Yalnız Mesajı Göster

Cumhuriyet Eğitiminin Genel Değerlendirmesi..

Eski 08-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cumhuriyet Eğitiminin Genel Değerlendirmesi..




Genel Değerlendirme:

Yapısal sorunlar: Türk eğitim sistemi teknolojide, sosyal ve ekonomik hayattaki hızlı değişikliklere uygun olarak eğitim sisteminde yapısal değişikliklere biraz gecikerek gitmektedir

Zorunlu temel ilköğretimin 8 yıla çıkarılması, Kur’ân Kursları ve İmam-Hatip ortaokulları yüzünden oldukça gecikmiş ve geçiş sancılı olmuştur 8 yıllık “temel” eğitimin hiçbir taviz verilmeden ve temelde çatlağa izin verilmeden yerleştirilmesi gerekmektedir

Lise sisteminde “meslek lisesi” gibi görünüp de genel lise özelliği taşıyan (öğretmen, imam-hatip gibi) bazı kurumlar bulunmaktadır Lise düzeyinde, şans ve fırsat eşitliğini de bozmadan, gençlere çok sağlam bir fen, sosyal ve güzel sanatlar eğitimi verilmeli; bunun için de ders seçme imkânının çok olduğu genel liseler sistemini yerleştirmelidir Meslek liseleri ya çok üstün yeteneklerin özel olarak eğitildiği ya da yükseköğretime devam edemeyeceklere pratik meslek kazandırılan kurumlar olarak geliştirilmelidir

Yükseköğretimde meslek yüksekokulları ekonomik sistem içinde tam yerine oturmamış, açık öğretim neredeyse örgün bir eğitim kurumu haline getirilmiş, “üniversite” kurma hâlâ temel fakülteler ve belli sayıda fakülte gibi sınırlamalarla yürütülmektedir Meslek yüksekokullarının kuruluş şartları kesin olarak belirlenmeli, açık öğretim çağdaş teknolojik gelişmelere göre yöntem ve alan olarak yeniden örgütlenmeli, üniversite kuruluşunda da -Japonya’da olduğu gibi- esnek olmalı, gerektiğinde tek fakülte ile üniversite kurulabilmelidir (Tıp Üniversitesi, Kadın Üniversitesi, Öğretmen Üniversitesi gibi) Bununla beraber, eğitim sisteminin yapısal alandaki reform çalışmaları çok umut vericidir

Şans ve fırsat eşitliği: Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir devlettir ve demokratik toplumlarda devletin esas görevi, vatandaşlarına eğitimde şans ve fırsat eşitliğini sağlamaktır Bir eğitim tarihçisi olarak gözlediğimiz ve araştırdığımız kadarıyla, Cumhuriyetin kuruluşundan beri eğitimde şans ve fırsat eşitliği giderek bozulmaktadır Atatürk döneminde Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği gibi demokratik, sade, ortaçağdan ve kapitalizmden kalma sosyal sınıfların fazla etki etmediği bir eğitim sistemi kurmuş iken; şimdi ailenin mensup olduğu sosyal sınıfın eğitim kurumlarına girişi alabildiğine etkilediği bir sisteme kaymaktadır Ekonomik güç ve eğitimde yabancı dilin önem kazanması, zengin çocukları ile fakir çocuklar arasında eşit yarışma ortamını kaldırmaktadır Gerek lise düzeyindeki çeşitlenmede (Anadolu Lisesi, Süper Lise, yabancı dille eğitim yapan lise vs gibi), gerekse yükseköğretime geçişte şans ve fırsat eşitliği giderek kaybolmaktadır

Genel bilim ve insan politikası bakımından Türk eğitimi dinî ve ideolojik bir kıskaç altındadır Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” demesine rağmen, okullarımızda bir taraftan devletin ideolojik görüşü olarak “Atatürkçülük”ün veriliş biçimi, diğer taraftan değişik dinî cemaatlerin, sağ ve sol ideolojilerin ve hattâ bölücü görüşlerinin propagandası; gençlerin bilimsel, sağlıklı ve soğukkanlı düşünmelerini, olaylara analizci ve eleştirel bakmalarını, gelecekte barış içinde birlikte yaşamalarını engellemektedir Dünyanın genelinde üniversitelerde sakin bir bilimsel eğitim yapılırken, bizde ideolojik yaklaşımların ve çatışmaların devam ettiği görülmektedir Yukarıda sayılan değişik siyasî içerikli grupların propaganda amaçlı eğitimleri yüzünden bilimsel eğitim ikinci plânda kalmaktadır

Türkiye, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençliğini yetiştirmede bir takım sorunlarla karşı karşıyadır Gençlik, maddî olarak da manevî olarak da hür değildir Manevî hürriyet, bir çok insan için maddî hürriyete bağlıdır Oysa bugün aileler ve devlet, gençliğini özellikle orta ve yükseköğretim sıralarında yeterince destekleyememekte, örgütlerin ve cemaatlerin eline bırakmaktadır Gençler hür düşünememekte, hele düşündüklerini hiç söyleyememektedir Çocuklara ve gençlere söz hakkı vermeme, konuşanların çeşitli şekillerde susturulması ailede başlamakta ve okul eğitiminin ilk safhalarında tamamlanmaktadır Konuşmayan ve yazmayan insanlar, bir süre sonra okumamaya ve düşünmemeye başlamaktadırlar Yetişkin olduklarında da, kafalarında bir takım ölü ezber bilgilerden başka bir şey olmamaktadır

Günümüzde gençlerin kafalarındaki bilgi ve ellerindeki hüner kadar gönüllerindeki sevgi ve davranışlarındaki vaziyet alışlar da önemlidir Eğitim sistemimiz gençlere realist temeller üzerinde sağlıklı bir idealizm aşılamalıdır Bu, Atatürk ilke ve inkılâpları üzerinde, Cumhuriyetin başından bugüne kadar geçen zaman içindeki tecrübelerimizi de değerlendirerek ayarlayacağımız bir idealizm olmalıdır Buna göre; Türkiye Cumhuriyeti, eğitimin her kademesinde bilimsel düşünce ve bilgilere uygun, demokratik, insan haklarına saygılı, çevre sorunlarına duyarlı, yurdunu, milletini ve devletini seven ve yüceltmeye çalışan bir gençlik yetiştirmelidir

Alıntı Yaparak Cevapla