| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Dünya Gezegeni 
 
            Dünya, (Yer, Yeryüzü, Acun, eski dilde Arz), Güneş Sistemi'nin Güneş'e uzaklık açısından üçüncü sıradaki gezegeni
  Üzerinde yaşam barındırdığı bilinen tek doğal gök cismidir  Katı ya da 'kaya' ağırlıklı yapısı nedeniyle üyesi bulunduğu yer benzeri gezegenler grubuna adını vermiştir  Bu gezegen grubunun kütle ve hacim açısından en büyük üyesidir  Büyüklükte, Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni arasında gaz devlerinin büyük farkla arkasından gelerek beşinci sıraya yerleşir  Tek doğal uydusu Ay' dır  
 Yer kürenin oluşumu
 Başlangıcına ilişkin eski bir kurama göre önce Güneş var olmuştu, daha sonra gezegenler ondan kopmuştur
  Artık geçerli sayılmayan bu kurama göre Güneş ilk oluştuğu zaman bugünkünün 50-60 katı büyüklükteydi ve kendi çevresinde hızla dönüyordu  Bu dönme hareketinden doğan merkezkaç kuvvetin etkisiyle Güneş'ten dışarıya bir miktar madde savruldu  Önce çok uçucu olmayan mineral ve metallerin yoğunlaşmasıyla iç gezegenler, sonra uçucu gazların yoğunlaşmasıyla dış gezegenler oluşmuştur  Güneş'in ve bütün gezegenlerin aynı zamanda oluştuğunu ileri süren yeni bir kurama göre de Samanyolu Gökadası'ndaki dev bir gaz ve toz bulutu kendi kütleçekim kuvvetinin etkisiyle büzülmeye başladı 
 Bu madde parçacıklarından çok büyük bölümünün yoğunlaşmasıyla Güneş oluştu; bu kütle giderek öyle büyüdü ve madde yoğunluğu öylesine arttı ki bir süre sonra nükleer tepkimeler için elverişli bir ortama dönüştü
  Öte yandan buluttaki daha küçük madde yoğunlaşmalarıyla da ilk gezegenler oluşmaya başladı  Bugünkü gezegenlerin öncülü olan bu ilk gezegenler başlangıçta birer gaz kütlesi halindeydi, ama hiçbiri nükleer tepkimelerin başlayabileceği kadar büyük değildi  Güneş'in sıcaklığı arttıkça çevresindeki yakın gezegenleri, yani yer benzeri gezegenler kuşatan gaz bulutları yok oldu ve geride büyük olasılıkla erimiş durumdaki minerallerden oluşan çekirdekleri kaldı  Güneş'e çok uzak olan öbür gezegenler ise pek fazla değişikliğe uğramadan bugüne kadar ulaştı  
 Dünya'nın Yaşı
 Dünya'nın yaşı doğrudan doğruya kayaçların yaşıyla ölçülmez
  Çünkü bilinen en yaşlı kayaçların bile bugün artık yeryüzünde var olmayan daha yaşlı kayaçlardan oluştuğunu biliyoruz  Bugüne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar Grönland'ın batısında bulunmuştur ve 3,8 milyar yaşındadır  Demek ki Dünya'nın yaşı bundan daha fazladır  
 Bugün Dünya'nın yaşını hesaplamak için başvurulan yöntem radyoaktif elementlerin dönüşümüdür
  Örneğin radyoaktif uranyum elementinin uranyum-238 ve uranyum-235 gibi iki ayrı tipte atomu (izotop) vardır  Bu atomların ikisi de çok yavaş bir süreçle kurşun atomlarına dönüşür  Öbür uranyum izotopundan biraz daha ağır olan uranyum-238'in dönüşümüyle daha hafif bir kurşun izotopu olan kurşun-206, uranyum-234'in dönüşümüyle de biraz daha ağır bir izotop olan kurşun-207 atomları oluşur  Uranyum-235'in kurşuna dönüşme hızı uranyum-238'in dönüşme hızından altı kat daha fazladır  Bu nedenler, incelenen bir kayaçtaki kurşun-206 ve kurşun-207 atomlarının oranı kayacın yaşına bağlı olarak değişir  En yaşlı olduğu düşünülen bir kurşun minerali ile bugün okyanuslarda oluşan kurşunun izotop yapısı arasındaki fark, ancak bu iki örneğin oluşumları arasında 4,55 milyar yıllık bir zaman dilimi olmasıyla açıklanabilir  Bu süre de Dünya'nın yaşı olarak kabul edilebilir   
 Biçimi
 Dünya'nın üzerindeki topografik oluşumlar ve kendi ekseni etrafındaki eksantrik hareketi nedeniyle düzgün bir geometrisi yoktur
  Geoibs bir biçimdedir, fakat ekvatordaki yarıçapı kutuplardaki yarıçapından fazladır  Bu kutuplarından basık küresel geometrik şekil "geoid" (Latince, Eski Yunanca Geo "dünya") yani "Dünya şekli" diye adlandırılır  Referans küremsinin ortalama çapı 12  742 km'dir (~40  000 km/π)  Yer'in ekseni etrafında dönmesi ekvatorun dışarı doğru biraz fırlamasına neden olduğu için ekvatorun çapı, kutupları birleştiren çaptan 43 km daha uzundur  Ortalamadan en büyük sapmalar, Everest Dağı (denizden 8  848 m yüksekte) ve Mariana Çukuru dur (deniz seviyesinin 10  924 m altı)  Dolayısıyla ideal bir elipsoide kıyasla Yer'in %0,17'lik toleransı vardır  Ekvatorun şişkinliği yüzünden Yer'in merkezinden en yüksek nokta aslında Ekvatordadır  
 İç yapısı
 Yer'in içi, diğer gezegenler gibi, kimyasal olarak tabakalardan oluşur
  Yer'in silikattan oluşmuş bir kabuğu, yüksek viskoziteli bir mantosu, akışkan bir dış çekirdeği ve katı halde bir iç çekirdeği vardır  
 Yer'in tabakaları aşağıda belirtilen derinliklerdedir:
 Derinlik (Km) Tabaka
 0–60 Litosfer (5 ila 200 km arası değişir)
 0–35
    Kabuk (5 ila 70 km arası değişir) 35–60
    mantonun en üst kısmı 35–2890 Manto
 100–700
    Atmosfer 2890–5100 Dış kabuk
 5100–6378 İç kabuk
 
 Dünya'nın dış kabuğu ile bu kabuğun üzerindeki atmosfer(hava) ve hidrosfer (okyanuslar ve denizler)katmanları doğrudan gözlemle incelenebilir
  Oysa Dünya'nın iç bölümlerine ulaşarak yapısını doğrudan inceleme olanağı yoktur  Dünya'nın iç yapısına ilişkin bütün bilgiler depremlerin incelenmesinden ve Dünya'nın içinde var olduğu düşünülen maddeler üzerindeki deneylerden elde edilmiştir  Yanardağların varlığına ve yerkabuğunun yüzeyindeki ısı akışı ölçümlerine dayanarak Dünya'nın iç bölümlerinin çok sıcak olduğunu biliyoruz  Yerkabuğunun derinliklerine doğru indikçe kayaçların sıcaklığı her kilometrede 30°C kadar yükselir  Böylece; kabuğun en alt katmanlarının çok daha üstünde yer alan kayaçlar kızıl kor haline dönüşür  Aslında Dünya'nın büyüklüğüne oranla yerkabuğu çok incedir  Eğer Dünya'yı bir futbol topu büyüklüğünde düşünürsek kabuğu da ancak topun üzerine yapıştırılmış bir posta pulu kalınlığındadır  Kabuğun altında kalan kayaçlar ise akkor sıcaklığına kadar ulaşır  
 Depremlerin nedeni, yerkabuğundaki bir kırıkla birbirinden ayrılan iki büyük kütlenin (levhanın) birdenbire harekete geçerek üst üste binmesi ya da uzaklaşması sonucunda yerkabuğunun şiddetle ileri geri sarsılmasıdır
  Büyük bir depremde bazı titreşimler Dünya'nın öbür yüzündeki dairesel bir alanda "odaklanır"  Buna karşılık bazı titreşimler çekirdeği aşıp öbür yana geçmez  Böylece Dünya'nın öbür yüzünde hiçbir titreşimin duyulmadığı halka biçiminde bir "gölge" belirir  Bu gölgenin boyutları ölçülerek çekirdeğin büyüklüğü hesaplanabilir  Ayrıca deprem titreşimlerinin yayılma hızı saptanarak içinden geçtikleri maddelerin yoğunluğu, dolayısıyla bileşimi belirlenebilir  Eritilmiş kayaçlarla yapılan laboratuar deneyleri bu çalışmalara büyük ölçüde ışık tutar  Dünya'nın yüzeyi, kalınlığı 6 ile 70 km arasında değişen bir "kabuk" katmanıyla örtülüdür  Yerkabuğu denen bu katman daha ağır maddelerden oluşan ve 2  865 km derine inen çok kalın "manto" katmanının üzerine oturur  Mantonun bittiği yerde Dünya'nın merkezine kadar kadar 3  473 km boyunca uzanan "çekirdek" başlar  Jeologlara göre, içteki manto katmanı çok büyük kabarma hareketleri sonucunda yerkabuğunu iterek birçok yerde yüzeye çıkmıştır  Ayrıca normal olarak yerkabuğunun yapısında bulunmayan bazı kayaçlar da yanardağı hareketleri nedeniyle Dünya'nın yüzeyine ulaşmıştır  Jeologlar bu verilere dayanarak mantonun üst kesimlerinin "ültrabazik" korkayaçlardan oluştuğunu ileri sürerler  Bir yanda "asit" kayaç olarak nitelenen granitin yer aldığı kayaç sınıflandırmasının öbür ucunda bulunan bu ültrabazik kayaçlar ağır demir ve magnezyum silikatlardan oluşur  Mantonun alt bölümlerinin de aynı yapıda, ama daha ağır ve yoğun olduğu sanılmaktadır  Çekirdeğin yapısındaki maddeler ise hem mantodakilerden daha ağır, hem de hiç değilse çekirdeğin dış bölümünde sıvı haldedir  Buna karşılık çekirdeğin içinin manto ve kabuk gibi katı olduğu sanılıyor  Yerçekirdeğin olağanüstü bir basınç vardır  Bilinen elementlerin çoğu böylesine büyük bir basınç altında çok yoğunlaşmış olarak bulunabilir; ama jeologların genel kanısı, bazı demirli göktaşları (meteoritler) gibi çekirdeğin de metal halindeki nikel ve demirden oluştuğudur  
 Yerkabuğu
 Yerkabuğu mantoya oranla daha hafif maddelerden oluşmuştur ve bu iki katman arasındaki geçiş bölgesi nerdeyse kesin bir sınır çizer
  Bu geçiş bölgesi, böyle bir sınırın varlığını ilk kez saptayan Yugoslav bilim adamı Andrije Mohoroviçiç'in (1857-1936) adıyla "Mohoroviçiç süreksizliği" kısaca "M-süreksizliği" ya da "moho" olarak anılır  Bu sınırın varlığını gösteren en önemli kanıt yerkabuğundaki deprem titreşimlerinin süreksizlik bölgesinden geçip mantoya ulaştığında birdenbire hızlanmasıdır  
 Yer kabuğu okyanusların ve denizlerin altında uzandığı zaman "okyanus kabuğu" , kıtaları oluşturduğu zaman'da "kıta kabuğu" olarak adlandırılır
  Okyanus kabuğunun kalınlığı 6-8 km arasındadır  Oysa ortalama kalınlığı 40 kilometreyi bulan kıta kabuğu yüksek sıradağların altında 60-70 kilometreye ulaşır  
 Okyanus kabuğu üç katmandan oluşur
  En alt katman, yerin derinlerindeki erimiş maddelerin (magmanın) katılaşmasıyla oluşan kor kayaçlardır  Orta katman yanardağ lavlarından, üst katman ise temel olarak kum ve çamur gibi tortullardan oluşur  Okyanus kabuğu sürekli hareket halindedir  Bu nedenle kabukta okyanus sırtları boyunca çatlaklar oluşur ve bu çatlakların arasından yüzeye çıkan erişmiş maddelerin sertleşmesiyle okyanus kabuğuna yeni katmanlar eklenir  Bu yeni kabuk sertleştikten sonra yılda 1 ile 10 cm kadar ilerleyerek yavaş yavaş okyanus sırtından iki yana doğru yayılır  Böylece okyanus sırtları suyun altında yüksek sıradağlar oluşturur  
 Yerkabuğu çok sayıda eğri levhanın yan yana dizilmesiyle oluşan bir bütün olarak düşünebilir
  Bu levhalar mantonun oldukça yumuşak üst katmanına oturduğu için sağa sola hareket edebilir  Okyanus sırtları, okyanus çukurları ve bazı uzun kırıklar yalnızca levhaların kenarlarında oluşur; bu kırıkların olduğu yerlerde de levhalar kayarak birbirinin üstüne binebilir  Levhalardan çoğunun üzerinde bu levhalarla birlikte hareket eden bir ya da birkaç kıta bulunur  Nitekim, bir zamanlar iki kıtaya ayıran okyanus kabuğunun çökmesiyle kıtalar bazı yerde birbirine iyice yaklaşmış, hatta üst üste binmiştir  Örneğin aralarındaki okyanus kabuğu çökmesi sonucunda Hindistan ve ile Asya kıtası çarpışmış ve iki karanın kenarları yükselerek Himalaya Dağları'nı oluşturmuştur  Büyük ve şiddetli depremlerin hemen hepsi bu levhaların kenarlarında, bir levhanın öbürünün altına girmesiyle olur  Aynı biçimde, en etkin yanardağlar da okyanus kabuğunun ya İzlanda'da olduğu gibi yükselerek sırta dönüştüğü ya da Andlar'da olduğu gibi çökerek kıtaların altına girdiği yerlerde bulunur  
 Okyanus tabanının yanlara doğru yayılarak genişlemesi çok çarpıcı bir biçimde kanıtlanmıştır
  Bu kanıtlamanın en önemli dayanak noktası da Dünya'nın magnetik alanının yukarıda anlatıldığı gibi zaman zaman yön değiştirmesidir  Yerkabuğunun derinliklerindeki erimiş magma yüzeye çıkarak kristalleşirken bazı mineral parçacıkları mıknatıslanır  Böylece her biri Dünya'nın magnetik kutuplarını gösteren küçük birer mıknatısa dönüşür  Jeologlar yaşları bilinen lav katmanlarının, yapılarındaki mıknatıslanmış parçacıklar bazen kuzey, bazen güney magnetik kutbuna yönelecek biçiminde yan yana yerleştiğini saptamışlardır  Bunun nedeni, bir katmandaki mıknatıslanmış parçacıkların kuzey ve güney kutuplarının Dünya'nın magnetik kutuplarına uygun olarak dizilmesi, sonra magnetik kutuplar yön değiştirdiğinde üstteki yeni katmanda bulunan parçacıkların bir önceki katmandakilere ters yönde yerleşmesidir  Kısacası okyanus kabuğu magnetik bantlı dev bir kayıt aleti, yani bir teyp gibi Dünya'nın magnetik alanındaki bütün değişikleri bir bir kaydetmiştir  
 Levha hareketleri
 Levha hareket teorisi'ne (tektonik levha teorisi olarak da bilinir) göre Yer'in en dış kısmı iki tabakadan oluşur: kabuğu da kapsayan litosfer ve mantonun katılaşmış dış kısmı
  Litosferin altında astenosfer bulunur, bu mantonun yüksek viskoziteli olan iç kısmıdır  
 Litosfer, astenosferin üzerinde, tektonik levhalara ayrılmış bir halde yüzmektedir
  Bu plakalar belli temas noktalarında üç tür hareketten birini gösterirler: yaklaşma, uzaklaşma veya yan yana kayma  Bu temas noktalarında depremler, volkanik faaliyetler, dağ oluşumları ve okyanus dibi hendekler oluşur  
 Ana plakalar şunlardır:
 
 * Afrika plakası, Afrika'yı kapsar
  * Antarktik plakası, Antarktika'yı kapsar
 * Avustralya plakası, Avustralya'yı kapsar
  (Hint plakası ile 50-555 milyon yıl önce birleşmiştir) * Avrasya plakası, Asya ve Avrupa'yı kapsar
  * Kuzey Amerika plakası, Kuzey Amerika ve kuzey-doğu Sibirya'yı kapsar
 * Güney Amerika plakası, Güney Amerika'yı kapsar
  * Büyük Okyanus plakası, Büyük Okyanus'unu kapsar
 
 Önemli küçük plakalar arasında Hint plakası, Arabistan plakası, Karaip plakası, Nazca plakası, Skotia plakası ve Anadolu plakası sayılabilir
  
 Aşınma
 Kıtaları oluşturan güç, levha hareketlerinin motoru olan Yer'in iç enerji kaynağıysa, çok daha büyük bir dış enerji kaynağı, kıtaları aşındırarak yok etme sürecinde etkili olur: Güneş enerjisi
  Atmosfer hareketlerini ve su döngüsünü sürdürmek için gerekli enerjiyi sağlayan güneş ışınları, su ve rüzgar aşındırması ile kıta yüzeylerinden koparılan minerallerin yine bu iki araç yardımıyla okyanus tabanlarına taşınarak çökmesine yardımcı olur  Bu mekanizma ile okyanus kabuğu üzerinde gittikçe kalınlaşarak biriken tortul kaya katmanı, dalma-batma mekanizması sırasında yerküre içlerine taşınarak yeniden erir  
 Aşınma mekanizması, suyun yerçekimi etkisi altındaki hareketlerini izler, yüksek dağların aşınarak alçalmasına, okyanus derinliklerinin dolarak yükselmesine yol açar, sonuçta yer yuvarlağının girinti ve çıkıntılarının törpülenerek çekim etkisi ile belirlenmiş ideal jeoit biçimine yaklaşması yönünde çalışır
  
 Güneş Sistemi’nin Oluşumu Güneş Sistemi’nin oluşumu ile ilgili farklı teoriler ortaya atılmıştır
  En geçerli teori sayılan Kant-Laplace teorisine Nebula teorisi de denir  Bu teoriye göre, Nebula adı verilen kızgın gaz kütlesi ekseni çevresinde sarmal bir hareketle dönerken, zamanla soğuyarak küçülmüştür  Bu dönüş etkisiyle oluşan çekim merkezinde Güneş oluşmuştur  Gazlardan hafif olanları Güneş tarafından çekilmiş, çekim etkisi dışındakiler uzay boşluğuna dağılmış ağır olanlar da Güneş’ten farklı uzaklıklarda soğuyarak gezegenleri oluşturmuşlardır  
 Dünya’nın Oluşumu Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi
  Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur  Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır  Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir  
 Jeolojik Zamanlar Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir
  Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür  Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır  Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır  
 Dördüncü Zaman Üçüncü Zaman İkinci Zaman Birinci Zaman İlkel Zaman
 
 İlkel Zaman Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır
  İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir  
 Zamanın önemli olayları : Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu
 
 İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır
  
 Birinci Zaman (Paleozoik)
 Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır
  Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir  
 Zamanın önemli olayları : Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir
  
 İkinci Zaman (Mezozoik) Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır
  İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir  İkinci zamanı karakterize eden dinozor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır  
 Zamanın önemli olayları : Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinozordur
  
 Üçüncü Zaman (Neozoik) Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır
  Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir  
 Zamanın önemli olayları : § Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması § Linyit havzalarının oluşumu § Bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlaması § Alp kıvrım sisteminin gelişmesi § Nümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur
  
 Dördüncü Zaman (Kuaterner) Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır
  Zamanın önemli olayları : İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması İnsanın ortaya çıkışı Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır  
 Dünya’nın İç Yapısı Dünya, kalınlık, yoğunluk ve sıcaklıkları farklı, iç içe geçmiş çeşitli katmanlardan oluşmuştur
  Bu katmanların özellikleri hakkında bilgi edinilirken deprem dalgalarından yararlanılır  
 Çekirdek Manto Taşküre (Litosfer)
 Deprem Dalgaları Deprem dalgaları farklı dalga boylarını göstermektedir
  Deprem dalgaları yoğun tabakalardan geçerken dalga boyları küçülür, titreşim sayısı artar  Yoğunluğu az olan tabakalarda ise dalga boyu uzar, titreşim sayısı azalır  
 Çekirdek Yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür
  Dünya’nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 kilometreler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 kilometreler arasındaki kısmına iç çekirdek denir  İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir  Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir  
 Manto Litosfer ile çekirdek arasındaki katmandır
  100-2890 kilometreler arasında bulunan mantonun yoğunluğu 3,3-5,5 g/cm3 sıcaklığı 1900-3700 °C arasında değişir  Manto, yer hacminin en büyük bölümünü oluşturur  Yapısında silisyum, magnezyum , nikel ve demir bulunmaktadır  Mantonun üst kesimi yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı plastiki özellik gösterir  Alt kesimleri ise sıvı halde bulunur  Bu nedenle mantoda sürekli olarak alçalıcı-yükselici hareketler görülür  
 Mantodaki Alçalıcı-Yükselici Hareketler Mantonun alt ve üst kısımlarındaki yoğunluk farkı nedeniyle magma adı verilen kızgın akıcı madde yerkabuğuna doğru yükselir
  Yoğunluğun arttığı bölümlerde ise magma yerin içine doğru sokulur  
 Taşküre (Litosfer) Mantonun üstünde yer alan ve yeryüzüne kadar uzanan katmandır
  Kalınlığı ortalama 100 km’dir  Taşküre’nin ortalama 35 kilometrelik üst bölümüne yerkabuğu denir  Daha çok silisyum ve alüminyum bileşimindeki taşlardan oluşması nedeniyle sial de denir  Yerkabuğunun altındaki bölüme ise silisyum ve magnezyumdan oluştuğu için sima denir  Sial, okyanus tabanlarında incelir yer yer kaybolur  Örneğin Büyük Okyanus tabanının bazı bölümlerinde sial görülmez  Yeryüzünden yerin derinliklerine inildikçe 33 metrede bir sıcaklık 1 °C artar  Buna jeoterm basamağı denir  
 Kıtalar ve Okyanuslar Yeryüzünün üst bölümü kara parçalarından ve su kütlelerinden oluşmuştur
  Denizlerin ortasında çok büyük birer ada gibi duran kara kütlelerine kıta denir  Kuzey Yarım Küre’de karalar, Güney Yarım Küre’den daha geniş yer kaplar  Asya, Avrupa, Kuzey Amerika’nın tamamı ve Afrika’nın büyük bir bölümü Kuzey Yarım Küre’de yer alır  Güney Amerika’nın ve Afrika’nın büyük bir bölümü, Avustralya ve çevresindeki adalarla Antartika kıtası Güney Yarım Küre’de bulunur  Yeryüzünün yaklaşık ¾’ü sularla kaplıdır  Kıtaların birbirinden ayıran büyük su kütlelerine okyanus denir  
 Kara ve Denizlerin Farklı Dağılışının Sonuçları Karaların Kuzey Yarım Küre’de daha fazla yer kaplaması nedeniyle, Kuzey Yarım Küre’de; Yıllık sıcaklık ortalaması daha yüksektir
  Sıcaklık farkları daha belirgindir  Eş sıcaklık eğrileri enlemlerden daha fazla sapma gösterir  Kıtalar arası ulaşım daha kolaydır  Nüfus daha kalabalıktır  Kültürlerin gelişmesi ve yayılması daha kolaydır  Ekonomi daha hızlı ve daha çok gelişmiştir  
 Hipsografik Eğri Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir
  Kıta Platformu: Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür  Karaların Ortalama Yüksekliği: Karaların ortalama yüksekliği 1000 m dir  Dünya’nın en yüksek yeri deniz seviyesinden 8840 m yükseklikteki Everest Tepesi’dir  Kıta Sahanlığı: Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir  Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır  Kıta Yamacı: Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür  Denizlerin Ortalama Derinliği: Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir  Dünya’nın en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11  035 m derinliktedir  Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür  Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur  Yeryüzünün en dar bölümüdür  
 Dünya'nın hareketi
 Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4
  091 saniye) ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder  Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir  Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir  
 Hareketleri : Sürekli olarak hareket eden dünyanın iki çeşit hareketi vardır
  Bu hareketlerden birisi kendi ekseni etrafında olur ve batıdan doğuya doğrudur  Bu dönmesini 24 saatte tamamlar  Dünyanın kendi ekseni etrafındaki bu dönmesi ile birlikte olan ikinci hareketi ,güneş etrafındadır  Güneş etrafında dünya, elips şeklinde çok geniş bir yörünge üzerindeki hareketini de 365 1/4 günde, yani bir yılda tamamlar  Dünyanın kendi ekseni etrafındaki ve güneş etrafındaki bu iki hareketi, iki önemli olaya sebep verir  Kendi ekseni etrafında dönmesi ile gece ve gündüz, güneşin etrafında dönmesi ile mevsimler meydana gelir  Dünyanın yüzeyi : Dünyanın yüzölçümü 509  200  000 kilometrekaredir  Bunun % 70 denizler 360  600  000 kilometrekare, % 39,u karalar ,148  600  000 kilometrekare dir  Kuzey kutup çevresinde karalarla çevrilmiş bir deniz, Güney Kutup çevresinde denizlerle kuşatılmış bir kara parçası vardır  Kaynak: http://tr
  wikipedia  org/wiki/D%C3%BCnya 
 |