Yalnız Mesajı Göster

Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)

Eski 08-21-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)




İnsanları izlemek:

Kendimizi izlediğimizde yönetimi ele almaya çalışan gizli virüs artık yavaş yavaş bu gizini kaybediyor Onu daha rahat ve kolay fark ediyoruz

Sinirlendiğimiz ya da içimizde bir sıkıntı olduğu zaman hemen koşup aynaya bakalım Baktığınızda yüzünüzde sinsi bir gülüş ve ifade göreceksiniz O gülüş size ait değil Virüs bizim gözümüz olmuş ve bizi kontrol ediyor Bunu kesinlikle göreceksiniz Aynadaki görüntünüzden korkacaksınız Sizi ne hale getiriyor, daha net göreceksiniz İşte bu “onlara ait olmayan gülüşü” insanların gözünde görebilmeli ve izleyebilmeliyiz

Bir parkta yürüyorsunuz Ayaklarınızı ve attığınız adımı izliyor bastığınız taşı biliyor güneşi havayı ve kokusunu izliyorsunuz Birden karşınızda temizlik görevlisini gördünüz Parkı temizleyen kişiyi Buradan kazanacağınız enerjiler var Eğer yargılamadan o temizlik görevlisini izlerseniz bir miktar enerji alacaksınız Görevli sadece temizlik eylemini gerçekleştiriyor ve görevinin başında Siz buna tanık oldunuz Enerjinizi arttırmak ister misiniz?

Şimdi temizleyenin gözü olun O görevlinin gözlerinden kendinize bakmaya çalışın ve onunla yer değiştirmeye çalışın Siz temizliyormuşsunuz da bankta o oturuyormuş gibi hissedin ama bunu gerçekten hissedin İşte çok daha büyük bir enerji aldınız Şimdi bunun daha fazlasını isterseniz siz ağaca konan bir kuş olun ve hem temizlik görevlisini hem de kendinizi dışardan izleyin kuşun gözünden İsterseniz devam edin ve adım adım çemberi genişletin En son güneş olun ve tüm dünyayı izleyin

Amaç “olduğu gibi kabul edebilmek” ve “yargılamamak”tır Şimdi toplu halde insanların bulunduğu yerlere değinelim Mesela otobüsler, trenler ve vapurlar gibi İnsanların hepsinin yüzündeki sıkışıklık, acele etme ve telaş sebebiyle “o pis gülüş” ü ve “memnuniyetsizliği” rahatça göreceksiniz Bu virüs insanları ne hale getiriyor Hemen gülümseyerek uygulamaya başlayalım Onları yargılamıyoruz Virüslü olmaları kötü veya iyi değildir “Onlar bilmiyorlar, bilseler yaparlar mı?” diyoruz Biz bilirsek tüm dünya öğrenir, biz düzelirsek tüm dünya düzelir, buna inanıyoruz

Hiç sebep yokken, tanımadığınız halde itici, sizden farklı buldu-ğunuz insanlara karşı kontrolünüz dışında gelişen yargılarınızın farkında olmalısınız Bu durumda hayata onun gözünden bakarak, onun güzel anlarını onla beraber yaşarsanız isteğiniz dışında oluşan önyargıyı kırmış olursunuz

Gülümseyin ve “Farkındayım” deyin “Yorum yapmıyorum, çünkü o insanları olduğu gibi kabul ediyorum” deyin Tam olması gerektiği gibi ne eksik ne fazla O insanın gözü olun ve onun yerine geçip çocuğunu sevdiği anı yaşayın, annesine sarıldığı anı yaşayın, okula başladığı çocukluğu olun baktığınız kişinin Bir süreliğine o ve onun masumiyeti olun İşte başardınız Gülümsü-yorsunuz Farkındalığın ateşi içinizde gıdıklanıyor Tüyleriniz diken diken oluyor ve tarifsiz ve sebepsiz bir huzur ve sevinç kap-lıyor içinizi Enerjinizi toplandınız yine

İzmir Anılarım

Eğitim için İzmir’e gittiğimde bir süre orada kaldım ve kentin farklı havası beni hemen büyüledi Bir gariplik vardı bu şehirde Hayat daha yavaştı İstanbul’a göre Arabalar yavaş gidiyor, insanlar daha yavaş yürüyor ve sakin tavırlarıyla dikkat çekiyorlardı

Ara sokakta yola masa atan yaşlı birini gördüm Aslında pek de ara sokak değildi burası Hatay’ın meşhur Betonyol’uydu Bir masanın üzerine televizyonu koymuş başka bir masanın üzerine de kurmuştu rakı sofrasını Beyaz atletiyle oturan yaşlı adamı izledim Televizyon çok eskiydi fakat onu ayarladı ve sanat müziği yayını yapan trt 4 Kanalı hemen açtı Esnaf ona selam veriyor insanlar mutlu yüzleriyle dikkatimi çekiyordu

Bir an virüs bana bir düşünce gönderdi Yargılamamı istedi o adamı Hemen gülümsedim ve Farkındayım dedim O adamı olduğu gibi kabul ettim Bu davranış yanlış veya doğru değildi as-lında Hele ki bilmediğim bir şehirde Bir süre sonra arabaların geçtiği yolda ne olacağını merakla bekledim Arabalar geldi masanın orada yavaşladı sol tarafa kayıp geçti ve yoluna devam etti Bir sürücü bile aracından inip ihtiyar sen ne yapıyorsun yolun kenarında demedi İzmir’in insanları ne kadar farkında dedim içimden Bu olay bile sürücüleri kızdırmıyor aksine hiçbiri kornaya bile basmıyordu Yolda bir araç duruyor arkasındaki araç ön-dekinin sohbetinin bitmesini 2-3 dakika bekliyordu Hiçbir zaman kavga sebebi olmuyordu bu durum İzmir’de insanlar hep gülüyordu

Otobüste Telefon Yasağı

İstanbul’da otobüse bindiyseniz bir zamanlar meşhur bir olay vardı Telefonla konuşmak yasaktır yazıyordu otobüslerde Birisi telefonunu açınca birileri hemen ona “Telefon yasak görmüyor musun” diyor ve konuşan kişide ona “ Sana mı kaldı” şeklinde tepki veriyor ve bu olay kavgaya dönüşüyordu Bu kavgalar neredeyse her gün her otobüste yaşanıyordu Fakat İstanbul’da bu durum fren sistemi yeni olan otobüslerdeydi sadece Fren tutmuyor diye de bir bahanesi vardı

İzmir’e gittiğim dönemde aynı yasağı orada da gördüm Fakat ilginç olan bir fark vardı İzmir’de aslında otobüste telefon yasak değildi Zaten otobüsler de oldukça eskiydi İnsanlar telefonla konuşmaktan çok korkuyor ve bu konuyu gerçekten ciddiye alıyordu İstediğiniz kadar radikal olun, genç olun sarhoş olun her türlü çılgınlığı yapabilseniz bile otobüste telefonla konuşamazdınız

Bunun sebebinin ne olduğunu sorduğumda sadece insanlar rahatsız olduğu için diye bir cevapla karşılaştım

Kimdi bu insanlar peki?

İzmir’de bir grup var ki herkes onlardan korkuyor çekiniyor ve kesinlikle onlara cevap veremiyordu İlk başta insan bu cümleleri duyduğunda Japon Mafyası gibi bir şey bekliyor aslında

Bu grup yaşlı kadınlardan oluşuyor ve sayıları on binleri buluyordu Bu grubun üyeleri birbirine benzer kıyafetler giyiyor ve çeşitli aksesuarlarıyla hemen tanınıyordu Genellikle otobüse en az 5 kişi binerler ve toplu halde dolaşıyorlar, tek binseler bile zaten bindikleri otobüste onların grubundan başkaları muhakkak oluyor ve birbirlerini tanımasalar bile birbirlerini kolluyorlardı

İzmir’e geldiğimde bana ilk öğretilen şey şuydu;

“Ne yaparsan yap kesinlikle otobüste telefonla konuşma

Bende konuşmadım hiçbir zaman Kulaklığımı taktım arkada bir yere oturdum ve müzik dinliyordum Bir yandan da pencereden etrafı gözlüyordum Derken birden birisi bana bir bastonla vurdu Şaşırdım ve kulaklığımı çıkardım Bana vuran kişi 60 yaşının üzerinde, makyajlı ve bakımlı, şık giyinmiş ve 5-6 tane Atatürk rozeti olan bir kadındı Buyrun dedim şaşkın bir halde Kızgın bir şekilde bana baktı ve “Kalk” dedi Kalktım bende ve hemen benim yerime oturdu Hala şaşkındım Bir anlam veremedim Dışarıya baktığım için yaşlı birinin yanımda durduğunu görememiştim Görsem elbette yer verirdim fakat işin ilginci otobüste oturacak boş yerler vardı zaten

Virüs hemen devreye girdi ve bana hemen tepki göstermemi gerektirecek şeyler gösterdi Ben gülümsedim ve izledim Sonra arkadaki boş yere geçtim arkadaşlarımın yanına Müzik dinlemeyi bıraktım ve muhabbet etmeye başladık Aynı kadın bu sefer arkasını döndü ve bize bağırdı

“Yeter ya kesin sesinizi sizi mi dinleyeceğiz” dedi Bir şok daha geçiriyordum Özür dilerim teyze dedim Birden otobüste 9-10 tane daha o gruptan yaşlı kadının bana baktığını gördüm Hepsi aynı şekilde giyinmişti Hepsinde Atatürk rozeti var ve hepsi makyajlıydı Arkadaş bana sessizce eğildi ve abi bunlara sakın bulaşma sonun olur dedi Gülümsedim ve asla yapmam zaten merak etme dedim Bunların çoğu öğretmen emeklisiymiş Bunların yetiştirdiği öğrenciler kesin büyük ve önemli insanlardır ve her yerde bağlantıları vardır dediler O zaman İzmir’i kimlerin yönettiğini öğrenmiş oldum

Yine de virüs boş durmuyor ve bana kadına bak bunamış ihtiyar şeklinde fısıldıyordu Bende bu tuzağa düşmedim ve çok farklı bir uygulama gerçekleştirdim

O kadına baktım ve gülümsemeye çalıştım Fakat gülümseyesim gelmiyordu bir türlü Bende gülümseyecek bir ortam hazırlamam gerektiğini düşündüm O anda bu durumla tekrar karşılaşırsam elimde bir savunma mekanizmam olmalıydı “Yerini Değiştirme” adını verdiğim yöntemi işte o zaman oluşturdum Hayatım boyun-ca en başarılı savunmalarımı bu yöntemle yapacaktım


İzlerken Tarafsız Bir Gözle İzlemelisin!

Bir danışanım aklına kötü düşüncelerin geldiğini söyledi Gülümsedim ve iyilik ile kötülük kavramını kafanda sen belirliyorsun dedim Aklına gelen şeyin iyi olduğuna inanmak istersen onun sana göndereceği etkiyi de değiştirebilirsin

Taraf olmak, iyi – kötü, doğru- yanlış, güzel- çirkin gibi ayırım-lardan birini seçip o tarafı tutmaktır Biz sadece izliyoruz İzleyen olmak tarafsız olmaktır

Ona bahçede dolaşan bir kediyi gösterdim Kedi bize bakıyordu Şimdi bunu iyi izlemelisin Kedi sana bakarken sence bu adam sorunlu bu adam sinirli veya bu adam gergin diyor mudur?

Gülümsedi ve “herhalde demiyordur” dedi

İşte o kedi sana bakarken nasıl tarafsız ise sende izleme uygulamalarında öyle tarafsız ve yorumsuz olmalısın


Olayları futbol takımları gibi görmeye çalışmalıyız Birisi kazanıyor birisi kaybediyor Sen kendi takımın kaybettiğinde onun taraftarı olmaktan vaz mı geçeceksin? (Mevlana bu konuda "Satranç oyunu gibi bir kazanmada bir kaybetmedesin" der )

“Yensek de yenilsek de takımızı bırakmayız” dedi ve gülümsedi İşte aynı durum burada da geçerli Aklına olumlu ya da olumsuz düşünceler de gelse izlemeyi bırakmamalısın İzlemeyi kaçırman ya da her seferinde yapamaman o takımı tutmayı bırakmanı gerektirmemeli Sen istiyorsun ki hep güzellikler olsun hayatında? Yoksa yanılıyor muyum?

Herkes bunu ister dedi bana O zaman niçin sadece istediklerine odaklanmıyorsun? İstemediklerin aklına geldiğinde onlara gülümseyip onları niçin başından atamıyorsun? Olumsuzlukların aklına gelmesini istemiyorsun fakat onlar sen istesen de istemesen de gelmeye devam ediyor Bu duruma ne sebep oluyor?

Anlatmaya devam etti Hep başarısızlıklarını, aile sorunlarını ve ilişki sorunlarını anlatıyordu Ona dedim ki hayatında hiç güzel şeyler olmadı mı? Niçin sana kendinden bahset dediğim de yaşadığın olumsuzlukları anlatmaya başladın? Bilmiyorum dedi ve ekledi;

“insanlar genellikle sorunlarını anlatıp dertleşirler”

Dertleşmek diye bir tabir bile var hayatımızda Bu durum almış başını gitmiş ve artık toplumda dertleşme mekanizması ortaya çıkmış Sen eksilerini anlatmak için arkadaşlar ediniyor, doktorlara gidiyor ilaçlar alıyorsun Peki bu eksileri anlatmanı sana kim söylüyor?

Anlatınca içini döküyor insan ve rahatlıyor dedi Peki sonra? Tekrar anlatıyor ve bu döngünün sonu yok dedim Sence biz dünyaya dertlerimizi anlatmak ve dertleşmek için mi geldik?

Sence dünyaya neden gelmiş olabiliriz ?

Yine kaçamak cevaplar verdi “Bilmem ki” diye sözlerine başladı Nasıl bilmiyorsun? dedim

Halimize bakın Birisi bize kendimiz ile ilgili bir soru soruyor ve biz cevap olarak bilmiyorum diyoruz Biz dünyaya neden geldi-ğimizi bilmiyorsak neden yaşadığımızı, neden çalıştığımızı, neden sevdiğimizi de bilmiyoruzdur Biz hiçbir fikrimizin olmadığı bir hayatta mı yaşıyoruz?

- Yaşıyormusun?
- Evet
- Niçin yaşıyorsun?
- Bilmem ki

Bu nasıl bir diyalogtur? Neden yaşadığını bilmeyen insanlarla dolu bir dünyadayız Kimse bilmiyor Ne yapmaya çalıştığının ne olduğunun farkında değil


- Neden yaşadığını hiç mi merak etmedin?
- Ettim tabi ki İyi bir gelecek için okuyorum işe giriyorum
- Yani senin dünyaya gelme amacın “okumak ve işe girmek” mi?

Yine aynı cevabı almıştım “Bilmiyorum” Bu ne kadar da vahim bir durumdu Bu sadece onun değil dünyadaki insanların yüzde 90’ından fazlasının da cevabı aslında




Sana Ait Bir Şeyler

Şimdi bu dünyaya geliyoruz Sonra ailemiz bize çeşitli kriterler yüklüyor ve daha sonra okula başlıyoruz öğretmenlerimiz bize bilgiler yüklüyor ve arkadaşlarımız ile bunlar şekilleniyor Biz o zaman bize çevresel faktörlerin sonradan yükledikleri miyiz?

Bir arkadaşımla sohbet ederken ilginç diyaloglar yaşadık ve onları kayıt etme gereği duydum Verilen cevaplar aslında ne kadar virüsün etkisi altında olduğumuzu gözler önüne seriyordu

Bana kim olduğunu anlatabilir misin?

- Sakinimdir aslında Arkadaşlarım bana güvenir Bana sır-larını anlatırlar Derslerim iyi gidiyor Üniversiteyi bitirip işe girmek istiyorum Sonrası hayat ne gösterirse artık

En sevdiğin renk? En sevdiğin şarkı?

- Maviyi seviyorum En sevdiğim parça da Teoman - İstanbul’da Sonbahar

En sevdiğin ders?

- Tarih

Bunun gibi onlarca soru daha sorulabilirdi Maviyi sevmenin sebebini iyice düşünürsen eski sevgilin maviyi çok sevdiği içindir herhalde dedim Yani hangi rengi sevdiğine bile başkaları karar veriyor En sevdiğin şarkının Teoman olmasının sebebi arkadaşlarının da o tarz müzikler dinlemesidir Belki de o parçanın sende bir anısı olabilir En sevdiğin dersin de tarih olmasının sebebi tarih hocanı çok sevmendendir Türkü dinleyen birisinin türkü dinleyen, rock müzik dinleyen birisin de rock müzik dinleyen arkadaşları vardır

“Hepsini bildin” dedi bana

Peki sana ait olan bir şeyler söyleyebilir misin?

Cevap veremedi Aileni düşün biraz dedim Sana sonradan yüklenenlerin en az olduğu zamanları… Çocukluğunu…

- Annem ve babam çocukken hep üzerime titrerdi Babam beni sırtına alıp dolaştırırdı Küçük bir oyuncak kamyonum vardı onu hatırlıyorum İçine kum doldururdum evin bahçesinde Kum doldurabilmem için babam bana çuvallarla kum getirmişti Annem akşam olduğunda beni eve çağırırdı Annemin o bağırması hep aklımda Hemen eve girerdim Sonra sofrada yemek yerdik Hep birlikte

Bisikletim vardı 3 tekerli olanlardan Çok az hatırlıyorum fakat ondan düşmüştüm Sonra dizim kanadığında annemin tentürdiyot sürdüğünü hatırlıyorum Bütün gece dizime bakmıştım Yaralanmanın ne olduğunu o zaman ilk kez tadıyordum…




Bıraksam tüm çocukluğunu anlatacaktı bana Bir de her seferinde tam hatırlamıyorum ama diyerek başlaması yok mu

Bunları anlatırken yüzündeki ifade farkındalığın ifadesiydi O kadar içten gülümsüyor ve o kadar içten anlatıyordu ki işte dedim bu sensin Sen aslında o çocuk halinsin Senin bu olduğunu unut-turan bir mekanizma var Seni sonradan yüklenenler olduğuna inandıran…

Gideceğin Yeri Biliyor Musun?

“Nereye gittiğini bilene bütün dünya yön verir” (Emerson)


Uyandığınız anda kendinizi izleme başlar Uyandınız Dikkat edin, bırakın bakalım ne yapacaksınız? Tabii ki rutin olarak gündelik faaliyetleri yapacaksınız Yüzünüzü yıkayıp kahvaltı edeceksiniz Sonra ya okula ya da işe gideceksiniz Peki, bu yaptığınız eylemleri neden yaptığınızı biliyor musunuz? Daha doğrusu ne yapmaya çalıştığınızın farkında mısınız?

Ben söyleyeyim Farkında olmadan sürüye katıldınız bile Sürü, egosuna yenilen insanlar topluluğudur Sürünün ortak bir amacı vardır Amaç bilinçsiz olarak içinizdedir

“İlerde olmak

“Bir şey olmak istiyorsanız artık özgür değilsinizdir” Nasıl bir kalıba girmek istediğinizi seçiyorsunuz şu anda Zaten siz bir şeysiniz Eksiksiz ve tamsınız Olmuşsunuz Şu anki haliniz zaten en mükemmeli Olabilecek en üst noktadasınız Sorun ne olduğunuzu bilmediğiniz için hiçbir şeymişsiniz gibi davranıp bir kalıba gir-meye çalışmanız Bir şey olmaya çalışmak İşte tüm sorun burada Bir şey olmaya çalışmak yerine kim olduğumuzu bulmaya çalışmamız gerekmiyor mu?

“Ben doktor olacağım Okula gidiyorum Derslerime çalışıyorum Sonra üniversiteyi kazanacağım sonra doktor olacağım

Sonra?

“Para kazanacağım, evleneceğim zengin olacağım…”

Sonra?

Öleceksiniz

“Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur” (Drucker)

Artık nereye gittiğinizi biliyor musunuz?

“Ölüme” gidiyorsunuz Farkında olun Ölüm tıpkı doğum gibi bir gerçektir Fakat siz sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarsınız Kısacık ömrünüzü mahvedersiniz Size birisi bir ay sonra öleceğinizi çok hasta olduğunuzu söyleseydi ne yapardınız?

Hala okula gidip derse girer miydiniz?
Elbette hayır Ne yapardınız? Bir düşünün?

Yapamadığınız şeyleri yapmaya çalışırdınız Belki korkudan dua ederdiniz Belki ağlardınız Peki, size öleceğinizi söylüyorum Her insan gibi siz de öleceksiniz Niçin korkmuyorsunuz? Bir ay sonra demediğim için mi? Belki de yarın öleceksiniz Peki, hangi virüs bize ölüm gerçeğini unutturuyor? Bunu izlemeniz gerekmez mi?

Kendini izlemek tepkileri izlemektir Olaylara nasıl tepkiler veriyorsunuz?

Bankada kuyruk var sıraya girdiniz Hemen yüzünüz asılır Neden içinizde bir sıkıntı oluştu sizce? Hemen izleyin Sebebi yok ki sıkılmanızın, saçmalık bu Sıra varsa var, size ne! Siz sadece anı yaşamaktan kaçtınız O an sırada bekleme anınız Etraftaki insanlara bakın banka kuyruğunda hepsinin yüzü asık hepsi stresli Ne için stres yapıyorlar? Onlar ölümü unutmuşlar bile Onlar gittikleri yolun sonunu bilmiyorlar Siz biliyorsanız yolun sonunu üzülmek için hiçbir sebep olmadığını da bilin

İçtiğiniz çayı izleyin, oturduğunuz sandalyeyi tuşlarına bastığınız klavyeyi, baktığınız monitörü Her şeyi izleyin Yaptığınız olay-larla bütünleşin Sadece yaptığınızı yapın Bir yazı yazın sadece Sadece yemek yapın, başka hiçbir şey düşünmeden Hiçbir kıstasa takılmadan insanlara bir şey kanıtlama çabası gütmeden

İzlemek, anınızı kaçırmadan düşüncelerinize, kendinize, doğaya, insanlara şahit olarak hayattan zevk almaktır

Alıntı Yaparak Cevapla