Prof. Dr. Sinsi
|
Yoga Ve Meditasyon Psikolojiyi Bozuyor
Psikiyatrist Mustafa Merter:
İnsan ruhuyla oynanmaz!
“Avrupa’daki uzun hayatım boyunca, yoğun bir şekilde meditasyon uyguladım Türkiye’ye gelip İslam’la müşerref olduktan sonra, gitgide meditatif aktivitelerim ikinci plana düştü Meditasyonu ben, psikoterapide bazı yardımcı metotlara ek olarak telakki ediyorum Meditasyonu eğer bir dinsel uygulama gibi algılarsak bir süre sonra, zehir haline dönüşebilir Çünkü meditasyon esnasında değişik bir bilinç boyutuna giriyor ve çıkıyor insan Bir bağımlılık oluşabiliyor Oradan bu boyuta geldikleri zaman, bir boşluk hissediyorlar Dünyadan zevk alan, o hazları hissedemez hale dönüşüyor Tekrar öbür tarafa dönmek istiyor Fakat öbür taraftaki hali bulamadığı için, iki cami arasında bînamaz oluyor Bu gidip gelmelerin sonunda insan, çok ağır depresyona girebiliyor
- Nasıl tezahür ediyor?
Senelerce beraber olduğumuz bir arkadaşım, gül gibi bir karısı, güzel çocukları var Psikiyatristlerin tanımını koyamadıkları bir depresyon yaşıyor 70’li yıllarda Budist mabetlerinde kalıp, uzun süre meditasyon yapan bir çocuk Ne bu dünyadan zevk alabiliyor, ne öbür tarafa gidebilir halde Sokaklarda ruh gibi dolaşıyor Ve o münferit bir vaka değildir Geçen bir olay aktarıldı: Birisi, Azerbaycan’dan gelen bir şifacıya gidiyor Kendinde bir rahatlama hissediyor Ve yakınlarını da oraya gitmeleri için teşvik ediyor Yakınlarından bir tanesi, “Bana vahiy geliyor” demeye başlıyor Eşi de paranoid bir krize giriyor O aile parçalanmak üzere İnsan ruhuyla oynanmaz Kendin pişir, kendin ye maneviyatı olmaz İnsanın bu dünyada bir haz kredisi var Eğer bu haz kredisi aşılırsa, artık hiç haz alamaz hale geliyoruz
- Bu enerji alıp vermelere ne diyorsunuz?
İşin içinde enaniyet var İşin Rahmani boyutu bitmiş Büyük bir ego şişmesi oluyor Bu insanlar yalnız şifada kalmıyorlar, ondan sonra “Ben Hz Mevlana’yım, reenkarnasyonum Ben peygamberim, ben Allah’ım” diyenler var New age grupların temel öğesi, insanların ‘ben yaptım’ duygusunu yaşamalarıdır Kulluk bilinci yoktur
(Zaman 1 8 2004, Nuriye Akman röportajı)
Yoga din değilse ne?
Yoga bugünkü Hint dillerine temellik yapan Sanskritçede ‘boyunduruk’ etme anlamındaki ‘yug’ kelimesinden türemiş ve bedenin, duyguların ve zihnin tam kontrolü anlamına geliyor Bu, bir taraftan vücudun, zihnin ve ruhun uyumu ve bütünleşmesi, diğer taraftan da kişisel ruhun “Evrensel Ruh”la(!) birleşmesi demek N V Raghuram’ın Türkiye’deki yogacıların sitesinde yayınlanan makalesinde “Yoga yaparsam Hindu olur muyum?” sorusu sorularak cevap olarak, “Yoga din değildir” deniyor; ama bakın devamında “din” nasıl bir müessese olarak görülüyor:
“Yoga’nın bir dine ait olduğunu düşünmek, büyükbabanın yeni doğmuş torununa benzediğini söylemek gibidir Din çoğu zaman bizi sınırlarken yoga bizi genişletir Bizi köle haline getirmekten ya da dünyanın içinde boğulmaktan, ya da ben-merkezci olmaktan korur Yaşam yolunda, kişi içsel tanrısal yönünü tezahür ederek büyüyebilir ”
Yine aynı makalede, “Yoga ile âşina olmayanlarımız onu genellikle Hindu dininin bir uzantısı olarak görür ve bilmeden pagan bir ritüelin bir parçası olmaktan çekindiği için yogadan uzak durur Ancak, Yoga bir din değildir! Çünkü yoga, bilinen tüm dinlerden daha önce başlamış bir felsefedir!” deniyor
Türkiye’ye sık sık gelen tanınmış gurulardan Shri Mataji’nin çalışmaları durumu en iyi şekilde özetliyor: Harbiye Askerî Müzesi’nin fuar salonunda düzenlenen yoga ayini sırasında katılımcıların Shri Mataji’ye taptıkları için ayaklarını bile öptükleri, ayaklarını yıkadığı suyu içtikleri medyaya yansımıştı (Milliyet, 23 04 2002) Shri Mataji’nin büyük bir fotoğrafı ile tütsü, Hint müziği ve mumlar, Sahaja yoganın öğretildiği mekanlardan eksik edilmiyor Eğitime katılanlara önce “aydınlama meditasyonu” yapılıyor, yani herkesin omuriliğinde olduğu varsayılan ‘kundalini enerjisi’ başın üzerine yükseltilip bağlanıyor! Ondan içlerindeki ‘saf çocuğu’ uyandırması isteniyor Ancak, tüm bunlar, yapılırken Shri Mataji’nin fotoğrafının önünde mum yakarak ona doğru dönük olmak, onunla kalben transa geçmek şart! (06,12,2004, Sabah)
Medya yönlendiriyor
Birçok kadın dergisi ve gazete yoga ve benzeri akımları manken görüntüleri eşliğinde sayfalarına taşıyarak gündemde tutuyor Ancak, bu tarz programlarda miskinliği bir yaşam tarzı olarak benimsemiş malum Hind fakirlerinin imajı yansıtılmıyor
Bu özendirmeler sayesinde artık kolejler, ilköğretim okulları, devlet daireleri, hatta bazı özel ana sınıflarında dahi çocuklara Hindli yogiler eşliğinde yoga yaptırılıyor
Yoga, meditasyon, şifacılık, biyoenerji tedavileri, transandantal meditasyon gibi uygulamalar bu tarz inanışlarda büyük bir yer tutuyor Astroloji, tarot kartları, falcılık, medyumluk bu kültürün önemli bir bölümünü oluşturuyor
Sonu Budizm’e varıyor
Budizm putperest bir anlayış üzerine kurulmuş, çok tanrılı bir dindir Bu anlayışla yetişen Budist rahipler tüm hayatlarını Buda’ya ibadetle geçirirler Budizm, tevhidi kabul etmeyen, sadece insanın bazı ahlaki yönlerden gelişimini ve dünyaya ait ızdıraplarından kurtulmasını temel alan özünde çok tanrıcı bir felsefedir Budizm, insanın dünyaya sürekli geldiği, bir önceki hayatındaki davranışlara göre bir sonraki hayatının şekillendiği (reenkarnasyon) düşüncesi üzerine kurulmuştur Bunlar İslam’a ve Kur’an’a tamamen zıt düşüncelerdir
Uçmak, suda yürümek!
Türkistan’da yetişen büyük velîlerden Ebu Said Ebü’l-Hayr’a bir gün, “Filanca kimse su üstünde yürüyor Buna ne dersiniz?” diye sorulunca; “Bunun kıymeti yoktur Ördek ve kurbağa da yüzer ” dedi “Filan adam havada uçuyor ” dediler “Sinek ve çaylak da uçuyor Sinek kadar kıymeti var ” dedi “Filan kimse, bir anda şehirden şehre gidiyor ” dediler “Şeytan da, bir solukta şarktan garba gidiyor Böyle şeylerin dînimizde kıymeti yoktur Merd olan, herkesin arasında bulunur Alış-veriş yapar, evlenir Fakat, bir an Rabbini unutmaz ” buyurdu
(Dr Mustafa Merter)
|