| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Holistik Birlik 
 
            HOLİSTİK BİRLİK
 Tüm                    evrendeki varlıklar arasında, bütünsel holistik bir ağ, bir                    iletişim ve etkileşim varsa, hem şuursal hem fiziksel                    ilişkilerde de bir holizm                   var demektir
  Modern fizikçilere göre şuur, varoluşun dalga/parçacık ikiliğinde dalga                    tarafını, yaşamın fiziksel yanı da parçacık tarafını                    oluştururlar
  Şuuru bir kuantum dalga fenomeni olarak görmek                    mümkün müdür?  Başlangıçta ayrı ve tek tek olan                    şeyleri bir araya getirerek yeni bir şey yaratan kuantum                    ilişki tarzı çok önemlidir ve fizik felsefesinde yeni bakış                    açılarına kapı açar  Ancak, önemi fiziğin de ötesine geçer,                    evrensel boyutlara taşar  İnsan şuurunun kuantum mekaniksel                    doğasını anlayarak yani şuuru bir kuantum dalga fenomeni                    olarak görerek, zihinsel yaşamımızın kökenini geriye, onun                    parçacık fiziğindeki köklerine dek izleyebiliriz; bu tıpkı                    fiziksel varlığımızın kökenini araştırmak gibidir  İnsandaki                    zihin/beden ikiliği, tüm bu sorunsalın altında yatan                    dalga/parçacık ikiliğinin bir yansımasıdır  Böylece insan                    varlığı kozmik varlığın ufak bir mikro-kozmosudur  Hepimizin                    temel varlığında aynı şey vardır ve evrendeki her şeyi                    açıklayan tek bir dinamikle birleşmiştir  Evrenin de bizimle                    aynı hamurdan yapılmış ve aynı dinamiklerle bir arada                    tutuluyor olması, oluşun büyüklüğüdür  Şuuru kuantum dalga                    mekaniği tarafından mümkün kılınmış bir çeşit yaratıcı ilişki                    olarak yorumladığımızda, hem şuurun hem de beynimizde olduğu                    gibi maddeyle olan ilişkisinin anlaşılmasında birçok şey yerli                    yerine oturur
  En önemlisi, eğer materyalizmle ve onun                    indirgeyici düşünce yapısıyla savaşmak istiyorsak, bu içgörü,                    zihnin sadece beynin işleyişinin bir yan ürünü olmadığı                    konusunda tartışmamızı sürdürmemize izin verir   Nasıl dalga                    fonksiyonları birbiri içine geçmiş iki elektron bağıntısı tek                    bir elektrona indirgenemezse şuurun yoğunluğunu oluşturan                    dalgaların bağıntısı da titreşen molükellerin tek tek                    gösterdikleri eyleme indirgenemez
  Yoğunluk kendi içinde bir                    şeydir, bileşenlerinin sahip olmadığı özellik ve niteliklere                    sahip olan yeni bir şeydir  Arlaton Timaeus'da                    şöyle der: "İki şey bir üçüncüsü                    olmadan başarılı bir şekilde birleşemezler; aralarında                    birbirlerini çeken bir bağ olması gerekir
  Bütün bağlar içinde                    en iyi olan kendini ve bağladığı tarafları tam anlamıyla bir                    birlik içine getirebilendir  " Şölen'de de birbirine aşık olan iki insan için benzer bir                    yorum yapmıştır
  Böyle bir durumda artık sadece seven ve                    sevilen yok, bir de aralarındaki aşk vardır der; Martin Buber  Buna,                      "aradaki", Ben'le Sen'i bir arada Ben-Sen yapan                    bağlayıcı güç, demiştir   Alman Filozof Martin Heidegger                    estetik üzerine yazdığı denemede tüm bu bütünlük, hakikat ve                    varlık'ın açığa çıkışı arasında  bir ilinti kurar
  Bu açığa                    vurulmanın özü Varlık'ın kendisine aittir  Şuurun birliğinin                    özü olan ilişkisel holizm aynı zamanda sanat ve hakikatin da                    özüdür  Böyle bir bütünlükle fiziksel dünya arasındaki köprü                    (zihin, hakikat ve güzellik, maddi dünya arasındaki köprü)                    sonunda her birinin dalga/parçacık ikiliği içinde kökenine                    inilerek anlaşılabilir  Bu en birincil seviyede, ne dalgalar                    ne de parçacıklar birbirlerine indirgenebilir  Beraber                    oluşturdukları varlık geriye dönülmez bir birliktir  Romalı filozof                    Lucretius bunu şöyle ifade etmiştir
  "Ortak köklerle birbirine bağlanmış                    ikili için ayrılık bir felaket yaşamadan mümkün değildir  Nasıl bir esans yumrusunun kokusu onun doğası yok edilerek                    alınamazsa, zihin ve ruh da bedenin çözülmesine yol açmadan                    ayrılamaz  Çünkü onların kökeni daha ilk andan beri onları                    oluşturan atomların birleşmesiyle ortak bir yaşamla                    yüklenmiştir  Bu tıpkı bedenimizi tutuşturan sezgi-şuur ateşi                    gibi birleşmiş ikilinin karşılıklı eylem etkileşimidir  " Lucretius ruhun                                        "ruh atomlarından"                     oluştuğuna inanırdı
  Geleneksel terminolojiye göre materyalist                    olarak sınıflandırılır, fakat söz ettiği                    "ruh atomları",                    "ruh dalgaları" olarak ele                    alınabilir   Eğer Lucretius kuantum fiziğinden ve                    dalga/parçacık ikiliğinden haberdar olmuş olsaydı, zihinle                    beden arasındaki ince birliğe tutkulu inancı, burada                    geliştirilen fikre çok benzer olurdu
  Belki de bugünkü                    materyalistler de buna benzer bir dönüş gösterebilirlerdi  Tabii eğer modern fiziğin gelişmelerinden haberdar olsalardı  Bu aynı zamanda, birçok ruhçunun ileri sürdüğü                    'şuur bir                    kuantum alansal ilişkisidir, hiçbir şekilde maddenin bir                    özelliği olamaz' görüşünün takipçisidir   Şuura, maddenin temel                    bir parçası gibi davranmak mümkün değildir, kökenine inilemez,                    çünkü ortada iki ya da daha fazla parçacığın ilişkisi söz                    konusudur
  Şuur özünde ilişkiseldir yani bağıntısaldır ve                    oluşabilmesi için en azından iki şeyin bir araya gelmesi                    gerekir  Yani bu dünyada zihinselliğin en temel biçimi ancak                    dalga fonksiyonları birbiri içine geçmiş iki parçacıkla                    ilintili çok ilkel bir şuur olabilir  Bundan daha yüksek                    seviyede olan her şey, şuurun birçok aşaması ve derecesi                    birçok tür ve derecede ilişkiye bağlı olacaktır  Bu da                    onların, bu duruma karşılık, birçok tür ve derecede yapıya                    bağlı olması demektir  Öyleyse, bizim insan şuurumuz, daha                    temel yaşam biçimi ya da temel maddeyle ilintili bilinçten tür                    bakımından değil, sadece derece ve karmaşıklık açısından                    farklıdır
  Aslında, doğada parçacıklar iki temel çeşitte                    vardır:  Fermionlar ve Bozonlar   Fermionlar maddeyi oluşturmak                    için birleşen parçacıklardır (elektronlar, protonlar ve                    nötronlar) ve bunlar anti-sosyaldirler
  Bunların dalga                    fonksiyonları kısmen birbiri içine geçer ama asla tamamıyla                    bir geçiş sağlamazlar  Bunlar her zaman bir dereceye kadar tek                    başlarınadır  Diğer taraftan bozonlar fotonlar ve sanal                    fotonlar, eksi ve artı W parçacığı ve nötr Z parçacığı,                    gluonlar ve gravitonlar ilişki parçacıklarıdır  Bunlar evreni                    birbirine bağlayan, gücü taşıyan parçacıklardır ve temelde                    toplu halde bulunurlar  Bunların dalga fonksiyonları öylesine                    iç içe geçer ki tamamıyla birbirleriyle birleşirler  Birbirlerinin kimliklerini paylaşıp kendi bireyselliklerinden                    vazgeçerler  
 |