Prof. Dr. Sinsi
|
Spiritualizm Terimleri
Spiritüalizm Terimleri
Astral seyahat
Astral seyahat terimi Okültizm’de ve Teozofi'de kullanılan bir terim olup, kişinin uyku gibi ruh ve beden bağlarının gevşediği hallerde esîrî beden ya da astral beden (Spiritüalizm’de duble) denilen süptil maddelerden oluşan bedeniyle fiziksel bedeni dışında, bilinci yerinde olarak, başka mekanlarda dolaşmak üzere yaptığı yolculuğu ve bu bedeniyle geçirdiği deneyimleri ifade eder
Parapsikoloji'de bu, "beden-dışı deneyim" anlamındaki "out-of-body experience" (OBE) olarak, Metapsişik'te ise "şuur projeksiyonu" olarak adlandırılır
İrâdi olarak gerçekleştirilebilmesi ve deneyim sırasında bilinçli olunması sebebiyle diğer beden-dışı deneyimler arasında özel bir yeri vardır Parapsikoloji laboratuarlarında yapılan deneylerde kişinin deneyim sırasında 5 duyu organı ile algılanabilecek bilgilerden daha fazlasına ulaşabildiği gözlemlenmiştir Astral beden için duvar gibi fiziksel nesneler ve uzaklık bir engel oluşturmayacağı ileri sürülür Yani, kişi bu bedeniyle bir anda kıtalar arası yolculuk yapabilir ve maddi engellerin içinden geçebilir Fiziksel bedenden çıkıldığında öte-alem varlıklarının görülebileceği de ileri sürülmektedir Uyku sırasında yapılan astral seyahat fiziksel bedene dönüldüğünde birrüya tarzında anımsanmaktadır Astral seyahatin, okült ve teozofik kaynaklarda ve birçok araştırmacının çalışmalarında "irâdi olarak fiziksel bedenden ayrılma" şeklinde tanımlanmasına karşın (Dr Scott ROGO, Leaving The Body, 1983), İngiliz parapsikolog Celia Gren bir ayrım yapmış ve “fiziksel beden-dışı deneyimler”den kendiliğinden (irade-dışı) oluşanları için ekzomatik deneyim (ecsomatic experience) terimini ortaya atmıştır
Konu hakkında en fazla araştırma yapmış kişilerden biri araştırmalarını "Journeys Out of Body" adlı kitabında aktaran Robert Monroe’dur Halen Amerika Birleşik Devletleri'nde Monroe Enstitüsü adıyla bilinen bir kurum bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir
Materyalizasyon, sözcük anlamıyla maddeleşme anlamına gelmekte olup, spiritüalizm’de “bedenli veya bedensiz bir varlığın bedenli bir varlığa ait beden maddelerinin bir kısmını demateryalize etmesinden sonra, istediği bir biçime sokarak başka bir yerde ortaya çıkarması” olarak tanımlanır Demateryalizasyon fenomeninin karşıtı olarak kabul edilir
Bilinen fizik yasalarıyla açıklanamayan demateryalizasyon ve materyalizasyon fenomenlerini neo-spiritüalist görüş, kısaca, maddi partiküller arasındaki çekim-itim dengesine yapılan ruhsal müdahaleyle, maddenin genleştirilmesi ve eski haline döndürülmesi olarak açıklar İnsan gözü, bir maddeyi ancak belirli bir hacimde belirli bir miktarda atom ve partiküle sahipse görür
Maddileşerek beş duyu ile algılanabilir hale gelen (ortaya çıkan, beliren) şeyin herhangi bir eşya olması durumunda fenomen apor ( apport) adını alır Apor fenomenlerine fiziksel medyumların yanı sıra mistiklerin, yogilerin ve şamanların çevresinde de rastlandığı ileri sürülür
Demateryalizasyon: maddilikten çıkma, madde niteliklerinin yitirilmesi anlamına gelmekte olup, Spiritüalizm’de “ruhun etkisiyle fiziksel bir oluşumun beş duyu ile algılanamaz duruma dönüşmesi” olarak tanımlanır
Terim spiritüalistlerce genellikle şu iki fenomeni belirtmek üzere kullanılır:
Medyumdan çıkan ektoplazmanın duyularla algılanabilir duruma gelmesinden (materyalizasyonundan) sonra, tekrar algılanamaz duruma gelmesi
Kimi fiziksel medyumluk deneylerinde rastlanan, medyumun vücudunun tümünün veya bir bölümünün geçici olarak maddi özelliklerini kaybetmesi, ortadan kaybolması
Ortadan kaybolan şeyin herhangi bir eşya olması durumunda fenomen aspor ( asport) adını alır Kaybolan eşyaların kimi zaman başka yerlerde ortaya çıktıkları ileri sürülür
Levitasyon insan ya da hayvan vücudunun veya özgül ağırlık olarak havadan daha ağır nesnelerin görünür herhangi bir fiziksel etkenin yardımı olmadan havaya kaldırılması, havada asılı kalması veya havada gezinmesi fenomenlerine verilen addır Fiziksel medyumluk deneylerinde, kimi mistiklerde, yogilerde, fakîrlerde, ve Tibet’li rahiplerde gözlemlendiği ileri sürülür Yoga’da siddhi adı verilen psişik yetenekler arasında ancak gerçek bir yoginin gerçekleştirebileceği yeteneklerden biri olarak kabul edilir
Parapsikoloji’de psikokinezinin bir türü olarak kabul edilen bu fenomeni Parapsikologlar, psikokinezi yeteneği güçlü medyumların deneyler sırasında eşyaları havaya kaldırabilme şeklinde gerçekleştirebildiklerini ileri sürmüşlerdir Levitasyon fenomeni konusunda Spiritüalist literatürdeki ünlü medyum Daniel Dunglas Home, Parapsikolojik literatürdeki ünlü isimler ise, levitasyon fenomenlerini bilim insanları denetiminde gerçekleştirmiş olan Rus medyum Nina Kulagina ve Polonyalı medyum Stanislawa Tmoczyk’tir Bu son iki medyumun başarılı levitasyon fenomenleri fotoğrafla belgelenmiştir
Medyumluk, ruhçuluk hakkında bilgi veren sözlüklerde, "duyarlı, yani psişik bakımdan hassas yapılı veya özel yeteneklere sahip kimselerin dünyadaki bedenini terketmiş varlıklarla ruhsal irtibat kurarak, onlardan aldığı tesirleri çeşitli tezahürler halinde dünyaya yansıtması" olarak tanımlanır Ancak herhangi bir bedensiz varlığın katkısının sözkonusu olmadığı medyumluk türleri de vardır
Psikometri, Metapsişikte kullanılan bir terim olup, “bir nesneye dokunarak, geçmişte o nesneye dokunmuş kişi ya da kişiler hakkında bilgi edinebilme” olarak tanımlanır
Eski Yunanca’daki “psikhe” sözcüğü ile "ölçme" anlamına gelen “metron” sözcüklerinden türetilen terim ilk kez 1840 yılında fizyoloji profesörü Joseph R Buchanan (A B D ) tarafından kullanılmıştır Psikometr ye de psikometrist adı verilen, bu yeteneğe sahip medyumların, bir kimseye ait bir eşyaya dokunarak, o kimsenin fiziksel, zihinsel, ahlaki özelliklerini saptayabildikleri ve o kimsenin gerek geçmiş bir olay sırasındaki heyecan ve imajları hakkında, gerekse karşılaşacağı olaylar hakkında bilgi verebildikleri ileri sürülür Bu bakımdan, psikometri durugörü, postkognisyon ve prekognisyon medyumluklarının da sözkonusu olduğu bir medyumluk türü olarak ele alınır Kimi Parapsikologlar, psikometri medyumluğunu medyumun sözkonusu eşyaya önceden dokunan kimseden eşyaya sinmiş vibrasyonları alarak, bu vibrasyonların kaynağı olan kişiyle psişik irtibat kurması şeklinde açıklar
Psikometri deneylerinde metal eşyalar üzerinde daha verimli sonuçlar alındığı gözlemlenmiştir Kapalı mektupları okuyabilen psikometri medyumlarına kriptoskop adı verilir
Psikometri ile karıştırılmaması gereken Psikometrik psikoloji ise, çağdaş psikolojide kullanılan testlerin hazırlanması üzerine araştırma ve geliştirme yapan bir uzmanlık alanıdır
Radyestezi, İnsan bedenindeki titreşim alanlarının, canlı ya da cansız nesneler hakkında bilgi sağlamak için faydalanıldığı bilim dalıdır Bu bilgi, hedef nesnenin enerji alanlarıyla eşdeğer rezonansa girerek sağlanır Bilginin deşifre edilebilmesi için özel kalibre edilmiş cihazlar kullanılır
Önceleri sadece su bulma, maden arama ve kayıp nesnelerin yerini belirleme vb gibi alanlarda kullanılırken, radyestezi günümüzde tıbbi teşhisler için uygulama alanı bulmaya başlamıştır
Telekinezi Telepati, düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan etki alış verişidir Bilinen duyular, ya da herhangi bir araç kullanmaksızın, her türden düşünce ve duygunun zihinden zihine gönderilip, alınması tarzında yapılan bir haberleşmedir
Telepatiyi, ünlü metapsişikçi ve spirit araştırmacısı J L’homme’nun ağzından şöyle tarif edebiliriz: Kendisinde bir içgüdü, bir imaj, bir koku ve bazen de sesler halinde olan, bir fikri alma kabiliyeti Telepati mantal seviyedeki birçok psişik ve spirit olayların, fenomenlerin esası olmasından dolayı önemlidir Ruhsal irtibatlar, -medyomsal celse çalışmalarında olduğu gibi- derin telapatik bir birleşmedir Telepati, evrensel bir bilgi iletişim aracıdır
Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır Telepati esnasında düşüncesini yayan, gönderen kimseye Ajan (Agent) yani verici denir Alıcı (Percipiant) ise telepati deneylerinde süje olarak geçer Parapsikolojide DDA kapsamında araştırma konusu olan telepati, insan zihninin ve psişik varlığının zamanla körelmiş bir yeteneğidir Devamlı çalışmak suretiyle bu yetenek gelişebilir
Telepati yeteneği hemen hemen hepimizde bulunmasına rağmen, daha başarılı sonuçların alınmasında kişiler arasındaki heyecansal uyumun olumlu etkisi olduğu saptanmıştır Birbirlerine aşık olan insanların, anne ve çocukların, çok samimi dostların, kardeşlerin veya buna benzer birbiriyle sempati bağları bulunan insanların birbirlerini, konuşmaksızın daha kolaylıkla anlaşabilmelerinin bir sebebi de budur
Dr I Kogan’a göre: “Telepatik alış veriş sırasında telepatik verici, bir fikri kendi zihninden alıcının zihnine yansıtırken daha çok bu fikri içeren bir enformasyonu aktarmaktadır Bu enformasyonlar, alıcının zihnine bir psi alanı vasıtasıyla aktarılır ” Psi alanı vasıtasıyla aktarılan enformasyon özel dalgalar halinde yayılmaktadır; telepati olayını bilimin henüz bilemediği bir güç sağlamaktadır
Telepati zamanla ve mekanla sınırlnamaz Telepatik tesirler zihinsel ve ruhsal güçlerin kapasiteleri oranında, uzay ve zamansızlık içinde her yere ve her yöne yönlendirilebilir Örneğin, radyo dalgaları, televizyon dalgaları, eski çağlarda da mevcuttu Fakat, her ikisi de keşfedilip ortaya çıkarılıncaya kadar yok gibiydiler Kulaklarımızın algılayamadıklarının bir kısmını, örneğin telsiz ve radyo gibi araçlarla; gözlerimizin algılayamadıklarının bir kısmını da, yine örneğin televizyon gibi araçlarla algılayabiliyoruz
Nitekim hayvanlarda algılama sınırları insanlardan farklı olduğundan, bir araca, bir gerece gerek duymadan, örneğin bir köpek, bizlerin kulaklarımızın duymadığı tiz bir düdük sesini duyup, ona uyabilir Yine çoğu evcil hayvalarımızla, bazı diğer hayvanlar, depremlerden önce, deprem tesirlerini algılayıp, bir takım huzursuzluk belirtileri gösterebilirler İşte bunlar gibi, beş duyumuzla algılayamadığımız ruhsal tesirlerden biri de, 'telepati'dir
Psişik yetenekler insanla ilgili olduğuna göre, hepsinin tarihini insanlığın başlangıcına kadar indirmek mümkündür Fakat yazılı kayıtların hepsinde, değişik değişik zamanlamalar rastlanmaktadır Örneğin 19 yüzyıla kadar telepati için “düşünce nakli (transmisyonu), zihin okuma, zihinsel haberleşme” gibi adlar kullanılagelmiştir
Belki de parapsikoloji terimleri içerisinde en çok tanınan, en çok bilinen fenomen telepati fenomenidir Birçok kişi telepati hakkında şöyle veya böyle birtakım bilgilere sahiptir Farklı alanlarda bu fenomen değişik şekillerde kavramlaşmıştır Örneğin bu yetenek için “zihin okuma, zihinden zihne haberleşme, düşünce transmisyonu” gibi ifadelerde kullanılmaktadır Rusya ve eski Doğu Bloğu ülkeleri de Bio Enformasyon terimini kullanmayı tercih etmişlerdir
Telepati, düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulmasıdır İki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan etki alışverişidir Bilinen duyular, ya da herhangi bir araç kullanmaksızın, her türden düşünce ve duygunun zihinden zihne gönderilip, alınması tarzında yapılan bir haberleşmedir
İngiliz Ruhsal Araştırmalar Derneğinin kurucularından olan F Myers Yunanca tele (uzaktan) ve pathos (duygu, düşünce) kelimelerinden telepatiyi türetmiştir
Ezoterik bilgilere göre telepatinin kökeni insanoğlunun başlangıcına kadar dayanır ve o zamanlar telepati bir fenomen olarak kabul edilmezdi Bugün modern dünyanın sakinleri olan bizler, nedense aklımızın ermediği ve alışamadığımız her şeye ‘acayip’ veya ‘doğaüstü’ damgasını vuruveriyoruz Bu fenomen bir kez etüt edildiğinde, prensiplerinin tamamen mantıksal olduğu görülür Araştırmacılar Avusturalya’daki bazı orman kabilelerinin bir tür zihinsel iletişim metodunu kullandıklarını bildirmektedir Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelandalı Maoris’lerin günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında ifade etmektedir Ormanda bir kabileden diğerine seyahat ederken, sözlerinin daha önce iletildiğini farketmişti Gideceği yere varınca tüm kabilenin, kendisini beklediğini görmekteydi Oysa bu haberin kabileye fiziksel bir vasıtayla ulaşması imkânsızdı Mistik tecrübeleriyle tanıdığımız Hindistan halkı, telepati ve benzer psişik yeteneklere çok yabancı değildir Buradaki fakir, yogi ve keşişlerin kendilerini tanıma yolunda keşfettikleri yeteneklerini kimi zaman insanlara da sergilediklerini biliyoruz Bu kimseler, konsantre olma üzerine hayatları boyunca çalışmaktadırlar Dolayısıyla birtakım fenomenleri uygulamada oldukça başarılı olmuşlardır
Afrika'da bazı kabilelerin, DDA yeteneklerini kullanarak haberleşmelerini sürdürdükleri bilinmektedir Büyük Sahra Çölü’ndeki vahalarda yaşayan bu kabileler, bulundukları vahaya yaklaşmakta olan kervan konvoylarını 1000 mil (yaklaşık 1600 km ) ötelerden, içindeki canlılar ve öteki ağırlıklarıyla birlikte algılayabilmektedirler Araştırmak isteyenler için bu kabilelere örnek olarak Tabu yerlilerini örnek verebiliriz
Yine, gizli bilimlerle uğraşanlarda (okültistlerde), teozofi ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerde, telepati yeteneğini geliştirip kullanmak, öteden beri yaygındır Bu değişik ekollerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve keramet ehli” olarak değerlendirilirler
Telepati deneylerinin yapılabilmesi için laboratuvar koşulları şart değildir; halk arasında veya aile içinde yapılan telepati deneyleri arasında en bilinen yöntem şöyle açıklanır: Dış uyaranların az olduğu (sessiz, pek ışık almayan, soğuk olmayan vs ) bir odada birkaç kişi gevşeme ve zihinsel konsantrasyona girer Bu kişilerden biri “verici”, diğerleri “alıcı”dır Deneyde herhangi bir aldatmaca olmaması için verici kişi deneyden önce diğerlerine aktarmak istediği şey (imaj, örneğin bir elma) neyse onu bir kağıda diğerlerinden gizli olarak yazmış olmalıdır Beş veya on dakika süren konsantrasyon süresince verici kişi başka hiçbir şey düşünmeden aktaracağı imaja konsantre olmalı, yani hep onu düşünmeli ve onu zihninde net ve berrak bir şekilde canlandırmalıdır Alıcılar ise, vericiden gelen tesir yayınının zihinlerinde yer edebilmesi için hiçbir şey düşünmemeye, zihinlerini tümüyle boş tutmaya azami derecede dikkat etmelidirler Başarı, vericinin konsantrasyon derecesine bağlı olduğu kadar, alıcıların her türlü kaygı ve kişisel düşüncelerden uzak bir biçimde zihinlerini boş tutabilmelerine bağlıdır Konsantrasyon bitiminde tüm alıcılar kendi önlerinde bulunan kağıda zihinlerinde hangi imajın belirdiğini yazarlar ve sonuçlar karşılaştırılır Gözlemler her beş kişiden birinin iyi bir alıcı olduğunu ortaya koymuştur
Trans, parapsikoloji sözlüklerinde “iradi hareketlerin yokluğuyla ve düşüncenin otomatizma durumuna geçmesiyle nitelenen psikolojik ayrışma hali” veya “paranormal bir fenomenin belirdiği, değişik derinlik derecelerindeki bilinçsizlik hali” olarak tanımlanır
Bununla birlikte, şaman transında ve psikolojik ayrışma yöntemiyle edinilen transta görüldüğü gibi, bilincin kaybolmadığı trans halleri de vardır Ruhçuluğa göre ruh ve beden ilişkisinin, dolayısıyla perispri ve beden ilişkisinin gevşemesiyle oluşan özel bir bilinç halidir Metapsişikçiler sezgisel medyumluk yoluyla bilgi alınmasını sağladığından transı insanlığın manevi alandaki en önemli bilgi alma kaynağı olarak görürler
Prekognisyon meydana gelecek olayların önceden paranormal olarak algılanması fenomenine Parapsikoloji'de verilen addır
Prekognisyon ile premonisyon arasındaki fark, prekognisyonun özel bir olay hakkında açık bir bilgi içermesine karşılık, premonisyonda meydana gelecek olayla ilgili yalnızca belli belirsiz bir hissetmenin sözkonusu olmasıdır Parapsikologlar geleceği bilme fenomeninin gerçek olduğunu, bu fenomenin gerçekliğinin sayısız vakalarla ortaya konmuş olduğunu kabul etmekle birlikte ve bu fenomeni laboratuvar koşullarında deneysel olarak inceleyip sonuçları sınıflandırmakla birlikte, fenomenin nasıl oluştuğu ve nedeni konusuna bir açıklama getirememektedirler Prekognisyon fenomeni, büyük çoğunluğu geleceğin önceden düzenlenmiş olamayacağını savunan Parapsikologlar arasında geleceğin önceden düzenlenip düzenlenmemiş olması konusunda bir görüş ayrılığına neden olmuştur Bu konu, Fatalizm’e karşı çıkan Neo-spiritüalist görüşte, geleceğin geçmişte yapılan iradi hareketlerin sonuçları olarak nedensellik kuralınca kısmen belirlenmiş ve insanın iradi hareketleriyle mukadderatını her an belirlemekte olduğu düşüncesiyle açıklanmaktadır
Parapsikolojik araştırmalara göre, prekognisyon medyumluğunun kapsamındaki fenomenlerin oluşum biçimleri içinde, % 60’ını haberci rüyalar, % 40’ını ise uyanıkken kendiliğinden görülen vizyonlar, işitsel halüsinasyonlar, aniden zihinde çakan düşünceler, trans sırasında alınan duyumlar veya bilme duygusu biçiminde ortaya çıkan medyumluk oluşturmaktadır
Parapsikolojik istatistikler prekognitif duyumların büyük kısmının genellikle ilk 48 saat içinde olacak olaylara ilişkin olduğunu göstermektedir Aylar veya yıllar sonra olacak olaylara ilişkin prekognisyonların sayısı çok azdır Yine Parapsikolojik istatistiklere göre, prekognisyon fenomenlerinin % 80’lik kısmında, fenomene konu olan kişiler ile prekognitif duyumu alan kişi arasında duygusal bir bağ (eş, aile bireyi, dost vs ) olduğu görülmüştür Bu bağın mevcut olmadığı % 20’lik kısım ise genellikle büyük, önemli felaketlere (uçak düşmesi, deprem, önemli birine suikast girişimi vs ) ilişkin duyumlardır
Ekminezi, hipnoz veya psikolojik ayrışma içindeki süjede içinde bulunduğu yaşamdaki veya geçmiş yaşamlarındaki (reenkarnasyonlarındaki) izlenimlerin tekrar canlanmasına ve bunu sağlayan yönteme verilen addır Yöntem, reenkarnasyon olgusunu kabul etmeyen kimilerine bilimsel gelmese de, günümüzde "past-life regression" adı altında psikoterapide psikoterapist hekimlerce, çeşitli üniversitelerdeki parapsikoloji kürsülerinde parapsikologlarca ve özellikle A B D ’nde yaygın bir biçimde kullanılmaktadır A B D ’li psikolog Helen Wambach bu yöntemi 1088 süje üzerinde uygulamıştır Yöntem Fransızcada ecmnésie olarak yazılır Terim Grekçe'deki ektos ("dışında") ve mnimi ("hafıza") sözcüklerinden türetilmiş olup ilk kez Dr Pitre tarafından kullanılmıştır
Duruişiti, hiçbir aygıt kullanmaksızın, algılanabilmesi olanaksız uzaklıktaki ses, konuşma ve müzikleri işitebilme ve bedensiz varlıklardan gelen tesirleri söz halinde duyabilme paranormal yeteneğine metapsişikte verilen addır Durugörü yeteneği ile karşılaştırıldığında, aralarındaki tek fark, paranormal algılamanın birinde görme, diğerinde işitme tarzında gerçekleşmesidir
Duruişiti fenomeninde işitilen ses, kulakla duyulan sese benzemez, içten gelen, zihinsel olarak işitilen bir sestir Fakat ses beynin içindeymişcesine bilinen ses gibi işitilir ve kuşkuya yer bırakmaz Bununla birlikte, fenomende ses, önceleri karışık, belli belirsiz gelen fısıltı sesleri halinde olur; gitgide kuvvetlenir ve sonunda normal ses tonuna ulaşır Olayı betimlerken izlenimlerini aktaran duruişitirlerin belirttiklerine göre, “adeta beynin içine bir telefon aygıtı yerleştirilmiş gibidir ”
Duruişiti fenomeni hipnotik veya doğal uykuda, “uyku-uyanıklık arası” halinde ve izolman, ekstaz (vecd), trans gibi degajman halleri sırasında oluşabildiği gibi uyanıkken (dalgınlık sırasında) de oluşabilir
Rüyalarda, tanınmayan bir sesin fısıldaması tarzındaki duruişiti hami varlıktan gelen mesaj olarak kabul edilir Duruişitirlerden en tanınmış olanı Fransız kahramanı Jan Dark’tır (Jeanne d'Arc)
Durugörü (clairvoyance) canlı ve cansız nesnelerin ve olayların beş duyunun yardımı olmadan (paranormal olarak) algılanmasına verilen addır
Durugörü kişide objektif veya sübjektif vizyonlar ya da imaj duyumları tarzında belirebilir Durugörü fenomenine, hipnoz, doğal uyku, uyku-uyanıklık arası, izolman, vecd, trans gibi Parapsikoloji’de “değişik şuur halleri” adı altında incelenen degajman hallerinde daha sık rastlanır
Durugörü fenomen ve yetenekleri metapsişikçiler ve parapsikologlarca çeşitli sınıflara ayrılarak incelenir
Metapsişikçiler durugörü yeteneklerini başlıca şu sınıflara ayırırlar:
Gizligörü (lüsidite): Gözler kapalıyken çevreyi görebilme
Kritoskopi Saydam olmayan cisimlerin ardını görebilme
Alteroskopi (alloskopi): Kişinin başkalarının bedenlerindeki iç organları, bunların işleyişlerini, auraları görebilmesi ve bu sayede bedensel rahatsızlıkları saptayabilmesi Bu yetenek kişinin kendi bedeni için sözkonusu olduğunda yeteneğe otoskopi adı verilir
Teleoptik: Kişinin beş duyusuyla algılayamayacağı uzaklıktaki ya da kapalı bir ortamdaki olay, nesne ve canlıları algılayabilmesi Bu yeteneğin bir çeşidine coğrafi ya da gezici durugörü (remote viewing) adı verilir Gezici durugörü medyumları içinde en ünlüsü olan A B D ’nden Ingo Swann’ın bu yeteneğini kullanabilmesi için kendisine yerkürenin herhangi bir yerinin enlem ve boylam koordinatlarının kendisine verilmesi yeterliydi A B D ’nin soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı Swann’ın bu paranormal yeteneğinden yararlanmış olduğu ileri sürülür TürkçeSwann ve CIA-İngilizce
Zamansal durugörü (prekognitif ve postkognitif durugörü): Yeteneğin geçmiş veya gelecekteki olayları algılamaya yönelik olması
Telepatik durugörü
Dedublüman ruhçulukta, bedenli bir varlığın, bedenindeki maddelerin bir kısmını demateryalize edip, onları istediği bir biçime sokarak, başka yerlerde ortaya çıkarması” olarak tanımlanır Daha açık bir deyişle kişinin, aynı anda iki ayrı yerde biri yoğun, diğeri süptil maddelerden oluşan iki bedene sahip olmasıdır
Süptil maddelerden oluşmakla birlikte, dedublüman fenomeninde bu ikinci beden herkesçe görülebilir, hatta elle tutulabilir derecede yoğunlaşmış durumda olur Teozofik terimle bu, astral bedenin yoğunlaşmış halde görülmesi olarak da tarif edilebilir Klasik spiritüalizmin dedublüman fenomenini perispirinin yoğunlaşması olarak açıklamasına karşın, neo-spiritüalizm dedublüman fenomeninin perisprinin bir faaliyeti sonucunda olduğu, fakat olayda sözkonusu olan bu ikinci bedenin (dublenin) perispri olmadığı görüşündedir Dedublüman olaylarına en sık, sufilerde rastlandığı ileri sürülür Dedublüman bilokasyon fenomeninin bir türü olarak sınıflandırılır
Teşevvüş, neo-spiritüalist terminolojideki bir terim olup, kısaca, bir realiteden diğerine geçilirken içine düşülen bocalama veya karışıklık hali olarak tanımlanır
Teşevvüş terimi neo-spiritüalizm’de iki durumu belirtmek üzere kullanılır:
1- Bedenin terk edilmesiyle yaşanılan teşevvüş: Bu, kısaca, ölüm denilen olayla spatyum’a göçmüş varlığın spatyuma derhal uyum gösterememesi sonucunda yaşadığı teşevvüştür Varlığın spatyumda olduğunu idrak edememesine, dünyevi alışkanlıklarını bırakamamış olmasına, hala dünyevi realitesine ait imaj ve sembollerin anı ve izleriyle hareket etmesine bağlı olarak içine düştüğü bocalama ve şaşkınlık hali olarak açıklanır Bu aynı zamanda kendisine yabancı, yeni bir ortamı kavrayamayan ve bu ortama alışamayan varlığın geçirdiği doğal bir uyumsuzluk dönemidir Varlık imajinasyonunu şuurlu olarak sevk ve idare edemediği gibi, çevresindeki olayların kendi imajinasyonunun ürünü olduğunun idrakinde de değildir Kendiliğinden imajinasyon aşaması denilen bu aşamada, varlık kendi imajinasyonuyla yarattığı yapay dünyada, imajinasyonunun ürünü olan olayların içinde yaşar durur (Buradaki yapay dünyadan kasıt, spatyumun süptil maddelerinin düşünceyle şekil alabilme özelliğine sahip olmasından dolayı, varlığın farkında olmadan kendi imajinasyonuyla çevresinde oluşturduklarıdır )
2- İnsanın realite değiştirmesi sırasında yaşadığı teşevvüş: Ruhsal gelişimin sıçramalar tarzında olmayıp, tedriç ilkesine uygun olarak yavaş yavaş, derece derece gerçekleşmesinden dolayı her insan yeni realitesine birdenbire ve tümüyle uyum gösteremez, bir geçiş dönemi yaşar Teşevvüş adı verilen bu geçiş dönemindeki insan ne yeni realitesine birdenbire ve tam anlamıyla uyum gösterebilir, ne de eski realitesini birdenbire ve tam anlamıyla terk edebilir Teşevvüş dönemine yeni realitesine uyum göstermeye çalışan insanın uyumsuzluk dönemi de denebilir Teşevvüşteki kişi yeni realitesinin bilgi ve prensiplerini henüz hazmedememiş ve eski realitesinin düşünme alışkanlıklarını, bakış açılarını vs tam olarak terk edememiş durumdadır Teşevvüş adı verilen bu bocalama, şaşkınlık ve karışıklık hali, bireyler için sözkonusu olduğu gibi, toplumlar için de sözkonusudur Yani toplumsal gelişimde de her iki realite arasında bir teşevvüş dönemi olur ki, teşevvüşü atlatamayan toplumlar çöküş sürecine girerler
Akışkan (Termodinamik,mühendislik),sıvıları , gazları, plazmaları ve bazı durumlarda plastik katıları (eriyik) kapsayan, maddenin hallerinin bir altkümesidir
Akışkan (Spiritüalizm,Metapsişik) Katı,sıvı ve gaz hallerindeki maddelere oranla yoğunlukları daha az, vibrasyonel hız düzeyleri daha yüksek maddelere verilen ad
Bağlı şuur ruhçu terminolojide kullanılan bir terim olup, serbest şuur haliyle kıyaslama yapmak üzere kullanılır ve bedenlenmiş ruhun dünyevi şuurunu ifade eder
Ruhçu anlayışta serbest şuur ile bağlı şuur arasındaki fark şöyle açıklanır: Serbest şuur ruhun ancak bedensiz haldeyken ulaşabileceği şuur halidir, bağlı şuur ise bedenli halde iken sözkonusu olan şuurudur Bağlı şuur, ruhun serbest şuurunun dünyadaki bedenlenme koşullarına bağlı olarak daralmış, kapanmış, kısıtlanmış, sınırlanmış halidir; serbest şuurun hakiki bilgilere dayalı olmasına karşılık, bağlı şuur büyük ölçüde dünyasal bilgilere dayalıdır
Hami varlık, (protector spirit), pek çok tradisyonda, eski uygarlıklarda ve çeşitli dinlerde çeşitli adlarla sözü edilen, her insana yaşamı boyunca yardım eden, ona rüyalar, sezgiler ve olaylar yoluyla mesajlar vererek yardımlarda bulunan, görünmez koruyucu varlığa Spiritüalizm’de verilen addır
Kimi kutsal metinlerde koruyucu melek olarak da adlandırılan hami varlık, Spiritüalist görüşe göre, her insana yeryüzünde doğumundan önce “yaşam planı”nın hazırlanmasında yardım eden, bu planın uygulanmasını kendisine görev edinen, bunun için hamisi bulunduğu insana yaşamı boyunca yardımlarda bulunan bedensiz varlıktır Fakat hami varlık, hamisi bulunduğu insanı koruyup kollarken ilâhî ilkelerin dışına çıkmaz, çıkamaz Hamisi bulunduğu insanın karşısına çıkacak olayların düzenlenmesinde belli ölçülerde bir rol oynar Bu olayların o insanın yaşam planını dahilinde düzenlenmesine yardımcı olur, gerekirse o insanın karşısına çeşitli olaylar çıkarmak, yahut sezgi, rüya tarzında beliren tesirler göndermek yoluyla uyarılarda bulunur; kısaca, dünya yaşamının güçlüklerle dolu çetin yolunda yürürken ıstıraplı olaylara dayanabilmesine ve sınavları başarabilmesine çeşitli şekillerde yardım eder Bununla birlikte hami varlık hamisi bulunduğu varlığa İlâhî İrade Yasaları'nın gereklerini aşan bir yardımda bulunamaz, o varlığın mukadderatını değiştiremez İlâhî İrade Yasaları hiçbir varlığa ayrıcalık tanınmasına izin vermez
Hami varlık onun iradi hareketlerine engel olmaktan ziyade, uyarılarda bulunur Bu uyarıların büyük bir kısmı insanın karşısına çıkarılan olayların içerdiği mesajdır Bu yüzden insanın uyanık bulunup yapacağı tarafsız gözlemlerle “olayların dili"nden anlamaya çalışması büyük bir önem taşımaktadır
Hami varlığın vazifesi, hamisi bulunduğu varlığın ölüm olayı ile bedenin terk etmesine kadar sürer Bununla birlikte Spiritüalistler, hami varlığın bu yetiştirme fonksiyonunun bazen birkaç reenkarnasyon boyunca sürebileceğini belirtirler Ruhsal tebliğlere göre, vazifeli varlıkların hamisi bağlı bulunduğu bir Ruhsal Plan olabilir ve bireyler gibi toplumların da hami varlık grupları ya da kümeleri vardır Bunlara, eski Romalılar'da Genius adı verilmiştir
----------------
Tanım ve Tarihçe
Hipnotizma, hipnoz halinin manyetizma (hayvansal manyetizma) yöntemlerinin dışındaki yöntemlerle oluşturulması olayına ve hipnotik hipnozun uygulamalı, bilimsel etüdüne verilen addır Terim ilk kez 1840’larda İskoç hekim S James Braid tarafından kullanılmıştır İlk zamanlar sihirbazlık ya da büyücülüğün bir dalı gibi görülen hipnotizma bilim çevrelerince önceleri mesmerist bir uygulama sanılarak aşağılanmışsa da, 19 yy ’ın sonlarında kimi psikoloji çevrelerinin, özellikle Salpetrier ve Nancy ekollerinin reddetmek yerine fenomene bilimsel araştırıcılıkla yaklaşıp, fenomeni bilimsel deneylerle sistemli bir şekilde incelemesi sonucunda, hipnotizma bilim alanındaki yerini almıştır
Hipnotizma'nın iki temel yöntemi
Günümüze dek çok çeşitli hipnotizma teknikleri geliştirilmişse de telkin ve konsantrasyon bu tekniklerin hepsinde bulunan ortak yöntemlerdir Hipnotize edilen kimse doğal uykudaki halde değildir Örneğin kendiliğinden rüya görmez Zihni hipnotizörle bağlantı halindedir ve imajinasyonunu hipnotizörün telkinlerine bırakmış bir durumda bulunur Telkin psikoloji sözlüklerinde “tartışma ve zorlama gibi çabalar sözkonusu olmadan birine bir şeyi yalnızca sözle benimsetme” olarak tanımlanır Telkinle süjenin halüsinasyon görmesi ve hipnoz halinden çıktıktan sonra herhangi bir şeyi yapması sağlanabilir (posthipnotik telkin)
Telkinin rolü ve imajinasyonun gücü
Bazı deneylerde süjeye “elin şu anda yanıyor” telkiniyle elinde yanık izleri bile oluşturulmuştur Bu veriye dayanan kimi araştırmacılar, esas rolü oynayan etkenin hipnotizörün telkinin değil, süjenin “kendiliğinden imajinasyon”u olduğu sonucuna varmışlardır Yani hipnotizörün yaptığı yalnızca, telkiniyle süjenin imajinasyonunu harekete geçirmek ve yönlendirmektir Fakat hipnotize edilmiş kişiye vicdanına ya da vicdani iradesine uymayan eylemler yaptırılamaz Örneğin hipnotizma yoluyla süjeye cinayet işlettirilemez Araştırma ve deneyler herkesin hipnotize edilemeyeceğini, fakat kişinin psikolojik durumu gibi kimi etkenlerin hipnotize edilebilirliği arttırıcı olarak rol oynadığını saptamışlardır
Hipnotize edilebilirliği kolaylaştıran etkenler
Pierre Janet (1859-1947) deneyleri sonucunda, süjenin hipnotize edilmesini kolaylaştırıcı etkenlerden bazılarını şöyle sıralamıştır:
Geçmişte ruhsal bir çöküntü, kriz geçirmiş olma
Doğal uyurgezer olma
Zihinsel yorgunluk, yani devamlı dikkatten doğan yorgunluk
Aşırı heyecan hallerinde kendini kolayca kaybediyor olma
Hipnotizöre bağlılık eğilimi duyma
Hipnotizmanın uygulanımı
Psikoterapide ve ameliyatlarda da kullanılan hipnotizmanın uygulanma alanları giderek genişlemektedir Hipnotizmanın tedavi amaçlı uygulamalarından en tanınanları hipnoterapi, biyoterapi ve sofroloji adıyla bilinir Metapsişikçiler yeterince bilgi, görgü ve deneyime sahip olunmadan hipnoz deneylerine kalkışılmamasını, aksi takdirde tehlikeli ve zararlı sonuçlarla karşılaşmanın çok muhtemel olduğunu belirtmektedirler Metapsişik araştırmacılar manyetizmanın hipnotizmadan daha sağlıklı olduğu görüşündedir
----------------------
Hipnoz Tanım
Hipnoz Psikoloji'ye göre, telkine yatkınlık gösteren bir tür yapay uyku veya uyku-uyanıklık arası haldir Terimi ilk kullanan, Yunan mitolojisindeki uyku ilahının adından (Hupnos)esinlenen İskoç hekim S James Braid'dir (1795-1860) Hipnoz, ruh ve beden ilişkisinin (sonuçta perispri ve beden ilişkisinin) gevşemesi sonucunda oluşan bir degajman halidir
Metapsişikte ve Spiritüalizmde Hipnoz
Metapsişikteki Hipnoz Yöntemleri
Hipnoz hali iki yolla sağlanır: Manyetizma yoluyla (manyetik uyku) ve hipnotizma teknikleriyle (hipnotik uyku) Manyetizma yöntemlerini süjeler üzerinde bilinen anlamda ilk uygulayan ve bu etkiye "hayvansal manyetizma" adını veren kişi, canlılar üzerindeki manyetizmanın kâşifi sayılan, Franz Anton Mesmer'dir (1734-1815) Manyetik hipnoz, hipnotik hipnoza kıyasla hem daha derin ve doğal bir degajman halidir, hem de ruhsal incelemeler için, daha yararlı, bol ve verimli olanaklar sunar Manyetik hipnozda ayrıca hipnotik hipnozda görülen zarar ve tehlike olasılıkları pek bulunmaz Manyetik hipnoz hali telkinle oluşmaz ve telkinle ortadan kalkmaz Hipnoz altındaki kişi yalan söyleyemez Hipnoz altındaki kişiye vicdanına ya da vicdani iradesine uymayan eylemler yaptırılamaz Metapsişikçiler yeterince bilgi, görgü ve deneyime sahip olunmadan hipnoz deneylerine kalkışılmamasını, aksi takdirde tehlikeli ve zararlı sonuçlarla karşılaşmanın çok muhtemel olduğunu belirtmektedirler
Hipnozun üç temel hali
Hipnozun derinlik derecelerine ve özelliklerine göre farklı çeşitleri vardır Başlıca üç hipnoz hali vardır:
Letarji (şarm, telkin, inangaçlık hali): Neo-spiritüalizm, hipnozun bu aşamasını “kendiliğinden imajinasyon” aşaması olarak görür Hipnozun bu halinin en belirgin özelliği süjenin telkine şuursuzca yatkınlık özelliğidir Bu haldeki süjede telkin yoluyla, beş duyuyu ilgilendiren hipnotik halüsinasyonlar yaratılabilir
Katalepsi (donma hali): Süjenin gözleri açık olmakla birlikte, kasları donma denilen derecede uzun süre sabit kalır Organlarını bırakıldığı konumda tutar Çevredeki gürültüleri duymamakla birlikte, müzikten etkilendiği saptanmıştır Telkin alma yeteneği azaldığından, emirler sonuçsuz kalır
Somnambülizm (uyurgezerlik hali): Süje kendisi üzerindeki kontrol yeteneklerini biraz daha bilinçli ve kapsamlı olarak tekrar kullanmaya başlar Telkin doğrudan doğruya olanaklı değildir, ancak ikna yoluyla olanaklıdır Süjede olağan halde görülmeyen bir zeka ve muhakeme yeteneği belirir Bu şuur hali 'superconscience' olarak adlandırılmıştır Somnambülizm hali de belirtilerine ve derinlik derecelerine göre kendi içinde sınıflara ayrılır Hipnozdaki bu yapay somnambülizm (somnambulisme provoqué) hali "doğal uyurgezer" denilen insanlarda kendiliğinden oluşmaktadır ki, doğal uyurgezerler bu haldeyken, zeka gerektiren karmaşık faaliyetlerde bulunabilirler, fakat uyandıktan sonra, yapmış oldukları bu faaliyetlerin hiçbirini hatırlamazlar
Hipnozun Kullanım Alanları
Günümüzde spiritüalizmde ve parapsikolojide kullanılmasının yanı sıra, psikoterapide, kriminolojide ve sancısız doğum, sancısız diş çekme (-A B D ’deki dişçilerin yaklaşık dörtte birinin uyguladığı belirlenmiştir-), yabancı dili çabuk öğrenme gibi çeşitli amaçlarla birçok alanda kullanılan bir yöntemdir Ayrıca uluslararası istihbaratta da kullanıldığı ileri sürülmektedir Manyetik hipnozla yapılan tedavi sistemine ve uzmanlık alanına kimi ülkelerde biyoterapi adı verilmektedir Bir başka uyku türüne ilaçla (enjeksiyonla) uyku denilmektedir, fakat bu uyku yöntemi metapsişikçilerce, bilinen hipnoz yöntemleri kapsamında ele alınmadığı gibi, bu uyku hali de hipnoz olarak ele alınmaz 
Fantom Hayalet
Fantom (phantom), halk deyişiyle “hayalet” olarak bilinen bazı fenomenlere metapsişik alanda verilen addır
Ruhçu görüşe göre, fantomlar ruhsal bir faaliyet sonucunda oluşmakla birlikte, ne ruhtur ne de ruhun perisprisidir Fantom fenomenleri Spiritüalizm’de esas olarak 3 grupta ele alınır:
Fiziksel medyumluk deneylerinde oluşan ektoplazmik fantomlar: Neo-spiritüalist görüşe göre, bunlar, materyalizasyon ve demateryalizasyon tekniklerini kullanan medyumun, ektoplazmasını kendi perisprisiyle biçimlendirerek oluşturduğu fantomlardır Bunların oluşumu için bedensiz bir varlık ile irtibata geçilmiş olması şart değildir Bedensiz bir varlığın mevcudiyetinin sözkonusu olduğu durumlarda da medyum, bedensiz varlıktan aldığı tesir ve imajları peripri-akışkanlar yoluyla ektoplazmasına yansıtarak fantomu yine kendisi oluşturur
Perisprinin etkisi altında, süptil maddelerin yoğunlaşmasıyla oluşan, duble ve seyyal ikiz adıyla bilinen fantomlar
Tekinsizyer fantomu: Cinayette olduğu gibi, bazı normal-dışı ölüm koşullarında can çekişen kişinin bıraktığı imaj yüklü vibrasyonların o mekana gelen hassas kişilerce paranormal olarak algılanması sonucunda hassas kişinin fantom algılaması
Kendiliğinden imajinasyon
Kendiliğinden imajinasyon, spiritüalist terminolojide kullanılan bir terim olup, neo-spiritüalizm’de “varlığın, iradesi dışında cereyan ettiği izlenimi veren imajinatif faaliyeti” olarak tanımlanır
Kendiliğinden imajinasyon Neo-spiritüalist görüşte varlığın bedenli veya bedensiz oluşu bakımından iki grupta ele alınarak açıklanır:
1- Fiziksel bedensiz bir ruh, yani ölüm olayı ile spatyuma geçmiş bir varlık için:
Maddi bağların baskısından kurtulmuş vicdanın varlığın iradesini etki altına alıp, şuuraltı imajlarıyla varlığın çevresinde objektif olaylarla dolu bir dünya yaratması Klasik spiritüalizm (spiritizm) bu imajinatif dünyanın teşevvüş halindeki varlığın kendi imajinasyonuyla, fakat iradesi dışında yaratıldığı görüşüyle bunu “irade-dışı imajinatif kreasyon” olarak adlandırmıştır İradesiz imajinasyonun olamayacağı görüşünden yola çıkan Neo-spiritüalizm’de ise buna “kendiliğinden imajinasyon” adı verilmiştir
2- Bedenli bir varlık ya da hipnoz halindeki bir denek için:
Hipnoz halindeki deneğin imajinasyonunun operatörce (hipnotizör) sevk ve idare edilme durumu Denek, operatörün telkin ettiği imajlara inanır ve o imajları yaşar İmajinasyonu yönlendirilen deneğin durumu, spatyumda teşevvüş halinde bulunan varlığın durumuna benzer Aradaki tek fark, imajinasyonun bu kez, vicdanın etkisi altında olma yerine bir başka iradenin (operatörün iradesi) etkisi altında olmasıdır
Devamı altta
|