Yalnız Mesajı Göster

Sümer Tabletleri Ve Kutsal Kitaplar

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sümer Tabletleri Ve Kutsal Kitaplar




Babil ‘deki İştar Tapınağı, kutsal yol, yüksek duvarlar, tören alanları toprak altında idi Babil ’in o ünlü, evrenin hükümdar tanrısı Marduk ‘a ithaf edilen Eşağil Tapınağı, yedi katlı kulesi, burada idi Kutsal kitaptaki Babil kulesi bulunmuştu Kutsal Kitaplar doğru yazıyordu; şehirler kuleler, tapınaklar, krallar hepsi burada idi ve 1902 müthiş bir yıl idi

1963-1965 yıllarında Amerikalılar daha derinlere, daha aşağılara iniyor ve İ Ö 2700 yılının edebi eserlerine ulaşıyorlardı
Almanlar da 1929-1930 Uruk şehrinde (bugünkü Warka) idiler Onlar da Gökyüzü tapınağına (Eanna Tapınağına) ulaştılar Gökyüzü tanrısı Anu ve ülkenin tümünde her zaman ünlü, zengin ve güçlü Anu ‘nun kölesi İnanna ‘ya bu tapınak yapılmıştı, tarih İ Ö 3200 ‘lere ulaşıyordu
İngilizler 1854 ‘den başlayıp 1934 ‘e kadar devam eden kazılarında yine Uruk yakınlarında (bugünkü Tel Mugaiyar) Ay tanrısına Sümerce Nonna ve Akadca ‘da Sin ‘e ithaf edilmiş, Ekişnugal Büyük Işık Tapınağı ‘nı buldular II Nabukadnezar dönemine kadar inecek yazıt ve tabletlere ulaştılar
Iraklı arkeologlar da 1946-1949 arasında Eridu ‘da tanrı Enki/Ea ‘ya ithaf edilen tapınağı buldular Tarih İ Ö 4000 olmuştu, ayrıca bölgenin onyedi kültür katmanından oluştuğunu ortaya çıkardılar Asırlar, asırlar geriye gittiler
Kazılar sürüyor, tarih İ Ö 6000 ‘lere iniyordu Halâ bugün Nippur ve Sippar arasında bir yerlerde, daha eski tarihler bu toprakların altında yatıyor
Amerikalıların; Bağdat ‘ın 50 km doğusundaki Diyale Vadisi ‘ndeki, Esunna (bugünkü telasmar) Tutub bugün haface) Neribtum (bugünkü İsali)deki yarım kalan kazılarında, buldukları gözlüklü, maskeli astronot kılıklı tanrı heykelleri gibi, bu tapınaklarda çıkarılmayı bekleyen pek çok belgeler ve daha eski tarihler yine bu toprakların altında yatıyordu
Yoksa Amerikalılar, bu kazılarında, Tapınak Şövalyelerinin(Knights Templar) Süleyman Mabedi ‘nde Kabala ‘daki kutsalları araması gibi, İncil ve Tevrat ‘dakileri doğrulamak için, kendilerinden önceki kutsal kitapları arıyor olmasınlar? Babil ‘in Yedi Işıklar Tapınağı için Nabukadnezar ‘ın söylediği sözler sakın Amerikalıları çok etkilemiş olmasın?






“Bu yapıyı, Yedi Işıklar Tapınağı ‘nı, ki Borsippa ‘nın en eski günlerine kadar uzanır, antik dönemde bir kral inşa ettirdi ( ), fakat bunun çatısını yükseltmedi İnsanlar, Tufan ‘dan sonra kargaşa içinde bağrışarak, burayı terk etmişti deprem ve yıldırım ham tuğlanın çökmesine neden olmuş, kaplamalardaki pişmiş tuğlanın çatlamasına yol açmıştı ve yığmalardaki ham tuğlalar, çökerek tepeleri oluşturmuştu Büyük Tanrı Marduk, bunu yeniden inşa ettirmek için yüreğimi buna adamamı istedi; yerini değiştirmedim, temellerini de değiştirmedim Kurtuluş ayında, mutlu günde, kemerler aracılığıyla yığmaların ham tuğlasını ve kaplamaların pişmiş tuğlasını deldim Daire biçimindeki rampaları ekledim; ismimin ihtişamını kemerlerin frizlerine yazdırdım












“Kuleyi inşa etme ve çatısını yükseltme işine giriştim; eskiden olduğu gibi olmalıydı, böylece her şeyini yeniden gözden geçirdim ve yeniden inşa ettim; tıpkı eski zamanlarda olduğu gibi olması için, tepesini yükselttim






Burası Marduk tapınak alanıydı Babil Kulesi burada yükselmişti Ne Tevrat ‘taki (2 krallar Bab 25,Ezra Bab 3, Hezekiel Bab 40-41-42, Daniel Bab 1) gibi göklere erişmişti, ne de tufandan önce veya sonraydı, ama bir gerçek vardı ki; Kule İ Ö 1700 ‘lerde Hitit Kralı I Murşil tarafından yıkılmıştı Yahudiler Babil ‘e geldiklerinde kule yıkık durumda idi Babil Kralı Nabokadnezzar (İ Ö 604-562) onun için böyle demişti

Nabukadnezar sanki duvarları yükselen, çatısı olmayan Tevrat ‘taki gibi (1 krallar Bab 5-6-7, 1 Tarihler Bab 28-29, 2 tarihler Bab 2-3-4-5) Süleyman Mabedini tarif ediyordu! Yahudiler Babil ‘den dönünce, aynısını yapmaya, yıkılmış Süleyman Mabedini, Marduk Tapınağına benzeterek tekrar ve eskisinden daha güzel yapmaya çalışacaklardı
Amerikalılar çılgına dönmüşlerdi Tevrat ‘ta anlatılanlar tepeler, şehirler birer birer önlerine çıkıyordu Bir anlamda, hem kutsal kitapta anlatılanlar doğrulanıyor, hem de ilk kutsal kitap olan Tevrat, kendinden öncekilerinin benzeri durumuna düşüyordu Grek ve Roma ‘nın edebi şaheserlerinin esin kaynağı, Akkad, Hurri, Hitit, Kadim yakındoğu, Babil ve Asur iken; artık onların da Sümer orijinallerinin çevirileri veya versiyonları olduğu anlaşılıyordu Gök cisimleri ve fenomenleri, yıldız listeleri, gezegen hareketlerinin hesaplanması, Asurbanipal ‘ın Ninova ‘daki kütüphanesinden çıkan 25 000 adet Sümer tabletinde anlatılıyordu

Bunlar, 1900 ‘lerde çıkarılanlar Philadelphia Üniversitesi ‘ne götürülmemiş miydi? Eksik ve aranan parçalar Bağdat ‘ta müzede değil miydi? Bağdat ‘ı işgal etmek için Saddam, Petrol, Kuveyt, Kürtler pek çok sebep ileri sürülmüştü ama, kimse Bağdat müzesini talan ediyor gözükenlerin CIA görevlileri olduğunu düşünmüyordu! Kimse ABD ‘nin göksel ziyaretler veya araştırmalar için en uygun ve bilinen yerin geçmişte olduğu gibi buralar olduğunu anlamıyordu Müzeden talan edilen ve çalınanların hiçbirinin satıldığını duydunuz mu?

Ve şimdi Profesör Samuel Nauh Kramer ‘in ünlü eseri “Tarih Sümer ‘de Başlar”ı dilimize kazandıran büyük sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Hanımefendinin düşüncelerinden ve çevirdiği tabletlerinden bazı özetler sunmaya çalışalım
Önce Sümerlerin insanlığın ilk yaradılışı ve evren hakkında bilgilerine göz atalım;
Kimin bu evreni yarattığı, nasıl geliştiği araştırılmaksızın “en eski bir ulu deniz ” “Kaos ” olduğunu, ondan öncesine bakmadan ve “ilk neden” ve “hareket eden güç” olarak başlangıcı düşündüklerini, evrenin sonsuzluğunu, bugünkü sayısı ile güneş sistemimizi gözlediklerini, gezegenlerin ilişkilerini, hareketlerini, uzaklıklarını net ve doğru olarak bildiklerini görüyoruz
Onlar; herhangi bir kanıtlamaya dayanmadan insan gibi, fakat insan üstü ve ölümsüz, bununla beraber ölümlülerin gözüne görünmeyen, çok iyi düzenlenmiş planlara ve evvelce yazılmış kanunlara göre evreni yöneten ve kontrol eden bir gurup Gök‘ten gelmiş canlı yaratıklardan oluşan bir tanrılar âleminin varlığını kabul etmişlerdi Bu insanlaşmış fakat insanüstü varlıklara, evrenin belirli bir bölümü önceden konulmuş kaide ve kurallara göre idare edilmek üzere bırakılmıştı Bu yaratıkların her biri ayrı ayrı gök, yer, hava, su, rüzgar, dağlar, tarlalar şehirlerden sorumlu idi ve oraları kontrol ediyordu Hepsinin başında da onları yöneten tek bir görünmez tanrı vardı, onlara göre
Böyle düşünüyorlardı, böyle yazıyorlardı Muhakkak insan gibi olan bu varlıkları bazılarını kendi gözleriyle görmüş olmalılardı ki; bunları tabletlere çizip, yazıyorlardı

Bu yaratıkların gözetlediğine, nezaret ettiğine, denetlediğine, önderlik ettiklerine inanıyorlardı Bu insanın yaşam süresine göre ölümsüz gözüken (daha uzun yaşayan) bu yaratıkların en önemlileri yani “kaderleri tayin eden”ler, onlara göre YARATICI YEDİ TANRI idi, diğerleri 50 büyük tanrı ise yaratıcı olmayan idiler

Yaratıcı olanların içinde de; gök, yer, deniz ve hava tanrısı olarak kabul edilen bir dörtlü grup vardı ki; bunlar günümüze kadar gelen Haç işaretinin kaynağını oluşturan dörtlü idi Eberhard Schrader tarafından 1872 yılında yayınlanan “Eski Eserler ve Eski Ahit” adlı büyük çalışma buna dikkatimizi çekiyor ve bize “Babel und Bibel” yani “Babil ve İncil” çağrışımı yaptırıyordu
Nadir Elibol

Alıntı Yaparak Cevapla