| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Tarsus 
 
            Tarsus  Mersin ilinin en büyük Mersin Akdeniz bölgesinin Adana kısmında olup, Adana, Konya, Niğde, Antalya ve Akdeniz ile çevrilidir
  32° 56' ve 35°11' doğu boylamları ile 37°26' ve 36°01' kuzey enlemleri arasında yer alır  Türkiye�nin turfanda ürünler bahçesi ve Torosların eteklerinde bol güneşli bir bölgedir  
 Türkiye`nin en büyük ilçelerinden birisidir
  Çok zengin bir tarihi olup, ilahi dinler açısından önemli bir kenttir  Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke  Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur  Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir  Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir  
 Kuran-ı Kerim'in Kehf Suresinde geçen Kuran-ı Kerim İslamın kutsal kitabıdır
  Arapça bir sözcük olan "kuran", okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir  Arapça olan ve 114 surede toplanmış 6200ün üstünde ayetten oluşan Kuran, Hz  Muhammede peygamberliğin verildiği 610dan 632deki ölümüne kadar parça parça indirilmiştir  
 Ashabı Kehf (Yedi Uyurlar)ın kaldığı mağara Tarsus'ta olduğu söylenmektedir
  Müslümanlar bu önemli merkezi ziyaret etmektedirler  Doğu mitolojisinde bir mağarada yüz yıllarca uyduktan sonra uyanan yedi kişi ile köpeklerine verilen ad  İslâmlıktan önceki    
 Hz
  İsa Peygamberin 12 Havarisinden biri olan  Saint Paulus Tarsus'ta yaşamıştır  Bu merkez Hristiyanlarca hac yeri olarak kabul edilmektedir  Saint Paulus kilisesi ve Saint Paulus Kuyusu Tarsus'ta bulunmaktadır  Bunların yanısıra dünyanın ilk kanalizasyonlu Tarihi Roma Yolu, Roma hamamı'da Tarsus'tadır  Tarih KuruluşuKuruluşu 8000 yıl öncelerine  Yeni Taş Çağı'na dayanan Tarsus'un, adını Kent Tanrısı Sandon'dan (Baal Tarz) aldığı bilinmektedir   
 
 Tarsus'un ismi ve kuruluşu hakkında, mitolojilerde ve eski yazarların anlatımlarında çeşitli bilgiler vardır
  Bunların hemen hepsi  Roma İmparatorluğu çağlarında, özellikle  Augustos döneminde ortaya çıkmıştır ve hiçbiri tarihi bir gerçek olarak kabul edilemez   
 
 Mitolojiye göre,  Antik Çağlar'da Tarsus Çayı'na,  Kilikya'nın yenli halkı  Cydnos adını vermiştir
  Cydnos, mitolojide nehir tanrısına verilen isimdir  Azra Erhat, Cydnos için şöyle yazar:"Kilikya'da bugün Tarsus Çayı diye bilinen ırmağın tanrısı  Ana tarafından  lapetos'un torunu sayılır  Cydnos'un  Parthenios adlı bir oğlu olduğu ve Cydnos Irmağı' nın denize döküldüğü yerde bir kent kurup ona Parthenia demiştir  Burası da bugünkü Tarsus'dur  " 
 
 Mitolojideki  Pegasus (kanatlı uçan at) yada  Bellerofontes, Kilikya ovasında yolunu şaşırmış ve Tarsus'un bulunduğu yerde ayağı sakatlanmış olduğundan kente Latince ayak tabanı anlamına gelen Tar-sos adı verilmiştir
   
 
 Diğer bir efsaneye göre kentin kurucusu eski Kilikya Tanrısı  Sandon ile bir tuttukları Herakles'dir
  Herakles'in resimleri MÖ 4  yüzyıla ait Tarsus sikkeleri üzerinde bulunmaktadır   
 
 Antik gezgin ve coğrafyacı  Strabon, "Coğrafya" kitabında kentin kuruluşuyla ilgili olarak:"Tar-sos'a gelince o, bir ovada uzanır, İo'yu araştırmak üzere  Triptolemosla birlikte dolaşan [Argos]]lular tarafından kurulmuştur
  " şeklinde bir bilgi verir   
 
 Bir efsaneye göre, bu kentin kurucusu  Perseus'dur
  Mitolojinin kahramanlarından biri olan Per-seus,Hitit döneminde Andrasos olarak bilinen bir köyün yerinde Tarsus kentini kurmuştur   
 
 Diğer bir efsaneye göre Tarsus, Tarım Tanrıçası  Demeter'İn oğlu  Triptolemos tarafından kurulmuştur
  Antik Çağ'da Tarsus önemli bir tarım merkeziydi ve bu özelliği antik Tarsus sikkelerinde betimlenmiştir   
 
 Tarsus Mozaiği, M
  S  3  yüzyılda yapılan mozaikte  Orfeus'un müziği ile vahşi hayvanları uslandırmasına ait tasvir  antakya müzesi  Tarsus adı ve kentin Kilİkya Kralı Syennessis'in yönetim merkezi olduğu, ilk defa MÖ  401 yılında Ksenephon'un "Anabasis" kitabında belirtilmektedir  MÖ 5  yüzyılın ikinci yarısından İtibaren Tarsus'a ait sikkeler üzerinde, kentin ismi gerek  Aramice ve gerekse Grekçe yazı ile Tarz ve Terzi şekillerinde görülmektedir  Tarsus'un bu şekilde bilinen adına çok daha önceleri  Asur kaynaklarında rastlanılmaktadır  Asur kaynaklarında, önce Kilikya'nın merkezi olarak bildirilen Tarsus, Asur Kralı 3  Salmannassar (MÖ  859- 825) ve Sanherib'e (MÖ  704- 681) ait belgelerde Tarzi şeklinde anlatılmaktadır  İlk YerleşimGözlükule Höyüğü'nde yapılan kazılar, bu yörede ilk yerleşmenin Yeni Taş Çağı dönemiyle başladığı ve Orta Tunç Çağı'na değin kesintisiz sürdüğünü ortaya koymuştur  Antik ÇağBir süre  Asur egemenliğinde kalan yöre, daha sonra  Persler'in, MÖ  333'te ise Alexander'in ( Büyük İskender) yönetimine geçmişti  MÖ 66'da Kilikya bir Roma vilayeti olunca, Tarsus'da buranın merkezi durumuna getirilmiştir  Tarsus bu dönemde büyük bir gelişme gösterdi  Tarım ve ticaretin yanısıra,Cydons'un yatağı taranarak büyük gemilerin bu akarsuda sefer yapmalarının sağlanmasıyla, Doğu Akdeniz,deniz ve karayollarının birleştiği büyük bir ticaret ve kültür merkezi haline geldi   
 Strabon,Tarsus'daki kültür yaşamı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermektedir
  Strabon, birçok  filozof,dil bilgini ve şairlerin Tarsus'da yaşadığını,onların kültür hayatına olan etkilerini, her konuda büyük bir gelişme içindeki Tarsus'un bir bilim ve üniversite kenti olduğunu, halkın felsefeye ve diğer bilim dallarına büyük ilgi gösterdiğini ve bunları öğrenmeye istekli olduklarını;Tarsus'un bu konuda  İskenderiye ve  Atina'yı geçtiğini yazmaktadır  Strabon'dan, Tarsus'da eğitim görenlerin yerli halktan olduğunu ve yabancıların nadir olarak geldiğini,eğitimini bitirenlerin bir kısmının yabancı ülkelere giderek orada eğitimlerine devam ettiklerini öğreniyoruz  Ayrıca Tarsus'da stoik filozoflardan  Antipator,  Arhedemos,  Nestor,  Athenedoros kentleri dolaşarak okul açan  Phutiades ve  Diogenes,edebiyatçılardan  Artemidoros ve  Diodoros, Diony-sides'in yaşadığını yazar  Strabon Tarsus hakkında verdiği bilgilerin sonunda Roma kenti, Tarsuslu alimleri iyi ispat edebilir; çünkü, Roma gerek Tarsus'dan gerek İskenderiye'den gelen bu gibi alimlerle dolu olduğunu belirtir  Bu bilgilerden Tarsus'un ticaret kenti özelliği yanında kültür ve üniversiteler kenti de olduğunu ayrıntıları ile öğreniyoruz   
 
 Tarsus'da  Antonius döneminde antik bilim adamlarının yazdıkları büyük kitaplar toplanarak, 200
  000 ciltlik, dünyada eşi bulunmayan bir kütüphane oluşturulmuştur  Tarsus'daki üniversitede, Atina ve iskenderiye üniversitelerinden daha da ünlü idi  Tarsus'da bulunan yazılı kitabelerde, buranın özgür bir kent olduğu yazılıdır  Tarsus'un özgür kurumlarından, St  Paulus ve birçok filozoflar faydalanmışlardır  Kozmopolit bir kent olan Tarsus, Roma yasalarına göre yönetilmiştir   
 Yunan kaynaklarında,Tarsus'daki tarihi eserler hakkında verilen bilgilerde;krallık sarayları, pazar yerleri,caddeler, köprüler, hamamlar, çeşmeler, haller, akarsu sahilinde gençlere ait gymnaziyum, stadyum ve Paulus Tapınağı anlatılmaktadır
   
 Xenophon'dan sonraki antik yazarlar,Cydnos akarsuyunun kentin ortasından geçtiğini yazmaktadırlar
  Strabon,Cydnos'un gymnaziyumun yanından geçtiğini,ilk önce Regma denilen bir göle döküldüğünü, burasının Tarsus'un limanı olduğunu ve orada gemi tezgahları ile ticarethanelerin bulunduğunü yazar  Günümüzde de liman etrafında ve liman ile Tarsus arasındaki alanda yerleşim olduğunu ispat edecek izler vardır  Cydnos'dan Tarsus'a kadar gemilerin gelebilmesinin mümkün olduğu birçok yazar tarafından belirtilmekle ve antik Tarihçi  Plutarkhos, Kleopatra'nın  M  Antonius'u filosu ile birlikte Tarsus'da ziyaret ettiğini yazar  Orta ÇağTarsus, Orta Çağ'da birçok  Arap ve  İslam bilgininin ilgi konusu olmuştur  Bunlar, Tarsus'un büyük ve güzel bir kent olduğunu, iç içe iki suru olup, surların beş kapısı ve etrafında hendekleri bulunduğunu yazmaktadırlar   
 
 Arap Coğrafyacılar  İbn-i Havkal ( 943), İstahri( 951),Idrisî( 12
  yüzyıl) ve  Ebü'l Fida( 1273- 1331) ile  İranlı Coğrafyacı  Ibn Hurdazbİh( 820- 912), Süryani tarihçi,filozof  Abü'l-Farac Ibn-ü'I Ibri ( 1226- 1286) yöreyi ve Tarsus'u ziyaret etmişlerdir  Bunlardan Coğrafyacı Ibn-ü'l Fakih'in eserinde "Ebu Süleyman Ferec'in  788 yılında, 5 kapısı ve 87 burcu olan Tarsus kentini ve surlarını onardığını" yazması, Müslüman Araplar'ın kente verdikleri önemin bir örneğidir   
 
 Ünlü Osmanlı Kaptanı, Coğrafyacı ve Haritacı  Piri Reis'in yazdığı "Kitab-ı Bahriye" adlı eserinin 4
  cildinde Tarsus'la ilgili bilgiler bulunmaktadır  "    Tarsus deniz kenarından üç mil kadar içerde ova üzerinde kurulmuş bir kasabadır  Önünden Tarsus Çayı akar  Burada bulunan gölün (Rehg-rna=Aynaz) içine sandallar girerek 6 kulaç suda demir atarlar  " 
 1671 yılında Tarsus'a gelen  Evliya Çelebi,Tarsus hakkında şu bilgileri vermektedir:"
    Tarsus kalesi bir düzlük üzerinde, denizden bir saat uzaklıkta, daire biçiminde olup Halife Memnun yapısıdır  Çevresi 500 adım, iki kat sağlam bir kaledir  Tümüyle hendekle çevrilidir  Kalenin içinde üstü toprak damlı evlerle dolu üç mahalle vardır  Kalenin üç kapısı (batıda iskele, doğuda Adana, kuzeyde Bağ kapıları) vardır  Mevcut 15 cami içinde Eski Cami hicretten 300 yıl önce yapılmış, kiliseden bozma bir yapı idi  Geriboz kapısının iki yanında arslan, kaplan ve ejderha suretleri vardır ki, insan görünce korkan Avının üstüne konmuş bir doğan sureti vardır ki sanki canlıdır  Bu garip acayip eserlerin tümü mermer taşından yapılmıştır  Yine bu kapının iki yanında beyaz mermer kitabeler içinde renk renk kufi yazı ile Arapça ve Süryanice yazılmış görmeye değer yazılar vardır ki, insan hayran kalın Tarsus'da ayrıca 6 medrese, 7 sıbyan mektebi, 2 hamam, 2 han ve 317 dükkan vardır, ibrahim Halife Camii'ne bitişik 80 dükkan kagir bina kentin bedestenidir  Tüm sokakları kaldırımsızdır  Çünkü, temiz kumlu yollar olduğundan asla çamur olmaz  Tatlı limonu, turuncu, zeytini, inciri, nar, hurma ve servileri, şeker kamışı, pamuğu meşhurdur  Verimli sahradır, âlâ camus yeridir  Bu kale içinden Bulgar Akarsuyu geçip Akdeniz'e karışır  Bu kentin suyu ve havası ağır olduğundan, bahardan sonra kentte bir tek kişi kalmayıp Bulgar yaylasına çıkarlar  Bu kalenin kuzey tarafında küçük bir iç kaleciği vardır  Gayet mamurdur  Her tarafı hendektir  Etrafı 500 adımdır  Yedi kuledir  Dizdarı ve neferleri yaylaya gidemediklerinden renkleri sarıdır  Halkı Türkmen'dir  Arap fellahları da vardın Minareleri Arabistan tarzındadır  " 
 Haçlı Seferleri ardından yörede kurulan Kilikya Ermeni Krallıklan'nın egemenliğine,  Ramazanoğulları Türkmen Beyliği son verdi
  Yavuz Sultan Selim'in  Mısır seferi ardından  1517'de Osmanlı egemenliğine giren Tarsus, önce  Kıbrıs Eyaleti'ne, daha sonra da  Adana Eyaleti'ne bağlı bir sancak merkezi oldu  Yakın Tarih Osmanlı İmparatorluğunun güçlü koruması altında  1832 yılına kadar herhangi bir işgale uğramayan Tarsus, bu yılda  Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu  İbrahim Paşa'nın, Çukurova'yı işgal etmesi ile 8 yıl kadar  Mısır egemenliğinde kaldı  Bu dönemde Tarsus ovası yeni baştan planlı bir tarımsal üretime açılmış, Mısır'dan getirtilen uzun lifli pamuk burada daha geniş alanlarda üretilmeye başlanmıştır  Bataklıklar kurutulmuş, yeni su kanalları açılmış, Mısır'dan deneyimli tarım işçileri getirtilerek verimli ürün elde edilmiştir  1839'da  Kütahya anlaşmasıyla Osmanlılara iade edildi   
 
 19
  yüzyılın ortalarından itibaren dünya ticaret sistemine Mersin limanı yoluyla bağlantı kurmuş, kent bu dönemde kültür, ticaret ve özellikle tarım ve tarıma bağlı ekonomide, büyük gelişmeler elde etmiştir  İlçede halen ayakta duran tarihi mahallelerde gördüğümüz kimisi saray yavrusu, iki-üç katlı varsıl konutlar, bu dönem zenginliğini yansıtan sivil mimarlık örnekleridir  İlçede büyük bir grup oluşturan Gayrimüslimlere ait çok sayıda kilise inşa edilmiş, halen önemli bir eğitim kurumu olan  Tarsus Amerikan Lisesi, Amerikalılar tarafından kurulmuştur   
 
 Tarsus, 1877'de Adana Vilayeti'ne bağlı bir sancak olmuştur
  3000 yıl süreyle kesintisiz devam eden önemli konumuyla yüksek uygarlık düzeyine çıkan Tarsus,19  yüzyıl sonlarında yapılan ihmaller sonucunda denizle bağlantısı kesilmiş, deltadaki Aynaz gölü bataklığa dönüşmüştür  Bu kentin gelişmesini etkileyen başlıca olumsuz faktörlerden bindir  I  Dünya Savaşı'nın ardından  17 Aralık  1918'de Fransızlar tarafından işgal edilmiş, Kurtuluş Savaşı'nın ardından  20 Ekim  1921'de imzalanan  Ankara Anlaşmasıyla işgal sona ermiştir   
 
 Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte bataklıklar kurutulmuş,Berdan Çayı üzerinde baraj inşa edilmiş, her türlü tarımsal üretime elverişli çalışmalar yapılmış, karayolu ve demiryolu ağlarının üzerinde olmasıyla yeniden hızlı bir gelişme içine girmiştir, ilçede başta tekstil olmak üzere çok sayıda sanayi kuruluşu faaliyet göstermektedir
  EkonomiM  Ö  5000 yılına dayanan tarihinde görkemli dönemler yaşayan, çeşitli uygarlıklara kent merkezliği yapan, doğulu kervanların uğrak yeri ve ticaret merkezi olan ilçe, bu ticari özelliğini günümüzde de korumaya çalışmaktadır  Bereketli topraklara sahip olan Çukurovada her türlü ziraatın yapılması ve sanayinin ham maddesi olan ürünlerin bolluğu, bu bölgede sanayinin gelişmesinde en önemli faktör olmuş  1800lü yılların ikinci yarısında, bölge potansiyelinin farkında olan yabancı ülkeler, pamuğun ilk işleme biçimi olan çırçır fabrikalarını faaliyete sokmuştur  Çırçır işletmelerinden iplik fabrikasına ilk geçiş, 1887 yılında Mavromati ve Şürekası İplik Fabrikasının açılmasıyla gerçekleşmiştir  1920de bölgede Tarsus Konserve Osmanlı A  Ş  kurulmuş ve Tarsus sanayisi daha da gelişmeye başlamıştır  Türkiyede ilk elektrik enerjisi  15 Eylül  1902de ilçede üretilmiş   
 
 Tarsusun Ticaret Borsasındaki yıllık işlem hacmi 36 trilyon dolaylarındadır
  Bölge, ülke ekonomisinin küçülme tehlikesi yaşadığı dönemlerde bile üretime devam etmeyi başarmış ve hatta ihracat yapmıştır  Tarsustan yurt dışına satılan malların büyük çoğunluğunu tarıma dayalı sanayi ürünleri oluşturmaktadır  İhracatın %65ini tekstil ürünleri kapsar  Bunun dışında gelişmiş sektörler arasında gıda, inşaat ve metal sayılabilir  Tarsus un en çok dış satım yaptığı ülkeler arsında  Fransa, Hollanda ve  ABD yer almaktadır  Tarsusta  Çukurova Sanayi, Berdan Tekstil, İzocam, Trakya Cam ve  Çukurova Makina İmalat Sanayi gibi önemli tesisler yer almaktadır   
 
 Tarsus'un ekonomisinde tarım önemli gelir kaynağıdır
  202  400 hektarlık ilçe toprağının 104  902 hektarı tarım arazisi, 62  786 hektarı orman ve fundalık, 4080 hektarı çayır ve mera, 30  632 hektarı tarım dışı arazidir  Tarım alanlarının büyük bölümünün sulanması, gübrelenmesi ve yeni tekniklerin uygulanması iie toprağın verimi artırılmakta, ürünler iyi değerlendirilmektedir  Mersin ilinin en verimli ve en geniş tarım arazisi, Tarsus'un ovalık yöresindedir  Bununla beraber iklimin tarıma elverişli olması bu arazilerde her çeşit tarımın yapılmasını sağlamaktadır  Ovalık araziler de, ilkbaharda turfanda sebze ve meyveler, daha sonra sebze, kiraz ve üzüm ekilmektedir   
 Kış mevsiminde ise portakal, mandalina ve limon meyvelerinden başka kışlık sebzeler ekilir
  Pamuk, susam ve soya gibi yağlı tohumlu bitkilerden tahılların her çeşidine kadar tarla ürünlerinin ekimi bu verimli arazilerde yapılır  Tarsus'un bazı köylerinde kurulan sığır İslah istasyonlarında çok verimli Holştayn tipi sığırlar yetiştirilmektedir   
 
 Sanayi yönünden de içel'in Mersin'den sonra gelişmiş ilçesi Tarsus'dur
  İlçenin tarım ürünlerini değerlendiren sanayi kuruluşları dışında, ülke ekonomisi için önemli olan tarım aletleri, makine yedek parçaları, takım tezgahları yapan fabrikalar, şekerli yiyecek imalathaleri, tuğla ve seramik fabrikaları vardır  Linkler 
 http://www
  tarsus  gov  tr/ Tarsus Kaymakamlığı 
 http://www
  tarsus  bel  tr Tarsus Belediyesi 
 Kaynaklar   Vikipedi
 
 |