Prof. Dr. Sinsi
|
Çeşitli Dini Çelişkiler...
Bu makale Mete62'nin bazı yorumlarından derlemedir Yoksa tüm dini çelişkileri yazmaya ne site yeter ne de okumaya ömrünüz yeter  
Edebiyatçı Allah
Allah, Kuran’ı bir edebi şaheser, tek ayeti bile taklit edilemeyecek, benzeri yazılamayacak kadar olağanüstü olarak yaratmış; öyle ki şairler onu okuyunca şiirlerini Kabe duvarlarından indirmişlerdir(?)(1) Yani, Kuran’ın bizatihi kendisi bir mucizedir
Bu tezden çıkan sonuç, Allahın, kendini ve dinini insanlara (Aslında Kureyş kabilesi ve komşu kabilelere) kabul ettirmek için mucizevi kelimeler, cümleler içeren bir kitap indirme karar ve tatbikatıdır
Arapların, Kuran’ın indirildiği dönemde, salt bu mucizesi sayesinde Müslüman olduklarını ve Kuran’ın her alanda kendilerine yol gösterici olduğunu varsayalım (Sözkonusu dönem, her ne kadar mitleştirilse de, anlatıldığı/yazıldığı gibi asrı saadet olmadığı bizzat Kuran’dan, açıkça veya satır aralarından öğrenilebilir!) Ancak peygamberlerinin ölümünden hemen ardından Müslümanlar birbirlerini boğazlamışlar, yönetimde Kuran’a (daha doğrusu bugün vaz edilen İslam’a) açıkça aykırı uygulamalar gerçekleştirmişler, sayısız hadis ve masal uydurmuşlar, koca koca alimler bunları yutmuşlar, enteresan mezhepler türemiş…
Hülasa, Kuran (ve de peygamberi ve dahi eşleri ve sahabe), öyle çokça yazıldığı gibi aşkın bir sistem ortaya koyamamıştır (Ama, İslam’ın, Arap fetihlerinde, kıyımlarında itici güç olduğu aşikardır; ve tabii yeni coğrafyalarda, yeni halklarla karşılaşıp yeni sentezlerle, bir dönem yüksek bir medeniyet inşa ettiği de…)
Ne derece bir şaheser olduğu hakkında yorum yapamam; çünkü ne Arapça’yı ve ne o dönem Arapça’sını biliyorum Ancak, soru sorabilirim:
Allah, Kuran’ı mucizevi sözlerle yazmış ve o sayede insanlar (Araplar) Müslüman olmuş! Tamam da (Gerçi tam olarak tamam değil; zira Hıristiyan Araplar da olmuş ve hala varlar!), yukarıdaki olgular, elbette başka sayısız husus bir tarafa, Allah, yüzyıllar, binyıllar boyunca, tüm milletler tarafından anlaşılacak açıklıkta, net, insanları/Müslümanları birbirine düşürmeyecek bir kitap yazamaz mıydı?!
Elbette ki, insan/insanlar bütün çağlara hitap edebilecek bir kitap yazamazlar; çünkü bilgi kapasiteleri ve sosyolojik değişim buna engeldir Ama yazar, Allah ise, edebiyata/Arap diline meraklı bir yaratıcı sıfatıyla, yine mucize niteliğini haiz, fakat kafa karıştıran</B> ayetleri olmayan, çağlarüstü bir kitap indiremez miydi?!
Teknik olarak mümkün değil! Çünkü, toplum gibi dil de sürekli gelişen bir şeydir; Tanrının bir kitabı olamayacağı Tanrının yarattığı toplumsal, dilsel vs gelişime aykırıdır!(2) İkincisi bir vakıa ise, ki öyledir, Tanrı yoktur!
(1) Kuran’daki hepiniz toplanın, benzer bir ayet/sure yazabilecek misiniz mealindeki ayetler ve şiirleri duvardan indirme iddiası ile Kuran ve Müslümanlar, Allahın sözleriyle insanın sözlerini yarıştırma garabetine düşegelmektedirler
(2) Tanrı’nın, sosyolojik gelişmelerin (ve/veya fizik yasalarının) doğal sürecinde ilerlemesine izin verdiğini, bunu irade buyurduğunu ifade etmişti bir konuşmacı Kutsal kitaplara göre, kimi peygamberlere yüzlerce yıllık ömürler verildiği bilinmese çarpıcı bir tez olabilirdi! (Bu ömür süreleri nereden, nasıl temayüz etmiştir; Sümer ve eski Hami-Sami (Babil, Asur, Akad…) masalları mıdır; yoksa Yahudi din adamlarının tarihlerini daha da eskiye götürebilmek uğruna ortaya attıkları bir yalan mıdır?)
Not1 M Utkucu Kuran Okumaları kitabında, ilahi kitaplarda (özelde Kuran’da) belirsiz ifadeler ve birden çok anlamı olan kelimeler nedeniyle, Tanrı filolog mu, diye sorar! Ayet yorumlarına bakıldığında, cevap evet’tir! 
Not2 7 yüzyıl Arapça’sı uzmanı bir Arap’ın Kuran’ı dil ve edebiyat açısından değerlendirişini dinlemek isterdim Nesnel bir analiz yapacak dilbilimci bir Arap yok mudur? Vardır elbette Ama hiç görünmez!
Not3 Birbirine yakın tarihlerde yazılmıştır Orhun abideleri ve Kuran Bir dil bilimci olsaydım Türkçe’nin gelişimini, çeşitlenmesini Orhun abidelerinden itibaren ele alıp araştırmak isterdim Arap olsaydım Kuran’ı dilbilimsel vs olarak incelemek entelektüel bir çalısma olurdu Diyecegim, 7 yüzyil Arapça’sinin yazılı oldugu bir metin elbette Araplar ve Arapologlarca degerlidir Ama sadece o kadar!
KADER
Ortadoğu’da yaratılan Tanrı’nın/Tanrıların niteliği, bilmek üzerinedir Her şeyi bilir Geleceği de şüphesiz Böyle olmasa Tanrılığı manasızlaşır… Aynı zamanda, yarattığı insandan hesap sorar Bu da zorunludur; çünkü ondan kulluk beklemektedir… Böyle kurulmuş Tanrı tasavvurundan ve Tanrı-insan ilişkisi muvacehesinden, mecburen kader paradigması ortaya çıkar  İnananlar, binyıllardır, çözümsüz bir sorunu çözmeye çalışmıyorlar; daha da ötesi, olmayan, yaratılan, hayali bir sorunu çözmek uğruna boşuna uğraşıyorlar!
TİK'in (Tevrat, İncil, Kuran) TANRI TASAVVURLARI
Tevrat Hami/Sami-Yahudi, İncil Yahudi-Yunan ve Kuran Yahudi-Arap kültürünün ürünleri Dolayısıyla üç dinin vaz ettiği Tanrı tasavvurları farklıdır Tek tanrılı dinler tanımı doğrudur; ancak o tek, aynı anlamına gelmemektedir
EVRİM TEORİSİ
Tanrı’ya ve/veya dinlere inanmayan pek çok insan, inanmama gerekçelerini, genelde yüzeysel olarak bildikleri Evrim Teorisi’ne bağlama çabasındadırlar Ben şöyle düşünüyorum: Bir yaratıcı olsaydı, bunun TİK’in tanrıları olamayacağını söylemem için Evrim Teorisi'ne ihtiyacım yoktur; TİK yeterlidir! Eğer o teoriden medet ararsam, TİK’de bilgi/bilim, şifre/sır, hikmet olduğuna inanan dindarlar ile aynı kulvarda bulunuyorum demektir
KURAN'IN MEYDAN OKUMASI:
Kuran, onun Allahtan geldiğine inanmayanlara, hepiniz toplanıp Kuran’daki bir sureye benzer bir sure (başka bir ayette ise ayet) getirin; yazamazsınız, diyerek meydan okuyor… Valla ben yazamam; çünkü aklıma, dilime, üslubuma, dünya ve evren bilgime, ahlakıma aykırı bir iş yapmış olurum öyle bir şey denemekle! Şu da var ki, her kitap bölümü, paragrafı ve şiirler biriciktir; taklidi mümkün değildir En iptidai cümleler içerse de! Ayrıca, neye göre taklit, benzerlik?! Dil, bir cisim değil ki! 
SENARYOLAR ve KUTSAL KİTAPLAR
Bütün diğer özellikleri mükemmel, ancak senaryosu sorunlu bir film ödül alamaz (Tom Hanks’in başrolünü oynadığı Green Road/Yeşil Yol filmi, senaryosundaki hata yüzünden Oscar’ı kaçırmıştı )  Tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarına ve kutsal addedilen diğer metinlerine bir de senaryo telakkisiyle bakalım: Takriben MÖ 600-MS 600’lü yıllara ait olan metinler, o dönemlerde çok az sayıdaki okuma-yazma bilenlerinin marifetidir! Sözlerin, sözel kültür ürünlerinin (efsane, masal vs ) ve yaşanmış olayların ve/veya hayali insanların ve olayların bir araya getirilmesi, kurgulanması neticesinde ortaya çıkmışlardır… Yazarların nitelikleri ve yazdıklarını denetleyecek, sorgulayacak insanların bulunmaması, keza metinlerin kaleme alınmasının yıllar, onyıllar, hatta bazıları için yüzyıllar boyunca sürmesi yüzünden senaristlerin değişmesi ve dahi metinlere siyasi müdahaleler yapılması neticesinde, ancak içler acısı senaryoları haiz kutsal metinler ortaya çıkabilmiştir… Bunların, bugün değil senaryo ödülü alabilmesi, yarışmaya alınmaları bile sözkonusu olamaz!
Not Bugünkü bilgimizle ve bakış açımızla kötü dediğimiz metinleri, sonra gelenlerden kimileri iyice karıştırmış, kimileri toparlamaya çalışmış Doğrusu, bugün de aynısı yapılmaktadır Fark, tahrifatın metin üzerinde değil yorumda yapılmasıdır!
AKIL, DUYGULAR, ALGILAR ve DİNLER
İnsanı diğer hayvanlardan ayıran temel özelliğinin, baş parmağını kullanabilmesi, bu sayede alet yapabilmesi ve (belki bağlı olarak) konuşma becerisi geliştirmesi olduğunu savunur kimi bilimciler… İnsanlık, binlerce yıldır, sürekli beyin kapasitesini de geliştiriyor, organize oluyor, sosyal-ekonomik evrimler yaşıyor, uzaya çıkıyor… Fakat değişmeyen şey; insanların pek çok karakter özelliğinin tarım toplumları insanlarından çok farklı olmaması (Sevgi, öfke, kıskançlık, merhamet, intikam…) Ve yine, yeri ve göğü, eski dünya insanlarından farklı algılamıyor (Dünya düz, durağan; güneş, ay, bulutlar üstümüzde dönüyorlar ) Ortadoğu (ve belki Uzakdoğu) dinlerine hala inanılıyor olmasının en önemli nedeni bu ikisi olmalı!
GÖKLER ve EVREN
Muhammed ve Kuran yazarları ve onu derleyenler, elbette kainatı/evreni bilmiyorlardı Bildikleri sadece göktü/göklerdi İyi ama, yorumlarda (hatta bazı meallerde) neden kainat/evren sözleri geçiyor?!
Ortadoğu tanrısının/tanrılarının tasavvuru, kutsal kitaplarında değil tabii, ama ilahiyatlarında son birkaç yüzyıldır, dünyanın küre olduğunun, uzay boşluğunda güneşin etrafında döndüğünün ve evrenin keşfiyle yeni bir form almıştır Din adamlarının yeni dünya ve gökler modelinde neler hissettikleri, ne tepki verdikleri, teolojilerini nasıl yeniden yorumladıkları hususlarını merak ederim Tanrının, tahayyül ettikleriyle kıyaslanmayacak derecede büyük olması karşısında kutsal kitaplarındaki ilkellik, küçük şeyler onları şaşırtmış mıdır, mesela?!
ESKİ-YENİ AHİTLER ve MÜSLÜMANLAR
Müslümanların kahir ekseriyeti, kısaca, İncil değiştirilmiştir, okumaya değer değildir diye özetlenecek bir inanç/kabul/düstur ile hareket ettiklerinden, İncil’i okuyup tarihi perspektiften mülahaza etmekten ve İslam/Kuran ile karşılaştırmaktan, neticede, akıllarına gelecek pek çok sorudan (ve cevaplarından) mahrum olarak bir hayat sürüp giderler!) Mesela, Kuran, İncil’den bahseder, İsa’ya indirildiğini söyler Müslümanlar bunu okurlar, okumasalar da bilirler; ancak, şu soruyu sormazlar: Kuran, o dönemde (MS 7 yüzyıl), çoktan oluşmuş, standart hale getirilmiş İncil’i, yani 4 gospeli ve diğer bölümlerini onaylıyor mu?! Aksini belirtmediğine göre ! İnsanlar/müslümanlar İncil okuyarak Hıristiyan olmazlar; başka saikler vardır Bunu elbette "din patronları" da bilirler Öyleyse, İncil dağıtılmasına neden şiddetle karşı çıkarlar? Acaba Müslümanların, İncil okurlarsa İslam/Kuran hakkında soru soracaklarından korktukları için mi?!
Not Müslümanlar, "Tevrat/İncil değiştirilmiştir" hükmünü de irdemelidirler!
DÜŞEN UÇAKTA İMAN
Ucuz bir fıkra, düşmekte olan uçakta Ateist bulamazsınız, babındakilerdir Bu durumda imana gelen biri, Ateist değildir, olamaz! Ayrıca, dini açıdan da böyle bir iman kabul edilmez herhalde?! Kıyaslamalı olarak baktığımızda da mantıksızdır Örneğin, ölmekte olan bir Ateistin, son nefesini iman ederek verdiğine dair bir tanıklık mevcut mudur? Palavra hikayeler çoktur; onları hariç tutuyorum! Yukarıdaki fıkrayı uyduranlar ve fıkranın ötesinde gerçek olduğuna inananlar; zevklere düşkün, dinle-imanla pek ilgisi olmayan, ama ölüm ve sonrası için korkan ve fakat bunu esprili bir yolla dışa vuran, ve nihayet hayat felsefeleri kendilerininki gibi olmayan, sadece dine uzaklıklarıyla kendilerine benzeyen Ateistlerin (keza Agnostiklerin, dinsizlerin vb ), ölüm ve sonrası için kendileri gibi korktuklarını ve düşündüklerini sananlardır!
KURAN'ı DİNLEMEK ve EZBERLEMEK
Kuran’ı, orijinalinden, Arap ya da değil, herkes için, dinlemenin çok etkileyici olduğu söylenir ve buna inanılır Etkileyicilik söylemi, en basit ifadelerle, din bezirganları için propaganda, inananlar için avuntudur; gerçeklikle hiç alakası yoktur Sözlerini anlamadan (hatta sözlerini büyük ölçüde anlayan Arapları da dahil edelim) Kuran’ı dinleyen Müslümanlar, acaba içlerinde huzur, coşku, merhamet, sevgi hissediyorlar mı? Hayır! Bu cevabı teyit için Müslümanları Kuran dinlerken beyinlerini okumaya gerek yoktur; yüzlerini, bakışlarını, vücut hareketlerini izlemek yeterlidir! Varsa, edebi değerinden ve (Kuran’ın yazılmasından yüzyıllar sonra geliştirilen) tilavetinden (belki) etkilenebilmesi için insanların Arap olması ya da bir Arap gibi Arapça bilmesi lazımdır
Keza, İslam dünyasında yaygın içtihat, Kuran’ın (orijinalinin, Arapça’sının) ezberlenmesinin büyük sevap getirdiğidir Bu gelenek nasıl oluştu, sözlü kültürün bir uzantısı mı bilmiyorum, ancak sadece ezberlenmesinin ve ezbere okunmasının yüceltilmesinin arkasında biraz da içeriğindeki noksanlıkları kapatmak saikinin yattığı kanaatindeyim
Not Müslümanların bu kadar önemsediği iki hususa Kuran’da hiç değinilmemesi… Değinilmemiştir, çünkü onu söyleyenlerin-yazanların-hazır layanların böyle bir derdi olmamıştır!
SEVMEK-KORKMAK
Alevi cemaat önderlerinin ve gelenekçi-cemaat yapıdan kopmuş Sünni Müslümanların klişe bir söylemidir, Allah’tan korkmuyorum, Allah’ı seviyorum! Bu söylem, en hafif deyimiyle, naiftir Çünkü Kuran, korkutan sayısız ayetle doludur ve sevgiyi önceleyen ayetler pek azdır! (Sevgiyi öne çıkaranların anladıkları, ifade etkileri anlamda bir sevgi ise hiç yoktur!)
Korkutan ayetlerin sebebi ve muhtevası ile ilgili, onları yumuşatan yorumlar, tefsirler doyurucu değildir
Allah, kendisine severek değil, korkarak kulluk eden insanlık istemektedir Bu çok açıktır O nedenle ayetleri zorlamaya gerek yoktur
Müslüman misyonerler de korku anaforunu kullanırlar sürekli: Sen de öleceksin, o zaman göreceksin Allah’ın, ahiretin varlığını, cehennemi! Aslında bir çaresizliğin ifadesi bu Öte yandan yüzeyselliğin…
Nereden bakılırsa bakılsın, Tanrı projesinin ve inananlarının derinlikleri bu kadardır Projede sorun var!
Not1 Bir Kuran mealinin dizinine göre, Allah korkusuna dair 26, Allah sevgisine dair ise 9 ayet sayılmış 1 ye ait ayetlerin hepsinde, açıkça, Allah’tan korkun ifadeleri yer almasına karşılık, 2 ye ilişkin ayetlerde, bir-ikisi hariç sevgiye dair bir kelime bulamadım!
Not2 İnsanlar ilahi addettikleri kitaplarda ve onları referans alan kitaplarda anlatılanlardan korkuyorlar Oysa, dünyanın güneş sistemi ve evren içindeki yerini, onun hareketlerini, güneşteki reaksiyonları, evrendeki büyüklük ve mesafeleri düşünseler, asıl o zaman korkarlar!
KURAN: AHLAK ve HİDAYET KİTABI(?)
Kimi Müslümanlar Kuran’daki bilimsel ayet yorumlarına ve matematik açıklamalara (şifrelere) karşı çıkarlar Kuran’ın bir hidayet, ahlak kitabı olduğunu söylerler Öyle mi acaba? Kuran’da, savundukları tezi destekleyen, yani tutarlı, kapsamlı, ayrıntılı, ilkeleri olan bir ahlak öğretisini vaz eden ayetler manzumesi gösterebilirler mi? Sadece ahlaki değil, hiçbir alanda, yukarıda sözü edilen niteliklere sahip değildir Kuran Neden? Çünkü böyle bir dertleri olmamıştır söyleyenlerinin ve yazanlarının?!
|