Prof. Dr. Sinsi
|
Şiron Yıldızı
Tasavvufta bütün tarikatlar esas olarak teslimiyeti ele alır  Yani der ki: "eğer tarikata girdiysen şeyhine teslim ol, ne diyorsa hiç üstünde fikir yürütmeden onu yap"! Yani şeyhe teslimiyetin esası, herhangi bir konuda fikir yürütmeden uymaktır
Tarikat olayını bir yana bırakırsak; İslâmiyet çerçevesinde, Allah Rasûlü’nün fikirlerine, sen karşı fikir öne sürmeden güvenerek teslim ol, dediğini yap
Ondan sonra o olay niye gelmiştir, hikmeti nedir? Onu araştır! Onu araştırma denmiyor!
O yüzden de Hz Ali'ye
"Sen "ALLAH"'a aklı ile yakîn olanlardan ol "
buyuruyor  
Yani niye öyle diyor?
Zaten teslimiyeti ele almış, teslimiyetle ilerliyor ilerlerken neyin niye olduğunu, hikmetini anlamak için aklını kullan, diyor
Kendine yön verme sırasında, istikametini çizme sırasında imanını kullan!
Ama o yolda yürürken de akılla yürü ki sağlam olsun!
Bir an gelir iman zayıflar  İmanın zayıfladığı anda akıl sana destek olsun!
Eğer o konuda bir araştırma yapmışsan; neyin niye olduğunu kavramışsan; o işin hikmetlerini çözmüşsen; imanın zayıfladığı noktada akıl sana destek olur
Ama aklını kullanmadan sırf imanla gidiyorsan, o zaman tehlikedesin! Çünkü iman daha önce de bahsettiğim gibi zaman zaman zayıflar  
Niye?
Çünkü "iman nuru" denen şey Şiron yıldızının ruhâniyetindendir!
Venüs`ün, Jüpiter`in ve Şiron`un birbirleriyle yaptıkları bazı açılar sırasında ve bunların kişinin horoskopunda 9 evi ile yaptığı açılarla yaşamın belli devrelerinde, belli günlerinde iman artar, belli zamanlarda da zayıflar
Onun için hiç bir zaman sen aynı imanı, aynı şevki, aynı arzuyu kendinde devamlı duyamazsın Belli zamanlarda imanın artar, kuvvetlenir; belli zamanlarda zayıflar; işte bu yüzden, "iman ile yürü, ancak aklını da sakın elden bırakma", diyor
Çünkü iman dediğimiz olay Şiron yıldızının tesiri iledir
Âyeti kerimede
"ONLARA YILDIZ OLARAK HİDÂYET EDERİZ"
denmektedir
Yani, "o yıldızın ruhâniyeti ile biz ona tesir ederiz", deyişindeki ifade buradan kaynaklanıyor Çünkü yıldızın tesiri zaman zaman artar, zaman zaman eksilir
Meselâ şu anda (1993 Eylül) Şiron, Başak burcundadır Toprak grubundan olan kişilerin hidâyet bulma sırası gelmiştir
Bütün insanlara bu hidâyet olayı devir devir gelir Önümüzdeki yaklaşık iki buçuk senelik bir sürede horoskopunda 9 ve 12 evini Şironun etkilediği kişiler büyük feyz alacaklardır Onların devresi gelmiştir
Buna karşın yeterli tesirleri alamayan grup eğer zamanında aklını kullanmışsa, o iman sürecini iyi değerlendirmiş ve güçlü temeli elde etmiş ise; gelen tesirlerdeki bu zayıflama ona fazla tesir etmez
O, bu defa akıl gücü ile yoluna devam eder Yani gündüz güneş vardı, kayboldu; gece ay çıktı! Ayın ışığı ile devam eder, gider yoluna İman nuru güneş gibidir; dolunayın ışığı da akıl gibi!
Güneşin yani iman nurunun kaybolduğu yerde akıl gücü ile gidersin iman o zaman vardı ama, belli şartlar sende o imanı zayıflattı Akıl temeline de dayanmıyorsan, olayın tesiriyle ve yanlış fikirlerin etkisiyle imanı kaybetmek çok mümkündür
İnsanın davranışlarına yön veren en önde gelen iki unsur "akıl" ve "duygular"dır 
Ne var ki "ŞEYTAN" lâkabıyla bilinen cinler için akıl ve duyguları etkileyerek kişiyi saptırmak çok kolaydır! Zira, bunların her ikisi de kolaylıkla "vehmin" hükmü altına giriverirler!
Akıl, kesitsel algılama araçlarımız olan beş duyu verilerine dayanan bir biçimde şartlanma yollu verilere dayalı hükümler vererek kendine tayin ettiği hedefe doğru yürür  
Oysa aklın bu kanallardan elde ettiği veriler, genel veri potansiyeli içinde, okyanusta bir damla oranında bile değildir!
Eldeki tüm verileri en mükemmel bir biçimde değerlendiren süper bir akıl düşünelim  Ama dikkat ediniz! "Eldeki tüm verileri" dedik 
Evet, bu akıl, bu verilere göre kendine bir rota çizdi  Sonra, bunların dışında öyle verilerle karşılaştı ki, belki de kendisine tayin ettiği rotanın tam yüzseksen derece zıddını tercih etmek zorunda kaldı!
Nitekim, nice çok akıllı, okumuş, dalında büyük uzman olmuş kişiler görürüz ki, bunlar bir anda hem de ileri yaşlarda, büyük birikimlerine rağmen o güne kadar yaşadıklarının tam aksine bir hayatın içine dalarlar  
Zira, akıl, eline geçen verilere göre, bir mantık kullanarak kendine yol bulur 
Oysa "ölüm"le başlayan sonsuz yaşam ise, aklın hiç bir zaman elde edemeyeceği veriler ihtiva eder  Aklın veri tabanını oluşturan beş duyunun yani kesitsel algılama araçlarının bu sahada bir şeyler elde etmesi olanaksızdır!
Aklın ölümötesi yaşam konusunda kendisine yön verebilmesi belki şu donelerden hareketle bir dereceye kadar mümkün olabilir 
"Var olan hiç bir şey yok olmaz; yoktan da hiç bir şey var olmaz! " prensibi bir gerçek olduğuna göre  Benim de bedenin tüm değişimlerine rağmen bunlardan etkilenmeyen bir "BİLİNCİM" olduğuna göre  Demek ki, bedenim ne tür değişimlere tâbi olursa olsun, "BİLİNCİM ASLA YOK OLMAYACAKTIR"! Bu da insanın ölümsüzlüğü, demek olur! "
İşte bu yoldan akıl, ilim sayesinde bir dereceye kadar ölüm ertesinde de yaşamaya devam edeceğini kavrayabilir 
Ya sonrası?
Kişi ölümötesine dair Nebi ve Rasûllerin verdikleri sayısız bilgiler hakkında nasıl malûmat toplayacak beş duyu ile?  
İşte bu sebepten dolayı dinin esası "iman" nuruna dayanır!
"İman" nuru olmayan kişi ne kadar akıllı olursa olsun hidâyete eremez Yani Şironun güçlü tesirlerinden nasip almamışsa, Uranüsün üstün akıl özelliklerine sahiptir, fakat felsefeci kafası vardır
Maddi değerlerden arınmış, maddeötesi değerlerle meşguldür; ancak felsefede kalmıştır Buna eskiler işte iman nurundan mahrum kaldığı için “felsefecidir” derler
alıntıdır A hulusi
--------------------
Tasavvufta bütün tarikatlar esas olarak teslimiyeti ele alır  Yani der ki: "eğer tarikata girdiysen şeyhine teslim ol, ne diyorsa hiç üstünde fikir yürütmeden onu yap"! Yani şeyhe teslimiyetin esası, herhangi bir konuda fikir yürütmeden uymaktır
Tarikat olayını bir yana bırakırsak; İslâmiyet çerçevesinde, Allah Rasûlü’nün fikirlerine, sen karşı fikir öne sürmeden güvenerek teslim ol, dediğini yap
Ondan sonra o olay niye gelmiştir, hikmeti nedir? Onu araştır! Onu araştırma denmiyor!      
Ve dahi dedimki    dıştan abit  içten zabit gibi ol  
--------------------
|