08-20-2012
|
#10
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Jacques Derrida (1930-2004)
l983’de “Collège international de philosophie” kurulur, Derrida kurulun ilk başkanı seçilir Nelson Mandela için adlı yazarlar komitesinde yer alır “Sosyal Bilimler Yüksek Araştırmalar Okulu”nda araştırmalar yöneticiliğine seçilir
- I968’de Kudüs’e Üçüncü yolculuğunu yapar, işgal bölgesindeki Filistınli aydınlarla konuşur
1990’da SSCB Bilimler Akademisi’nde ve Moskova Üniversitesinde seminerler verir S Friedlander’in Los Angeles, California Üniversitesi’nde düzenlediği uluslararası kolokyumda açılış konuşmasını yapar
Yukarıda Derrida’nın yaşamı ve kişiliği hakkında bize fikir verebilecek bazı önemli noktalara değindik
1967-72’de yayımlanan ilk dönem yapıtlarından sonra gelişen yaşamı ve çalışmalarının dünyada yarattığı etkiler üzerine genel olarak şunu söyleyebiliriz: bir yandan, Fransa dışında, gerek Avrupa gerek Amerika’da her yıl artan bir ilgi (Amerika’da ve Avrupa’ da pek çok üniversitede sürekli dersler, Avrupa ve Avrupa dışında yüzlerca konferans, özel sayılar birçok bilim ve sanat akademilerinde üyelikler, ödüller(1988 Nietzsche ödülü), onursal doktoralar (Essex , Louvain, New School Williams CoIlege) öte yandan, Fransa içinde Derrida’ya karşı - onunla birlikte çalıştığı herkes, iş arkadaşlar öğrencileri de dahil olmak üzere- ısrarlı bir karşı koyma görüIüyor ve üniversitelerin kapıları ona 1980’ den sonra kapatılıyor (Paul Ricoeur’ün boşalan yerine profesör tayin edilmesi gerekirken edilmiyor)
Derrida kurumsal ve sosyal ilişkilerde- ortaya çıkan bu durumları Du droit à la Philosophie’de Bu olguların incelenmesi onun için her zaman kuramsal bir görev ve bir “göreve çağrı yeri” olmuştur
Derrida’ nın yapıtIarının dünyadaki etkilerine genel olarak baktığımız zaman, onun amaçlarının ve düşüncelerinin çoğu zaman yanlış anlaşıldığı görülüyor Bunun nedeni 1972’den sonra yazılarında alışılmışın çok dışında bir biçem kullanması ve -zengin göndermelerle örülü olması kadar onun düşüncesinin geleneksel mantıkla anlaşılması olanaksız çok değişik bir mantığın ürünü olmasındandır (zaten alışılmamış biçemini de bu değişik mantık zorunlu kılmaktadır)
Örneğin, Derrida Anglo-Sakson dünyasında daha çok bir edebiyat eleştirmeni veya dil felsefecisi olarak ün yapmış olsa da, onu yalnızca bu yönden tanımak yazılarından çok şey kaybettirecektir Çünkü bu üstlendiği görevi ancak bir görünüşüdür Onun sorunu, ilk önce dilin ve yazının kendisinin , nasıl olanaklı olduğunu açıkça sorgulamaktan çekinmediği andan başlayarak, yanı sorunu bir “olanak” (“possibilité) sorusu şeklinde gördüğü andan başlayarak metafiziktir; yani topyekünün (totalité) sorgulandığı bir alandadır
Derrida bir göstergebilimin, bir fenomenolojinin sınırlarını en temel kavramlarına kadar sorguladığında kendini Batı metafizik tarihinin içinde bulmuştur Böylece gerçek çalışma alanı ve malzemesi Batı metafizik (felsefe) tarihinin tümü ve onunla içi içe dokunmuş olarak gördüğü tüm Batı külltür tarihi, edebiyat bilim ve sanatı olmuştur Eski Yunan’dan günümüze kadar uzanan bir tarih diliminin içinde yer alan yapıların, yazıların birer “déconstruction”u olan Derrida ‘nın çalışmalarına tüm olarak Batı metafiziği ve onun tarihinin kökten bir eleştirisi olarak bakmak gereklidir
< SPAN style="FONT-FAMILY: Arial; FONT-SIZE: 11pt">
< SPAN style="FONT-FAMILY: Arial; FONT-SIZE: 11pt">Derrida bugünden, bugünün göstergelerinden (yani göstergeden ) yola çıkar Ona göre bugün, gerek bilimlerde, gerek toplumsal-siyasal yaşamda ortaya çıkmakta olan yeni yeni olgular, Eski Yunandan beri Batı kültür ve uygarlığını oluşturan belli bir matafizik görüşe ait temel kavramları “ yerinden etmektedir” ? Değer-yitimine uğrayan en önemli kavram dil kavramıdır Çünkü bugün tarihte hiçbir zaman olmadığı kadar çok,-amaçlarında yöntemlerinde, ideolojilerinde ayrışık olan dil üzerine araştırmalar dünyayı sarmıştır Enflasyona uğrayan dil sorunu, artık diğer sorunlar arasında herhangi bir sorun değildir Bu durum ise, “dil” sözcüğünün kendisinin de değer — yitimidir, yani “dil’ göstergesinin, yani göstergenin kendisinin Göstergenin kendisinin uğradığı bu “kriz “ise mutlak bir ‘kriz”, krizin ta kendisi demektir
|
|
|
|