| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Etrüks 
 
            Roma tarihinin en gizemli halklı hiç kuşkusuz Etrüsklerdi
   
 Etrüsklerin tarihi ile ilgili onlar tarafından yazılan metinlerin olmayışı ve Roma döneminde yazılanların da çoğunun kaybolmuş olması Etrüskler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı engellemektir
   
 
 Aslında Etrüsklerle ilgili gizem daha Etrüsklerin adından başlıyor
  Etrüsklerin kendilerine "Rasena " demelerine rağmen Romalılar onları " Tusci " ya da "Etrusci" , Grekler de " Tyrhennes " diye adlandırıyorlar   
 Etrüsklerin yaşadığı ve Etruria adı verilen bölge Orta İtalyada kuzeyden güneye 250 km
  , Doğuda batıya da 150 km tutan bir yerdi   
 
 Etrüsklerin buraya nereden gelip yerleştikleri bilinmiyor
  Bu konuda değişik varsayımlar var   
 
 Bunlardan birincisi Etrüsklerin İtalya kökenli ve Villanova kültürünün devamı oldukları
  Bu tezin savunucuları , haklı olarak , Etrüsk kültürünün erken dönemleri ile Villanova kültürünün son dönemleri arasındaki benzerliğe dikkat çekiyorlar   
 Fakat burada dikkat çekici olan Etrüsk uygarlığının gelişim evrelerini çok hızlı yaşayıp bir anda ortaya çıkması
   
 En çok kabul gören görüş Etrüsklerin buraya sonradan yerleştikleri
  Fakat Etrüsklerin nereden geldikleri konusunda bugüne kadar fikir birliğine varılabilmiş değil  Bu konuda ilk fikir beyan edenlerden biri de Herodotostur ve Etrüsklerin aslında kıtlıktan kaçıp yeni yerler bulmak üzere Etruriaya göç eden Lydialılar olduklarını söyler : 
 
 " Kendileri anlatırlar ki , bugün gerek kendi ülkelerinde , gerekse de Yunanlılarda oynanan oyunları türetenler de kendileridir ve bu Etrurianın koloni haline getirildiği zamana rastlar ; bakınız ne anlatıyorlar bu konuda
  Manes oğlu Atys zamanında kıyıcı bir kıtlık sarmıştı bütün Lydiayı  Bir süre dişlerini sıktılar Lydialılar , sonra kıtlık sürüp gittiği için , çareler aradılar , her biri kendince bir çare sürdüler ileriye  Bu oyunlar , zar , aşık (kemiği) ve top oyunları ,tavladan gayri , hepsi o zaman ortaya çıkmıştır; zira Lydialılar tavlayı biz bulduk demiyorlar  Bunları bulduktan sonra bakınız ne yapıyorlardı açlıklarını bastırmak için ; yiyecek peşinde koşmayı unutmak için , iki günün birini oyuna veriyorlardı; ertesi gün oyunu bırakıp yemek yiyorlardı  On sekiz yıl boyunca böyle yaşadılar  Ama kötülük , azalacağı yerde kırımını büsbütün arttırınca kral Lydialıları ikiye ayırdı , ? Kim kalacak , kim gidecek kura çekilsin dedi , kaderin kalmak üzere ayırdıkları gene kendi hükmü altında bulunacaktı  göç edecek olanlara da oğlunu veriyordu kral olarak , ki adı Tyrsenosdu  Böylece ülkeden çıkmak için üzere ayrılmış olanlar İzmire indiler , orada gemiler edindiler , işlerine yarayacak şeyleri yüklediler , bir yurt ve yaşama çaresi peşinde kıyı kıyı dolanıp sonunda Umbriaya yanaştıkları güne kadar denizlerde gezdiler ; orada kentler kurdular ve torunları bugün de orada oturmaktadırlar  Lydialı adını değiştirdiler, kendilerini yola çıkaran kral adını aldılar ; yeni adları olan Tyrsenler sözünü onun adına göre üretmişlerdir  " ( I , 94 ) 
 
 Herodotos bunları MÖ beşinci yüzyılda yazmıştır
  Ondan sonra gelenler için de de bu görüşü benimseyenler çoğunluktadır  Aslında günümüzde de Etrüsklerin Anadoludan göçtükleri tezi çok yandaş toplamaktadır   
 
 Etrüsklerin Anadoludan göçtükleri tezini savunanların gösterdikleri en önemli kanıt Lemnos ( Limni ) mezar stelidir
  Etrüsklerin göçünün Herodotosun anlattığı gibi olduğunu kabul edersek , aynı kavimden başka toplulukların da Anadoluda kaldığını da kabul etmemiz gerekir  ( Bunların mutlaka Lydialılar olması gerekmez  ) Antik kaynaklarda adı geçen Tyrrhenlerin bu geride kalan topluluk olduğu düşünülmektedir  Tyrrhenler Lemnos Adasını da zaptetmişlerdir  1885 yılında Limni adasında , Kaminia köyünde bulunan bir mezar steli bir anda dikkatleri bu teoriye çekmiştir  Stelin üzerinde bir savaşçı resmi ile Etrüsk yazısına çok benzeyen bir yazı bulunuyordu  Bu stel MÖ yedinci yüzyıla tarihleniyordu ve adanın Atinalılar tarafından MÖ 510 senesindeki zaptından çok önce idi  Bunun dışında Etrüsklerin ölü gömme adetleri (Örneğin ahşap odalar) , toplumsal hayatları (Örneğin kadına verdikleri önem) ve sanatları Anadoludaki başka toplulukları hatırlatmaktadır   
 Etrüsklerin Kuzeyden geldikleri , Hint-Avrupalı bir kavim oldukları yolunda teoriler de olmasına rağmen çok fazla yandaş bulamamışlardır
   
 Etrüskler hakkında bir ilginç tez de Etrüsklerin Türk oldukları yolundadır
  Atatürkün tarih tezi doğrultusunda Etrüsklerin de Etiler ve Sümerler gibi Türk kökenli olduklarına inanılmıştır  Atatürkün nezaretinde yazılan "Türk Tarihinin Ana Hatları " adlı kitapta bu konuya da değinilir : 
 " Özet şudur : Etrüskler , Türsenler , Türkalar Ege adalarında , Anadoluda önceden oturmuş kavimlerdir
  Bunlara Akalar , Ekeler , Etiler denildiğini biliyoruz  " Bu kavimlerin Türk kökenli oldukları ise daha önceden belirtilmiştir   
 Adile Ayda da babası , Atatürk ?ün yakın çevresinden Sadri Maksudî nin yolundan giderek Etrüsklerin Türk oldukları yolunda pek de yabana atılmayacak deliller sunar
  ( Bkz  Kaynakça ) Buna göre Latin dilinde etimolojisi açıklanamayan bir çok sözcük de Türkçeden gelmektedir   
 Bu arada Tyrrhen sözcüğü Yunancada Turrhnoi şeklinde yazılır ve h nın eskiden "a" sesi verdiğini hesaba katarak Turan adı ile bir ilişki düşünebiliriz
   
 
 ETRÜSK TARİHİNİN KAYNAKLARI
 
 Etrüsk Tarihi ile uğraşacakların önündeki en büyük zorluk Etrüsklerden bize kalan belgelerin yok denecek kadar az olmasıdır
  Bu yüzden Etrüskleri ilişkili oldukları halklarla , Yunanlılarla , Kartacalılarla ve Romalılarla olan ilişkileri çerçevesinde Grek ve Romalı yazarların gözü ile tanıyabiliyoruz  İlk Çağda Etrüskler için yazılmış kitapların bir çoğunun da günümüze ulaşmadığı hesaba katılınca iş daha da zorlaşmaktadır   
 Etrüskler hakkında elimizdeki ilk kaynaklardan biri yukarıda da aktardığımız bölüm ile ünlü tarihçi Herodotostur
  Daha önce de gördüğümüz gibi Herodotos Etrüsklerin kökenini Lydialılara bağlamaktadır  Herodotostan sonra gelen antik yazarların hemen hemen hepsi de Herodotosun tezini desteklemişlerdir   
 Herodotostan hemen hemen beş yüzyıl sonra , Halikarnassoslu Dionisios bu teze karşı çıkar ve Lydia dili ile Toscan dili arasında benzerlik olmadığını ve Etrüsklerin buranın yerli halkı olduğunu iddia eder
   
 Roma Döneminde Etrüskler konusu ile ilgilenenlerin arasında Nigidius Figidusu, Varronu ve Çiçeroyu görebiliyoruz
  Roma İmparatorluğu döneminde bu konu ile layığı ile ilgilenen ve büyük bir eser veren ise ünlü imparator Claudiustur  İmparator olmadan önce yirmi beş ciltlik Tyrrhenika adlı eseri Etrüsk tarihi üstünedir  Claudiusun çeşitli kaynaklara ilk elden ulaştığını ve onun döneminde Etrüsk dilinin hala konuşulduğunu düşünürsek bu eser kaybolmasa idi elimizdeki en önemli kaynak olacağından kuşku yoktur   
 Orta Çağ boyunca bu konuda çalışmalar yok denecek kadar azdır
  Orta Çağın sonunda , 1498 de bir Dominiken olan Annio de Viterbe tarafından yazılan Antiquitatum Variarum Volumina XVII ?de Etrüskler ve kitabeleri hakkında bilgi verilmektedir  De Viterbe burada Etrüsk yazılarını İbranice yardımı ile okumaya çalışmıştır   
 Rönesans aydınları Etrüskler hakkında bilgi sahibi olmuş olsalar da ( Örneğin Michael Angelo Etrüsk tümülüslerini ziyaret etmiş ve buradaki figürlerden etkilenerek eserlerinde kullanmıştır
  ) bu konu üzerine eğilmemişlerdir  Etrüskler hakkında elimizdeki ilk ciddi araştırma , on yedinci yüzyılda bir İskoç baron olan Thomas Dempster tarafından De Etruria Regali Libri Septemdir  1616 - 1619 yılları arasında yazılan bu eser ancak yazarının ölümünden bir asır sonra basılabilmiştir   
 Etruriada ilk sistemli kazıların yapılmaya başladığı 1828 yılına kadar sürede Etrüskler hakkında coşkulu fakat dağınık çalışmalar yapılmıştır
   
 1830 - 1870 yılları arasında yapılan kazılarda ise bugün mevcut koleksiyonlarda bulunan bir çok eser gün ışığına çıkmıştır
  1870 - 1880 yılları arasında çalışmalar daha teknik bir hal almış ve modern Etrüsk arkeolojisinin doğuşu gerçekleşmiştir   
 Bugün Etrüskler hakkında en büyük bilgi kaynağımız modern arkeolojinin verileridir
  Toscana bölgesi hava arkeolojisinin en iyi uygulandığı yerlerden biri olarak geçer  Yapılan kazıların yakın gelecekte Etrüsk dili ve Etrüsklerin kökeni hakkında bir çok soruyu yanıtlayacağı umulmaktadır   
 
 
 
 ETRÜSK TARİHİNİN ANA HATLARI
 
 
 
 Etrüsklerin tarihine başlarken ilk söylenecek kuşkusuz Etrüsklerin Romadan dört asır önce İtalya birliğini sağlamaya çalıştıklarıdır
   
 
 
 MÖ
  Sekizinci yüzyılda İtalyanın güney kıyıları Grek tüccarlar tarafından iskan edilmişti  Grekler MÖ 750de Cumae ?yi kurarak kolonileşmeye buradan başlamışlardı  İtalyanın kalan kısımlarında ise daha ilkel bir kültür vardı ve halk tarım ve hayvancılıkla geçiniyordu  Etruria diye anılacak topraklar üzerinde ise Villanova kültürü sürmekteydi   
 
 
 MÖ 700 yılı civarında Etruria şaşılacak bir gelişme göstermiş ve yüksek bir uygarlık düzeyine varmıştır
  Etrüskler bu devirde Doğu ülkeleri ve Yunanistan ile büyük bir ticaret hacmine ulaşmışlardı  Etruria hammadde ve gıda maddesi ihraç edip işlenmiş ürünler ve lüks eşyaları alıyordu  Yapılan kazılarda da Etruriada Yunan ve Doğu kökenli bir çok eşya bulunmuştur  Grek kolonileri ile ticaretin büyük bölümü deniz yolundan oluyordu, çünkü kara yolu Latin kabileleri tarafından kapatılmıştı  Bunun sonucu olarak Etrüskler denizde oldukça kuvvetlenmişlerdi   
 
 
 MÖ Yedinci yüzyıla tarihlenen tümülüslerden çıkan eserler Etrüsklerin bu çağda büyük bir zenginlik içinde olduklarını ve uygarlık ve sanatta ilerlediklerini göstermektedir
  Ayrıca buralarda Suriye , Urartu , Kıbrıs ve Grek kökenli eşyalar bulunması da Etrüsklerin bu devirlerde diğer ülkelerle olan ilişkilerini göstermektedir   
 
 
 Etrüskler artık İtalyada yayılma siyasetine de girişmişlerdi
  Etrüskler ilk önceleri on iki şehir devletinden oluşan bir konfederasyon oluşturarak birleşmişlerdi  Adı geçen bu ilk şehir devletleri Arretium , Caere , Clusium , Cortona , Perusia , Populonio , Rusellae , Tarquinii , Vetulonia , Volaterra , Volcii ve Valsinii ?dir  Daha önceleri Falerii ve Veii şehirlerinin de bu birliğe dahil oldukları tahmin edilmektedir   
 
 
 MÖ Yedinci yüzyılın ikinci yarısında ise Etrüskler bölgede birlik sağlayıp Romaya kadar ulaşmışlardı
  MÖ 616 yılında ise Etrüsk kökenli Tarquin sülalesi Romada yönetimi ele geçirmişti  Bu durum Romada Cumhuriyetin kuruluşuna , yani MÖ 510 senesine kadar devam edecekti   
 
 
 MÖ
  Altıncı yüzyılda ise Etrüskler bölgede büyük bir güç oluşturmuşlardı  Roma yazarları da Etrüsklerin parlak zamanlarını tanırlar  Titus Livius Etruria için " Tanta opibus Etruria erat ut jam non terras solum sed mare etiam per totam Italiæ longitidunem ab Alpibus ad fretum siculum fama nominis sui implisset / Etruria o kadar kudretli idi ki , yalnız karada değil denizde de , Alplerden Messina Boğazına kadar , bütün İtalya boyunca şöhreti yayılmıştı  " diye yazmıştır  ( Ab Urbe Condita I , 2) 
 
 
 Bu dönemler İtalyada ve Romada Grek etkisinin en yoğun olduğu dönemlerdir
  İşte bu dönemde Grek kültürü bölgeye tam olarak nüfuz edebilmiştir   
 
 
 MÖ 550 yılı civarında Roma büyük bir Etrüsk şehri görünümünü almıştı
  Arkeolojik veriler de bunu desteklemektedir  Bu dönem Roma sanatı Toscanyalı bir karakter almıştı ve yazıtlardan anlaşıldığı kadarı ile Latincenin yanında Etrüsk dili de konuşuluyordu  Capitoldeki tapınak ise Etrüsk karakterinde idi  Şehir büyük bir refaha kavuşmuştu  Mezarlardan çıkan altın , gümüş , fildişi eserler , bulunan Grek eserleri , şehirciliğin , özellikle de lağım sisteminin gelişmiş olması bunun göstergelerindendir   
 
 
 Etrüsklerin bu yayılma siyaseti kaçınılmaz olarak Greklerle karşı karşıya gelmelerine neden oldu
  Aslında Etrüskler daha önce Korsika kıyılarında Greklerle çatışmışlardı ve yeni bir savaş kaçınılmazdı   
 
 
 MÖ 565 senesinde , Korsikanın doğusunda , Etrurianın tam karşısında Alalia şehri kurulmuştu
  MÖ 545 senesinde ise Pers akınlarına dayanamayarak buraya kaçan Foçalılar Etruria için tehlike oluşturuyordu  Etrüskler bunun üzerine Grek yayılmasından endişe duyan Kartaca ile ittifak kurdular  Aristo Politika adlı eserinde buna değinmektedir  ( III , 9 , 36 ) : 
 
 " Devlet , bir karşılıklı koruma sözleşmesinden ya da mal ve hizmetleri değiş tokuş etmek için yapılan bir anlaşmadan da fazla bir şeydir ; çünkü öyle olsaydı, Etrüskler , Kartacalılar ve birbirlerine sözleşmeden kaynak olan yükümlülüklerle bağlı bulunan ötekileri tek bir devletin yurttaşlar saymak gerekirdi
  Elbette bunların arasında ticaret anlaşmaları , saldırmazlık sözleşmeleri , ve bağlaşmalarını tanımlayan yazılı belgeler vardır  Fakat bu tek bir devlet , tek bir yurttaşlıktan çok farklıdır  " 
 
 Kaçınılmaz savaş MÖ 540 senesinde Alaiada patlak verdi
  Herodotos bu savaşı ve öncesini şöyle anlatır : 
 
 "[ Phokaialılar ] ( Foçalılar ) Kyrnosa ( Korsikaya ) vardıkları zaman beş yıl , oraya ilk olarak yerleşmiş olan kolonlarla ortak yaşadılar , tapınaklar kurdular
  Bütün çevrede çapul yaptıkları için , Etrüskler ve Kartacalılar aralarında anlaşarak , bunlara karşı yürüdüler  Bir deniz savaşı oldu; bu Phokaialılar için bir çeşit Kadmos yenilgisiydi, zira gemilerinin kırk tanesi batmış, kalan yirmisinin de mahmuzları kırılmış, işe yarar hali kalmamıştı  Alaliaya dönerek kadınlarını ve çocuklarını aldılar, eşyalarından gemiye yüklenecek ne varsa hepsini yüklediler, sonra Kyrnosu bırakarak Rhegiuma gittiler  " ( I , 166 ) 
 
 Savaş Etruria - Kartaca ittifakının zaferi ile bitmişti
  Fakat Etruria bu zaferden Kartaca kadar yararlanmasını bilemedi, bundan yararlanan Kartaca oldu  Böylece Etrüslerin denizdeki hareket sahaları güneyde Yunanlılar doğuda Kartacalılar tarafından kısıtlanmış oldu   
 
 MÖ Altıncı yüzyıl boyunca Etrüsk yayılması kuzeye doğru da gerçekleşti
  Kuzeyde daha Villanova kültürünü yaşayan halklar bulunmaktaydı  Buralarda yapılan kazılar , bu yayılmadan sonraki Etrüsk etkisini açıkça göstermektedir  Bunun sonuçlarından biri de kuzeydeki verimli topraklar sayesinde Etruria tarım ürünleri deposu haline geldi  Kuzeye doğru ticarette çok gelişmişti  Kelt ülkelerinde yapılan kazılarda Etrüsk ve İtalya kökenli eşyaların çıkması bu ticaretin ne kadar geliştiğini göstermektedir   
 
 
 Bu yüzyılın sonunda Etruria gücünün doruğuna ulaşmıştı
  Etrüsk hanedanının Romadan kovulması da bu zamana rastlar  Titus Livius bu olayı şöyle anlatır : 
 
 Roma Etrüsk hanedanından kurtulduktan sonra saldırıya da geçmeye başlar
  MÖ 496 da Latium bölgesinde hegemonya sağladıktan sonra MÖ 485 - 474 seneleri arasında Veies ile savaşır  MÖ 474 ?te üstünlük Romaya geçmiştir   
 
 Aynı yıl Etrüsk donanması Cumaede büyük bir bozguna uğrar
  Sicilyalıların da yardımı ile Cumaeliler Etrüsk donanmasını yok ederler  Romanın kaybı ile karayolunu kaybeden Etrüsklerin donmanın kaybı ile de güneye ulaşmaları iyice olanaksızlaşır  Bu arada Pers baskısı İtalyadaki Grek ticaretinin gerilemesine de yol açmaya başlamıştır  Bunun sonucu olarak bu döneme ait mezarlarda Grek eserleri oldukça azalmıştır  Etruria artık giderek fakirleşerek içine kapanmaya başlamıştır  Samnitlerin istilaları ise Etrüskleri iyice zayıflatır   
 
 Roma - Veies savaşı MÖ 438de yeniden başlar ve MÖ 395 de Romanın kesin Zaferi ile noktalanır
  Bundan sonra Roma Etruria topraklarında ilerlemeye başlayacaktır   
 
 Bu arada Etrüskler için yeni bir tehlike doğmuştur ; bu Kuzeyden gelen Keltlerdir
   
 
 Keltlerin savaş biçimlerine alışkın olmayan Etrüskler topraklarını Keltlere kaptırmaya başlarlar
  MÖ 350de Mediolanum ( Milano ) bir Kelt şehri olarak kurulur   
 
 Keltler MÖ 390da Capitole kadar ulaşmışlardır
  Kuzeyde Keltler , güneyde de Romalılar arasında kalan Etrüskler , Romanın Kelt istilaları altında zayıflamasını fırsat bilerek son bir çaba da bulundularsa da başarılı olamazlar   
 
 MÖ dördüncü yüzyılın ortalarında Etrüsk İmparatorluğu artık bir hatıra olmuştur
  Etrüskler iyice sıkışıp güçlerini kaybetmişlerdir   
 
 
 MÖ 293 yılında Keltlerin Roma tarafından bozguna uğrayıp İtalyayı terketmesi ile bölge Romaya kalmıştır
  Bir birlik sağlayamayan Etrüsk toplulukları ise Roma önünde düşmeye başlar  MÖ 280de son Etrüsk toplulukları olan Vulci ve Volsinilerin bozgunu ile Etruria tarihten silinir  Buna rağmen Etrüsk halkı varlığını daha uzun seneler sürdürecektir   
 
 Romalılar Etrüsk halkını da Romalılaştırmaya başlar
  Eski Etruriadan Via Aurelia, Via Clodia , Via Cassia gibi önemli yollar geçmeye başlar  Etrüskler Roma hakimiyeti altında sakin yaşamaya başlarlar   
 
 MÖ 91 senesinde Roma lejyonları yanında yer alan Toscanlar Lex Julia ile şehir olma hakkını kazanırlar
  Marius ile Sylla arasındakiş iç savaşta ise Etrüsk şehirleri Mariusun tarafını tutarlar  Syllanın kazanması ile Etrüsk şehirleri şiddetli bir şekilde cezalandırılırlar   
 
 Artık Etrüsk kültürü de silinmeye başlamıştır
  Hristiyanlığın ilk zamanlarında bölgede Etrüsk dili yerini tamamen Latinceye bırakmıştır  Ve böylece Etrüskler tarih sahnesinden çekilirler  ETRÜSK YAZISI VE DİLİ Etrüsk dili kuşkusuz Roma İmparatorluğunun ilk zamanlarına kadar bölgede konuşulmuştu  Romalılar arasında , kendi dillerinden çok farklı olan bu dille ilgilenenler vardı  Fakat İlk Çağın sonlarından itibaren bu dil unutulmuş ve günümüze bir kaç anıt ve Latin yazarları tarafından yapılan alıntılar dışında yazılı metin kalmamıştır  Yazıtlar ise çok kısa olup çok az sayıda kelime geçmektedir  İlginçtir , elimizdeki tek Etrüsk el yazması On dokuzuncu yüzyılın ortasına İskenderiyede bir Hırvat tarafından bulunan bir Mısır mumyasının üzerindeki sargılardaki yazılardır  Zagreb Müzesine götürülen bu yazılar geç dönem alfabesi ile yazılmış olup Hellenistik dönem öncesine tarihlenmektedir   
 
 Günümüzde Etrüsk dili , son gelişmelere rağmen daha tam olarak çözülebilmiş değildir
  Eğer çok önemli arkeolojik keşifler yapılmazsa daha da sırrını koruyacağa benzemektedir   
 
 Bunun yanında Etrüsk yazısı büyük ölçüde okunabilmiştir
  Etrüsk alfabesi Grek alfabesi ile yakınlık göstermekte olup tıpkı Grek alfabesinde olduğu gibi her ses bir işaretle gösterilmektedir   
 
 Elimizdeki en eski örnek Marsilianadan çıkan bir fildişi tabletteki yazıdır ve MÖ 700 yıllarına tarihlenmektedir
  Bu alfabede 26 harf vardır  Bunlardan yirmi ikisi Fenike alfabesinden gelme olup , diğer dördü Grekler tarafından eklenen harflerdir   
 
 Cumae ve Etrüsk alfabesinin birbirlerine çok benzemeleri Etrüsklerin alfabeyi buradan aldığını düşündürtmüştür
  Fakat Etrüsk alfabesinde Grek alfabesinde olmayan ve eski zamanlarda kaybolmuş Fenike harflerinin bulunması Etrüsklerin alfabeyi İtalyanın Grek kolonizasyonu öncesinde aldığını düşündürtmektedir   
 
 Alfabeyi çözerken karşılaşılan kolaylıklar , Etrüsk dilini çözerken yardımcı olamamaktadır ; çünkü Etrüsk dilini karşılaştırabilecek bir başka dil yoktur
  Türk araştırmacılar bu dilin Türkçe ile akraba olduğunu ve Türkçe yardımı ile çözülebileceğini öne sürmüşlerse de Dünyadaki önemli Etrüskologlar arasında yandaş bulamamışlardır   
 
 Eski yazıların çözülmesinde en çok kullanılan yöntem çift dilli yazıtların çözülmesidir
  Ne yazık ki Etrüsk dili için bu durum söz konusu değildir  Bu yüzden Etrüskologlar başka bir yöntem geliştirmişlerdir  Etrüskler başka halklarla, Yunanlılarla , İtaliklerle, Latinlerle yakın ilişkilerde bulundukları için bazı dini formüller ve mezar yazıtları ortak olabilirdi  Buradan yola çıkarak bazı mezar yazıtları okunabildi fakat bunlar hem çok kısa oldukları hem de bir takım kalıpları kullandıkları için Etrüsk dili hakkında beklenen bilgileri vermedi   
 
 Etrüskologlar , Etrüsk dilinin tam olarak çözümü için arkeologların çift dilli bir yazıt çıkartmalarını beklemekteler
  ETRÜSKLERİN İNANÇLARI Din Etrüsklerin hayatında büyük bir yer tutmakta idi  Titus Livius onlar için "Gens eo magis dedita religionibus quod excelleret arte colendi eas " demektedir   
 
 Etrüsklerin inançları , doğal olarak dillerine oranla daha iyi bilinmektedir
  Latin yazarları onların dini hakkında yeterli olmasa da bilgi aktarmışlardır  Etrüsklerin dini "vahiy edilmiş" bir din idi  Latin yazarları bu yönde bilgiler vermişlerdir   
 
 De Divinatione adlı eserinde Çiçero bunu ilginç bir şekilde anlatır :
 
 
 Çok eski zamanlarda ( Diğer yazarlar Tarquinianın kurucusu Tarchon zamanı diye belirtirler
  ) bir köylü ( belki de Tarchonun kendisi ) toprağı sürerken topraktan bir çocuk fırlar  Tages adındaki bu yaratık çocuk görüntüsünde olmasına rağmen kendinde bir yaşlı adama yakışan bir bilgelik vardır  Etrurianın her yerinden toplanırlar ve Tages de Etrüsklere Haruspici ( Kurbanın karaciğerine bakarak fal ) sanatını ve dinin esaslarını açıklar  ( Tages quidam dicitur in agro Tarquiniensi cum terra araretur et sulcus altius erat impressus , exstitisse repente et eum affratus esse qui arabat  Is autem Tages , ut in libris est Etruscorum , puerili specie dicitur visus sed senili fuisse prudentia ? Tum illum plura locutum multis audientibus qui omnia ejus verba exceperint litterisque mandaverint?De Divinatione II,23 ) 
 
 Bu efsanede dikkat çekici yönlerden biri de Tagesin anlattıklarını dinlemek için Etrurianın her yerinden gelip toplanmalarıdır
  Burada bu dinin Etrüskler arasında bağlayıcı olduğunu ve " milli " bir din olduğunu görüyoruz   
 
 Başka yazarlar göre bu "vahiy"in bir bölümü bir peri olan Vegoia ( ya da Begoe ) tarafından Etrüsklere bildirilmiştir
  Bu peri ayrıca yıldırımları de yorumlamayı öğretmiştir  Bu bilgileri kapsayan Libri Vegonici Augustus zamanından itibaren Palatindeki Apollon tapınağında saklanmıştır   
 
 Etrüsklerin kutsal kitapları bunlarla da bitmemektedir
  Etrüsklerin din esaslarını içeren kitapları üç başlık altındadır : 
 
 Libri Haruspicini kurbanın ciğerine bakarak kehanette bulunma sanatını anlatır
   
 
 Libri Fulgurales yıldırımları yorumlamayı öğretir
  Etrüsklerde on bir çeşit yıldırım vardır ve sadece dokuz tanrı yıldırım atabilir  Bunlardan sadece Jupiter-Tania üç çeşit yıldırım gönderebilirdi  Etrüskler yıldırımları inceleyebilmek için gökyüzünü on altı bölüme ayırmışlardı ve gözlemlerini buna göre yapıyorlardı  Her bölüm bir ya da bir kaç tanrıya aitti  Böylece yıldırımı hangi tanrının gönderdiğini anlayabiliyorlardı  ( Aynı şekilde Babilliler de gökyüzünü dört bölüme ayırmışlardı  ) 
 
 Libri Rituales ise çok daha geniş kapsamlı idi
  dini esasların yanında devletlerin bireyler gibi yaşamı , şehirlerin ve tapınakların kurulması , ordu ve devlet düzeni gibi konuları da içeriyordu  Ritüel kitapları arasına Mısırın Ölüler Kitabına benzeyen Libri Acherunticiyi ve mucizelerden söz eden Ostentaria ?yı da katabiliriz   
 
 Etrüsk dininin özelliklerinden biri de sadece rahiplerin tekelinde olması idi
  Rahipler soylu ailelerden seçilir ve toplumda etkili olurlardı  Bütün bu kitaplara rağmen unutulmaması gereken bir nokta da Etrüsk dininin sözlü olarak aktarılması ve inisyatik bir karakteri olmasıdır  Bu kitapların MÖ  1inci yüzyılda yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir  Nigidius Figulus ve Tarquitus bunları Latinceye tercüme etmişlerdir   
 
 Etrüsk tanrıları da Roma inançlarına geçmişlerdir
  Ancak belge eksikliğini ve Grek etkisini de hesaba katarsak Etrüsk panteonunu tam olarak belirlemek çok zordur   
 
 Panteonda en önemli yerlerden biri Tiniaya aittir
  Tinia , Romalıların Jupiteri (Bir çok kaynakta Jupiter-Tinia diye geçer) ya da Greklerin Zeusu ile bir tutulur  Ancak onlardan farklı olduğu bellidir  Roma Junonu ile bir tutulan Uni ve Menerva ile bir üçlü meydana getirir  Etrüsk krallar zamanında bu üçlü Romaya da girmiştir  Romada da diğer kültürlerde olduğu gibi üç tanrı için kurulmuş tapınaklar vardı  Etrüsklere göre bir şehir kurulduğunda bu üçlüye tapınak yapılmamışsa , o şehir dini kurallara uygun olarak kurulmamış demektir   
 
 Panteondaki önemli tanrılardan biri de Vertumnustur
  Köken olarak Volsinii kökenli olup sonradan Romalılara da geçmiştir  Ünlü Latin şairi Propertius Vicus Tuscus yakınlarında heykelini gördüğünü belirtir  Propertiusa göre Bahçe ve ürün tanrısı idi  Propertius ona Volsiniiyi terkettiğini fakat üzülmediğini söyletir : 
 
 Tuscus ego , Tuscis orior nec pænitet inter
 
 
 pr?lia Volsinios desruisse focos?
 
 
 Etrüsk tanrılarından biri de Fufluns idi
  Etrüslerin şarap tanrısı olan Fufluns zamanla Greklerin Dionisosunun karakterini almıştır  Diğer bazı tanrılarda olduğu gibi başlangıçta Etrüsk kökenli olan bu tanrı grekler ile olan ilişkiler sonucunda , özellikle de Dionisos törenlerinin buralarda yayılmasını takip ederek Dionisosun özelliklerine de sahip olmuştur  Etrüsklerde , özellikle törenleri ile popüler olan bu tanrı için yapılan ayinler zamanla **** alemlerine dönmüştür  Titus Livius bu adetlerin zamanla Romaya da geçtiğini söyler : 
 
 Hujus mali labes ex Etruria Roman veluti contagitione morbi penetravit
  / Bu bela Etruriadan Romaya bir salgın gibi geçti  ( XXXIX , 9, 1) 
 
 Etrüsklerin ateş tanrısı ise Sethlans idi
  Bazı yerlerde Greklerin Hermesine benzer bir tanrı olan , tüccarların koruyucusu , ölülere yol gösteren Turmsa benzer bir tapımı vardı  Bir başka ateş tanrısı ise Romalıların Vulcanusuna benzeyen Velchans idi  Velchans daha korkulan bir tanrı idi   
 
 Etrüsklerin savaş tanrısı ise yıldırım atan tanrılardan Maris idi
  Aresin hikayesi Etruriada yayıldıktan sonra Maris Turanın aşığı oldu  Turan Romanın Venusüne benzeyen aşk tanrıçası idi  Etimolojik olarak Grekçe turannoV (tiran, kral , kraliçe anlamında ) ile aynı kökten geldiği düşünülmektedir  Gösterimleri Afrodite benzemektedir   
 
 Greklerin Apollon ve Artemisi ise Etrüsk panteonunda Aplu , Apulu , Aplum , Artemes , Aritimi , Artumi , Artimnes adları ile bulunmaktadır
   
 
 Diğer tanrılar arasında Saturnusa eşdeğer Satre de vardı
  Satre için yapılan vahşice kurban törenleri tapımının en belirgin özelliği idi   
 
 Dikkat çeken Etrüsk adetlerinden biri de , Titus Liviusun yazdığına göre , Etrüsklerin her geçen sene için Nortia tapınağına bir çivi çakmaları idi
  Bu adet daha sonra Romalılara da geçmiştir  Romada da her sene Eylül ayında praetor maximus Capitol Jupiterinin bölmesinin duvarına çivi çakardı   
 
 Etrüsk inançlarında yarı tanrılar ve doğa ruhları da önemli bir yer tutardı
  Aynalarda ve bronz tabletlerde Turana eşlik eden çıplak perilere rastlanmıştır  Lases adı verilen bu perilerin bazen Tinia ve Minervaya da eşlik ettikleri de görülmüştür   
 
 Etrüsklerin öteki dünya hakkında da inançlar geliştirmişlerdir
  Sanat eserlerinin büyük bir bölümü öteki dünya kültünün bir parçası olarak oluşturulmuştur  Elimizde yazılı metinler olmasa da ölülerle beraber konulan eşyalardan , yapılan resimlerden , kabartmalardan öteki dünya inançları hakkında bir fikir sahibi olabiliyoruz  Etrüsk inançlarına göre ölen kişinin ruhu kanatlı cinler tarafından öteli dünyaya götürülürdü  Bu tema bir çok mezar odasındaki resimlerde işlenmiştir  Burada oyunlar oynanıp ziyafetler veriliyordu  Burada Etrüsklere özgü bir çok cin vardı  ( Bazen kader kitabını açan Culsu ve Vanth gibi  ) MÖ dördüncü yüzyıldan itibaren ise bu resimlerde öteki dünyanın efendileri de gösterilmeye başlanmıştır  Bunlar Greklerden alınan Eita ( Hades ) ve Phersipnai ( Persefone ) dir  Bu yüzyıldan itibaren öteki dünyanın tasvirleri de değişmeye başlamıştır  Burası artık eziyet çekilen korkunç bir yer olmaya başlar  Charus ve Tuchulcha adında iki korkunç cin de tasvirlerde yer alır  Etrüsk Krallığı çökmeye yaklaştıkça tasvirler daha da korkunçlaşır   
 
 Romalılar Etrüsklerin inançlarından mundus kavramını da almışlardır
  Mundus öteki dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur  Mundus sözcüğünün de Etrüsk dilinden geldiği düşünülmektedir  Etrüsk aynalarında görüntü tanrıçası Munqunun adı geçer  Zaten Latincede de mundus sözcüğünün ilk anlamı kadın görüntüsü demektir ( Diğer anlamları da Gökyüzü ve Dünya)  Roma inançlarına göre religiosi denilen günlerde Mundus açılıyordu ve ruhlar buradan bu dünyaya geliyorlardı   
 
 Kaynaklar http://www
  geocities  com/izkir/etruskler  html 
 |