08-20-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yürüyen Taşlar

320 kg agirliginda bir kaya parçasi kendi kendine
200 metre “yürüyebilir” mi? Üstelik, hareket ettiginin
bir kaniti olarak da ardinda derince bir iz birakarak? 
ABD’nin Kaliforniya ve Nevada eyaletlerinin
sinirinda yer alan Ölü Vadi düzlüklerinden biri,
dünyanin en gizemli doga olaylarindan birine ev sahipligi yapiyor
Racetrack Playa adi verilen eski bir göl yatagindaki kimi
kaya parçalari, görünürde “kendi kendine” hareket
ediyor Yaklasik 2 km genisliginde ve 5 km uzunlugunda
olan ve denizden 200 metre yükseklikteki Racetrack Playa,
kuru, sert ve çatlamis bir zeminden olusuyor
Yöreye gelen turistlerin gözüne ilk çarpan sey, çevreye
rasgele yayilmis küçük kaya parçalari ve arkalarinda
biraktiklari gizemli izler
Ilk bakista hiç kimildamadan duruyormus gibi görünen
kaya parçalari, yaklasik yarim yüzyildir jeologlari ciddi
biçimde mesgul ediyor Yürüyen kayalar ile ilk kez
1955’te ABD’li jeolog George M Stanley ilgilendi Stanley’in
varsayimina göre kayalarin hareket etmesinin nedeni buz
verüzgardi Soguk havalarda bir grup kaya parçasinin çevresinde
buz tabakasi olusuyor Rüzgar estikçe buz tabakasi çevreden
kopuyor, böylece tipki bir yelkenlinin su yüzeyinde süzülmesi
gibi, kayalar buz tabakasiyla birlikte kayiyorlardi
Bu yaklasim uzun yillar dogru olarak kabul edildi
Ancak bu teori özellikle küçük taslar için geçerliydi
Kimileri 320 kg agirligindaki kayalarin
“yürümesi”ni açiklayamiyordu
1960’larda Racetrack Playa’nin ünü dünyaya yayildi
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Jeoloji Bölümü’nden
Dr Robert P Sharp 1969’da yöreye gelerek yedi yil
sürecek incelemelerine basladi
Dr Sharp, 30 tas seçti ve bunlari isaretledi
En büyügü 450 kg agirliginda olan taslarin her birine
bir ad verdi Taslarin kapladigi zeminin belirli yerlerine
özel çiviler çakarak gelismeleri izlemeye basladi
Yedi yilin sonunda, 30 tastan 28’inin hareket ettigini
belirledi Taslarin arkalarinda biraktiklari izlerin en
uzunu 201 metre ile, Dr Sharp’in “Nancy” adini verdigi
250 kg agirligindaki bir tasa aitti Taslar kuzey–kuzeydogu
yönünde hareket ediyordu Dr Sharp, dogu ya da
güneydogu yönünde kimi sapmalar da gözlemlemisti
Izler ise, düzlügün kurumus ve çatlamis
sert zemini kadar serttiler
Demek ki, kayalar düzlügün kati ya da donmus oldugu
bir anda degil yumusak oldugu bir sirada hareket ediyorlardi
Dr Sharp, kayalarin hareketinde, yagmurun da en
az rüzgarkadar önemli bir etken oldugu sonucuna varmisti
Amerikan Jeoloji Dernegi’nin yayin organi “Bulletin”da
yayimlanan makalesinde durumu söyle dile getirmisti:
“Olayin tüm gizemi, yagmur ve rüzgarin en uygun zamanda
birlikte oynadiklari oyundadir ”
“Yagmurla rüzgarin oyunu” teorisi de uzun yillar
kabul gördü Ne var ki, 1990’larin basinda yapilan
yeni gözlemler kayalarin hiçbir biçimde rüzgar etkisiyle
hareket etmedigini ortaya koydu Massachusetts
Amherst College’dan John Reid ve arkadaslarinin
Racetrack Playa’da 5 cm yüksekliginde kar suyu
biriktiginde ve buzlanma oldugunda, bir insanin,
bu zeminde kaymadan yürümesinin oldukça zor oldugunu
ama iş kayalarin “yürümesi”ne gelince bununda olanaksiz
oldugu gözlemlediler 25 kg agirligindaki bir kayayi
buz üzerinde bir milim bile kipirdatmak mümkün olmuyordu
Çünkü kayalar dolomit kökenli kireç tasindandi,
Yüzeyleri ise çok pürüzlüydü Sürtünme katsayilari
0 8, bir ayakkabininki ise 0 1 idi Bu da kayalarin buz
üzerinde rüzgarin etkisiyle kaymasi yaklasimini tümüyle
ortadan kaldiriyordu

Reid ve arkadaslarinin teorisi ise, kayalarin altinda biriken
buzlarin, birkaç santimetre derinligindeki suda “yüzmeleri”
yönünde Bu yaklasim, meteorolojik verilerle de uyum
içerisinde Reid, kayalari hareket halinde saptamak için
kışın orada aylarca yaşamak ve yeterli araç gereç için de
yaklasik 1 milyon dolarlik bir yatirim gerektigini belirtiyor
Ancak asiri soguk, rüzgar ve nem, yörede yaşami
olanaksiz kiliyor ve hiç kimse böyle bir işe kalkışamiyor
Bugüne dek hiç kimse bu kayalari “yürürken” görmedi
Son yillarda, şakaci turistlerin, kimi izlerin başina yeni kayalar
“koymasi” ya da yapay izler olusturmalari, “yürüyen kayalar”in
gizemini giderek daha da içinden çikilmaz bir duruma getiriyor
Kaynak: BilimTeknik-Geo (2003)
|
|
|