| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  İskender Paşa Camii, İstanbul 
 
            İskender Paşa Camii   Külliye, Külliye  İslam tarihinde yapılmış olan, dini-sosyal kompleks
  
 Beykoz ilçesi` nde,
 
 Kanlıca İskelesi` nin önündeki küçük meydanda bulunmaktadır
  I  Süleyman (Kanuni) ve Osmanlı Devleti'nin onuncu sultanı ve İslam halîfelerinin yetmiş beşincisi  Babası Yavuz Sultan Selim Han, annesi Aişe Hafsa Sultan olup, Kanûnî lakabıyla meşhur oldu  Avrupalılar Büyük Türk ve Muhteşem Süleyman lakaplarını verdiler  
 II
  Selim dönemlerinin devletin ileri gelenlerinden, "Magosa Fatihi" olarak tanınan Gazi İskender Paşa (ö  1570) tarafından yaptırılmıştır  Kanlıca Camii olarak da bilinir  İskender Paşa` nın 967/ 1559 tarihli Sultan İkinci Selim (1524 - 1574) 28 Mayıs 1524'de İstanbul'da doğdu  Babası Kanuni Sultan Süleyman, annesi Hürrem Sultan'dır  Hürrem Sultan Slav kökenlidir  
 vakfiyesi ile belirtilen bu mescidi, Mimar Sinan` ın Düzenle-tr
 
 tezkirelerinde "Kanlıca` da merhum İskender Paşa" ve "Camii İskender Paşa der Kanlıca" şeklinde kayıtlıdır
  Caminin Tezkire Çeşitli kimselerin biyografilerini veren kitap
  Kısa pusula  Herhangi bir iş için izin verildiğini bildiren hükümetin verdiği kağıt  Askerin görevini bitirdiğini terhis olduğunu bildiren belge  Özellikle şairlerin hayatlarıyla şiirlerinden söz eden eser  Bunlardan başka manalara da gelen bu kelimenin günümüzde kullanılışı çok azalmış ve daha çok izin tezkiresi, mazeret tezkiresi, terhis tezkiresi gibi bazı resmi belgelerin adlarında veya "tezkire almak, tezkiresini eline vermek" g 
 harim kapısı üzerindeki kitabede görülen 967/ 1559-60 tarihi külliyenin tamamlanma tarihi olarak kabul edilebilir
  Yapıların tasarımı  Mimar Sinan`a aittir
  
 Tarihçesi
 
 Zaman içinde çeşitli onarımlar geçiren bu yapı topluluğu 19
  yy` da birtakım ek binalarla donatılmış, Tanzimat dönemi ileri gelenlerinden M  Mimar Sinan 1489 - 1588 yılları arasında yaşamış olan dünyanın en büyük yapı sanatçılarından biridir  Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu, 17 Temmuz 1588'de İstanbul'da öldü  Doğum tarihi kesin değildir  Ailesine ve yaşamına ilişkin kimi zaman yetersiz ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa Çelebi'nin onun ağzından yazdıklarına, mimarbaşı olduğu dönemden kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen belge ve kitaplara dayanmaktadır  Kaynaklara göre Sinan, I  Selim (Yavuz) pa 
 Sadık Rıfat Paşa (ö
  1857) türbeye bitişik bir  muvakkithane inşa ettirmiş, aşağı yukarı aynı yıllarda caminin doğu yönüne, zemin katı kahvehane olarak kullanılan  fevkani bir mektep yaptırılmıştır  1925`te  Üsküdar`ı Beykoz`a bağlayan yolun genişletilmesi amacıyla, Kanlıca` nın çekirdeğini teşkil eden bu küçük külliye önemli ölçüde tahrip edilmiş,  1916`da bir yangın geçirerek harap düşmüş olan hamam, ayrıca camiyi üç yönden kuşatan  hazire, çevre duvarları, üç adet avlu kapısı, fevkani mektep, caminin mihrap duvarının arkasında yer alan ahşap imam  meşrutası ile yanındaki  aşhane (imaret) ortadan kaldırılmış, bu arada, camiyi kuşatan ve hazireleri gölgelendiren asırlık ağaçların da bir kısmı kesilmiştir  1930` dan önce caminin sağ ve kıble tarafının kabristan ve hatta mihrap önünde  Nevres Paşa` nın kabri, tabutluk ve sonradan bekar odası ve kahvehane haline getirilen aşhane, iki oda, imam meşrutası, iki katlı ev olduğu ve bahsi geçen caddenin genişletilmesi sırasında bütün bunların da yok edildiği anlaşılıyor
  Cabir Vada` ya göre cami ve diğer bölümler 1895, 1910, 1926 ve 1942` de çeşitli tamirler görmüştür  1944` de de bir ihata duvarı ve üç kapısı olan bir avlu içinde olduğu o tarihte yapılan rölövelerinde görülmektedir  
 Mimarisi
 
 Cami,  Mimar Sinan ` ın çatılı camiler grubuna girmektedir
  Her ikisi de enine dikdörtgen planlı, bir harim ile ahşap duvarlarla kuşatılmış bir son cemaat yerinden meydana gelir  İki sıra tuğla hatıllı moloz taşla örülmüş duvarları ile  kargir bir yapıdır  Batı cephesinde üst katta iki, alt katta iki pencere açıklığı yer almaktadır
  Güney cephesinde üst katta üç pencere açıklığı, alt katta iki pencere açıklığı yer alır  Doğu cephesinde üst katta iki alt katta iki olmak üzere toplam dört pencere açıklığı yer almaktadır  Kuzey cephesinde üst katta yedi, alt katta altı adet pencere açıklığı vardır  Kuzey cephesindeki pencereler hariç tüm pencerelerde, alt sıradaki pencerelerin dikdörtgen açıklıkları kesme küfeki taşından sövelerle çevrelenmiş, lokma demir parmaklıklarla donatılmış, tuğla örgülü sivri hafifletme kemerleri ile taçlandırılmıştır  Üst kat pencereleri sivri kemerli olup alçı  revzenlerle kaplıdır  Oranları ve ayrıntıları ile klasik üslubu sergileyen, kesme küfeki taşı örgülü minare harimin kuzeybatı köşesinde yer alır
  Çokgen kesitli gövdesi, batı cephesinde taşkınlık yapan, kare tabanlı kaideye oturmakta, şerefenin altındaki  mukarnasların ince işçiliği dikkati çekmektedir  Sağır olan korkuluğu geometrik taksimatlıdır  1895 depreminden sonra yenilendiği bilinen petek kısmı, koni biçiminde, kurşun kaplı bir külahla son bulur  Kuzey cephesinin önünde, tek katlı üstü kırma çatı ile örtülü bir çıkma bölümü yer alır
  Bu çıkmanın önünde üç bölüme ayrılmış bir pencere açıklığı vardır  Sağında ve solunda son cemaat yerine girişi sağlayan birer kapı bulunmaktadır  Son cemaat yerinin aslında, ahşap direklerle taşınan bir  revak şeklinde tasarlandığı, bu niteliğe sahip yapıların büyük çoğunluğunda olduğu gibi, sonradan ahşap duvarlarla kapatıldığı ve içine bir kat ilave edildiği anlaşılmaktadır
  Sonuçta iki katlı bir ahşap mesken görünümü kazanmış olan son cemaat yerinin yan cepheleri sağır bırakılmış, kuzey cephesinin eksenine caminin girişi yerleştirilmiştir  Tüm dış cephesi ahşap ile kaplanmıştır  Derinliği 4  50 metredir  Son cemaat yerinin sağında ve solunda kadınlar mahfiline çıkan merdivenler yer alır  Soldaki merdivenin altı oda haline getirilmiştir  Caminin cümle kapısı iki kanatlıdır
  Kapının sağında ve solunda dikdörtgen açıklıklı, lokma demir parmaklıklı birer pencere yer almaktadır  Cümle kapısının basık kemeri üzerinde üç satırlık ve üç beyitlik Arapça ve  sülüs celisiyle yazılmış kitabesi yer alır  Tarih rakamla ve ebcedle  967/  1560 olarak verilmiştir  Kitabe şu şekildedir:
 
 :: "Sadr- ı al- i İskender Paşa kerim
 :: Seyakdirullahü zü` l- kadri` l- a` zim
 :: Kad bena haze` l- binae li` l- a` bidin
 :: Hasenete` l- vahide` l- ferdi` l- kadim
 :: Kale rıdvanü` l- u` la tarihehu
 :: Kulna Bismillahirrahmanirrahim"
 
 Cümle kapısından caminin dikdörtgen planlı harim bölümüne girilir
  Caminin harimi günümüzde, çıtalarla "çubuklu" denilen türde taksim edilmiş bir ahşap tavanla kaplıdır  Evliya Çelebi, halen  kiremitle kaplı olan çatının  kurşunla örtülü olduğunu, çatının altında da Topkapısı`ndaki Takkeci Camii gibi ahşap bir kubbenin yer aldığını nakletmektedir  Moloz  küfeki taşı ile örülmüş olan duvarlarda, klasik  Osmanlı üslubundaki düzene uygun olarak iki sıra halinde pencereler açılmıştır
  Üst sıra pencereler dışarıdan sivri kemerli olmasına rağmen içeriden dikdörtgen biçiminde ve renkli cam ve alçı ile süslenmiştir  Alt sıradaki pencereler klasik üslupta kalem işi alınlıklarla taçlandırılmış, tepe pencereleri de aynı türde şeritlerle kuşatılmıştır   Duvarlarda Allah, Muhammet, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan,Hüseyin isimlerinin yazılı olduğu levhalar asılıdır
  Güney duvarının sağında ve solunda ayaklı birer saat bulunur
  Klasik üslûbu yansıtan mihrabın yarım sekizgen plânlı nişi, köşe sütunçeleri ile kuşatılmış ve mukarnaslı bir yaşmakla donatılmıştır
  Minber ve vaaz kürsüsü ahşap ve yenidir  
 İskender Paşa`nın türbesi
 
 Türbe Kanlıca Camii`nin kuzeyindedir
  Bir zamanlar ihata duvarı var iken orta avlu kapısı solunda bulunuyordu  Caminin kuzey tarafında bulunması, bani türbelerinin yerleşiminde gözlenen geleneğe aykırıdır   Türbe, 1267/ 1850 yılında tamir görmüştür
  Dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve düz ahşap çatılı bir yapıdır
  İçeriye kuzey duvarından birkaç basamakla girilebilmektedir  Buradaki basık kemerli kapı aslına uygundur  Türbenin ön cephesinde dört pencere, arka cephesinde beş pencere, yan cephelerinde ise üçer pencere yer almaktadır  Pencerelerin köşelerinde iri taş ayaklar ve aralarında yine taş söveler vardır  Pencerelerin dikdörtgen açıklıkları topuzlu demir parmaklıklarla donatılmıştır  Osmanlı mimarisinin klasik üslup döneminde alışılmadık bir görünüm arz eden bu türbenin başlangıçta üzeri açık olarak tasarlandığı sonradan üzerine, bugünkü kurşun kaplı ahşap çatının konduğu tahmin edilebilir
  Türbede bulunan, İskender Paşa ile oğlu Ahmed Paşa` ya ait kabirlerin üzerine ahşap sandukalar yerine mermer lahitler konmuş olması da bu ihtimali desteklemektedir  Lahitlerin ayak ve baş uçlarında silindir biçiminde mermer şahideler yükselmekte, başucu şahidelerinde, ölüm tarihlerini vermeyen kitabeler bulunmaktadır  Bu iki mermer lahidden sağdakinin yuvarlak baş taşında "Merhum ve mağfur oğlu Ahmed Paşanın ruhuna fatiha" yazılıdır  İskender Paşa` ya ait olanda ise Merhum/ Gazi İskender/ Paşa ruhuna/ Fatiha yazılıdır  
 Muvakkithane
 Muvakkithane, camiden dört yüz yıl sonra inşa edilmesine ve ampir üslubunu yansıtmasına rağmen, mütevazı boyutları ve sade cepheleri ve köşesine iliştirilmiş olduğu türbe ile uyum içindedir
  Sekizgen planlı yapının kagir duvarları sıva ile kaplanmış, üzeri basık sekizgen prizma biçiminde bir ahşap çatı ile örtülmüştür
  Dikdörtgen açıklıklı kapısı ile Boğaz tarafına (batıya) açılan üç adet yuvarlak kemerli penceresi mermer sövelerle kuşatılmıştır   Kapının üzerindeki kitabe levhasına  ta`lik hatla "Eser- i Rıfat Paşa 1266" ibaresi yazılmıştır
  Günümüzde kitaplık olarak kullanılan muvakkithanenin bu yeni fonksiyonu da Osmanlıca kitabenin altına yerleştirilmiş olan Latin harfli küçük bir kitabe ile belirtilmiştir  Demir parmaklıklarla donatılmış olan pencerelerin kemerleri, üzengi hizasında yer alan silmelerle birbirine bağlanmış, kemerlerin kilit taşları çıkıntılı olarak tasarlanmıştır  Orta kapının bulunduğu yere ve türbeye yapışık olarak 1266/ 1850 tarihinde Rifat Paşa sekiz kenarlı bir muvakkithane yaptırmıştır  Kapısı üzerinde "Eser- i Rifat Paşa 1266" ibaresi mevcuttur  Vakfiyelerinde görülmeyen bu medreseden sadece Mimar Sinan "Kanlıca`da merhum İskender Paşa Medresesi" ve "Medrese- i İskender Paşa- Bab 1" şeklinde zikreder
  Ne gariptir ki böyle bir medresenin varlığına tarih içinde de rastlanmamaktadır  Nitekim Evliya Çelebi bir asır sonra, Kanlıca` da "iki muallimhane- i sıbyan" dan bahseder ve medrese ve darülhadis gibi eserlerin olmadığını yazar  Konyalı medresenin mektebin altında olduğunu söyler  B  Tanman da bu yapının medrese adı altında zikredilen mektep olması ihtimali üzerinde durur  C  Baltacı malum eserinde bu medreseye ait hiçbir tevcihattan bahsetmemektedir  Bu hale göre medrese, Tanman` ın ileri sürdüğü gibi sadece mektepti veya en azından yapıldıktan kısa bir süre sonra daha faaliyete geçmeden herhangi bir şekilde ortadan kalkmıştı  Nitekim daha yakın kaynaklarda da böyle bir medresenin varlığına rastlanmıyor  Cami ile birlikte inşa edildiği anlaşılan, Evliya Çelebi` nin "muallimhane- i sıbyan" adı ile zikrettiği mektebin dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve ahşap çatılı bir yapı olduğu, iki sıralı pencerelerin bulunduğu, duvarların moloz taşla örüldüğü, köşelerde, ayrıca kapı ve pencere sövelerinde kesme küfeki taşının kullanıldığı, çatısının kurşunla kaplandığı bilinmektedir
  C
  Vada` nın naklettiğine göre 19  yy sonlarında metruk ve harap durumda olan mektep  1897`de  iptidai mektep olarak kullanılmak üzere tadil edilmiş, bu arada pencere sıralarının arasına ahşap bir kat döşemesi yerleştirilmiş, çatı kaldırılarak bunlara bir kat daha ilave edilmiş, her üç kat da kendi içlerinde ahşap duvarlara bölünerek sınıflar ve öğretmen odaları meydana getirilmiştir  Tevhid-i Tedrisat Kanunu`nun yürürlüğe girdiği  1924`e kadar bu şekli ile faaliyet gösteren mektep bu tarihte terk edilmiş,  1938`den sonra karakola dönüştürülmüştür  Bu arada,  1897`de eklenen ahşap döşeme, üst kat ve iç duvarlar iptal edilmiş, cephelerde de değişiklik yapılarak, yapı asıl şeklinden iyice uzaklaştırılmıştır  Zemin katındaki kahvehanenin üzerine oturan ve  1874-  1880 arasında ortaokul olarak kullanıldığı bilinen fevkani mektebin ise ahşap bir mesken görünümü arz ettiği tahmin edilebilir
  İskender Paşa` nın daha  Bostancıbaşı iken tanzim ettirdiği  951/  1544 tarihli ilk vakfiyesinde görülen mektebin caminin avlu duvarının sol köşesinde ve  1944`e kadar mevcut olduğu anlaşılıyor
  Diğer vakfiyelerinde de aynen zikredilmiştir  Bu bina, Evliya Çelebi`nin bahsettiği iki muallimhane- i sıbyandan biri olmalıdır  A  S  Ülgen` in 1944` de çizdiği rölöveye göre bina kare planlı, kargir, çatılı tek bir hacim olarak görülüyor  Her duvarda ikişer alt pencere (ve belki de ikinci sıra penceresi vardı) ve bir ocak bulunmaktadır  Kapısı caminin avlusu dışındadır  Evliya`nın bahsettiği diğer sıbyan mektebi ise muvakkıthaneye bitişik olan avlu kapısından şoseye kadar devam eden fevkani ahşap bina olmalıdır  A  Cabir Vada`ya göre burada 1874 ila 1880 yılları içinde rüşdiye tahsili yapılmakta imiş ve kendisi de ilk tahsilini burada yapmış  Yukarıda anlatılan kargir bina ihya edilince bu ahşap bina terk edilmiş  Buranın zemin katı caminin kahvehanesi ve abdest alma yeri olarak kullanılmakta imiş ve bütün bu yapılar yol yapımı bahanesi ile yıktırılmış  
 Hamam
 
 Tamamen tarihe karışmış olan hamam hakkında C
  Vada` nın verdiği bilgilerden, soğukluk bölümünün ahşap çatılı olduğu, çepeçevre, soyunma mahallerini barındıran iki asma katla kuşatıldığı,  1916`da hamamın yakınındaki  Ata Molla Yalısı`ndan sirayet eden yangında bütün bu ahşap aksamın yandığı öğrenilmektedir  Bu bilgilerin ışığında hamamın planı tam olarak çizmek etmek mümkün değildir
  Ancak ılıklık kısmından iki hela birimine geçildiği, sıcaklığın kare planlı olduğu, bunun solunda dikdörtgen planlı bir halvetin yer aldığı anlaşılmaktadır  Bu halvetteki kurnalardan birisinde yer alan, Evliya Çelebi` nin de sözünü ettiği, fil kabartması ile bezeli aynataşı 1914`te  Evkaf-ı İslamiye Müzesi`ne (bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi) taşınmıştır  Söz konusu hamamın, Mimar Sinan`ın mührünü taşıyan inşaat defteri Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi`nde bulunmaktadır  Mimar Sinan, İskender Paşa Hamamı` ndan "İskender Paşa Hamamı bina olunmuştur" demekte ve fakat yer belirtmemektedir
  Ancak hamam hiçbir vakfıyede geçmemektedir  Evliya Çelebi ise kime ait olduğunu açıklamadan Kanlıca` da bir küçük hamam olduğunu söyler ve hamamın kurnasındaki bir fil suretini tasvir eder  Kanlıca` daki caminin köşesinde bulunan ve takribi 1925` lerde yine yol genişletilmesi bahanesiyle yıkılan hamamın, İskender Paşa`ya ait olduğunu ve Mimar Sinan tarafından yapıldığını söyleyen Konyalı bir de vesika vermektedir
  Topkapı Sarayı arşivinde 14/1461 numarada kayıtlı olan bir muhasebe defterinde bulunan 972/1564 tarihli bu vesika Mimar Sinan tarafından mühürlenip imzalanmıştır  Defterin başında bulunan ifade, hamamın Kanlıca`da olduğunu ve Mimar Sinan tarafından yapıldığını açıkça belirtir  Bu ibareyi Konyalı şöyle vermektedir: ``"Muhasebe- i ihracat- ı binakerden- i hamam- ı cedid be ferman- ı Hazret- i Padişah- ı alempenah hullidet bi ma` rifet- i Sinan Ağa ser mi` maran- ı dergah- ı ali el vakıı fi 10 şabanü` l- muazzam sene dokuz yüz yetmiş iki der kasaba- i Kanlıca tabi- i kaza- i Üsküdar"``
  Ancak yine de hamamı bu kayıttan üç yıl sonra hazırlanan 975/ 1567 tarihli üçüncü vakfiyede  göremiyoruz  Konyalı` nın izahatından hamamın inşaatı için 64 bin akça harcanmış olduğunu ve ne kadar ve ne çeşit malzeme kullanıldığını tafsilatıyla görmekteyiz  Ayvansarayi İskender Paşa` ya ait bir başka hamamın  Yeniköy` de olduğunu söyler
  Mehmed Arif de hamamın yerini Yeniköy`de Molla Çelebi Camii kurbinde çifte hamam olarak tarif etmektedir  Cabir Vada, hamamın  cümle kapısının güneye caddeye açıldığını yazar  Hamam bir soyunmalık ve iki hela ve tek kurnalı bir yıkanma yeri olan dar bir ılıklık ve daha sonra dört kurnalı sıcaklık ve buna bağlı 5 metre, uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde üç kurnalı bir  halvetten ibaret imiş ve  Evliya Çelebi` nin bahsettiği fil kabartması bu kurnalardan birinde imiş  
 Kaynaklar
 Tanman, Baha, "İskender Paşa Külliyesi", D
  B  İstanbul Ansiklopedisi, c  IV, İstanbul, 2003, s  207 Yüksel, İ  Aydın, "İskender Paşa` nın eserleri", Osmanlı Mimarisinde Kanuni Devri, c  6, s  İstanbul, 2004, s  261 Galitekin, Ahmet Nezih, Osmanlı Kaynaklarına Göre İstanbul Cami, Tekke, Medrese, Mekteb, Türbe, Hamam, Kütüphane, Matbaa, Mahalle ve Selatin İmaretler, İstanbul, 2003, s  161 ÖZ, Tahsin, İstanbul Camileri, c  II, Ankara, 1997, s  35 Yeşilbaş, Mehmet Ali, Bir Beykozlu` nun Anıları, İstanbul, 2005, s  16 Teksari, Serhat, İstanbul Türbeleri, İstanbul, 2005, s  103 
 
 
 
 Bu makale, online kullanıcı topluluğu tarafından oluşturulan ve düzenlenen özgür ansiklopedi projesi Wikipedia'nın Türkçe versiyonu Vikipedi'deki İskender Paşa Camii, İstanbul maddesinden kopyalanmıştır
  Bu makale, GNU Özgür Belgeleme Lisansı ilkeleri kapsamında özgürce kullanılabilir  
 |