Prof. Dr. Sinsi
|
Tabiat Felsefesi
Tabiat Felsefesi
Tabiatı, tabiat ürünlerini ve orada olanları inceleyen sistemli düşünce Daha özel olarak tabiat felsefesi, tabiî varlığı organik ve inorganik olarak ayırdığımızda, her iki alanın birbirinden farklı olduğunu gözö-nünde bulundurarak, her iki varlık alanının özel ilkeleriyle, ortak ilkelerini ayrı bir inceleme objesi yapan, zaman mekân, tabiatta geçerli olan oluş, her türlü bağlılıklar, karşılıklı etki, tabiata hakim olan düzen ve nizamı, gerçek bağlar, denge sistemleri vb husustan inceleyip çözüme kavuşturmaya çalışan felsefe disiplinidir
Tabiat felsefesi deyimi oldukça yakın zamanlara ait olup, geçmişte "tabiat metafiziği", "tabiatın felsefesi", "spekülatif fizik" şeklinde eşanlamlı kullanımlarıyla birlikte, Seneca'nm "philosophia naturalis" deyiminin karşılığıdır Devimin bu anlamda ortaya çıkışı XVIII yüzyıl Aydınlanması dönemindedir ve özel bir disiplinin adı olarak kullanılmaya başlanmıştır Önceki zamanlarda yani Antik Çağ ve Orta Çağda tabiat felsefesiyle tabiat bilimi arasında herhangi bir aynm yapılmadığından tabiat (physis) üzerine bir öğreti, yani bütün olarak "kos-mos" ile varlık üzerine bir öğreti şeklindeydi
Bu bağlamda üç alanın aynım yapılıyordu:
a) Anorganik tabiatın öğreticisi olarak kosmoloji,
b) Organik tabiatın veya orga-nizmalann öğretisi olarak teleoloji,
c) ve son olarak psikoloji 
XVII yüzyılda psikolojinin bu grubtan ayrılmasıyla geriye
kalan iki disiplin fizyoloji olarak anıldı Ayrıca Francis Bacon'ın bilimler ve felsefe alanındaki sımflandirmasıyla tabiat bilimi, Bacon'ın ifadesiyle "historia naturalis"ten, yani "tabiat felsefesi"nden aynldi Sonraki yüzyılda, yani XVIII yüzyılda fizyoloji de tabiat felsefesinden ayrılarak bağımsız bir disiplin özelliği kazandı Yine benzer şekilde spekülatif fizik (physica speculativa) ve ampirik fizik (physica empirica) ya da deneysel fizik (physica experimentalis) ve genel kozmoloji (cosmologia generalis) tasnifi, mesela Wolff tarafından yapıldı Bugünkü tabiat felsefesi ve tabiat bilimi ayrımları, sonuncu tasnife uymaktadır Bu deyimler d'Holbach'ın Tabiatın Sistemi (1770), Kan tın Tabiat Bitiminin Metafizik ilkeleri (1786) ve Schelling'in Bir Tabiat Felsefesi Taslağı (1799) isimli eserlerinde kullanılmak suretiyle yaygınlık kazandılar Ne var ki XIX yüzyılda, özellikle Schelling ile Hegel'in spekülatif tabiat felsefelerine karşı gösterilen şiddetli tepkiler de tabiat felsefesi şeklinde ifade edildi
XX - yüzyılda bazı düşünürler tarafından tabiat felsefesinin bilimsel bir nitelik taşıyamayacağı ileri sürüldü Buna göre bilimin doğru Önermelerden oluşan bir sistem olmasına karşılık felsefe genellikle, önermelerin anlamlarını zihni ve fiziki insan faaliyeti ve davranışları bakımından açıklayan bir etkinliktir Özellikle mantıkçı pozi-tivistler sözgelimi Schlick ve Wittgenstein, bu anlayışı dile getirdiler Dolayısıyla tabiat felsefesi, tabiat biliminin yanında yer alan bir düşünce alanı, bir disiplin niteliği kazanmaktadır Nitekim XX yüzyılda tabiat felsefesi bu şekilde, hiç değilse önemli ölçüde böyle anlaşılagelmiştir Ne var ki soruna böyle bir yaklaşım tabiat felsefesiyle tabiat biliminin ilişkisini gündeme gelmekten alıkoyamamaklâdır Gerçekten tabiat felsefesiyle tabiat biliminin eşdeğerde olduğunu ileri sürenler yanında araştırma alanları veya konulan bakımından temelden farklı olduğunu savunanlar da vardır Eğer bu iki disiplin eşdeğer iseler, bunun doğal sonucu olarak özdeş oldukları da ileri sürülebilir Mesela Haeckel'in tabiat felsefesiyle tabiat bilimini farksız kabul eden monizmi burada hatırlatılabilir Buna karşılık her iki disiplin özdeş değil, sadece eş-cinsten sayılırsa, o takdirde tabiat felsefesini gelişmemiş bir tabiat bilimi olarak kabul etmek mümkün görülebilir Ancak tabiat felsefesi, tabiat bilimlerinin sonuçlarını toplu olarak bir tabiat tasvirinde, bir "evren tablosu"nda birleştirirse ve tabiat bilimlerinin en genel bölümü olarak kavranırsa, o takdirde tabiat biliminin ulaşılan son noktası kabul edilebilir Ne var ki tabiat felsefesiyle tabiat biliminin ortak bir zemine dayandığı söylenebilir Bu anlamda tabiat felsefesi hem felsefeye hem de tabiat bilimine dayanan bir alan olarak görülebilir Aynı şekilde tabiat felsefesi, bağımsız labiat biliminden ilke yönünden farklı bir disiplin olarak da düşünülebilir Fichte, Schelling ve Hegel yanında başka düşünürler bu son anlayışı savunurlar
Ancak hemen belirtilmelidir ki tabiat felsefesi olmaksızın tabiat bilimi "kör", tabiat bilimi olmaksızın da tabiat felsefesi "boş"tur Kısacası tabiat felsefesi tabiat hakkındaki bilgimizin olabilirlik ve gerçekliğe uygunluk şartlarını tartışma, etkinlik ve çabasıdır
T
abiat felsefesi, Antikçağ Yunan düşüncesinden Yeniçağa kadar tabiat bilimleriyle hemen hemen aynı anlamda kullanılmıştır
Bu sebeple, tabiat hakkında ortaya ablan felsefe görüşlerine, aşağı-yukarı, her filozofun felsefesinde rastlanır Bu anlamda tabiat felsefesi, tabiat üzerine; tabiatın özü, biçimleri ve gerçekleri üzerine bir bilim anlamına gelir Metafizikte, özellikle Alman İdealistlerinin yüksek seviyede tabiat bilgisine erişmek için tabiatı felsefî açıdan incelemelerine de bu ad verilir Bir de, tabiat bilimlerinin ana kavramları, ilkeleri, varsayımları üzerine felsefe yapmak isteyen bilgi dalına da tabiat felsefesi denilmiştir Burada tek tek bilimlerin araştırma alanlarına ve sonuçlarına dayanılarak tabiat üzerine kuşatıcı bir felsefe görüşüne varılmak istenir
Tabiat felsefesinin çıkış kaynağını mistisizme bağlayan yazarlar vardır Sözgelimi Jöel Tabiat Felsefesinin Mistik Düşünceden Kök Salısı (1926) adlı çalışmasında bu görüşü savunur
Tabiat felsefesi tarihi iki bölüme ayrılabilir ki, bunlar klasik ve modern tabiat felsefesi tarihleridir Tabiat felsefesinde üç klasik çağ ayrımının yapılması da mümkündür: Sokrates öncesi, Rönesans ve Romantik  Tabiat felsefesinin modem evresi ise, H V Helmholtz, E Mach ve W Ost-wald gibi öncülerden başlatılabilir Gerçekten Ostwald'ın Tabiat Felsefesi Yazıları (1902-1921), tabiat felsefesine ait sorunların tartışılmasını sağlayacak bir ortam oluşturmuş ve dolayısıyla tabiat felsefesi, sistematik şekilde araştırılan bir felsefe alanına dönüştürülmüştür Nitekim R Carnap ve H Reichenbach'ın yayınladıkları Erkenntnis (Bilgi) dergisi (1930^0) ile E May'm kurduğu Philosophia Naturalis dergisi (1950) bu konuda önemli birikim sağlamışlardır Tabiat felsefesi, bu günkü anlamıyla, zamanunızda ortaya çıkan bir felsefe dalıdır Daha Önceleri tabiat ya nazarî metafizik bir sorun olarak ele alınıyordu, yahut 19 yüzyılda ve yüzyılımızın başında olduğu gibi, tabiat bilimlerinin bir metodolojisi veya tabiat bilimlerinin bir felsefesi olarak inceleniyordu Neticede tabiatın değil de, tabiat bilimleriyle uğraşan bilimlerin felsefesi yapılıyordu Gerçi her filozof felsefesinde tabiata yer vermiştir; hatta ilk felsefe tabiatı incelemekle başlamıştır da denilebilir Zira Antikçağ ilk Yunan filozofları tabiatı gözlemekle işe başlamışlar ve düşüncelerini tabiatla açıklamışlardır Bundan dolayı, onlara, tabiat filozofları denilmiştir, flk filozoflar düşüncelerini "Yoktan hiçbir şey var olmaz" ilkesine dayandırarak her şeyin tabiattan çıktığı sonucuna varmışlardır; ilk tabiat bilimlerinin henüz insan düşüncesine hizmet edememesi yüzünden, bu düşünce Sofistler ve Sokrates'le birlikte insan felsefesine, daha sonra da birleştirilmiş ve bütünleştirilmiş bir varlık açıklaması demek olan sisteme gitme gayretleriyle Platon ve Aristoteles'de metafizik açıklamalara dönüşmüştür Ortaçağda da aynı sistemcilik ve metafizik hakikat arayışı sürmüş, bu metafizik arayışa, ancak Rönesanstan sonra güçlü bir şüphecilik karşı koyabilmiştir Ortaçağ Batı Hıristiyan dünyasındaki taassup ve fikir karanlığı, tabiat bilimleriyle yeni bir dialektiğe kavuşturulan yeni bir tabiat felsefesi aracılığı ile aşılmaya çalışılırken, İslâm dünyasındaki tabiat felsefesi faaliyetleri, hem çok daha Önce başlamış, hem de böyle bir taassubun ve karanlık fikirlerin kök salmasına imkân vermemiştir
İslâm dünyasında ilk felsefe hareketleri, Sokrates öncesi tabiat filozoflarının tesiriyle başlamıştır Thales, Empedokles vb gibi filozofların tabiat görüşü ile Demokritos'un atomcu görüşünden ilham alan İslâm kelâ-mcılan bu görüşleri, islâm öğretisi ile az çok uzlaşmış bir şekilde yeni bir takım felsefe akımları haline getirmişlerdir Bunlar arasında Tabiatçılar (Natüralistler)'ı, Maddecileri, Bâtmileri, Ihvanu's-Safâ vb ni sayabiliriz, ilk kelâmcılardan Mutezile; varlık açıklamasında atomculuk ve Empodok-les'den ilham almıştır Meselâ İbrahim Naz-zam, Ebu'l-Hüzeyl, Câhız, Hayyat vb bunlardandır Bunlann Eski Yunan felsefesinden başka Hind ve İran felsefesi etkisinde de kaldıkları görülür Halbuki felsefenin, düşüncenin beşiği olarak vasıflandırılan Batı dünyasında tabiat felsefesine yeniden dönüş, ancak Rönesansla başlayabilmiştir İngiliz filozofu Roger Bacon ile ortaya çıkan bu yeni akım en büyük gelişmesini italyan filozofu G Bruno'da bulur Bu akıma ad olan "Tabiat Felsefesi" terimi ise ilk defa Alman idealizminde, özellikle Schelling ve Hegel felsefelerinde, mantık ve ruh felsefelerine karşıt olarak kullanılır Tabiat felsefesi adı altında yazılan ilk felsefe eseri de Schelling tarafından kaleme alınmıştır Fakat bu eser sadece adı bakımından Tabiat Felsefesi'dir; muhteva bakımından ise nazari bir tabiat metafiziğidir Bu metafiziğinde Schelling bizdeki manevilik (Geist) ile tabiattaki manevilik (Geist) arasında bir Öz-birliği bulmaktadır Diğer bir ifadeyle Schelling'e göre, tabiat, oluş halinde bulunan bir "ben" dir
Ondokuzuncu yüzyılda tabiat bilimleri büyük bir ilerleme kaydettiği halde, tabiat felsefesi tabiat bilimlerinin felsefesi olmaktan bir adım bile ileri gidememiştir; çünkü bu felsefe, tabiat bilimlerinin sonuçlarını ve metodlannı tesbite çalışan bir bilgi olmak-
tan kendini bir türlü kurtaramamıştır Şurası da bir gerçektir ki, tabiat bilimlerinin felsefesi olan bir bilgi dalı hiçbir şekilde bir varlık alam olan tabiatın felsefesi olamaz
XX yüzyılda felsefenin, özellikle tabiat felsefesinin bağımsız bir araştırma alanı olması Husserl'in Fenomenoloji'siyle başlar Husserl bu hususta şunları söyler: "Felsefe, mevcut felsefelerden değil de, fenomenlerden hareket etmeli; yani felsefe yine şeylere dönmelidir " Husserl'in bu görüşlerini Ni-colai Hartmann hareket noktası yaparak Modern Ontoloji'yi kurdu Bu sayede felsefe, bilimlerin tasallutundan kurtularak bağımsız bir bilgi haline geldi Böylece bilim ile felsefe arasındaki uçurum da kapanmış oldu
İşte tabiat felsefesi, ancak böyle bir temel üzerine kurularak, Schelling'in metafizik nazariyelerinden ve bilimlerin metodolojisi (Bilim Mantığı) olmaktan kurtulabil-di işte bundan sonra tabiat felsefesi, her felsefe disiplini gibi bağımsız bir felsefe dalı haline geldi Artık o, ne organik varlığı, inorganik varlığın bir devamı olarak gördü; ne inorganik varlığı, organik varlığa irca etmeye çalıştı; ne de tabiatın Geist'ın ürünü olduğunu ileri sürdü ve ne de Geist'da tabiatı gördü Doğrudan nesneler ve fenomenler dünyasını olduğu gibi incelemek tabiat felsefesinin hedefi haline geldi Bütün fenomenlerin esasım, temelini tabiat felsefesi inceler; fakat, hiçbir zaman, tabiat felsefesiyle tabiat bilimlerini birbirinden ayırmak söz konusu olamaz; çünkü onlar arasında içten bir bağ vardır Emprik (tecrübî) araştırmalarla felsefe araştırmaları yanyana ve birbirine dayanarak ilerler ve felsefe bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu sağlam bilgiyi görmezlikten gelemez; fakat tamamen bilimin buyrukları doğrultusunda da hareket edemez, aksi halde bağımsızlığını kaybeder
Tabiat felsefesi konusunda ortaya çıkan akımlar şöylece özetlenebilir:
a) Skolastik veya Yeni Skolastikçiler: Bunlar tabiat felsefesini "ilk nedenden" hareket ederek tabiatın açıklanması şeklinde anlarlar Bu anlayış tabiat biliminin tabiat açıklamasına karşıt olarak tabiatı daha kolay görülebilir olan nedenlerden hareket ederek görmeyi hedefler Nedenlerden kasıt ilk nedenler olarak Aristotelesin dört nedeni olabileceği gibi, "ilk varlık nedeni" olarak değişen şeylerin özü veya herşeyi belirleyen sonuçtaki onto-lojik ilkedir,
b) Fenomenolojik Bakış: Aris-totelesçi skolastikten etkilenen H Conrad Martius'un tabiat felsefesi konusundaki açıklamasında fenomenolojik bir bakış ağır basar Fenomenolojik anlayışta Max Sche-ler ve H Weyl öncelikle anılmalıdırlar
c) Kategoryal'Ontolojik tabiat felsefesi: Fenomenolojik anlayışa oldukça yakın ve ampirik araştırmaya da bağlı akım N Hartma-ran, H Plassner, özellikle de G Jacoby Buna göre tek tek özel bilim alanlarını; araştırma sonucunda kategoryal olarak "objektif gerçeklik" ve "ideal" varlık yapılarını birlikli biçimde belirginleştirmek veya açığa çıkarmak asıldır Mantıkçı ampirist tabiat felsefesi kendisini "tabii bilimsel felsefe" olarak kavrar,
d) A priorici-eleştirel tabiat felsefesi: Kan t1 a ve Yeni Kantçılara özellikle Natorp, Cassirer, C F V Weizsaecker, P Plaass, L Scheafcr ile Fries (yeni Friesci akım)'e dayanarak, Kant'ın tezlerine, bu arada a priori konusuna döner ve bilgi şartlarının aynı zamanda bilgi objesinin de şartlan olduğunu belirlemek ister Üzerinde ısrarla durulan konu ise, tabiat bilimini her türlü metafizikten arındırmak "boşuna bir çaba"dır, çünkü bu tabiat biliminin olabilirliğini ortadan kaldırır,
e) Metafîziksel tabiat felsefesi: Tümevanmsal (istikrai, endük-tif) metafizik, tabiat bilimlerinin verilerini, irade özgürlüğü, hayatın menşei, evrenin sonsuzluğu, ruhun ölümsüzlüğü gibi konular hakkındaki metafîziksel sorulara cevap getirmek bakımından değerlendirir Ayrıca tabiat bilimlerinin sonuçlarının bir felsefi sistem içinde biraraya getirilmesi, bu sonuçların sistemi doğrulaması denenir
Bunlardan başka Diyalektik maddeci tabiat felsefesiyle Epistemolojik tabiat felsefesi de vardır
Sonuç olarak diyebiliriz ki, tabiat felsefesi, genel ontolojinin bir bölümünü meydana getirir; ona dayanır, fakat onun aynı değildir Tabiat felsefesi, bu görünümüyle, tabiat verileri üstünde yeni bir takım ihtimalleri düşünen bir varlık felsefesidir
Alıntıdır
|