Prof. Dr. Sinsi
|
Kurt Tucholsky Benimsedikleri Ve Bakış Açıları
Benimsedikleri ve bakış açıları
Tucholsky, Weimar Cumhuriyeti'nin en çok aranan ve en iyi ücretlendirilen bir gazetecisiydi 1925'li yıllarda yaklaşık 100 yayında, 1600 tanesi haftalık dergi Die Weltbühne'de olmak üzere 3000'den fazla makale yazdı Sağlığında kısa metinler ve şiirlerden oluşan yedi antoloji yayınlandı Bunların bir kısmı onlarca kez baskı yaptı Bazı eserleri ve açıklamaları bugün bile kutuplaşmalara yol açmaktadır Örneğin "Askerler katildir" sözü 1990'lı yıllarda çok tartışıldı Politika, toplum, militarizm, hukuk ve edebiyat, hatta Alman Yahudiliği üzerine yaptığı eleştirileri hala itirazlara ve çelişkilere neden olmaktadır
Politik yazar
Tucholsky'nin politik gazeteciliği tartışılabilir olarak değerlendirilmektedir Entelektüel bir solcu olarak düşüncelerini Wir Negativen (Biz negatifler) isimli yazısında ortaya koymuştu Bu yazıyı daha 1919 Mart ayında, genç cumhuriyeti yeteri kadar pozitif bulmaması ile ilgili kendisini kınayanlara cevap olarak yazmak zorunda kalmıştı Sonuçta şöyle diyordu:
"
"Bugün bile hala, eğer savaş tesadüfen mutlu bir şekilde son bulsaydı, en kötüleri bile korkuturduk düşüncesinde olan bir halka, biz "evet" diyemeyiz Ortak yaşamın benimsendiği ve birlikte hareket etmenin, bireysel özgürlüğün çok üzerinde olduğu bir ülkeye, biz evet diyemeyiz"
"
-Wir Negativen (Biz negatifler) Die Weltbühne, 13 Mart 1919, Sayfa: 279
Tucholsky Weimar Cumhuriyeti'ne eleştirel bir gözle bakıyordu Kasım devrimi, onun gözünde, hiçbir gelişme getirmemişti Okullarda, üniversitelerde, resmi dairelerde ve mahkemelerde hala aynı ruh hakimdi ve I Dünya Savaşı 'ndaki Almanya'nın sorumluluğu, hala inkar ediliyordu Gerçek bir barış politikası yerine, gizlice yeni bir savaşın hazırlıkları yapılıyordu Tüm bunlardan çıkardığı sonuç:
"
"Biz devletler arasındaki savaşın suç olduğuna inanıyoruz ve nerede, ne zaman ve hangi araçlarla olursa olsun, onunla mücadele ediyoruz Biz vatan hainiyiz Fakat biz kabul etmediğimiz bir devlete, sevdiğimiz bir vatanın iyiliği için, barış için ve gerçek anavatanımız Avrupa için, ihanet ediyoruz"
"
-Ignaz Wrobel Die groÃ?en Familien (Büyük Aileler) Die Weltbühne, 27 Mart 1928, Sayfa: 471
Tüm bu düş kırıklıklarına rağmen sol gazetelerde yazan Tucholsky, orduda, hukukta ve resmi dairelerde, eski monarşi düşüncelerine sahip seçkinler içindeki ve yeni antidemokratik halk hareketlerindeki, cumhuriyetin ve demokrasinin mimli düşmanlarına sert bir şekilde saldırmaktan vazgeçmedi 1920'den 1922 yılına kadar USPD üyesi olan Tucholsky geçici bir zaman, orta sınıfın bir yazarı olarak komünist parti yöneticilerine mesafe bıraktı, KPD'ye de yakınlaştı
Tucholsky'nin Nazilere karşı olan uyuşmaz tutumu gözönünde bulundurulursa, Tucholsky'nin kendi adını III Reich'ın ilk vatandaşlıktan çıkarılma listesinde bulması ve eserlerinin 1933'ten sonra yasaklanması da kaçınılmazdı
10 Mayıs 1933 tarihinde Berlin ve diğer şehirlerde üniversitelilerin kitapları yakma eylemi sırasında, özellikle Tucholsky ve Ossietzky'nin adı geçiyordu: "Küstahlık ve kibire karşı, ölümsüz Alman ruhuna saygı ve hürmet için Tucholsky ve Ossietzky'nin yazılarını da yakın, yok edin!" Tucholsky bu haberlere karşı kayıtsız kalıyordu Walter Hasenclever'e 17 Mayıs 1933 de yazdığı bir mektupdaki yorumu şöyleydi:
"
"Frankfurt'ta bizim kitaplarımızı bir öküz arabası içinde Richtplatz'a sürüklemişler Başöğretmenlerin müsamere derneği gibi Tabii biraz daha ciddisi "
"
-Kurt Tucholsky|Politische Briefe (Politik Mektuplar) Reinbek 1969, Sayfa: 23
Savaş sonrasında ve Federal Almanya'da, Weimar Cumhuriyeti'nin başarısız olmasında, Tucholsky ve Bertolt Brecht gibi solcu edebiyatçıların da suçunun olduğu görüşü vardı Suçlamalar, Weltbühne gibi gazetelerin acımasız eleştirilerinin Nazilerin işine geldiğini ima ediyordu Bu tezin en tanınmış temsilcilerinden birisi tarihçi Golo Mann'dı 1958 yılında şunları yazıyordu:
"
"Kurt Tucholsky'nin, cumhuriyetin tüm aksaklıkları ve tüm yanlışlıklarıyla sert bir şirretlikle alay etmesi, uzaktan Heinrich Heine'yi hatırlatıyordu Tucholsky'de bu büyük şairin espri ve kininden bir parça vardı, ama ne yazık ki sevgisinden çok az vardı Radikal edebiyatlar eleştiri yapabiliyorlardı, alay edebiliyorlardı, maskeleri düşürebiliyorlar ve kendi dürüstlüklerine güvenerek, ispatlanmamış düşünceleri bile kolayca kullanıyorlardı Bu onların imparatorluk zamanında kullandıkları üsluptu ve bu üslubu, bir de alay ve küçümseme de ekleyerek cumhuriyette de kullandılar Ne işe yaradı?"
"
-Golo Mann Deutsche Geschichte des 19 und 20 Jahrhunderts (19 ve 20 Yüzyıl Alman Tarihi) Frankfurt a M 1982 Sayfa:727
Buna karşılık Tucholsky kendi eleştirilerini hep yapıcı bulmuştu: O zamanlar, 1949 yılından sonra savaşa hazır demokrasi olarak adlandırılan demokrasiye sahip çıkmıştı Onun gözünde, Weimar'ın başarısızlığında kendisi gibi yazarların etkilerinin çok olması değil, bilakis etkilerinin az olması rol oynamıştır 1931 Mayıs ayında gazeteci Franz Hammer'a şunları yazıyordu:
"
"Bazen kendi çalışmalarımın etkisi beni endişelendiriyor Cidden bir etkisi var mı? (Ben başarıdan bahsetmiyorum; Buz gibi oluyorum öyle düşününce ) Ama bana bazen korkunç derecede etkisizmiş gibi geliyor: Yazıyorsun ve çalışıyorsun Sonuçta gerçek durumda, yönetimde ne oluyor? Bu iğrenç ve karanlık, taciz edici karaktersiz kurum kancıklarını kovalayabiliyor muyuz? Gidiyor mu bu sadistler? Bürokratlar kovuluyorlar mı? (  ) Bu beni üzüyor "
"
-Kurt TucholskyBriefe Auswahl 1913-1935 (Mektuplar 1913-1935 Seçmeler) Berlin 1983, Sayfa: 255
Sanki, savaş sonrası eleştirmenlerinin ağzından lafı alırcasına 17 Mayıs 1933'te Hasenclever'e yazdığı mektupta (Sayfa:24) şunları yazıyordu:
"
"Almanya'yı nasıl mahvettiğimi ima eden yazıları okudukça, deli olacağım 20 yıllık mücadelem içerisinde bana acı veren tek şey bir polis memurunu bile kovduramamamdır "
"
Tucholsky ve işçi sınıfının mücadelesi
Tucholsky kendisini işçi sınıfına sahip çıkan solcu bir aydın olarak görüyordu I Dünya Savaşı'ndan önce SPD (Alman Sosyal Demokrat Partisi) için çalıştı Parti yönetiminin tabana ihanet ettiği suçlamasını yaparak 1918 yılından itibaren partiyle arasına giderek büyüyen bir mesafe koydu Parti başkanı Friedrich Ebert, Kasım Devrimi esnasında ordu başkomutanı Wilhelm Groener ile, parti yönetimine göre sosyalizme doğru giden devrimin bastırılması konusunda, gizli bir anlaşma yaptı ve yeni kurulacak cumhuriyette, ordu, hukuk ve devlet idaresinde eski imparatorluk yapısının korunmasına onay verdi
1920 - 1922 yılları arasında Tucholsky USPD üyesi oldu Sol sosyal demokrat parinin ikinci kez bölünmesi sonucu, Tucholsky'nin de içinde bulunduğu grup SPD ye katılınca, Tucholsky de kısa bir müddet SPD üyesi oldu (Üyeliğinin süresi konusunda kaynaklar net bir süre belirtemiyor) Komünist olmamasına değer vermesine rağmen, 1920'li yılların sonuna doğru Alman Komünist Partisi'ne (KPD) yakın oldu Fakat genelde tüm işçi partilerine karşı, parti disiplininin dışında, bağımsız bir noktada kalmakta direnmiştir
Tucholsky, Weltbühne yi dogmatik bir organ olarak değil de, tüm solun tartışma platformu olarak görüyordu Bu nedenle komünist gazete Die Front (Cephe) 1929 yılında onu şöyle eleştiriyordu:
"
"Almanya'nın trajedisi,yalnızca kendilerini parti üstünde konumlandıran sol aydınların perişan bir şekilde bölünmeleri değildir Çünkü 'birisine kurallar kolay gelmedi' (Kurt Tucholsky ile konuşma hakkında) Bu insanlar 1918'de de başarısız oldular, bugün de başarısızlar "
"
Tucholsky, bu yazıya "Die Rolle des Intellektuellen in der Partei" (Aydınların partideki rolü) adlı yazısıyla yanıt verdi:
"
"Aydınların kulağına küpe olsun:
Genel olarak o, bir işçi partisinin yönetimine girmek için, sadece iki koşulda sorumluluk alır: Ya, sosyolojik bilgilere sahiptir ya da işçi meselesinde politik kurban verecektir veya vermiştir (  )
Partinin kulağına küpe olsun:
Size gelen, hemen hemen tüm aydınlar, bir şeylerden kaçan vatandaşlardır Yani ortada belirli bir güvensizlik vardır Bu güvensizlik ama ölçüyü aşmamalı (¦)
Burada sadece bir tek şey önemli: Ortak hedefler için çalışmak "
"
-"Die Rolle des Intellektuellen in der Partei" (Aydınların partideki rolü) Die Front, No:9, Sayfa:250
Savaştan sonra, Federal Almanya'dan farklı olarak DDR, Tucholsky'yi kendi yeni oluşturduğu geleneklerin içerisine çekmeyi denedi Ama Tucholsky, solun parçalanmasından ve Nazilerin başarısından sorumlu tuttuğu KPD'nin Moskova'dan yönetilmesini kesinlikle reddetmişti Hitler'in başa geçmesinden kısa bir zaman sonra,tüm Avrupa'da Almanya'ya karşı boykot yapmanın tartışıldığı sırada, 7 Nisan 1933'te gazeteci Heinz Pol'e bir mektupta şunları yazıyordu:
"
"Ayrıca benim için Rusya'nın Almanya'ya karşı tutumu da çok önemli Eğer ben komünist olsaydım, bu partinin içine tükürürdüm Alman kredilerine ihtiyaçları olduğundan, bu bir tür insanları şapa oturtmaktır "
"
-Kurt Tucholsky Politische Briefe Reinbek 1969, Sayfa 76
Aynı adrese 20 Nisan'da yazdığı mektupda da yazdıkları şöyle:
"
"KPD Almanya'da baştan sona aptalca işler yaptı Sokaktaki kendi insanlarını anlayamadı ve doğal olarak kitleyi arkasına alamadı İşler ters gidince Moskova ne yaptı? (  ) Ve Ruslar bu yenilgiden -ki bu onların yenilgisidir- ders almaya cesaret edebildiler mi? Birgün onlar da acı deneyimlerden sonra:
yalnızca devlet hükümranlığı ile
yanlı bir kaba materyalizm ile
pervasız bir küstahlıkla bütün dünyayı başarıya götüremeyeceklerini öğreneceklerdir Bu da Moskova için hiç iyi olmayacaktır "
"
-Kurt Tucholsky Politische Briefe Reinbek 1969, Sayfa: 77
Edebiyat eleştirmeni ve şair
Kurt Tucholsky, edebiyat eleştirmeni olarak zamanının en etkili gazeteci yazarlarından birisiydi Weltbühne 'deki birçok sayfadan oluşan "Auf dem Nachttisch" isimli köşesinde, her seferinde, genellikle yarım düzineye yakın kitap üzerine yazılar yazıyordu Toplamda 500'ün üstünde edebi eserin eleştirisini yapmıştı Ama Tucholsky, kitap eleştirilerinde, 'kraldan çok kralcı' olmamak için yoğun çaba gösteriyordu
Bu konudaki başarılarından birisi de Franz Kafka'nın eserlerini tanıtan ilk kişilerden birisi olmasıdır Kafka'nın yayınlanan ilk düzyazı kitabı Bakış (Betrachtung) için daha 1913 yılında "derin ve ince düşünce ile ve çok hassas parmaklarla yapılmış" diye yazmıştı Romanımsı eser Dava (Der Process) için yaptığı eleştiride ise "Son yılların en güçlü ve korkunç kitabı" tanımını yapmıştı Buna karşılık James Joyce 'ın eseri Ulysses 'i eleştirirken de şunları yazmıştı:"Ulysses 'in tüm bölümleri sıkıcı"
Şarkılara ve kantolara söz yazan bir şair olarak Alman dilinde, şarkı sözü yazarlığını geliştirmek istiyordu Yazdığı "Kolayca, bir sihir gibi" başlıklı yazısında, " Alman diline kantoyu zorla da olsa sokmanın zahmeti, kantonun önemine oranla çok fazla" diye şikayet ediyordu Ama kendisini şair olarak, "Asrın adamı" olarak nitelendirdiği Heinrich Heine 'nin yanında, sadece bir "yetenek" olarak görüyordu 1929 yılında AIZ da yayınlanan şiiri "Annelerin Elleri" günlük sorunları dile getiren şiir türünün tipik bir örneğidir Tucholsky, asıl temsilcisi Erich Kaestner olan bu şiir akımını bir yazısında da anlatmıştı Tucholsky'nin "Büyük Şehirdeki Gözler" ve "İdeal" şiirleri, okullardaki okuma kitaplarında yer almıştır
Tucholsky ve Yahudilik
Tucholsky'nin Yahudiliğe karşı duruşunun değerlendirilmesinde görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştı Yahudi bilim adamı Gershom Scholem onu "en yetenekli ve can sıkıcı Yahudi aleyhtarı" olarak nitelendiriyordu Bu suçlamanın nedeni, diğer nedenlerin yanı sıra, Scholem'e göre Yahudi burjuvazisini, bütün çıplaklığı ile acımasızca tasvir eden "Wendriner" hikayeleridir Buna karşılık Tucholsky'nin "Bay Wendriner" karakterinde Yahudileri değil, ama burjuvaziyi rezil ettiği de ileri sürülmüştü Tucholsky için önemli olan, ona göre, muhafazakar Yahudi burjuvazisinin, ticari işlerine dokunulmadığı sürece, Nazilerin en çirkin aşağılamalarına katlanan bölümünün karaktersiz zihniyetini rezil etmekti
Scholem'in eleştirisi daha dikkat çekiciydi Çünkü Tucholsky, tutucu ve aşırı sağcıların eline - Alman milliyetçisi Yahudilere de - kendi aralarında bölünmüş Yahudi yazarları açık açık düşman olarak kendisi teslim etmişti Tucholsky'nin Yahudi cemaatinden ayrılmış ve Protestanlığa geçmiş olması da bu eleştirmenler için önemli değildi Bugün dahi Yahudilerin kendi açıklamaları yüzünden Yahudi düşmanlığını tahrik ettikleri iddiası, Tucholsky'ye karşı olmak için ortaya sürülmektedir Josef Nadler, 1941 yılında yazdığı Alman Halkının Edebiyat Tarihi kitabında, Nazilerin ölmüş olanlara karşı da hala kin güttüklerini açıkça ortaya koyuyordu: "Yeryüzünde hiçbir halk, Tucholsky'nin Almanlara yaptığı gibi, kendi dili ile bu kadar *******e uğramamıştır "Son uzun mektubunu Tucholsky, hayret verici bir şekilde Alman Yahudiliği'nin içinde bulunduğu duruma ayırmıştı Filistine göç eden Arnold Zweig'a şöyle yazıyordu:"Almanların yahudileştirildiği doğru değil Alman Yahudileri Almanlaştırıldı "
Tucholsky ve kadınlar
Kurt Tucholsky ve Lisa Matthias Laeggesta/İsveç 1929
Lisa Matthias'ın otobiyografisi "Ben Tucholsky'nin Metresiydim" yayınlandıktan sonra Tucholsky araştırmacılarının elinde, Tucholsky'nin kadınlara karşı davranışları ile ilgili, teoriler üretmeye yetecek kadar bilgi oluştu Matthias anılarında Tucholsky'yi, bir sevgiliyi bile aynı anda bir çok kadınla aldatan, kadınlara düşkün birisi olarak gösteriyordu 1962 yılında yayınlanan bu anılar bir skandal olarak nitelendirildi Çünkü edebiyat eleştirmenlerine göre, Matthias, Tucholsky'nin **** hayatını çok fazla ön plana çıkarmıştı Onun Tucholsky'i, Walter Karsch'ın dediği gibi "neredeyse külotsuz" olarak göstermesi doğruyu yansıtmıyor İlk karısı Else Weil de Tucholsky'nin sadakat konusunda çok da hassas olmadığını doğruluyordu Onun şöyle bir cümlesinin olduğu söylenir: "Yatağıma gitmek için kadınların üstünden atlamak zorunda kaldığımda, boşandım" Buna karşılık Tucholsky'nin ikinci karısı Mary Gerold kocasının özel hayatından asla bahsetmedi
Biyografi yazarları, Tucholsky'nin iki evliliğinin de boşanmayla sonuçlanmasını, genellikle annesiyle olan kötü ilişkilerine bağlarlar Babasının erken ölümü sonucu Tucholsky, annesinin idaresi altında zor günler yaşamış ve acı çekmişti Tucholsky ve iki kız kardeşi yazılarında, hemfikir olarak baskıcı bir tip olan annelerinden "yalnız yaşayan Megaire" olarak bahsederler (Megaire, Yunan Mitolojisi 'nde kızgın kötü kadını temsil eder Ç N ) Bu durum onun bir kadınla sürekli yaşamaya katlanmasını olanaksız kılıyordu Ölümünden kısa bir süre önce, Hedwig Müller ve Gertrude Meyer'le birlikte olduğu zamanlarda, tekrar ikinci karısına döndü ve onu tek mirasçısı yaptı Ona yazdığı veda mektubunda Tucholsky kendisi hakkında şunları yazıyordu: "elinde bir altın külçesi vardı ve onu kıytırık bir kuruşa değiştirdi; anlamadı ve aptallıklar yaptı Gerçi ihanet etmedi, ama aldattı ve anlamadı "
Gerhard Zwerenz kendi biyografisinde Tucholsky hakkında şu tezi ileri sürüyordu:" Kadınların aydın düşüncelere sahip olmalarını, onları bir erkek gibi görmeden, kabul edemiyordu " Bununla ilgili olarak da ileri sürdüğü kanıtlar, Tucholsky'nin şu konuşmalarıdır: "Frankfurt iki büyük adam (erkek) yetiştirmiştir: Goethe ve Gussy Holl" (Gussy Holl: 1920'li yılların bayan şarkıcısı olarak, Kurt Tucholsky ve Carl Zuckmayer gibi zamanın önemli edebiyatçıları ile çalışmıştır Ç N ), veya Mary Gerold'a yazdığı mektupların çoğunda, ona bir erkekmiş gibi hitap etmesi gerçeği Sonuçta bu sonradan yapılan psikolojik değerlendirmeler bir kurgudan ve spekülasyondan öteye gitmez Şurası kesin ki, Tucholsky Rheinberg ve Gripsholm Şatosu adlı öykülerinde o zamana göre çok ileri düşünceli kadınları destekleyerek anlatıyordu "Prenses Claire" ve "Billie" karakterleri, **** hayatlarını kendi isteklerine göre yaşayan ve ahlaki kuralların boyunduruğu altına girmeyen özgür düşünceli kadınlardır Bu durum hafif meşrep karakter "Lottchen" için de geçerlidir Rheinsberg öyküsündeki Lissy Aachner karakteri ile de a****üel aydın kadınlara olan antipatisini dile getirmiştir Buna karşılık Gripsholm Şatosu öyküsündeki Çocuk Esirgeme Yurdu'nun kötü huylu müdiresi karakteri, Tucholsky'nin annesi Doris'e uymaktadır
Kaynak : Wikipedia
|