Prof. Dr. Sinsi
|
Dilin Doğası
Eğer dili dolaysızca mevcut bulunan birşey anlamında mevcut bir şey olarak kabul edersek, onunla konuşma edimi, konuşma organlarının, ağzın,dudakların ve dilin eylemde bulunması olarak yüzyüze geliriz Dil kendisini, insanda vukubulan bir fenomen olarak konuşmada gizler Dilin uzun zamandan beri bu terimlerle tecrübe edilmiş, algılanmış ve tanımlanmış olmasını, Batı dillerinin kendi kendilerine verdikleri şu adlar açıkça isbatlar: glossa, lingua,langue, language Dil (language) dil (tongue)?dir
Resuller?in İşleri?nin Pantecost?un mucizelerini anlatan ikinci babının üçüncü ve dürdüncü ayetlerinde şunu söyler:
?Ve orada onlara ateşten kopup gelmiş gibi görünen diller herbirine dağıtıldı ve herbiri üzerinde çakılıp kaldı Ve onlar  başka dilleri konuşmaya başladılar ?
Fakat onların konuşması yalnızca bir dil yeteneğine sahip oldukları anlamına değil, kutsal ruhla, pneuma hagion?la dolu varlıklar oldukları anlamına da gelir Hatta, burada atıfta bulunulan kutsal kitaba ait dil fikrini bile, dilin Aristoteles ?in standart formülasyonunu verdiği Grek tasviri önceden haber vermektedir Logos, yani ifade, konuşmanın fonetik fenomonenine göre anlaşılabilir
Sonraları peri hermeneias, De Interpretati one,On Interpretation adlarıyla anılmış bulunan bir denemenin başlangıcında Aristoteles şunu söyler:
Şimdi, vokal sesler oluşurken (gerçekleşen) şey, tutkuların yolundaki ruhta olan şeyin sergilenişidir ve yazılı olan şey vokal seslerin sergilenişidir Ve tıpkı yazının herkes (insanlar) arasında aynı yazı olmaması gibi, vokal sesler de aynı sesler değildir Diğer taraftan, bunların (seslerin ve yazıların) ilk etapta sergilenişlerini gerçekleştirdikleri, bütün insanlar için aynı ruh tutkularıdır ve bunların (tutkuların) birbirine benzer temsilleri verme sorunu da aynıdır
Aristoteles?in bu satırları, dilin vokal sesler olarak bir parçası olduğu yapıyı görme imkânı verir: harfler seslerin göstergeleri, sesler zihin tecrübelerinin göstergeleri ve sesler ve harfler şeylerin göstergeleridir
          
Dili vokal sesler anlamında temsil eden şey konuşmadır Fakat bu fikir, dilin doğası dahilinde ve herhangi bir zamandaki herhangi bir dil için gösterilebilir bir durumu göstermiyor mu?
Elbette Hiç kimsenin, fiziksel sesler olarak, dilin sırf duyulara hitabeden yanı olarak vokal sesleri, söylenen şeyin, ruhun varlığı ve dilin ruhu sayılan şeyin anlamı ve duyu-içeriği diye adlandırılan şey lehinde küçümsemeyi düşündüğümüzü varsaymasına izin vermeyelim Daha önce belirlenen dilin yapısına bakma tarzlarıyla, dilin fiziksel unsurunun, yani onun vokal ve yazılı karakterinin yeterli ölçüde tecrübe edilip edilmediğini, sesi münhasıran fizyolojik terimlerle anlaşılan bedenle birleştirip birleştiremeyeceğimizi ve onu metafiziksel olarak anlaşılan duyuların sınırları içine yerleştirip yerleştiremeyeceğimizi düşünmemiz çok daha önemlidir Vokalizasyon ve sesler hiç kuşkusuz seslerin üretimi olarak fizyolojik olarak açıklanabilir
Fakat, seslerin ve konuşmanın tonlarının gerçek yapısının bu şekilde tecrübe edilip edilemeyeceği, gözlemlenip gözlemlenemeyeceği sorusu yine de cevapsız kalır Biz bunun yerine dildeki melodi ve ritme ve dolayısıyla şarkı ile konuşma arasındaki akrabalığa atıfta bulunduk Ancak ve ancak melodiyi ve ritmi aynı zamanda fizyoloji ve fizik perspektifinden, yani en geniş anlamıyla teknolojik ve hesaplayıcı bir biçimde de anlamak tehlikeli değilse, herşey iyi ve yolunda olabilir Hiç şüphesiz, bu yolla doğru olan birçok şey öğrenilebilir, fakat, muhtemeldir ki aslî olan şey asla bu yolla öğrenilemez Bu aslî şey, dilin ses çıkarma, işitilir biçimde titreşme ve çınlama, durma ve salınma özelliği olduğu kadar dilin konuşulan sözlerinin anlamı taşıma özelliğidir de
Fakat bizim bu özelliği tecrübe etmemiz yine de aşırı ölçüde zordur; çünkü metafizik-teknolojik açıklama, yoldaki heryeri tutmuştur ve sorunu uygun şekilde ele almamızı engeller Biz Almanlar?ın ülkemizin farklı kısımlarındaki farklı konuşma tarzları, farklı ağızlar (Mundarten) kullanmamız basit olgusu bile pek üzerinde durulmayan birşeydir Bu farklılıklar ne sadece ne de öncelikle konuşma organlarının farklı hareket tarzlarını doğurmakla kalmazlar Yeryüzü anlamına gelen manzara bu farklı tarzlarda her seferinde farklı şekilde konuşur Fakat ağız bir organizma olarak anlaşılan bedenin bir organı değildir sadece ağız ve beden, biz ölümlülerin içinde serpildiği yeryüzünün akışının ve gelişiminin parçasıdır ve biz köklerimizin sağlamlığını buradan alırız Eğer yeryüzünü (the earth) kaybedersek, köklerimizi de kaybederiz
|