Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefi Terimler/Sözlük
S
SANAT FELSEFESİ
Sanatın, sanat yaratmalarının ve sanat beğenilerinin özü ve anlamını konu olarak alan felsefe dalı
SANSUALİZM
Bilginin duyumdan geldiğini savunan öğreti  Bu öğreti, zihnin bir tabularasa (boş bir kağıt) olarak görülmesinin sonucudur Duyumculuk bilgilerimizin usun uranı olduğunu savunan usçuluk ve doğuşumuzdan beri bizimle beraber bulunduğunu savunan doğuştancılık öğretilerine karşıt bir öğretidir Bilginin deneyden geldiğini, savunan ampirizm, duyumcu bir temel üzerinden yükselmiştir
Duyumculuk, antikçağ Yunan düşüncesinin bilgicilik akımıyla başlar Protagaras’a göre bilgimizin tek kaynağı duyumdur Duyumlarımızın dışında başka hiçbir bilgi edinilemez Bunun içindir ki ilk neden’i araştırmak boşunadır
“ insan her şeyin ölçüsüdür” Atomav Demokritos, Epikuros gibi düşünürler de bu kanıdadırlar Duyumculuk temelde özdekçi bir öğretidir ve nesnel bir gerçekliğe dayanır Çünkü, duyumlar, dış dünyanın nesnel gerçekliğin imgeleridir Bilgi kuramının ilk ve sağlam kanıtı, bilgilerimizin biricik kaynağının duyumlar olduğudur İkincisi; duyum insana nesnel gerçeği bildirir Üçüncüsü; sağlam ve kuşkulanamaz kanıt da, pek açık olarak şöyle dile gelir; Nesnel gerçek özdeksel yapıdadır
SENTEZ (bireşim)
Çeşitli ögeleri bir araya getirme, bir bütün içinde birleştirme Bu birleşmenin sonucu Karşıtı çözümleme'dir
SEPTİSİZM
Her tür bilgi savını şüpheyle karşılayan ve bunların temellerini etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen tutum Şüphecilik felsefe tarihi boyunca yerleşik kanılar ve inançları sarsmış felsefe, bilim ve özellikle dinde birçok anlayışın değişmesine ortam hazırlamıştır
Antikçağda Thales’ten beri ortaya atılan felsefesel açıklamalarının çokluğu doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir Antikçağ Yunan, bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihsel süreçte ilk şüphelenen düşünürdür Protagoras “ her şeyin ölçüsü insandır Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için soğuk değildir Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir” der demek ki herkes için gerekli kesin ve mutlak bir bilgi edinmek sonsuzdur Protagoras’ın şüpheciliği göreli şüpheciliktir Şüphecilik Elis’li Pyrrhon’la birlikte okullaşır Bilgi sorununu sistematik olarak ilk inceleyen şüpheci Pyrrhon’dur
Descartes’de bir şüphecidir Onun şüpheciliğine yöntemli şüphe denir Descartes, şüpheciliği kesin bilgiyi buluncaya kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamında bir yöntem olarak kullanmıştır Pyrrhon, Platon ve Aristoteles okulları arasında bir karşıtlığı sezmiştir ve bu karşıtlığı daha sonra Stoa ve Epikuras okullarında derinleşmesini izlemiştir Bu gözlemleri Pyrrhon’a felsefe öğretilerine karşı güvensizliği ve bundan ötürü de şüpheyi aşılamıştır Pyrrhon’un şüpheciliği bu temel maddede açıklanabilir
1) Nesnelerin gerçek yasası kavranılmaz
2) Öyleyse nesneler karşı tutumuz yargıdan kaçınma olmalıdır
3) Ancak bu tutumlardır ki ruhsal dinginlik’e ulaşabilir
Pyrrhoncular için gerçek mutluluk budur
SEZGİCİLİK
Alm Intuitionismus, Fr intuitionisme, İng iniuitionism, intuitionalism, es t tehaddüsiye
1- Sezgiye us, anlık, kavramsal düşünme karşısında üstünlük veren; sezgiyi bilginin, özellikle felsefe bilgisinin, temeli olarak gören öğreti (Bergson) bkz sezgi
2- (Ahlak öğretisi olarak) Eylemlerin iyi ya da kötü oluşlarının, onların değerleri ve sonuçları üzerine herhangi bir düşünüp taşınma ile değil, doğrudan doğruya sezgiyle bilinebileceğini savunan görüş
3- (Matematikte) Matematiğin temellerinin sezgi yoluyla doğrudan doğruya kesinlikle kavrandığını ileri süren görüş (mathematical intuitionism; kurucusu: L E J Brouwer);
bu görüşe göre, insan anlığının yapıcılığından doğan "matematiksel var- oluşlar" ancak sezgi yoluyla sınanabilirler; bu görüşte matematiğin mantık ve felsefe karşısında üstünlüğü de kabul edilir, çünkü ne bilim ne felsefe ne de mantık matematik için bir öndayanak olabilirler
SOYUTLAMA
Bir nesnenin herhangi bir yanını öbürlerinden ayırarak tek başına ele alan ansal işlem Soyutlama, bir bilgi yöntemi olarak, insan zihninde yapılır Ne var ki idealist soyutlama anlayışı ile diyalektik soyutlama anlayışı birbirinden tümüyle karşıttır İdealist soyutlama, soyutlama sonucu olan kavram ve düşünceleri saltıklaştırır ve bunları nesnel gerçekliğin yerine koyar Soyutlama, gerçekte, yeniden somuta varmak ve somut bütünü parçalarında da birbiri ile olan ilişkileri içinde tümüyle kavramak için kullanılan bir yöntem, bir araçtır Soyutçuluk, bu amacı araçlaştırır ve somuta varmak amacını unutarak soyutta kalır Felsefenin bütün yanlış sonuçları, bu aracı amaçlaştırmaktan doğmuştur İnsanın karnını doğuran, ekmek düşüncesi, değil, ekmeğin kendisidir Ekmek düşüncesini nasıl ekmek yerine koyamazsak, özdekten soyutlanan öz düşüncesini de özdeğin yerine koyamayız Gerçekte soyutlama, bilme sürecinde zorunlu bir yöntemdir İdealizme düşmeksizin gerçekleştirilen soyutlama, bilimsel soyutlamadır Kavramlar, soyutlamalarla elde edilirler Ama nesnel gerçeklerle denenir ve doğrulanırlar Soyut kavram ve düşüncelerin hakikiliklerinin ölçütü insansal pratiktir Soyutlamada aşırılığa varmaya ya da soyutlamaları kötüye kullanmaya soyutçuluk denir
SÖYLENCE (efsane)
Tanrılar, kahramanlar, önceki çağların olayları üzerine anlatılanlar, masallar, öyküler
SÜREÇ
Belli bir düzen içinde yinelenen, ilerleyen, gelişen olay ya da eylemler dizisi Belli bir sonuca ulaşan düşünce akışı
|