Yalnız Mesajı Göster

Dilin Doğası

Eski 08-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dilin Doğası




Şöyle bir cevap verebilirdik: adlandırmak birşeyi bir adla mücehhez kılmak demektir Fakat ad nedir? Birşeye sözlü ve yazılı bir gösterge/işaret, bir şifre sağlayan lakap

Bu durumda gösterge nedir? Bir işaret mi? Bir sembol mü? Bir nişan mı? Veya bir ipucu mu? Ya da bütün bunlar dışında birşey mi? Göstergeleri anlamakta ve kullanmakta çok şapşal ve mekanik hale geldik


Ad/isim gösterge mi kelime mi? Herşey ?gösterge? ve ?isim? kelimelerinin söylediği şeyi nasıl düşündüğümüze bağlıdır



Kelimenin/Sözün kaybolduğu yerde hiçbir şey varolamayabilirBunu şu şekilde ifade etme cüreti gösterebiliriz: Sözün olmadığı yerde hiçbir şey varolamaz ?Şey? (thing) burada, geleneksel geniş anlamıyla, bir biçimde varolan herhangi birşey anlamında anlaşılıyor Bu anlamda, tanrı bile birşeydir Yalnızca şeyi temsil eden kelimenin varolduğu yerde şey bir

şeydir Yalnızca bu sebeple o vardır Dolayısıyla biz şuna vurgu yapabiliriz: sözün, yani adın bulunmadığı yerde hiçbir şey yoktur Şey?e yalnızca söz varlık verirs Ancak sırf söz bunu ? birşeye varlık kazandırmayı ? nasıl gerçekleştirebilmektedir? Doğru durum apaçıktır ki, bunun tersidir



Eğer soruları dile yöneltirsek; dilin doğası ve varlığı hakkında sorular sorarsak, o zaman açıktır ki dilin kendisinin bize önceden bahşedilmiş olması gerektiği apaçık hale gelir Aynı şekilde, eğer dilin varlığını sorgulamak istiyorsak, bu durumda, doğa veya varlık diye adlandırılan şey bize önceden verilmiş olmalıdır Sorgulama ve araştırma, burada ve başka her yerde,sorgulayarak yaklaştıkları ve izledikleri şey her ne olursa olsun onun önceden bahşedilmiş olmasını gerektirir Her soru yöneltme sorgulanan şeyin kendisinin bahşedilmişliği dahilinde gerçekleşir


Sorunu yeterince düşündüğümüzde keşfettiğimiz şey nedir? Bu keşfettiğimiz şey, otantik düşünme tutumunun bir sorular sorma olmadığı aksine,bahşedilmiş olanı, sorgulanması gereken şeyin sözünü/vaadini dinlemek olduğudur Fakat düşünmemizin tarihinde sorular sormak, sağlam nedenler gösterilmeksizin, erken dönemlerden beri karakteristik düşünme prosedürü olarak görülmüştür Düşünme çok daha radikal bir duruş aldığı, radix ?e, yani varolan herşeyin köküne indiği oranda çok daha düşünce doludur Düşünmenin arayışı, daima ilk ve nihai temeller arayışıdır Neden? Çünkü, birşeyin birşey olması, olduğu şey olması, yani varlığın daimi mevcudiyeti/varlığı eskiden beri temel ve dayanak olarak düşünülmüştür


Bütün doğa bir temel karaktere sahip olduğu için, onun aranışı, temelin ya da dayanağın temellendirilmesi ve inşasıdır Bu tarzda tanımlanan doğa istikametinde düşünen bir düşünme temelde bir sorgulamadır Bir süre önce verdiğim ?Teknoloji Soruşturması? adlı dersimin sonunda şunu söylemiştim:?Sorgulama düşünmenin tapınışıdır/ibadetidir? ?Tapınış? burada şu eski anlama geliyor: teslimiyet/adanış veya itaat/boyun eğme ve bu durumda düşünmenin hakkında konuştuğu şeye boyun eğmesi Düşünmenin heyecan verici tecrübelerinden biri, henüz ulaştığı yeni iç sezişleri tam anlamıyla kavrayamadığı, onları tam olarak anlayamadığı zamanlarda geçirdiği tecrübedir Bu tecrübe keza, düşünmenin sorgulamanın tapınışı olduğunu söyleyen ve yukarıda dile getirilen cümle için de geçerlidir Bu cümleyle biten ders zaten önceden, düşünmenin doğru duruşunun sorgulanamamasını, ancak sorgulamamızı ihsan eden şeyi dinlemesini ? ve her sorgulamanın yalnızca temel varlık arayışmı izlemesi dolayısıyla sorgulama olmasını ? gerektiren idrak ortamı içinde bir dersti


Dolayısıyla, bu derslerin adı, onu bir soru işaretiyle birlikte dile getirdiğimizde bile, bu suretle tek başına bir düşünme tecrübesinin başlığı olamaz Fakat orada, düşünmenin hakiki duruşu ile ilgili az önce tekrar ettiğimiz şeye göre tamamlanmayı bekleyen birşey var Doğasıyla ilgili olarak dili nasıl sorgulamamız gerektiğinin hiçbir önemi bulunmaksızın, herşeyden önce, dilin kendisini bize bahşetmesi elzemdir Eğer o bunu yaparsa, dilin doğası onun temel varlığının ihsanına/lütfuna dönüşür, başka bir söyleyişle, dilin varlığı varlığın diline dönüşür


Başlığımız olan ?Dilin Doğası,? bu durumda başlık olarak rolünü bile yitirir Onun söylediği şey, bir düşünme tecrübesinin yankısı, bizden önceye yerleştirmeye çalıştığımız şeyin, yani dilin varlığının ve varlığın dilinin mümkünlüğü


Bu ifadenin eğer o olduğu şey ise yalnızca suni ve bu yüzden kısır bir tersine çevirmeyi temsil etmediği olayda, bizim doğru zamanda hem ?dil? hem de ?doğa? kelimelerini birbirlerinin yerine ikame edebilme imkanımız doğabilir

Alıntı Yaparak Cevapla