Yalnız Mesajı Göster

Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve Anlamı

Eski 08-20-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve Anlamı




133- Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi

134- Onlar bir ümmetti; gelip geçti Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz

135- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz" De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi"

136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız"

137- Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler Sana onlara karşı Allah yeter O, işitendir, bilendir

138- Allah'ın boyası Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz

139- De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız"

140- Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir"

141- Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz

142- Birtakım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da O dilediğini doğru yola yöneltir"

143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir

144- Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir

145- Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun

146- Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler

147- Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma

148- Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır Öyleyse hayırlarda yarışınız Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir

149- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir

150- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım Umulur ki hidayete erersiniz

151- Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik

152- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin

153- Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir

154- Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz

155- Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz Sabır gösterenleri müjdele

156- Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz"

157- Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır

158- Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır) Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir

159- Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler

160- Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim

161- Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir

162- Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler

163- Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir)

164- Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır

165- İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi

166- Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur

167- (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık" Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir Ve onlar ateşten çıkacak değildirler

168- Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır

169- O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder

170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?

171- İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler

172- Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin

173- O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir

174- Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz Ve onlar için acı bir azap vardır

175- Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!

176- Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler

177- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır) İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır

178- Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı) Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır

179- Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır Umulur ki sakınırsınız

180- Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı)

181- Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir

182- Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir

183- Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı) Umulur ki sakınırsınız

184- (Oruç) Sayılı günlerdir Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun) Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır) Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır

185- Ramazan ayı İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun) Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir Umulur ki şükredersiniz

186- Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar

187- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar

188- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın

189- Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur) Evlere kapılarından girin Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz

190- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez

191- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın Fitne, öldürmekten beterdir Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın Kafirlerin cezası işte böyledir

192- Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir

193- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur

194- Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir

195- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın İyilik edin Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever

196- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir) Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır

197- Hacc, bilinen aylardır Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının

198- Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız

199- Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir

200- (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur

201- Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der

202- İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır Allah, hesabı pek seri görendir

203- Sayılı günlerde Allah'ı anın İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur (Bu) sakınan için(dir) Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız

204- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır

205- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar Allah ise, bozgunculuğu sevmez

206- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o

207- İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır Allah, kullarına karşı şefkatli olandır

208- Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin Çünkü o, size apaçık bir düşmandır

209- Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir

210- Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner

211- İsrailoğulları’na sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır

212- İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi) Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir Allah, dilediğine hesapsız rızık verir

213- İnsanlar tek bir ümmetti Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir

214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu Dikkat edin Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır

215- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir"

216- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı) Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir Allah bilir de siz bilmezsiniz

217- Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır) Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır) Fitne, katilden beterdir Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır

218- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler Allah bağışlayandır, esirgeyendir

219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır Ama günahları yararlarından daha büyüktür" Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki: "İhtiyaçtan artakalanı" Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;

220- Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda) Ve sana yetimleri sorarlar De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırt eder) Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir"

221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır O, insanlara ayetlerini açıklar Umulur ki öğüt alıp-düşünürler

222- Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever"

223- Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz İman edenlere müjde ver

224- Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın Allah işitendir, bilendir

225- Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır

226- Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir

227- (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir

228- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var Allah Azizdir Hakimdir

229- Boşanma iki defadır (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir) Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka) Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir

230- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar

231- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir

232- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir Allah, bilir de siz bilmezsiniz

233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir

234- İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur Allah, işlediklerinizden haberi olandır

235- (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir Artık ondan kaçının Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır

236- Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır

237- Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir

238- Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun

239- Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin

240- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar) Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur Allah güçlü ve üstün olandır Hüküm ve hikmet sahibidir

241- (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır

242- İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz

243- Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi, sonra da onları diriltti Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez

244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir

245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz

246- Musa'dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık)" demişlerdi Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler Allah zalimleri bilir

247- Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi" Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir"

248- Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır"

249- Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir"

250- Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et"

251- Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar Davud Calut'u öldürdü Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir

252- İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz Sen de gönderilen elçilerdensin

253- İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O’nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi Ama Allah dilediğini yapandır

254- Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin Kafirler Onlar zulmedenlerdir

255- Allah O'ndan başka İlah yoktur Diridir, Kaimdir O'nu uyuklama ve uyku tutmaz Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır Onların korunması O'na güç gelmez O, pek Yücedir, pek büyüktür

256- Dinde zorlama (ve baskı) yoktur Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur Allah, işitendir, bilendir

257- Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır

258- Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez

259- Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi (Allah ona "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir"

260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti (Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi "Öyleyse, dört kuş tut Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır Sana koşarak gelirler Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir"

261- Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir Allah, dilediğine kat kat arttırır Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir

262- Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır

263- Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır

264- Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez

265- Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır) Allah, yaptıklarınızı görendir

266- Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz

267- Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır

268- Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir

269- Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez

270- Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir Zulmedenlerin yardımcıları yoktur

271- Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır

272- Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir

273- (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir

274- Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır

275- Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır

276- Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez

277- İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır

278- Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın

279- Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz

280- Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin) (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz

281- Allah'a döneceğiniz günden sakının Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır

282- Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur) Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun Yazana da, şahide de zarar verilmesin (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır Allah'tan sakının Allah size öğretiyor Allah herşeyi bilendir

283- Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter) Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin Şahidliği gizlemeyin Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır Allah, yaptıklarınızı bilendir

284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır Allah, herşeye güç yetirendir

285- Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz İşittik ve itaat ettik Rabbimiz bağışlamanı (dileriz) Varış ancak Sanadır" dediler

286- Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma Bizi affet Bizi bağışla Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et"

Not: Bir çok kaynaktan alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla