|  08-23-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Avni Arbaş - Ressam 
 
            Avni Arbaş - Ressam
 
 İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde Leopold Levy'nin öğrencisi (1940-1947) olan Avni Arbaş, 1947' de bir burs kazanarak Paris'e gitti
  1950 yıllarında Fransa'nın çeşitli kentlerinde ilk kişisel sergilerini açtı  Torino, New York ve Belçika' da bazı karma sergilere katıldı  
 ÖZGÜR SOYUTLAMA VE RENKÇİLİK
 Avni Arbaş, 1950'ye doğru Avrupa' ya giden ve orada yerleşerek çevre yapmaya çalışan Türk ressamları kuşağının önde gelenleri arasında yer alır
  Günümüzde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunan Paris dönemine ilişkin bir tablosu ile 1977' de Türkiye'ye döndükten sonra ilk kez Ankara'da sergilediği daha yeni resimleri arasında, eğilim ve duyarlık açısından önemli bir fark yoktur  Güncel akımların dışında kalmak, kişisel beğeniyi elden bırakmamak ve gözlenen gerçekliklerden hareket etmek, Avni Arbaş'ın 1940'lardan bu yana kesintisiz sürdürdüğü resim sanatının niteliyici özellikleridir  Yabancı ülkelerde kendi kişiliğini kurma ve geliştirme yolundaki deney ve araştırmaları, söz konusu özelliklerin iyice belirginleşmesini sağlamış ve yaptığı her yeni resimle bir öncekini aşarak, günümüzdeki noktaya ulaşmıştır  Avni Arbaş, doğadan esinlenerek yaptığı resimlerinde, özellikle de Türkiye izlenimlerini yansıttığı 1970 yıllarındaki yapıtlarında, leke değerlerine bağlı kalmış ve tablolarını görüntünün anımsatıcı özellikleri dışındaki ayrıntılardan arındırmayı ilke edinmiştir  Bunda, kuşkusuz anlatımcılığın da büyük etkisi olmuştur; ama, Avni Arbaş'ın anlatımcılığı, kuralcı olmaktan çok, yumuşak, yeterince duygulu bir anlatımcılıktır; dolayısıyle nesneleri bir sanatçı içtenliğiyle kucaklamasını sağlar  Konunun ilk etkisini dağıtmayan, figürü doğal yapısından uzaklaştırmayan Avni Arbaş'ın resimlerinde görüntü, hem doğanın belirleyici niteliklerini korur, hem de özgür bir soyutlamaya olanak verir  Deniz yaşamı, tekneler, balıkçılar bu resimlerde insan ve doğa kaynaşması mn özgün motifleri olarak belirir  Avni Arbaş, yıllarsa uzak kaldığı istanbul'u ve kıyı yaşamının tatil gözlemlerini tuvallerine aktarırken, coşkuyu ve sevecenliği elden bırakmaz
  Bu eğilimin, onu dingin ve uyumlu bir renkçiliğe götürdüğü söylenebilir  Söz konusu renkçilik, çıkış noktası olarak doğanınbir uzantısı bir tür yansımasıdır  İstanbul boğazının sisli sabahları, grinin çeşitli tonları içinde eriyen buğulu görüntüsü, Arbaş'ın sık sık işlediği kenulardan biridir  Öte yandan, kır çiçeklerinin bir tür nakış zevkiyle ele aldığı natürmortlar ve horoş dövüşü gibi Anadolu yaşamın ait izlenimlerin biçimlendirildiği tablolar Arbaş’ın herhangi bir konu sınırlamasına bâğlı olmayan coşku dolu bir sanatçı olduğunu gösterir  Gerçekten de, önceden tasarladığı ve programladığı bir kategoriye bağlı kalarak resim yapmayan Avai Arbaş'a göre resim "gözün gördüğü ve gönlün katkıda bulunduğu her nesneyi kendisine model seçebilir  
 | 
	|  |   |