Konu
:
Kuran I Kerimde Ufolar Ve Dünyadışı Yaşam
Yalnız Mesajı Göster
Kuran İ Kerimde Ufolar Ve Dünyadışı Yaşam
08-20-2012
#
7
Prof. Dr. Sinsi
Kuran İ Kerimde Ufolar Ve Dünyadışı Yaşam
Tefsirler ayetin metninde ´yer´ kelimesi geçmediği halde bu çoğaltılıp yayılan yaratıkları yer ile irtibatlandırmışlar
Oysa metin “Ve fi halkikum ve ma yebussu min dabbetin” şeklindedir ki “min” ile dabbeler içinde bir türe dikkati yoğunlaştırır
Bu türün “insan” insan kelimesiyle birlikte anılması da ona benzerliği ihtar eder
Aslında ayette insan kelimesi de geçmemektedir
´Halkikum´ kelimesindeki “kum” zamiri insana bakar
Bu ´kum´ zamiri doğrudan insana baktığı ve çokluk ifade ettiği halde Dabbe kelimesinin “min” ile tahsis edilmesi ve “nekre” (belirsiz) olarak kullanılması ister istemez zihni yeterince bilimeyen bir türe yönlendiriyor
“Yabussu” kelimesi ile de bu varlığın seri bir şekilde çoğalıp yayılabildiğine dikkat çekilir
Ve geldik “dabbe” kelimesi konusunda bize en ilginç fikirleri verecek ayete
Neml Suresi´nin 82
ayetinde insanlarla konuşacak dabbeden söz edilir
Ve bu kıyamet öncesinde görülecek bir türdür ki insanlığa akibetini söyleyecek
“Söz sabit olacağı zaman (yani kıyamet öncesinde) onlar için yerden bir canlı çıkarırız
İnsanlara Allah´ın ayetlerini ve maksadını anlayamadıklarını söyler”
Şimdi UFO´larla ilgili verileri gözden geçirelim ve bilgilerimizi tazeliyelim
Bugüne kadar yapılan bütün araştırma ve incelemeler onlardan alınan mesajlar ve bilgiler UFO denilen araçlarla bizim dünyamıza kadar sokulup yer küreyi yakından inceleyen bu yaratıkların bir tek maksadı var
İnsanlığı hızla yuvarlanıp gittiği akibeti konusunda uyarmak
Adeta bize verdikleri mesajlarla bizi bu bozgunculuktan bu fesadlardan ve kan dökücülükden korumaya vazgeçirmeye çalışıyorlar
Burada hemen yaradılışı hatırlatalım ve meleklerin itirazını düşünelim
Ne diyordu melekler: “Ya rabbi yer yüzüne halife olarak atayacağın bu insan orada bozgunculuk yapacak ve alemi fesada verecek
”
Şimdi biz ürettiğimiz teknoloji ile hızla akibetimizi yani kıyameti hazırlıyoruz
Oysa Cenab-ı Hakk´ın insandan beklediği barış ve esenlikti
Nitekim gönderdiği dine hep ´İslam´ yani barış adını koydu
Ama insanlar adı barış olan ve insanlar arasında barış ve kardeşliği tesis etmesi için gönderilen bu dinleri nifak ayrılık ve savaş sebebi haline getirdiler
Kendilerine emanet edilen bu cenneti cehenneme çevirdiler
İlerde daha geniş temas etmeyi umduğumuz Tarık Suresi´nde geçen “in kullu nefsin lemma aleyhi hafiz” ayeti açık seçik insanların tümünün gözetim ve gözetleme altında olduğunu ortaya koyar
İşte şimdi biz kıyamet öncesindeyiz ve bugüne kadar kendilerini gizleyen bu yaratıklar insanlarla konuşmaya yani ilişki kurmaya başladılar
UFO´ların gözükmesi yakın dönemlerdedir
Geçmiş bazı efsanelerde gökten gelen varlıklardan söz edilir
Bunların resmi de çizilmiştir
Ama UFO´lar günümüzün mesajcılarıdırlar ve bizimle bizim tekniklerimizi (radyo dalgaları ses ve görüntü
) kullanarak iletişim kuruyorlar
İnsanları uyarıyorlar
Bu gidişatın felaket olduğunu haber veriyorlar
Yani artık bizimle konuşuyorlar ve bize Allah´ın ayetlerini dinini anlamadığımızı söylüyorlar
Ragıp el-Isfahani Müfredat adlı tefsirinde (s
165) “İnsanlarla konuşacağı” belirtilen bu dabbenin o ana kadar bilinen görülen bir yaratık olmadığını özellikle vurgular ve kıyamet öncesinde çıkacağını belirtir
Ayette geçen “Fi´l-Ardi” (yerde) ifadesi de atmosferin içinde anlamına gelir
Çünkü Arz atmosferiyle birlikte arz özelliği taşır
Arz kelimesinin “artikel” (belirli isim) olarak kullanılması gösteriyor ki bu yaratıklar atmosfer içinde görülmeye başlayacaklar
Nitekim biz de UFO´ları ancak atmosfer içine girdikten sonra görebiliyoruz
Oysa onların atmosfer dışında görüldüklerini de biliyoruz
(Apollo 14´ün verileri) Müslümanlar 14 asırdır işte bu dabbeden (dabbetül arz) söz edip duruyorlar ama her asırda onunla ilgili tarifler değişip karma karışık bir hal alıyor
Bunların ansızın saldırıya geçecek-ki bu da olsa olsa beşerin artık iler tutar yanının kalmaması sonucudur- uzaylılar olduğu söylenebilir
Çünkü bu dabbe ile ilgili rivayetlerin birinde onların saklı bir topluluk oldukları ve zamanı geldiğinde içine hapsedildikleri boyuttan çıkıp saldırıya geçecekleri belirtilir
Tayr
Tayr kelimesinin bizi ilgilendiren şekliyle ilk geçtiği ayet Enam Suresi´nin 38
ayetidir
Bu ayette “Yer yüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir ´uçucu´ yoktur ki sizin gibi kendilerine has kanunları bulunan bir topluluk olmasınlar” denilir
Burada ´tayr´ kelimesinden maksadın bilinen kuşlar olduğu açık seçik belli oluyor
Çünkü onları “İmmet” (topluluk) diye nitelendiriliyorlar
Cenab-ı Hak “tairun yatiru bi cenaheyhi” diyerek iki kanatlı kuşlardan söz ettiğini özellikle vurguluyor
Ancak bir sonraki ayette Cenab-ı Hak Kitapta (anılması gereken) hiç bir şeyi eksik bırakmadık diyerek bilinen ´dabbe´ ve bilinen ´tayr´ın dışında ilerde ve gelecekte karşılaşılabilecek diğer uçucuların veya canlıların da kendi yaratığı ve kendi kudreti altında olduklarını hatırlatmış olur
Kur´an-ı Kerim de sık sık bu tür açıklamalar vardır
Bir ayette Cenab-ı Hak dönemin bilinen binekleri olan eşek at katır ve deveyi andıktan sonra
“Biz daha onlar gibi nice binekler yaratmışız” diyerek hem o dönemin insanlarına akla aykırı olmayan bir ibret dersi vermiş oluyor hem de çağımızda artık uçak roket helikopter tren otomobil ve gelecekte üretilmesi mukadder olan bineklere de insan zihninde kapı açmış oluyor
Keza bir başka ayet-i kerimede Cenab-ı Hak insana yerlerde denizlerde ve göklerde geçitler ve yollar yarattığını söyler ki bu ayet bugün dünkünden çok daha derin anlamlar içermektedir
Nitekim teknoloji geliştikçe ilmi çalışmalar yeni yeni gerçekler ortaya çıkardıkça Kur´an´daki bir çok ayet de anlam kazanıyor ve ne demek istediği daha iyi anlaşılıyor
´Tayr´ kelimesi de bu neviden bir kelimedir
Kur´andaki her ´tayr´ kelimesinin kuş olmadığını bugün çok daha iyi anlıyoruz
“Uçan Ümmet!”
Bu tabir etrafında biraz fikir jimnastiği yaptığımız zaman kuşlarla birlikte uzaylıları da bir ümmet kabul etmekte güçlük çekmeyiz
Hele “Biz kitapta anılmadık hiçbir şey bırakmadık” tenbihi bizleri bilinenlerin ötesinde geniş düşünmeye sevk etmek içindir
Çünkü her ayetin hem umumi bir bakışı hem özel bakışı vardır
Yani bütün zamanlara toptan hitap ettiği gibi her bir zamana da ayrı ayrı göndermeler yaparlar
Tair´ kelimesinin-Yasin Suresi´nde olduğu gibi- ´uğursuzluk´ ´vebal´ ve ´sorumluluk´ ifadesi taşımaşı da ilginçtir
Özellikle Mülk Suresi´nde uzaydan yapılacak saldırı ile birlikte düşünüldüğü zaman insanlık için bu kelimenin neden bu anlamlarç taşıdığını anlamakta güçlük çekmeyiz
(27/47; 36/19) Nur Suresi´nin 41
Ayeti de ilginçtir
“Görmüyor musunuz yer yüzündekiler de göktekiler de ve bölük bölük gruplar oluşturan ´tayr´lar da Allah´ı tesbih ediyorlar
Ayette geçen “Men fi´s-semavati ve´l-ardi” ibaresi üzerinde özellikle durulması gereken bir ifadedir
Çünkü Arz kelimesi tekil olduğu halde ´Sema´ kelimesi çoğul kullanılmış
Yani “men fi´s-Semai” denmemiş de “men fi´s-semavati” denmiş
Oysa ayetin genel akışı içinde Sema kelimesinin ´tekil´ kullanılması daha makul görülüyor
Şayet bu kelime tekil kullanılmış olsaydı Tayr kelimesinden ancak atmosfer içinde hayatlarını sürdürebilen kuşları anlamak zorunda kalacaktık
Ayrıca
´men´ edatı da insanlar gibi bilinçli yaratıkları anlatmak için kullanılmıştır
Kuşlar için ´men´ edatı kullanılmaz
Peki sema kelimesinin tekil değil de “semavat” (gökler) çoğul kullanılmasının hikmeti nedir?
Eğer daha sonra gelen “et-Tayr” kelimesinden maksadın bizim bildiğimiz ve sadece atmosfer içinde varlıklarını sürdürebilen kuşlar olsaydı bu kelimenin de “sema” olarak kullanılması daha uygun olurdu
Oysa Semavat bütün katmanlarıyla “uzayı” anlatır
Demek ki atmosferimizin dışında da bölükler oluşturarak yaşayan ve bir tür ümmet (yani topluluk) olan uçucular vardır
Kur´an onlara da işaret ediyor
Ve onların da kendilerine düşen vazifeleri bildiğini hatırlatıyor ardından da “Allah” onların da ne yaptığını bilir diyor
Neml Suresi´nde ise Cenab-ı Hak ´tayr´ topluluğu ile iletişim kurmanın yolunu gösterir
Hz
Süleyman bildiğiniz gibi bütün teknik kudretlerle donatılmış büyük peygamberlerden biridir
Bugünkü teknolojimizin ilk ipuçlarını hep O´nun mucizelerinde görürüz
Ses ve eşyanın ışınlanması aktarılması havanın taşıyıcılık özelliği (aerodinamik) rezonans sesin gidiş ve dönüş sureleri sesin hızı insan dışı yaratıkların bayağı işlerde kullanılması (mesela cinlerin Süleyman Tapınağı´nda bilfiil çalıştırıldıkları Kur´an´da zikredilir) gibi
İşte insan dışı yaratıklarla irtibat ve iletişim kurulabileceğini de Hz
Süleyman´ın lisanından aktarılan şu ayetten anlıyoruz; Süleyman Davud´a varis olup dedi ki; Ey İnsanlar! Bize ´mantıku´t-tayr´ öğretildi ve bize her şeyden verildi (Neml 16) Burada bizi ilgilendiren “mantıku´t-tayr” dır
´Mantık´ ´nataka´ kelimesinin mastarıdır
Nataka ´söz söyledi´ ´(adam) konuştu´ demektir
Kuşların konuşmasını anlatmak için ilk etapta akla gelmesi gereken bir fiil değildir
Bunun yerine ´kelleme´ filinin mastarı olan ´tekellüm´ de kullanılabilirdi
Kullanılmamış
Çünkü tekellüm doğrudan insana bakar
insanın konuşmasına ´tekellüm´ denir
Buradaki konuşma ´mantık´ kelimesinin ikinci anlamı olan ´makuliyeti´ de çağrıştırır
Böylece ´uçan´ cin veya kuşlarla kurulacak iletişimin insanların konuşmasına benzemediği ihtar edilmiş olur
Nataka´ kelimesi cansız varlıklar için de kulanılır
´Nataka´l-avdu´ (ses çıkardı) anlamınadır
Yani ´nataka´ fiili zihinsel iletişimi ve ´sinyal´leri ifade eder
Demek ´uçucularla´ yapılacak muhabere veya iletişim ancak sinyallerle olacak
Bildiğimiz kelimelerle değil
Nitekim atmosfer dışı varlıklarla insanların kurabildiği iletişimler radyo dalgaları ve sinyallerledir
Bu ayette Hz
Süleyman insanlara uzaylılarla iletişimin yollarını öğretiyor
Bunun bildiğimiz dil formlarıyla değil daha evrensel bir iletişim yolu olacağını hatırlatıyor
Nitekim ´tekellüm´ iletişim kurma biçimlerinin en alt tabakasıdır
Balinaların iletişimi bile biz insanların iletişiminden daha ilginçtir
Yukarıda zikrettiğimiz ayetten iki adım sonra gelen ayette de Süleyman´ın karıncalarla kurduğu iletişime sahip oluruz
Süleyman insanlar cinler ve ´tayr´lardan (bu kelime malesef bütün tefsirlerde ´kuş´ diye geçer
Çünkü o dönemlerde bilinen tek uçucu kuşlardır) oluşan ordusu Neml Vadisi´ne girdiği zaman Süleyman aleyhi´s-selam karıncalar kralının kendi halkına “Ey karıncalar yuvalarınıza çekilin
Süleyman´ın ordusu sizi bilmeden ezebilir
” dediğini duydu
Bu duyuşun ve algılayışın bizim bildiğimiz tarz olmayacağını pekala tahmin edersiniz
Nitekim Süleyman bu çağrıyı duyup algılayınca tebessüm etti ve “Bana verdiğin nimetlerle beni azdırma ya Rabbi” diye Allah´a dua ve şükretti
Enbiya Suresi 79
ayet Sebe´ Suresi 10
ayet ve Sad Suresi 19 ve 19
ayetlerde dağların ve kuşların Hz
Davud´a baş eğdirildiği ve de onun emrine verildiği belirtilir
Burada söz konusu ettiğimiz ayet Sebe´ Suresi´nin 10
ayetidir
Bu ayette Allah dağları kuşları Davud´un emrine verdiğini hatırlatır hatırlatmaz ona madenleri eritmeyi öğrettiğini de hatırlatır
Birbiriyle alakasız gibi görİlen İç şey peş peşe sıralanır
Oysa bugün bu üç unsur arasında çok rahat ilişki kurabiliyoruz
Dağlar her türlü madenin kaynağıdır
Onların Davud´un çağrısına aynıyla karşılık vermesi hem aksi sedaya (eko) işaret var hem de madendeki ses özelliğine işaret var
Dağların canlı gibi Davud´a ses vermesi kuşların ona boyun eğmesi ve madenlerin ilk defa onun tarafından eritilmesi birer mucize olarak aktarılır
Fil Suresi
Meryem Suresi´nde geçen Hz İsa´nın “ben size çamurdan bir kuş yaparım ve ona üflerim o da uçuverir” şeklindeki ayet ile bu ayet birlikte zikredildiği zaman ikisi arasındaki irtibat net anlaşılır
Dağlardan elde edilecek madenlerin eritilip kuşa dönüştürüleceği fikrini pekala ilham eder
Fazla uzatmaya gerek kalmadan görüyoruz ki sadece et ve kemik olan kuşlar söz konusu değil
Madenden yapılma kuşlar da söz konusu
Nitekim bir çok eski efsanede ve destanda ´demir kuşlar´dan ´ateş kuşlar´ dan söz edilir
Tayr´ kelimesi etrafında yaptığımız bu yorumlardan sonra şimdi Fil Suresi ´ni ele alabiliriz
Mekke bünyesinde barındırdığı Ka´be dolayısıyla en eski zamanlardan beri Arabistan´ın hem kültür hem ticaret merkeziydi
Buralarda her yıl kültür şenlikleri düzenlenir şiir yarışları tertip edilir ve kurulan panayırlarda hem kültür alış verişinde bulunulur hem de ticaret yapılırdı
Putperest Kureyşliler bu faaliyetler sayesinde büyük servetler edinmişlerdi
Habeşistan bütün çabalarına rağmen bu kültürel faaliyetleri ve ticari sürkilasyonu kendi İzerine çekemiyordu
Gün geçtikçe Mekke daha zengin oluyor ve kültür merkezi olma bakımından öne geçiyordu
Dönemin Habeşistan Kralı Ebrehe putperest olan Kureyşliler´in bu avantajı Ka´be sayesinde yakaladıklarını biliyordu
Eğer kendisi de bir mabed inşa ederse belki ticareti Habeşistan´a çekebilecekti
Öyle de yaptı
Altın kubbeli muhteşem bir mabed yaptırdı ve herkesi buraya gelmeye mecbur etti
Mekkelilere de bu yolda haber gönderdi
Bunun üzerine Habeşistan´a giden bir Kureyşli bu da mabed mi diyerek mabedin içine pisledi
Buna çok öfkelenen Ebrehe Mekke´yi alıp Kabe´yi yıkmaya karar verdi
Ordusunun önünde filler yürüyordu
Nihayet Mekke civarına gelince otağını kurdu ve Mekke´lilerin sürülerini gasp etmeye başladı
O sıralarda Mekke´nin siyasi lideri Hz
Peygamber´in dedesi Abdülmuttalib´ti
Ebrehe Abdülmuttalib´in de 200 devesini almıştı
Bu haber Abdülmuttalib´e ulaşınca Abdülmuttalib Ebrehe´nin karargahına gitti
Ebrehe onun Mekke´nin affı için yalvaracağını umuyordu
Ama öyle olmadı
Abdülmuttalib develerini talep etmek için geldiğini söyledi
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul