Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Kahhâr”: Her şeye her istediğini yapacak surette galip ve hâkim, cezayı hak edenleri hak ettikleri cezaya çarptırıp, kahredeceğini bildiren Yüce Allah’ın bir ism-i şerifidir
“Kahrında hoş lutfunda hoş
Kılma bizi aman bî-hoş
Gönlümüze nurlu nakış
Mühr eden sensin “Yâ Kahhâr”
( Musa Tektaş)
Bismihi,
Rabbim, Ulu sultanım,
Beni kahreden günahlarımla sana yöneldim Gözlerimde dinmeyen yaş yüreğimde derin bir telaş Bulanık sularda dolanıp dolanıp huzuruna geldim Keşke, senin güvenli berrak sularının yanağına konan bir nilüfer çiçeği gibi beyazın en beyazından bir yüreğim olsaydı da sana hiç utanmadan gelebilseydim Ruhumun gemileri senin rıhtımının güzelliklerini hiç unutmasaydı keşke Kötülüğü tanımasaydı yüreğim, riya ve kini bilmeseydi Bir eski zaman masalı gibi hep masum kalabilseydim Bir ikindinin serin dalına huzur taşıyan bir meltem gibi esip dursaydım senin ülkene Ucu cennet olan şükür ipine tutunabilseydim keşke Merhametinin billur gözelerine sığınsaydım Gözyaşlarıyla ummanlar devşiren bir tövbenin şafağı olabilseydim
Yâ Kahhâr,
Divanına geldim, aff dilemeye  
İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye  
Yâ Kahhar,
Ey büyük sultanım,
Hayatım, her dizesinden dem a dem bir günah kasidesinin bestelendiği canhıraş iniltilere gark olmuş yıllar yılı  Sen dilersen Nemrut ateşlerde günahlarımı yandırır, sonra onları rüzgarın dokunduğu bir mum gibi söndürürsün Meğer ki gönlüm bu kesret vadisinde çölün bağrındaki seraba tutunmuş bir hülya imiş Yanıbaşımda bir umman dururken şaşı gözüm yıllar yılı bir serabın hayaline aldanmış Alınyazımı kendi elleriyle düğümlemiş nefsim Keşke Karani yürüyüşlü bir serüven olsaydım Yemen Ellerinde Hep sana yürüseydim hiç usanmadan Dünya Şeyh Küşteri’nin beyaz perdesiymiş meğer Çok geç anladım Yalandan ne oyunlar oynamışız ne yalanlar söylemişiz bahtımızı kahreden Şimdi ne serüvenler yazılı amel defterimin kahırlı yapraklarında
Yâ Kahhâr,
Divanına geldim, aff dilemeye  
İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye  
“Rahmetin gazabı geçti”
Müslüman tarafın seçti
Canlar ab-ı hayat içti
Nehr eden sensin “Yâ Kahhâr”
Sultanım,
Ey Sevgili,
En sevgili,
Azalıyor ömür yaprağı gün be gün Zamanın azgın ellerinde rüzgarda uçuşan yapraklar gibi savruluyorum Oysa zaman denen sır senin ellerinde dürülü Biliyorum Sen kuluna merhametsin, şefkatsin, rahmetsin, gaffarsın Seni bilmeyen azgın kullara Kahhâr’sın Kahhâr adın dizlerimi titretse de senden ümit kesmedim Kesemem Yüreğim Havf ve reca arasında bir med cezir sarmalı Senin affın da güzel kahrın da Allahım Ey bütün güzelliklerin oluş sebebi olan Güzeller Güzeli İşte karşındayım Hakir ve zelil olduğum sana ayandır Bütün rüsvalığımla divanına geldim Zaaf dolu varlığım, dermansız dizlerim ve titreyen ellerim senden af diler, bağışlanmak diler
Yâ Kahhâr,
Divanına geldim, aff dilemeye  
İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye  
Yâ Kahhâr,
Ey önünde diz çöktüğüm,
Şefkatinin ve merhametinin bir lütfu olarak bize bahşettiğin bu eşsiz dünya gülşenini saffetimizle koruyamadık ve şehvetimizle zindan eyledik kendimize Gönlümüz bu yerde kilitli kaldı Ezel ve ebed avlusunda sana verdiğimiz sözümüzden caydık Fanilik ırmağının billur sularını kirlettik  Güzel olan her şeyi kötülüğün azgın sularına kattık Kanatlanamadı ruhumuz senin eşsiz iklimine Hayatımızı, içi boş arzuların hayallerinin peşine takıp sürükledik Kötülüğün cemresi düştü gönüllerimizin gizli mahzenlerine Gönül ki senin evindi ve ondan başka hiçbir yere sığamayacağın tek mekan Günahımız çoktur sultanım Görmeyi göz ile, söylemeyi dil ile sandık Yanıldık, bilemedik Kendimizi kandırdık Bizim suçumuz büyük, ama senin merhametinin kanatları her şeyden daha büyük Bizi bağışla Allahım
Yâ Kahhâr,
Divanına geldim, aff dilemeye  
İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye  
Yenilmeye bir tek galip
Her şeyden kuvvetli gelip
Gökkubeye ışık salıp
Mihr eden sensin “Yâ Kahhâr”
Yâ Kahhâr,
Rabbim,
Merhametli sultanım,
Bu yakarışım derd-i derunumun senin lütufkâr makamına bir arzuhalidir Keremine ne kadar da muhtacım bu dar zamanda Ne tam olabildim ne de yarım bu fani dünyada Şimdi yerden yere vuran bir tufan savuruyor gönlümü Bir çölden diğerine sürgün olduğum bu demlerde bir yağmur serinliğine hasret yüreğim Bir muştunun huzur huzmelerini arıyor gözlerim Bir ikindi vaktinde bir davetiye almak senin makamından  Ve yeşermek solmamacasına
Korkuyorum senden korkmayanlardan
Sana sığınıyorum Kalbini karartan, ruhunu daraltan iki yüzlülerden sana sığınıyorum Senden af dileyenlere rahmetinle kerem et, kahrını gizle Sana doğru koşanları şefkatinle affet Kapına gelenleri cömertliğinle rahm et Sana şirk koşanlara, senin sevgili kullarına zulmedenlere bu dünyayı cehennem et, kahrını izle Kararan ufuklarımızı nurunla temizle
Yâ Kahhâr,
Divanına geldim, aff dilemeye  
İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye  
|