ceza düşüncesinden uzakta , doğanın bize verdiği her şeye sahip olma gücümüz vardır Mutsuz olarak adlandırılan insanların çoğu , tutkulu insanlardır Tutkuların kaynağında , bizi hayvanlar gibi hareket etmekten alıkoyan bedensel bir imgelem vardır Ruh , kendi tutkularından sorumlu olamaz Ruhu yönlendiren her şey , onun dışındadır Tutkularımızın kaynağı , arzularımızdır ; duygularımızdan gelen yanılgılarımızdır
Tutkular , kendi yıkımını yaratabilir ; bunun en iyi örneği , aşktır Aşk ; o , doğmamış haz ! Doğanın ruhu ! Varlığın bitmez tükenmez ilkesi ! Her şeyi olanaklı kılan egemen güç ! Kendine karşı hiçbir şey yapılamayan direngenlik! Herkes onunla hareket eder , soluk alır ve yenilenir İlahi kıvılcım ! Tüm arzuların önceli ve biricik kaynağı ! Aşk ; sen niçin , tüm varlıkların mutluluğuyken , insanın mutsuzluğusun ? Gerçekten de , aşkın ahlakı nedir ? Hiçlik ! Çünkü , o terk edildiğinde ; o ne küçük düşmedir öyle ! Bu gözden düşme , uzun süre aldatılmanın ve enayi yerine konmanın yeniden farkına varılmasıyla , umutsuzluğa dönüşür Hayvanlar ise , asla bu zavallılığın odağı olmazlar Bunun içindir ki , onlar mutludurlar Bir insan , bu mutluluğa sahip olabilir mi? Bu soruyu "evet" diye yanıtlar Buffon Ve şöyle devam eder : "Evet, bilge insan!Kendi kendinin efendisi , kendi durumundan hoşnut , kendine yeterli , başkalarına çok az gereksinimi olan biri Onlara yük olmayan ve ruhunun yetilerini durmamacasına araştıran , davranışlarını yetkinleştirmeye çalışan , zekasını geliştirmiş ve yeni bilgilere açık olan biri Herhangi bir insan da , kuşkusuz doğanın en mutlu kişisi olabilir Ve dostluk , ona zarar veremeyecek tek şeydir Çünkü , dostluk , akıldan doğmaktadır Ruh ; yansıma , anlayış ve düşüncedir Öz ve bellektir O bize , hissetmek için değil ; tanımak ve bilmek için verilmiştir Ruh , bilgi ilkesi üzerine kuruludur Temel olarak , o ; düşünceler üreten bir güçtür Ya da başka bir deyişle söylersek , duyumlar arasında kıyaslamalar yapma ve onları yargılamaya yarayan şeydir Zihinsel bir ilkedir o
<
|