Prof. Dr. Sinsi
|
Atlantis'in Bilimsel Kanıtları
Pluto gezegenin perhelionu (güneşe en yakın dönüşü) devinimleri 250 yıllık aralıklarla oluşan psiko-kültürel değişiklikleri belirlemekte ve eş zamanlılık göstermektedir   iki önemli araştırmacı Lamprecht ve Bradford, Sprengler'in fikirlerini desteklemektedir Newton Pluto kadar uzak ve küçük bir gezegenin etkilerini önceden belirlemiş olabilir mi? (Pluto 1930 yıllında keşfedildi) " Kitabının ayrı bir bölümünde Goodavage şöyle yazıyor: "Felaketleri önceden tespit etmede bilimsel yöntemlerin araştırılmasında yüzde yüz güvenilir bir kurala göre: Büyük depremler her zaman güneş tutulmalarını takip eder ve çoğu zaman önemli gezegen kavuşumları ile birlikte olurlar   Astrolojik kehanetlerin birinde Newton, İngiltere'den oluşan en ilginç doğal olaylar dizisini önceden bildirdi Ölümünden 23 yıl sonra 1750'nin ilk üç ayında Aurora Borealis'in (Kuzey Işıkları) göklerde ani ve şaşırtıcı bir gösterisi ile başlayacaktı Kehanetine göre Kuzey Işıkları yıkıcı rüzgarlarla birlikte gelen büyük fırtınalar takip edecekti  sonra büyük bir deprem dalgası Londra'da büyük hasar ve can kaybına yol açacak  Neredeyse çeyrek yüzyıl sonra   Kuzey Işıkları İngiliz toprakları üzerinde parladılar Ondan sonra saatte 100 millik öldürücü rüzgarlar geldi Korkunç bir deprem salgını   çığlık atan Londralıları canlı canlı evleri ve yataklarında gömdü ")
Okyanusya civarlarında 1780 yılında keşfedilen Falcon adası, 1894'de denizin dibine çökerek yok oldu Tomas'a göre "Cook adaları arasında Tuanaki son asırın ikinci yarısında 13 000 yerlisi ile Büyük Okyanus'ta battı Bir sabah balıkçılar sandalları ile denize açıldılar, döndükleri vakit adaları yoktu " 1819 yılında İndus nehrinin ağzında, depremler eşliğinde büyük bir yer parçası suların altına gömüldü Suların üstünde sadece evlerin tepeleri, oranın bir zamanlar kara parçası olduğunu gösteriyordu
Atlas Okyanus'u bir çok volkanik hareketlerin sık sık yer aldığı bir yerdir 1957'de yanar dağlar eşliğinde yeni bir ada Azorların yakınlarında ortaya çıktı Azor adalarının dağları volkaniktir İslanda'da faaliyette yanardağlar hemen hemen eksiksizdir Yeryüzünde toprağın aşağı veya yukarı hareket etmesi doğal ve hemen hemen her yerde görülür Fransa her sene 3 milimetre batıyor, Hindistan da Ganj nehri ve Himalayalar arasında yer, her sene 18 1 milimetre yükseliyor, Güney Amerika'da Ant dağlarının Amerikan'nın keşfinden itibaren 60 100 metre yükseldiği saptandı (40) Türkiye'nin kıyılarında kaç tane su altı şehri vardır? Toprak, su seviyesinin altına indiğinde, hemen su örter Ege Deniz'inde Thera-Santorini adası M Ö 1500 sene önce patladığı zaman yeraltında boşalan tonlarca magma yüzünden ada çökmüştü Kısmen sulara gömüldü Atlantis için aynı şey olduğunu düşünenler var
Otto Muck'a göre büyük bir gök taşının Atlantis civarlarında düşmesi ile yüzlerce yanardağ patlamış ve ardından adanın altında oluşan boşluğun çökmesi adanın batmasına sebep olmuştu, çarpışmanın verdiği hareketle denizler karaya inmişti ve dünyanın dört bir yanında tufan olmuştu (40a)
1988'de San Fransisco'da bir toplantıda bir araya gelen Amerikan Jeofizik Birliğinde Rochester Üniversitesi Jeolog'u Asish Basu, günümüzde bilim çevrelerce en çok konuşulan tezlerden birini ortaya attı Bu teze göre 66 milyon sene önce bir asteroid Hint Okyanusuna düşmüştü, çarpışma neticesi zincirleme yanardağ patlamaları olmuştu Yüz binlerce sene süren bu patlamaların ardından, yarattıkları bulut perdeleri dünya ısısını düşürmüştü ve bir buzul çağ başlamıştı Neticede dinozorların nesli tükenmişti Hindistan'da bulunan bir kuvars taşının yoğunluğu, ancak böyle bir çarpışmanın eseri olabilirdi Newsweek'e göre, "Bazı paleontologlar halen hem asteroid tezini, hem de yanardağ tezini inkar ediyorlar, onlara göre yavaş iklim değişiklikleri dinozorların neslinin tükenmesine neden verebilir Ancak yakın zamanlarda asteroid tezini savunanlar artmaya başladı Onların iddiaları yeryüzünde bulunan bazı asteroid kraterleri ile güç kazanmıştır  gökbilimciler yörüngeleri dünyaya yakın kesişen 1000 asteroid olduğunu söylüyorlar (41)
Yukarda aktarılan olayın benzeri, Otto Muck tarafından yıllar önce Atlantis konusunda ortaya atılması oldukça anlamlıdır Şimdi yaşlı Mısırlı rahibin Solon'a anlattıklarına dönelim Kritias 22c'de Phaethon (fayton) öyküsünün aslında bir gök cisminin yeryüzüne düşerek büyük bir felakete sebep vermesi anlamında olduğunu belirtir Bu da, kadimlerin ağzından bize, mitolojik öykülerinin nasıl mecazi anlamda tarihi ve bilimsel olayları örttüğünü gösterir Rahip ayrıca yeryüzünde bir çok felaket olduğunu, insanların birçok kere yok olduklarını yazar Kısacası Atlantis'i meydana getiren sel tufanından önce başka genel kıyametler ve tufanların olduğunu açıklıyor
Yeryüzü sürekli bir göktaşı, meteor yağmuru altındadır Bir günde ortalama 200 milyon göktaşı yağmaktadır Bunlardan sadece bir milyonu bir yıldız kayması görüntüsü yaratabilecek büyüklükte Hemen hemen hepsi atmosferde sürtünmeyle yanıp kül oluyor Ancak, zaman zaman bir göktaşı yere düşmektedir, hatta insanların ve evlerin üzerine düştüğü olmuştur Hitit Kralı 2 Mursilis kayıtlarında rakibi Efes kralının üzerine gök tanrısı Teşup'un bir göktaşı düşürtüp öldürdüğünü yazmıştı
M Ö 467'de Efes'e düşen bir at arabası büyüklüğündeki göktaşı sonradan heykeltıraşçılar tarafından tanrıça Artemis'in şekline getirildi Aztek mabetleri de göktaşların düştüğü yerler etrafında inşa edilirdi Mekke'de Kabe'nin üzerindeki kara taşın bir göktaşı olduğuna inanılır Bütün bunlara rağmen Aristoteles göktaşlarını inkar ediyordu 1790'da Güney Batı Fransa'ya bir meteor yağmuru yağdı Buna rağmen Fransız Akademisi göktaşları getirenleri küstahça kovuyordu ve bu olayı, "fiziksel olarak imkansız" olarak değerlendiriyordu Ancak, 1820'de onların varlığı kesin olarak kanıtlandı (42) Ayrıca, Milattan önceki devirlerde dünyaya daha fazla meteor yağdığı tespit edildi Güneş sisteminde serseri mayın gibi dolaşan bu parçacıklar düştükçe azaldığı sanılmaktadır
Aya yapılan ilk teleskop gözlemleri, yüzeyinin binlerce kraterle delik deşik olduğunu gösterdi Son bulgulara göre bütün yakın gezegenlerinde aynı izler görülüyor Bu ışık altında şüphesiz dünyamızı farklı bir şekilde yorumlamamız gerekir 1939 yıllında yapılan kazılar Arizona kraterinin sönmüş bir yanardağın ağzı değil, fakat dev bir meteor, daha doğrusu bir asteroid'un çarpışması ile meydana geldiğini kanıtladı Varılan neticeye göre 20 bin sene önce kuzeyden saniyede birkaç kilometre hızla, bir ve iki milyon ton ağırlığı arasında bir gök cismi yerle çarpışarak 300 kilometre çapında bir alanda bütün canlıları yok etmişti ve yeri taşı delerek bir kilometreden fazla derinliğe gömülmüştü Teksas�ta Odessa grup kraterlerin aynı zamanda meydana geldiği sanılıyor O halde ya gök cismi atmosfere inerken parçalanarak bir kaç göktaşı oluşturdu, ya da grup halinde dünyanın yörüngesine indiler Bunların yeryüzüne tesirleri felaket türünden olmaları gerekir (43)
Asteroidler, ilkin 1802'de keşfedilen, Mars ve Jüpiter arasında bir yörüngeye yerleşmiş olan milyonlarca taş ve metal parçalarıdır Onların patlamış bir gezegenin parçaları olabileceği düşünülmektedir Asteroidlerin bazıları oldukça büyük ve yörüngeleri eksantrik olduğundan dünya ile çarpışma olasılıkları zaman zaman oluyor Aslında dünyanın geçmişinde asteroidlerle bir değil, birkaç kez çarpış olması güçlü bir olasılıktır Hatta bu durumda, çarpmaması bir mucize olur Yeryüzünde bütün asteroid kraterleri, Arizona krateri kadar belirgin değildir Bazıları su ile dolup göl oldular, bazıların arazinin kumlu olmasından dolayı izleri silindi Unutmamak gerekir ki yeryüzünün yüzde 70 8'I denizlerle kaplıdır Deniz dibinde mutlaka kraterler vardır Atlantolog Egerton Sykes'a göre Atlantis'i batıran meteor yağmuru Karaib taraflarında düşmüştü Oralarda bazı meteor kraterleri bulmak mümkün Belki yakında bu konudaki bulgular Atlantis öyküsünü aydınlatır
11,000 sene önce böyle bir felaketin olduğuna konusunda izleri ve kanıtlar vardır Bilindiği gibi, son buzul çağın sonu 10,000 sene önceydi O zamanlardan önce bütün Kuzey Avrupa kalın bir buz örtüsü altındaydı Dünya su miktarının büyük kısmı buz halinde kara üzerinde oturduğu için su seviyesi daha düşüktü Deniz coğrafyası buluntularına göre Atlas okyanusuna boşalan nehirlerin izleri deniz diplerine kadar devam ediyor ve bir zamanlar su altında olan kıyıların şu anda deniz altında olduğunu gösteriyor Amerikan Jeoloji Cemiyetinin 1936 yılında yayınladığı bir bildiriye göre Atlas Okyanusun'da deniz seviyesi tertiary çağından günümüze dek iki buçuk kilometre kadar inme ve yükselme göstermişti (44) Bazı jeologlar ve deniz coğrafyacıları bir zamanlar Atlas Okyanusun'da bir kıta olduğunu kabul ediyorlar, ancak onun Platon'un verdiği tarihten önceki bir devirde bulunduğu konusunda karar vermeyi tercih ediyorlar
R F Walworth ve G W Sjostrom'e göre son buzul çağında su seviyesinin düşük olması Atlantis'in varlığı için yeterli bir sebeptir (45) Bu iki araştırmacıların geniş bir araştırmaya dayanan tezlerine göre periyodik gelen zincir volkanik patlamaları dünyanın geçmişinde uzun buzul çağlar yaratmıştır Bazı jeolojik izlere göre buzlar bütün kıtaları kaplamıştır, su seviyeler inip yükselmiştir Halen güncelliğini kazanan ve Donelly tarafından ortaya atılan bir teze göre, Atlantis'in batması ile daha önce onun yüksek dağları tarafından engellenen sıcak Gulf Stream akıntısı Kuzey Avrupa'ya ulaşarak buzların erimesine yol açmıştı Halen yolunda devam eden bu sıcak hava akımı Avrupa'nın ısısını bulunduğu enleme rağmen ılımlı tutmaktadır Oysa, aynı enlemde bulunan Rusya'daki şehirler çok daha soğuk iklimlere sahiptir
Kuzey Sibirya'da buzlar altında on binlerce donmuş mamut cesetleri vardır Geçen asır sonlarında bu mamutlar'dan en az 20 000 çok iyi durumda fil dişi çıkartılarak piyasaya sürüldüğü kaydedildi Bu mamutların toplu bir felakete kurban oldukları ortadadır Ani bir donmadan ölen bu mamutlardan bazıların ağızlarında halen yemekte oldukları otlar bulunduğu görülmüştür Karbon 14 testler onlar yaklaşık 12,000 sene evvel öldüklerini gösteriyor Profesör Frank C Hibben'e göre son buz çağın sonuna gelen bu devrede sadece Kuzey Amerika'da 40 milyon hayvan ölmüştü Amerika'da Niagara şelalelerin 12 500 yıl evvel meydana geldiği hesaplanmıştır Cordilleras dağlar yaklaşık 10,000 sene evvel meydana geldiler karbon 14 testlere göre şu anda Bermuda civarlarında deniz altında olan geniş bir bölgede 11,000 sene önce sedir ormanları vardı Aynı şekilde İngiltere�ye yakın Kuzey Denizi, İrlanda ve Gronland yakınlarında deniz diplerinde binlerce sene önce denizin dibini boylamış ormanlar görülür Unutmamalı ki karbon 14 testlerinde çıkan neticelerde biraz kayma olabiliyor, onun için bütün bu olaylar aynı anda meydana gelmiş olabilir, ancak olayların çoğu Atlantis'in batış tarihine uyuyor (46)
Tomas şöyle yazıyor, "And sıra dağlarının nispeten yakın, insanların gemiler kullandıkları bir dönemde aniden yükselmiş olması gerekir Eğer bunu reddedersek, Büyük Okyanus'tan 300 kilometre uzaklıkta ve 3800 metre yükseklikte Titicaca gölünde bir deniz limanın bulunmasının açıklanması olanaksız olur Rıhtımlarda gemi halatlarının halkaları o kadar büyük ki onlar sadece deniz aşırı gemiler için kullanılabilirdi Bu Ant dağlarındaki limanda halen deniz yosunu kalıntıları bulmak mümkündür Bir çok yükselmiş kumsal sahil şeridi de var Titicaca gölünün güney kısmı halen tuzludur "
Atlas Okyanusunun ortalarında Platon'un işaret ettiği yerde deniz altında nispeten sığ olan geniş bir arazi vardır Bunun adı Orta Atlantik Çıkıntısı (Mid-Atlantic Ridge) dir Bazı Atlanatologlar, onu batmış kıtanın kalıntıları olarak kabul ederler 1949 yılında Colombia Universiteden Professör M Ewing bu düzeyde yaptığı araştırmalarda 4 ile 5 5 kilometre arasında deniz dibinde bir kumsal sahil şeridi bulundu Kum ancak atmosfer şartlarında erozyonla meydana gelir, su altında oluşması mümkün olmadığına göre bu plajın battığı kaçınılmaz (47) Atlas Okyanusunun dibinde geniş alanların lavla kaplı olduğu görüldü Fransız jeolog Pierre Termier'e göre su altından alınan lav örnekleri cam basalt lav türündedir ve ancak su dışındaki atmosferik basınç altında katılaşabilmektedir Eğer su altında katılaşsaydı kristal halini alırdı Ayrıca Termier bu lavların katılaşmalarından kısa süre sonra suya girdiğini tespit etti Bu lavların 15,000 sene içinde suda çözülmeleri gerektiğini belirilerek, onların Platon'un öyküsüne kuvvetli bir kanıt olduğu kaydediliyor (48)
Edgar Cayce okumalarında Atlantis'in yakınlarda tekrar yükseleceğini söylemişti İlkin 1968 Karaiplerde Bimini adası yakınlarında bir Atlantis mabedinin ortaya çıkacağını söylemişti 1968 yılında, bu kehaneti incelemek üzere Edgar Cayce Vakıfı (A R E ) Bimini civarlarında bir uçakla keşif gezisi düzenledi Neticede su altında bir megalit (büyük taş) duvar veya yol bulundu O zamandan beri Bimini yolu arkeolojik incelemelere tabi tutuldu Yakınlarında yivli mermer bir sütün parçası ve harç ile sıvanmış bir kiremit parçası bulundu Bimini yolunun insan işi olduğu şüphesiz, bir gözlemcinin dediği gibi, "Doğa kare şeklinde taş yaratmaz, ve taşları da sıra halinde dizmez" Deniz seviyesinin son buzul çağında yükselmesini göze alarak burasının en az 8 bin yıl önce deniz seviyesinin üstünde olduğu hesaplanmıştır
|