|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. İsa?Nın İkinci Gelişi
BİRİNCİSİ

Bu ilişki, ayrıntılarda olduğu için ilk bakışta hemen dikkati çekmemektedir Fakat iki resim de dikkatli incelenirse MONA LİSA tablosundaki kadının esrarengiz gülümsemesi ile ERMİŞ ANNA SELBDRİTT tablosundaki iki kadının (Hz İsa’nın annesi Hz Meryem ve Anneannesi Anna [veyaHanna] ) gülümsemesi birbirinin tıpatıp aynısıdır Acaba bu bir tesadüf müdür yoksa bilinçli bir şekilde mi her iki resme de benzer gülümseme ifadesi verilmiştir
İKİNCİSİ
Arka plandaki dağlık manzara ve uçsuz bucaksız uzanan perspektiflerdeki benzerliktir Bu dağlık ve kayalık arazilerdeki benzerlik oldukça dikkat çekicidir Dolayısıyla, bu iki resim birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları gibi görünmektedir
ÜÇÜNCÜSÜ

MONA LİSA isminin şifreli olarak ERMİŞ ANNA’yı göstermesidir Eğer Mona Lisanın şifreli yazılımını ele alırsak: MONNA L’ISA olduğu sonucuna varılır Şimdi bu tam olarak neyi ifade etmektedir, onun üzerinde biraz düşünelim Bilindiği gibi İtalyanca’da; MAMMA = Anne ve NONNA = Anneanne demektir MONNA kelimesini de bu şekilde açarsak:
MONNA = MAMMA + NONNA
Bunun, MAMMA kelimesinin ilk harfi ile NONNA kelimesinin son dört harfi alınarak oluşturulmuş gizli bir şifre olduğu sonucuna ulaşırız Peki şimdi bu ne demektir:
MONNA = ANNE ANNEANNE,
Yani aslında anne olan bir anneanneyi işaret etmektedir Peki bu anne olan anneanne kimdir? Bunun cevabı basittir çünkü Leonardo’nun bu şekilde tek bir resmi vardır o da “E ANNA SELBDRITT“ tablosundan başkası değildir Ve bu anneanne, çocuk İsa’nın anneannesi olan ANNA’dan başkası değildir Mona Lisa tablosundaki kadın, aslında şifreli olarak butablodaki Anna’ya dikkat çekmektedir Aynı şekilde L’ISA kelimesini de açarsak:
L’ISA = LE ISA yani şifreli olarak,
İtalyanca İSA’NIN demektir Bütün bunları birleştirirsek şu sonuca ulaşırız:
MONNA L’ISA = MAMMA NONNA LE ISA
= İSA’NIN ANNE ANNEANNESİ
Yani Hz İsa’nın aslında annesi olan bir anneannesi, bir diğer tanımlamayla ikinci bir annesi Resimdeki iki kadın arasındaki yaş farkının çok az ya da hiç olmaması ve anneannenin genç bir kadın olarak resmedilmesi bizi bu sonuca götürmektedir Bunların tesadüf olamayacağı kesindir Çünkü Leonardo DA VINCI her iki resmi de aynı zamanlarda (1503-1507 tarihleri arasındaki dört yıllık dönem) yapmıştır ve her ikisi üzerinde de yıllarca çalışmıştır Hatta bir keresinde çırağı VASIRI’ye “Resimlerin bu kadar mükemmel olduğu halde onların henüz bitmediğini ve eksik ” olduğunu bile söylemiştir Acaba bitmeyen şey resimlerin kendisi mi? Yoksa ifade ettikleri çok önemli tarihsel bir olay mıydı? Şu anda ikinci şık daha makul ve akla yatkın görünüyor Evet, tarihi incelediğimiz zaman daha henüz bitmemiş ve yarım kalmış çok önemli bir olay vardır Bu da Hz İsa’nın peygamberlik görevi ve hakkında yapılan haksız iftiraların (Babasız doğması ve gösterdiği mucizelerin yanlış anlaşılması v b ) bertaraf edilmemiş olmasıdır Hz İsa’nın, kıyamete yakın bir zamanda tekrar dünyaya gönderileceği ve hakkındaki iftiraların düzeltileceği ve ömrünü tamamlayarak vefat edeceği Kur’an, İncil gibi kutsal kitaplarda söylenmiştir Fakat bunun şekli ve zamanı konusunda birçok tartışmalar yapılmıştır İşte bu noktada Leonardo Da Vınci, resimlerinde aslında bize beş yüz sene öncesinden burada ele aldığımız dördüncü teori ile ilgili çok önemli bir ipucu vermektedir Hz İsa’yı annesi Hz Meryem ve anneannesi Anna ile gösteren Ermiş Anna Selbdritt tablosu (Hz İsa’yı üçlü bir kompozisyon içerisinde gösteren nadir eserlerden biri) bu çok önemli ipucunu içermektedir [1503-1507] tarihleri arasında Mona Lisa ile aynı dönemde yapılan bu eserde göze çarpan ve ilk bakışta dikkat edilmeyen bir özellik, dikkatli bakılırsa gerçekte yaşlanmış bir kadın olması gereken İsa çocuğun anneannesi, belki resimde Hz Meryem’den biraz olgun ve ağırbaşlı görünür, ama insanda genç bir kadın izlenimi bırakır Doğrusu Leonardo, tabloda İsa (a s ) çocuğa ait; biri kollarını kendine uzatan, öbürü arka planda yer alan iki anne resmi çizmiştir Dolayısıyla bunun Hz İsa’nın kıyamete yakın bir zamanda, ikinci bir anneden yeniden dünyaya geleceğini savunan dördüncü teoriyi destekleyen bir ipucu olduğu sonucunu çıkarabiliriz Bu resmin Londra’daki National Gallery’de bulunan ve İsa çocuğu çocuk Yahya (Vaftizci Yahya) ile birlikte gösteren bir diğer versiyonunda ise Leonardo, bu durumu daha belirgin bir hale getirip adeta bir gövdeden iki anne çıkıyormuş gibi bir izlenim vermiştir Leonardo Da Vinci ölüm döşeğinde iken, Mona Lisa ve Vaftizci Yahya tabloları ile birlikte bu tablonun da yanında olduğu tarih araştırmacıları tarafından bulunmuştur Ve bu da, onun, Hz İSA’nın ikinci gelişiyle ilgili gelecek kuşaklara verdiği önemli bir mesaj niteliği taşımaktadır
Batı ve Doğu dünyasında farklı yaklaşımlarla tartışılan, Hz İsa’nın ikinci gelişiyle ilgili olası meseleleri kısaca inceledikten sonra, şimdi de İncil ve Kur’an’da yer alan ve dolaylı veya doğrudan Hz İsa’nın ikinci gelişiyle ilgili olan kısımları ve Hz İsa’nın niçin, nerede ve hangi amaçlar için geleceği gibi önemli meseleleri detaylı bir şekilde yorumlayalım:
İNCİL’DE HZ İSA’NIN İKİNCİ GELİŞİ(İ S 2036)

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri, iki bin yıldır beklenen Hz İsa’nın ikinci gelişi ile ilgili kesin bir tarih verilmemekle birlikte; ortaya çıkacak olan bazı işaretler ve büyük olaylar (Büyük Depremler (Çin, Pakistan, Los Angeles ve Marmara depremleri v b gibi), Seller (El Nino, Katrina, Rita kasırgaları ve Büyük Okyanus Tsunamisi gibi v b ) ve Devletlerin Devletlere Karşı Savaşması (I ve II Dünya Savaşları, İran-Irak Savaşı, İsrail-Filistin Savaşı, Afganistan’daki Savaş ve Irak’taki Büyük Ortadoğu Savaşı gibi v b )) gibi açık işaretlerin yardımıyla O’nun gelişinin zamanını belirleyebilmemiz için ipuçları verir İncilde bizzat Hz İsa’nın ağzından, ikinci gelişinin Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği bir zamanda gerçekleşeceği şöyle vurgulanmaktadır:
Sonun Belirtileri
“1İsa tapınaktan çıkarken öğrencilerinden biri O'na, "Öğretmenim" dedi, "Şu güzel taşlara, şu görkemli yapılara bak!" 2İsa ona, "Bu büyük yapıları görüyor musun? Burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" dedi 3İsa, Zeytin Dağı'nda, tapınağın karşısında otururken Petrus, Yakup, Yuhanna ve Andreas özel olarak kendisine şunu sordular: "Söyle bize, bu dediklerin ne zaman olacak, bütün bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne olacak?"
4-5İsa onlara anlatmaya başladı: "Sakın kimse sizi saptırmasın" dedi 6"Birçokları, 'Ben O'yum' diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi saptıracaklar 7Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyunca korkmayın Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir 8Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer depremler, kıtlıklar olacak Bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır
9"Ama siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere verecek, havralarda dövecekler Benden ötürü valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara tanıklık edeceksiniz 10Ne var ki, önce Müjde'nin bütün uluslara duyurulması gerekir 11Sizi tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, 'Ne söyleyeceğiz?' diye önceden kaygılanmayın O anda size ne esinlenirse onu söyleyin Çünkü konuşan siz değil, Kutsal Ruh olacak
12Kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek Çocuklar anne babalarına başkaldırıp onları öldürtecek 13Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır 14"Yıkıcı iğrenç şeyin* (Burada, “Yıkıcı İğrenç Şey”den kasıt, Kudüs’teki yıkılan tapınağın şeytanî amaçlar için yeniden inşa edilmesi veya Dünya’ya çarpacak olan bir Kuyruklu yıldız veya büyük bir Gezegen’e de işaret ediliyor olabilir Dolayısıyla buradan, bu işaret her neyse, Hz İsa’nın ikinci gelişiyle önemli bir ilişkisinin olduğunu anlıyoruz), bulunmaması gereken yerde dikildiğini gördüğünüz zaman -okuyan anlasın- Yahudiye'de bulunanlar dağlara kaçsın 15Damda olan, evinden bir şey almak için aşağı inmesin, içeri girmesin 16Tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin 17O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! 18Dua edin ki, kaçışınız kışa rastlamasın 19Çünkü o günlerde öyle bir sıkıntı olacak ki, Allah'ın var ettiği yaratılışın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır 20RAB o günleri kısaltmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı Ama RAB, seçilmiş olanlar, kendi seçtiği kişiler uğruna o günleri kısaltmıştır
21Eğer o zaman biri size, 'İşte Mesih burada', ya da, 'İşte şurada' derse, inanmayın 22Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar, belirtiler ve harikalar yapacaklar Öyle ki, ellerinden gelse seçilmiş olanları saptıracaklar 23Ama siz dikkatli olun İşte size her şeyi önceden söylüyorum " “
Mesih’in Tekrar Gelişi
“24"Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra, 'Güneş kararacak, Ay ışık vermez olacak, Yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak ' (İşaret edilen bu yorumlardan, Hz İsa’nın gelişinin hemen öncesine rastlayan bu dönemde, bu büyük felaketin ardından gökyüzünün ve atmosferin, dünyaya gelen güneş ışığını büyük bir oranda engelleyecek şekilde kararacağını anlıyoruz) 25-26"O zaman İnsanoğlu'nun* (Hz İsa) bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler 27İnsanoğlu o zaman meleklerini gönderecek, seçtiklerini yeryüzünün bir ucundan göğün öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacak 28"İncir ağacından ders alın Dalları filizlenip yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız 29Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki İnsanoğlu yakındır, kapıdadır 30Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak 31Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır " “
Bilinmeyen Gün ve Saat
“32"O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de O (Hz İsa) bilir; Allah'tan başka kimse bilmez 33Dikkat edin, uyanık kalın, dua edin Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz 34Bu, yolculuğa çıkan bir adamın durumuna benzer Evinden ayrılırken kölelerine yetki ve görev verir, kapıdaki nöbetçiye de uyanık kalmasını buyurur 35Siz de uyanık kalın Çünkü ev sahibi ne zaman gelecek, akşam mı, gece yarısı mı, horoz öttüğünde mi, sabaha doğru mu, bilemezsiniz 36Ansızın gelip sizi uykuda bulmasın! 37Size söylediklerimi herkese söylüyorum; uyanık kalın!" “
{Markos, 13:1-37}
Dikkat edilirse yukarıdaki İncil pasajlarında bahsedilen Hz İsa’nın ikinci gelişinin birçok işareti bir tanesi hariç gerçekleşmiştir İncilden önemli ve büyük bir işaret olduğunu anladığımız bu önemli gelişme henüz yaşanmamıştır Bu önemli işaretin, kutsal topraklarda inşa edilecek yıkıcı bir şey veya dünyayı tehdit edecek olan çok önemli bir Astronomik olay olduğunu anlıyoruz Fakat gerçekleşme zamanını ve yerini tesbit edebilmemiz mümkün görünmese de ilerki bölümlerde bu konunun detaylarına inmeye çalışacağımız için şimdilik bu olayın henüz gerçekleşmediğini belirtmekle yetinelim Fakat burada şunu da belirtmeliyiz ki, bu olayın gerçekleşme zamanı; Hz İsa’nın ikinci gelişinin gerçekleşmesinden sonra ve ortaya çıkacağı döneme yakın bir dönemde gerçekleşebileceği için, Hz İsa’nın ikinci gelişinin gerçekleşmiş olmasını etkilememektedir Sadece ortaya çıkıp, insanlar tarafından anlaşılacağı dönemi etkilemektedir Hz İsa ile ilgili Hristiyan ve İslâm dünyasında yüzyıllardır tartışılan BEŞ önemli mesele vardır:
1- Hz İsa’nın ikinci gelişinin ne zaman gerçekleşeceği?
2- Hz İsa’nın ikinci gelişinin ne şekilde gerçekleşeceği?
3- Hz İsa’nın ikinci gelişinin nerede gerçekleşeceği?
4- Hz İsa’nın niçin ikinci kez geleceği?
5- Hz İsa’nın ikinci gelişinde neler yapacağı?
İşte bu bölümde, neredeyse iki bin yıldır tartışma konusu olan bu önemli sorulara bir çözüm getirerek, matematiksel hesaplama ve cifir yöntemlerinden de yararlanarak aklî ve ilmî çözümler içeren kuvvetli bürhan ve deliller sunacağız Şimdi sırasıyla bu üç meseleyi yanıtlamaya çalışalım:
BİRİNCİ MESELE
Hz İsa’nın İkinci Gelişinin Ne Zaman Gerçekleşeceği?
Bu sorunun cevabına, aşağıda sunulan iki matematiksel hesaplama ve cifirsel sonuçla açıklık getirilerek net bir şekilde cavaplandırılmaktadır
Ayrıca elde ettiğimiz bu sonuçlarla, Hz İsa’nın şu anda gelip gelmediği veya yeryüzündeki hizmetine başlayıp başlamadığı sorusunu aşağıda vereceğimiz cevapla açıklayabiliriz:
CEVAP
Hz İsa Milâdî sıfır yılında doğduğu için; İ S 33 yılında göğe alınmıştır Bu tarihe güneş ve ay takvimleri arasındaki farktan dolayı 2000 yıllık süreç içerisindeki 3 yıllık gecikmeyi de eklersek; İ S 33 + 3 +2000 = İ S 2036 yılında veya göğe yükseltildiği yıl olan İ S 33 yılına 2003 yıl ekleyerek; İ S 2036 yılında geri döneceğini bulmuş oluruz
Çünkü, Barnabas İncilinde yer alan bu konu ile ilgili bir bilgiyi hatırlarsak; Hz İsa yeryüzünden ayrılmadan önce “İki bin sene sonra tekrar aranıza döneceğim” sözünü vermişti
Hz İsa’nın İlk Gelişi (Peygamberlik Dönemi)Hz İsa’nın İkinci Gelişi (Müceddidlik Dönemi)
Gerçekleşen OlayMilâdî TarihGerçekleşecek OlayMilâdî Tarih
Hz İsa’nın DoğumuMilâdî 0
[Milât]Hz İsa’nın İkinci Gelişiİ S 2036
Peygamberlik Görevi’ne Başlamasıİ S 30Müceddidlik Görevi’ne Başlamasıİ S 2037
Göğe Yükseltilmesiİ S 33İkinci Geliş Sürecinin Tamamlanması ve İsevîliğin Dönüşüm Sürecinin Başlamasıİ S 2038
Tablo: Hz İsa’nın İkinci Gelişine ilişkin Tarihsel Kronoloji
Unutulmaması gereken bir şey de, yukarıdaki tabloya dikkat edilirse; Hz İsa’nın ikinci gelişinde bir peygamber olarak değil de bir Müceddid olacağı ve İslâm dininde İsevîliğin özüne uygun olarak tecdid yapacağı sonucuna ulaşılmaktadır ki; bundan sonraki inceleyeceğimiz bölümler boyunca Hz İsa bir peygamber olarak değil de, diğer Büyük İslâm Âlimleri gibi bir Müceddid olarak karşımıza çıkacaktır Elde ettiğimiz bütün bu sonuçlar da, Hz İsa’nın ikinci gelişinin mutlaka gerçekleşecek olduğuna işaret etmekte ve Müceddidlik Görevi’ne yukarıdaki tarihlerde başlayacağını göstermektedir
İKİNCİ MESELE
Hz İsa’nın İkinci Gelişinin Ne Şekilde Gerçekleşeceği?
Bu meselenin çözümü de uzun yıllar boyunca konunun uzmanlarını ve İslâm Âlimlerinin büyük bir çoğunluğunu uğraştırmış fakat neticede ortak bir sonuca varılamamıştır ve halen günümüzde de aydınlatıcı bir açıklama getirilememektedir Fakat önceki asrın büyük müceddidi olan Bedîüzzaman Saîd Nursî Hz , yazdığı Risâle-i Nûr Külliyâtında bu konuya değinmiş ve mâkul bir açıklama getirmiştir fakat O’nun bu yorumu da te’vile muhtaç ve kapalı bir ifade olduğundan konu muğlak kalmıştır Öte yandan Kur’ân’daki bazı âyetler Hz İsa’nın ne şekilde geleceği konusuna müteşabih bir biçimde değinmiş fakat bu âyetler de te’vil edilmeye muhtaç olduğundan ve şimdiye kadar doğru te’villerin yapılamaması sebebiyle uzun süre bu çalışmalar da bir sonuca ulaştırılamamış ve konuyu çözemeyen uzmanlar, konunun açık olarak belirtilmediğini ve Hz İsa’nın ikinci gelişinin ne şekilde olacağı konusunun tam olarak belli olmadığını; hatta bunun bir nevî Şahs-ı Manevî olacağını ve Hz İsa’nın kendisinin gökyüzünden bedenen nuzûl etmesinin bugünkü ilâhi imtihan ve sırr-ı teklif koşullarına uymadığını ileri sürerek, bu konu ile ilgili Hadis ve Âyetlerin bu yöndeki yorumlarının kapalı ve gaybî müteşâbih olduğunu savunarak, konunun inkârına gitmişlerdir Aşağıda sunulan üç te’ville bu konuya açıklık getirirerek net bir şekilde cevaplandırmaya çalışacağız Bu elde ettiğimiz te’vil sonuçlarıyla da, konuya akılcı ve ilmî bir yorum çerçevesinde ve sırr-ı teklif kanunlarını bozmadan gerçekçi bir çözüm elde etmeye çalışacağız:
BİRİNCİ CEVAP
Önceki bölümlerden de bildiğimiz gibi Hz İsa ölmeden önce Allah katına yükseltilmiştir Yükseltildiği bu makamın tam olarak neresi, üçüncü kat gök mü? Yoksa Allah’a daha yakın olan Arş-ı Âzam’a yakın olan daha yüksek bir gökyüzü katı mı? olduğu tam olarak bilinememekle ve tartışma konusu olmakla birlikte, şimdilik Hz İsa’nın ve Meleklerin ubudiyetleri konusunda karşılaştırmalı bir ifade içeren Kur’an’ daki şu ayeti incelersek;
لَنْ يَسْتََنْكِفَ الْمَسِيحُ أَنْ يَكُونَ عَبْداً لِلّهِ وَلاَ الْمَلآئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَ
“Ne Mesih ne de yakınlaştırılmış melekler Allah’a kul olmaktan asla geri durmazlar ”
{Nisa, 172}
Âyetinde geçen Mukarrebîn Melekleri, yani Allah’a makam olarak daha yakın (Arş-ı Âzam’a yakın) meleklerle Hz İsa’nın ubudiyet noktasında aynı seviyede ve aynı cümlede zikredilmeleri, Hz İsa’nın göğe yükseltildiği makamın Âhiretin yüksek bir yeri olması gerektiği sonucuna ulaştırır Çünkü âyet; dilbilgisi, sarf ve nahiv kaidelerine göre yorumlanırsa; Hz İsa ile Mukarrebîn Meleklerinin bulundukları konumları birbirine eşitlemektedir Bu da her birinin bulunduğu yerin aynı olduğu sonucuna götürür Bir örnek vermek gerekirse bunu şu duruma benzetebiliriz: Kur’ân’da pek çok âyette “RAB Es-Semâvâti ve-l Arz”, yani “Göklerin ve Yerin RAB’bi” şeklinde geçen ifadede “Gökler” ve “Yer” âhirete ‘menzil’ ve ‘mâ’kes’ olma konumunda eşit olarak zikredilmekte ve birbirine eşitlenmektedir Böylece Allah (C C ) göklerin ve yerin konumlarını,âhiret hayatı açısından önemleri üzerinde durarak; dünyevî ve uhrevî fonksiyonları açısından aynı cümlede zikrederek ikisini de aynı çizgiye getirerek birbirine eşitlemektedir Bu sonuç ise, Göklerle Yerin birbiriyle bir bütün oluşturacak şekilde bir bağlantıya sahip olduğunu ispatlamaktadır Bu da, Hz İsa’nın Mukarrebîn Melekleriyle aynı konumda zikredilmeleriyle büyük bir benzerlik oluşturmaktadır Şimdi Hz İsa’nın göğe yükseltilmesiyle ilgili olan ve bu hususiyetle “nuzûl” (inmek) fiilinin arapça zıt anlamlısı olan refe’a (yükselmek) fiilinin, Nisa, 158’deki;
بَلْ رَفَعَهُ اللّهُ إِلَيْهِ
(”O’nu kendine yükseltti “) şeklinde bir “hû” zamiriyle kullanılması gösteriyor ki Allah, Hz İsa’yı kendine yakın bir gökyüzü katına (mukarreb) bir makama yükseltmiştir Dolayısıyla buradan, nuzulü esnasında da kendisinin hakiki İsa (A S ) olduğunu çoğu insanın bilemeyeceği bir tarzda göndereceği sonucunu çıkarabiliriz Çünkü mantık ve fizik kaideleri uyarınca düşündüğümüzde bile bu durumu kolayca anlayabiliriz: Örneğin, bir cisim ne kadar yükselirse geri gelip düştüğünde o kadar derine iner ve gözlerden uzaklaşarak kaybolur:
“Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın nuzulü (inişi) dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir, herkes bilemez ”
{Şuâlar, 5 Şuâ}
Şimdi Nisâ Sûresi 158 ve 172 âyetlerde zikredilen Hz İsa ile ilgili ifadeleri ve Hz İsa’nın konumunu aklımızda tutalım, Bediüzzaman Hazretlerinin Hz İsa’nın nuzulünün ve tanınmasının dikkatli bir inceleme sonucunda bilinebileceğini ısrarla vurguladığı ve herkesin bunu anlayamayacağınıifade ettiği yukarıdaki ifadesiyle birleştirelim ve aşağıda Üstâd’ın Mektûbât isimli eserinde yer alan çok önemli bir ifadesiyle karşılaştıralım ve Hz İsa’nın hakikaten âhiretin uzak bir köşesine yükseltilip (Ref’edildiğini) yükseltilmediğini ve ikinci kez gelip (Nuzûlünü) gelmeyeceğini veya ne şekilde gerçekleşeceğini aklımızın diğer bir köşesinde tutarak zihnimizde hayalî olarak canlandıralım ve her iki durumu karşılaştırarak bir sonuca ulaşalım:
“Hakim-i Zülcelal, Hz İsa (a s )’ı, İsa dinine ait en mühim bir hüsn-ü hatimesi için (iyi bir sonuç) için, değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hz İsa, belki alem-i Ahiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azime (büyük bir sonuç) için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o hakimin hikmetinden uzak değil Belki onu hikmeti öyle iktiza ettiği için va’detmiş ve va’dettiği için elbette gönderecek ”
{Mektubat, 15 mektup}
İşte burada Bediüzzaman Hz İsa’nın, ahiretin uzak bir köşesinde cesediyle birlikte bulunmasından ve tekrar dünyaya gönderilmesinin hikmetten uzak olmadığından ve en önemlisi de O’nun Ref’edilen Ruh’una yeniden bir ceset giydirilerek tekrar dünyaya gönderilmesinin ilâhî hikmet kanunlarından uzak olmadığından ve bunun mümkün olabileceğinden bahsetmekte ve bunun Allah’ın bir va’di olduğunu ifade etmektedir Burada zikredilen yeniden cesed giydirilerek bedenlenme, ilâhî hikmet ve sırr-ı teklif kanunları içerisinde tek bir şekilde mümkün olabilir: O da Hz İsa’nın ikinci kez dünyaya geldiği olgunluk çağında İslâm’a ve Şeriat’a ait kanunları tekâmül ederek öğrenmesiyle mümkündür Yoksa Hz İsa birdenbire ve iki bin sene önceki haliyle dünyaya gökten inse, bu hem sırr-ı teklifi bozacak ve hem de Allah’ın kâinatta gerçekleşen yavaş yavaş ve tekâmül ettirerek gerçekleştirdiği yaratma ve eğitme sanatına muhalif olacaktır
İKİNCİ CEVAP
Hz İsa’nın ikinci gelişine işaret eden bir başka âyet de Meryem Sûresi’nin 33 âyetidir:
وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيّاً
“Doğduğum (İLK GELİŞİNDE) gün, Öleceğim gün (KIYAMETTEN ÖNCEKİ İKİNCİ GELİŞİNDEN SONRAKİ GERÇEK ÖLÜMÜ –ÇÜNKÜ Hz İSA ÖLMEMİŞTİR-) ve Yeniden diriltileceğim gün SELÂM üzerimedir ”
{Meryem, 33}
Şimdi âyette geçen (Doğduğum), (Öleceğim) ve (Yeniden Diriltileceğim) ifadelerinin bir insan hayatındaki anlam bütünlüğü düşünüldüğünde, bu ifadelerin Hz İsa’nın ikinci gelişinden sonraki hayatıyla ilgili olduğunu ve konuya ilişkin bir tarih sıralaması ortaya koyduğunu kolayca görebiliriz Çünkü Hz İsa daha henüz ölmemiştir, yani ölümü ve yeniden diriltilmesi ikinci hayatından sonra olacağı için âyetteki ifadelerde yer alan ve “Vulidtu” (Doğduğum veya Doğurulduğum) şeklinde edilgen bir yapıda kullanılan “Doğmak” Muf’ûl fiiline ait Masdarın Hz İsa’nın ikinci gelişine, yani nuzûlüne ait olabilecek bir ifade olması kuvvetle muhtemeldir Üstelik bu âyetten önceki 30,31 ve 32 âyetler, zaten Hz İsa’nın ilk gelişindeki doğumundan ve daha bir bebekken konuşmasından bahsetmektedir Dolayısıyla bir bebek olan ve henüz doğmuş durumda bulunan bir çocuğun birbiriyle bağlantılı üç ifade içeren böyle bir cümle kurması ve gerçek ölümünden önceki bir durumdan bahsetmesinin tek açıklaması bunun, Hz İsa’nın ikinci gelişine ait bize verilen bir işaret olduğunu göstermektedir Çünkü dikkat edilirse âyette göğe yükseltilme olayı geçmemektedir Eğer buradaki “doğmak” fiili Hz İsa’nın ilk hayatıyla ilgili olsaydı, tarihsel sıralamaya göre bu fiilden sonra “göğe yükseltilmek” fiili yer almalıydı:
“Çocuk dedi ki: “Ben gerçekten Allah’ın kuluyum Bana Kitap verdi ve beni peygamber seçti Nerede olursam olayım beni kutsadı; ve yaşadığım sürece, bana namazı ve zekâtı emretti ve beni anneme iyi davranan bir kimse kıldı Beni şakî bir zorba yapmadı ”
{Meryem, 30-32}
ÜÇÜNCÜ CEVAP
Bu konuyla ilgili bir başka âyet de Târık Sûresi 8 âyetidir:
ﺍِﻧﱠﻪۥ ﻋَﻠٰﻰ ﺭَﺟْﻌِﻪِ ﻟَﻘَﺎﺩِﺮٌ
“Elbette Allah O’nu (Hz İsa) yeniden getirmeye (Âhiret âleminden) Kadîr’dir ”
{Târık, 8}
Âyetinde geçen “İnne” pekiştirmeye işaret eden kuvvetli Te’kidi (İki kat kuvvetlendirilmiş manayı) göstermekte olup; Hz İsa’nın ikinci gelişinin mutlaka gerçekleşeceğine dalalet eden bir kesinlik ifadesiyle birlikte; eklenen “Hû” zamiri, Hz İsa’nın Allah katındaki semavî bir mevkide bulunan bir gök katından (3 kat gök veya daha yüksek bir âhiret âlemi) yeryüzüne, O’nun (Allah) tarafından indirileceğine kesin olarak dalalet eder “Rece’a” yani “Geri döndürmek” fiiline eklenen “Hû” zamiri ise, 3 tekil şahıs zamiri için kullanılan müzekker isimdir ve bu da Hz İsa’dır ve geri döndürülecek olanın Hz İsa olduğuna dalalet eder “A’lâ” yani “Üzerinde” zamirine ilişkilendirilen ve “Kâdirun” ism-i failine izafeten eklenen Tenvinin âyetin sonunda kullanılması ise; iki önemli sonuca işaret eder: Birincisi, Hz İsa’yı âhiret âleminden geri getirecek yegâne Kudret’in Allah olduğuna ve İkincisi ise, Hz İsa’nın Gökten Yeryüzüne, yani YukarıÂlemden aşağıya, Dünyanın üzerine inerek nuzûl edeceğine dalalettir “Lekâdirun” ism-i mevsûlünde kullanılan ’Lam’, harf-i tarifinin illetli olarak kullanılması ise, Hz İsa’yı diri olarak âhiret âleminden geri getirmek gibi mu’cizevî bir olayın, ancak Allah’ın üzerine vazife olduğunu ve O’ndan başka hiçbir gücün böyle bir olayı gerçekleştiremeyeceğine; dolayısıyla buradan hareketle, Haşirde de tüm Ruhları bedenlerine iade etmenin ve İkinci Dirilişle gerçekleşecek olan Kıyamet ve Haşrin Hak ve Hakikat olduğunu ve O’ndan başka hiçbir Kudret’in buna gücünün yetmeyeceğine ve yine benzer bir şekilde O’nun tarafından gerçekleştirileceğine bir işarettir İlginçtir ki, aynı fiil sûrenin 11 âyetinde de benzer bir şekilde, “Gökyüzü” için kullanılmış olup, “And olsun Dönüşlü Göğe!” şeklinde gökyüzünün de soğurma ve geri yansıma gibi bazı benzer semavî özelliklere sahip olduğuna işaret etmektedir
Dolayısıyla Gökyüzünde kullanılan “Dönüşlü olma” sıfatı, Hz İsa’nın da âhiret hayatından dünyaya yapacağı “Dönüşle” ve “İkinci gelişi”yle bağlantılıdır Üstelik ilginç olan bir başka nokta da, 8 âyetten önceki âyetlerde yer alan ifadelerde, aynen incilde Hz İsa’nın ikinci gelişinin tasvir edilmesi gibi, akşam gelen birisinden bahsedilmesi ve akabinde de bu âyetin yer almasıdır
Dolayısıyla tüm bu sonuçlar da, Hz İsa’nın ikinci gelişinin ne şekilde olacağına ilişkin bu yorumumuzu destekler niteliktedir:
“And olsun, Göğe ve Akşam Gelene (Buradaki “Akşam Gelen”, Venüs gezegenine veya Hz İsa’ya işaret etmektedir)! Ve kim söyleyecek sana, Akşam Gelen’in ne olduğunu? O, Işıldayan Yıldız’dır (Dikkat edilirse İncillerde Hz İsa’dan bahsedilirken Hz İsa’nın kendisini, ‘Parlak Sabah Yıldızı, Venüs veya Zühre’ olarak adlandırdığını görürüz Bu da âyetin Hz İsa’ya işaret ettiğinin bir başka yorumudur) Üzerinde gözetleyici olmayan bir kişi yoktur (Burada da O’nun üzerinde yer alan gözetleyici veya koruyuculardan bahsedilmektedir ki bunlar, açık olarak Meleklere işaret etmektedir veya burada asıl bahsedilmek istenen bir Gökcismi değil bir İnsandır) Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın! O, bel ile göğüs arasından çıkan, akıtılan bir sudan yaratılmıştır (Buradaki yaratılış mekanizması anlatılan “insan”ın, diğer âyetlerle bağlantı kurulduğunda, te’villi bir yorumunun Hz İsa’nın ikinci gelişini işaret ettiği sonucuna ulaşılabilir)!”
{Târık, 1-7
|