Yalnız Mesajı Göster

Ratip Aşir Acudoğlu

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ratip Aşir Acudoğlu




İlköğrenimini Mahmudiye Rüştiye­sinde, orta öğrenimini Ankara Sultanisi'nde tamamladıktan sonra, 1918' de Sanayi-i Nefise Mektebi'nin (Gü­zel Sanatlar Akademisi) Heykel Bölümü'ne giren Ratip-Aşir Acudoğu, İhsan Özsoy'dan heykel sanatıy­la ilgili temel bilgileri aldı İki yıl öğrenim gördükten sonra Almanya' ya gitti Asıl amacı oradan Fransa' ya geçerek Maillol'un yanında ça­lışmaktı ama, Paris'e gitmeyi başar­dığı halde, Maillol ders vermediği için bu amacına ulaşamadı İki yıl kadar Münih'te Blecker'in atölyesin­de çalıştı 1925'te yurda dönünce, Avrupa sınavlarına katılarak Pa­ris'e gitti; julian Akademisi'nde Landowski ve Bourchard'ın atölye­lerinde çalıştı Ama, söz konusu sa­natçılar, heykelin akademik disipli­nini uygulayan ve bu yolda eğitim veren kişiler olduklarından, Ratip Aşir zaman buldukça, kendine usta olarak seçtiği Maillol ve Bourdelle' in atölyelerine giderek, onların önerilerinden yararlandı Üç yıl sonra yurda döndü ve Edirne Öğret­men Okulu resim öğretmenliğine atandı Bu okulda kendisine verilen bir heykel atölyesinde, ilk anıt çalış­malarını gerçekleştirdi: Menemen' deki Kubilay Anıtı, bu dönemin ürü­nüdür On yıl sonra, 1939'daki Er­zincan depremi nedeniyle, İnönü'ye bir şükran anıtı olarak, sipariş edi­len anıt-heykeli hazırladı Edirne' den sonra İstanbul'da Zeyrek, Ba­kırköy ve Beykoz ortaokullarında re­sim öğretmenliği görevini sürdürdü 1957'de Çubuklu Ortaokulu'nda gö­revliyken öldü

ANIT HEYKELLER
Ratip Aşir Acudoğu, heykel sanatı­mızda yabancı sanatçılar tarafın­dan başlatılan anıt türündeki heykel
geleneğini, Türk sanatçılarının ya­pıtlarına aktaran kuşağın öncülerin­den biridir Elimizdeki yapıtları az sayıda olmakla birlikte, özellikle üç önemli anıt-heykelinde (Ankara Zi­raat Fakültesi önündeki"Atatürk heykeli, Erzincan'daki İnönü heykeli ve Menemen'deki Şehit Kubilay heykeli), Cumhuriyet'in sanatla bü­tünleşen çağdaş ve gerçekçi ideolojisi gözlenebilir İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ndeki tek alçı heykeli Fahriye Yen büstüyse, sanatçının Maillol heykellerine bağlı yönünün başlıca örneğidir
Anıt heykelciliği, kendi kuşağının öteki sanatçıları gibi Acudoğu'yu da belli ilkeler doğrultusunda çalışma­ya yöneltmiş, bu ilkeler arasında, anıt heykelciliğini belli işlevler üstü­ne oturtma çabası her zaman önemli yer tutmuştur Sipariş kurallarına uyma zorunluluğu ve konu sınırla­ması, özgür yaratıcılığı bir anlamda ister istemez sınırlandırmış da olsa, bu sınırlamaya karşın, Türki­ye'de 1930 yıllarında anıt heykelci­liğinde ortaya çıkan seçeneklerin, Acudoğu'nun sanatında kesin yo­rum biçimini belirlediği söylenebilir Söz konusu yorumda, gerçekçilik temel ölçü olarak alınmış, güncel gelişmeler karşısında her türlü abartmadan uzak kalınmaya özen gösterilmiştir Amaç, yaşanan dö­nemin tanığı olmak, hem toplumsal, hem sanatsal açıdan yeni devlet bi­lincinin oluşmasına katkıda bulun­maktır Yapıtlarında bu ilkeden hareket eden Acudoğu, çevre ve tarih olgusunu sürekli göz önünde tutup, bu olgular ile heykelin çağ­daşlık boyutu arasında nesnel ilişki­ler kurmuş bir sanatçıdır

Alıntı Yaparak Cevapla