Yalnız Mesajı Göster

Varoluş Felsefesi

Eski 08-23-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Varoluş Felsefesi







SANATTA VAROLUŞÇULUK


Sanatta varoluşçu tutum 'felsefedekine göre elbette çok daha yaygın ve çok daha çeşitli oldu Sanatta varoluşçuluk özellikle 1940'dan sonra, özellikle yazı sanatlarında, daha çok da romanda gelişti Fransız romancısı Andre de Richaud” (1909-1923) ilk varoluş romancısı sayabiliriz Andre de Richaud, "La Douleur" (Acı) ve "La Nuit Aveuglante" adlı yapıtlarıyla, varoluşçu romanın hazırlayıcısı, öncüsü olmuş, özellikle varoluşçu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Camus'yü etkilemiştir İnsanın varoluşsal açmazlarına titiz bir gözlemci olarak yönelen Richaud'ya varoluşçu sanatın Husserl'i demek sanırım yanlış olmaz


Varoluşçu romanın ilk büyük kişisi elbette Çek yazarı Franz Kafka'dır (1883- 19241 Etkisi ölümünden sonra büyüyen Kafka, yaşadığımız dünyanın saçmalığını, bu saçmalık karşısında insanın umutsuzluğunu, gerçeği değişik merceklerle yansıtarak, zaman zaman gerçeküstücülüğe kaçan bir dille anlattı Özellikle "Das Schloss" (şato) adlı yapıtı önemlidir "Şato", Kafka'nın düşünce ve duygu dünyasını pek yoğun bir biçimde yansıtır


Varoluşçu romanın başlıca kişilerinden biri de J P Sartre'dır Bir çok roman ve birçok oyun yazmış olan Sartre, sanatım felsefi görüşlerini açıklamada araç olarak kullanır gibidir "Les Chemins de la Liberte" (Özgürlüğün Yolları) adlı üçlemesi, "Les Mouches" (Sinekler) ve "Huis-Clos" (Gizli Oturum) adlı oyunları, "La Nausee" (Bulantı) adli romanı başlıca yapıtlarıdır Bu yapıtlarında genel olarak insanın varoluşsal sorunları, özellikle saçma karşısında duyduğu bunaltı duygusu ele alınır, özgürlüğe yönelişin koşullan incelenir


Varoluşçu romanın bir başka temsilcisi Albert Camus'dür (1912-1960) Varoluşçuluğun sorunlarına bir filozof olmaktan çok bir düşünür olarak yönelen Albert Camus, özellikle saçma sorununu inceler "L' Etranger "si (Yabancı) kendini insanlar içinde sürgün duyan bir yabancının serüvenini anlatır Bu yabancı adam insanlarla ilişki kuramaz, insanlarla hiç bir şeyini paylaşamaz, onların yasalarına da uyamaz ve bu yüzden onların hışmına uğrar "La Peste" (Veba) romanında Camus, kitle halindeki ölümleri, öldürmeleri simgeleştirir Camus varoluşla ilgili düşüncelerini "L'Homme révolté"de (Başkaldıran İnsan) ortaya koymuştur


Varoluşçu sanatın önemli kişileri arasında Simone de Beauvoir (doğ 1908) ile André Malraux (doğ 1901) da vardır Birçok roman ve oyundan başka, düşünce kitapları, denemeler de yazmış olan Beauvior, daha çok çağdaş dünyadaki kadın sorunlarıyla, özellikle de kadının cinsel-toplumsal sorunlarıyla ilgilenir, başlıca yapıtı: "Sang des Autrees" (Başkalarının Kanı)


Daha çok "La Condition Humaine" (Insanlık Durumu) adlı romanıyla tanınan André Malraux'ya gelince o daha çok Nietzsche'ci bir anlayışa yatkındır Nietzsche gibi o da Tanrı'nın ölmüş olduğunu bildirir Malraux, sanatı, insanı yıkan bir evrene karşı tek kurtuluş yolu olarak koyar İnsan sert ve kaba bir evrende, kendi yazgısıyla başbaşa bırakılmış olmanın saçmalığını yaşar Ona göre, dinler dönemlerini tamamlamışlardır; insan kendini "kültür"le kurtarmak zorundadır artık Varoluşçu sanatın öbür büyük temsilcileri, özellikle Sartre, Malraux'ya göre daha ilerici bir tutum içinde görünür




Alıntı Yaparak Cevapla