|  08-20-2012 | #5 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Batı İnançlarında Cinler 
 
            CADILAR VE ENGİZİSYON
 
 Sapkınları, dine küfredenleri, büyücüleri, şeytani işlerle uğraşanları meydana çıkarıp halkı bu kötü insanların şerrinden korumak için, Kutsal Roma Kilisesi 12
  yüzyılda bütün Avrupa'da etkili bir soruşturma komitesi kurulmasına karar verdi  Aslında daha önce de böyle yerel komiteler kuruluyor ve zararlı sapkınların cezası veriliyordu  Ama, cezalandırmalarda ipin ucunu kaçıranlar artınca, Papalık bu işi ele almak zorunda kaldı  Adını "soruşturma" anlamındaki Latince "inquisitio" kelimesinden alan bu kuruluşun yetkileri, ancak 1908 yılında Papa Pius X tarafından Kilisenin modernizasyonu sırasında kısıtlanabilmiştir  
 Umberto Eco, sinemaya da uyarlanan Gülün Adı adlı romanında, yedinci bölümde rahip Jorge'nin ağzından Kilisenin felsefesini çok anlamlı bir biçimde dile getirir: Kilise kanununun adı Tanrı korkusudur
  Halk devamlı korkmalıdır ki Tanrı'nın gölgesi olan Kilise ayakta kala*bilsin  Engizisyon işte bu amaçla kurulmuştu ve uzun yıllar boyunca görevini hiç acımadan yerine getirdi  
 Engizisyon'un en çok hışmına uğrayanlar, hiç şüphesiz cadılardı
  Aslında cadılığın kökünde, Avrupa'ya kuzeyden gelen barbar kavimlerin doğaya ve bilinmeyene olan tutkusunu bastırıp halkı batıl inançlar*la korkutmaya çalışan Kilise'ye karşı bir protesto vardır  Bu protesto en çok İngiltere adasında kendisi göstermiş ve halkın yoğun tepkisi sayesinde buraya Engizisyon girememiştir  Günümüzde Margaret Murray tarafından gayet iyi bir yorumla sunulan bu Witch kültü, Batı Avrupa'da Hıristiyanlığa karşı pagan dinlerin yeniden ayaklanışı anlamını taşır  
 Murray'in 1921de yayınlanan The Witch-Cult in Western Europe adlı araştırmasında, cadılarla cinler arasındaki bağlantı şöyle tanımlanır: (App
  I) "Bir zamanlar Avrupa'da yaşayan cüce ırktan çok az el*le tutulur bakiye kalmıştır günümüze  Ama bu ırk cinler ve perilerle il*gili birçok hikayede varlığını koruyabildi  Her yedi senede bir kendi tanrılarına bir insanı kurban etmelerinden başka bunların dini inançları ve gelenekleriyle ilgili bir bilgimiz yok    Cadıların, bu periler olarak bilinen ırk ile güçlü bir bağlantısı olduğu kesindir  Tahminimce, üçyüz yıl öncesine kadar, peri ırkına bağlı gelenekler devam etmiş*tir ve bu gelenekleri sürdürenlere de cadı (Witcb) denmiştir  " 
 Fakat, Engizisyon papazları Murray gibi düşünmüyorlardı
  Cadılıkla suçlanan kişinin içine girdiği varsayılan cinleri çıkarmak için önce ellerini ayaklarını mengenelerle sıkıştırarak işe başlıyorlar, kollarından ve bacaklarından gererek devam ediyorlar ve sonunda cadının iyice kur*tulabilmesi için onu bir direğe bağlayarak diri diri yakıyorlardı  Cadı*lıkla suçlanmak için de öyle olağanüstü bir şey yapmaya gerek yoktu  Mesela, bir kimsenin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa, bu işaret o kişinin Şeytan’la işbirliği yaptığı*na kesin bir kanıt sayılırdı  Ormanda biraz fazla dolaşıp yabani bitkile*ri toplayarak sebze çorbası yapan kadınlar da emrindeki cinlere ziya*fet vermekle suçlanıp apar topar Engizisyon heyeti karşısına çıkarılabi*liyordu  Eğer bir kadın kilisedeki ayin sırasında esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için ağzından çıkmaya çalıştığına hükmedilirdi  
 Cinlere karışan genç kızlarla ilgili ilginç bir olay da 1692 yılında, ABD'nin Massachusetts eyaletinin Salem kasabasında meydana geldi
  Ann Putnam, Marry Wadden ve diğer kızların abuk sabuk iddialarla ortalığı ayağa kaldırmaları sonucunda, bir tür Engizisyon mahkemesi kuruldu ve yobazlar kısa zamanda kasabada dehşetengiz bir cadı avına giriştiler  Yıllar sonra her şeyin düzmece olduğu anlaşıldığında ise çoktan iş işten geçmişti  
 Burada son olarak, cadıların nasıl meydana çıkarılacaklarını ve cinlerle ilişki kurduklarını itiraf etmeleri için hangi işkencelerin yapılacağını etraflıca anlatan bir kitaptan, 1487 yılında Jakob Sprenger ve Heinrich Institoris tarafından yazılan Malleus Maleficarum'dan (Cadıların Balyozu) bir yorum aktaracağım
  Üç ciltlik bu eserin "Aca*ba cinler kendi başlarına kötülük yapabilirler mi, yoksa illaki bir cadının yardımına mı gerek duyarlar" adlı bölümünde yazar*lar şu kanıya varmışlar: "Tanrı'nın kulları olmaksızın da cinlerin etkisi vardır  Ama, bir yerde cinler faaliyet gösterecekse, orada mutlaka kendilerine yardım etsin diye birisini bulup kandırırlar ve onun vasıtasıy*la kötülüklerini daha etkili bir biçimde yayarlar  Bu yüzden, cinlerle ilgili bir olaya tanık olan iyi bir Katolik, çevresindekileri dikkatle incelemeli ve kimin cadı olduğunu tahmin edip yetkililere hemen bildirmelidir  " 
 Sprenger, nedense aklını kadınlara fena takmıştı
  Cadıların kesinlik*le kadınlar arasından çıktığına inanıyordu  1631 yılında Friedrich von Spee tarafından kaleme alınan Cautio Criminalis adlı eserde ise bütün bu kepazeliklerin din adına yapılmasının utanç verici olduğunu belirten yazar, bir dedikodu uğruna cadı diye damgalanan kadınları çırılçıplak soyup en mahrem yerlerine kadar inceledikten sonra öldüresiye işkence etmenin ilahi adaletle bir ilgisi olmadığını savunur  Ancak, unutmayalım ki bu tarihte Almanya'da dini reformlar yerleşmiş ve in*sanlar yobazların baskısından kısmen de olsa kurtulmuşlardı  
 | 
	|  |   |