Prof. Dr. Sinsi
|
Schelling
TENNEMANNN’ IN GÖZÜYLE SCHELLİNG
Buraya dek eserlerini çözümlediğimiz Schelling'in sistemini bir de Alman felsefe tarihçisi Tennemann'ın gözüyle ve mantıksal sırasıyle özetlemekte yarar görmekteyiz: Fichte, öznel' in nesnel'i meydana getirdiğini kabul ederek ve bunun aksi de olabileceği iddiasını redde*derek, her şeyi ben'den çıkarmıştı Schelling ise, onun düşüncesine ters bir yol tutarak, do*ğadan ben'e gidilebileceğini düşündü Eleştiri*ci yönteme danışmadan, spekülasyona dalınır*sa, bu iki görüşe de aynı derecede güvenilebi*lir Nitekim, Spinoza da daha önce, gidebile*ceği kadar uzaklara götürülmüş sistemli bir dogmacılıkla (dogmatisme) nesnel bir gerçek*çilik (realisme) örneğini vermişti Bu görüşler, Schelling'e, birbirine karşıt ve paralel olan iki kısımdan oluşmuş bir çift felsefesel bilim dü*şüncesini telkin etti:
1 Doğa felsefesi;
2 Deneyüstü felsefe
Bunlardan birincisi, ben'den hareket eder ve bundan nesnel'i, çeşitli'yi, zorunlu'yu, doğa'yı elde eder Her ikisinin eğilimi de, birini diğer*leri aracılığıyle kavramak, doğa kuvvetleriyle ruh kuvvetlerinin özdeşliğini açıklamaktır Or*tak ilke de şudur: Doğa kanunları, bilinç kanunu gibi dolaysız olarak kendi içimizde bu*lunabilir; ve bilinç kanunu da dış âlem aracılığıyle kendini kontrol edebilmelidir Bilinç kanunları, dış âlemde doğa kanunları gibi bu*lunur Bununla birlikte, doğa felsefesi, eşyanın türlülüğünü tüketmez; deneyüstü felsefe de, mutlak'a kadar, özü itibariyle yalın olana dek ulaşamaz Biz, algıcın adi kurallarıyle birliğin sayıca çokluktan ve kendinde birlik ve çok*luğu birleştirerek sayıca çokluğun birlikten nasıl çıkabildiğini kavrayamayız; bunların her ikisi de kendilerinde bulunan sonsuzda kaybo*lurlar Şu halde, bu iki felsefenin de kaynağı olup, kendinde birleştikleri daha yüksek bir felsefe gerektir Schelling, bu düşünceyi izle*yerek bilimin, bilenle bilinenin kaynaktaki bir*liği üzerine dayanması gerektiğini düşünmüş, sonra da öznel ve nesnel'in mutlak özdeşliği sistemine, mutlak'ın doğadan ya da Tanrı'dan ibaret olan farklıların farksızlığı (indifference du different) sistemine ulaşmıştır Bu, ruhumu*za, içinde öznel'le nesnel'in örtük olarak ve farksız bir surette yarıştığı (zihinsel dalınç) mutlak bir bilgi edimini getirir
Schelling, düşüncelerin verdiği mutlak bilgi ile ikinci bilginin birbirine karşıt olduğu sonu*cunu çıkarır İkinci bilgiden amacı, algıcın (entendement) soyutlamalarıyle düşünmeye yönel*tilmiş olan bilgidir ki, bunun konusu, koşullu, (şartlı) bireysel ve bölünmüş olmaktır ki, bu, algıcın kendine özgü olan türlü soyut bağlılık*ları ya da kavramları oluşturur Mutlak bilgi*nin ise konusu, düşüncelerde dolaysız olarak, kendinden bağımsız ve koşulsuzmuş gibi ya*kalanan mutlak'tır Bunun içindir ki, niteliği*nin kanununa oranla organik bir bütün olarak gelişen bilim ve birlik içinde öznel'le nesnel bölünmez ve özdeştir; nihayet en yüce nokta*sına ulaşmış ve Tanrısal şeylerin yüksekliğine yerleştirilmiş olan böyle bir bilim, çabalarımı*za son bir sınır çizmeye ve felsefe adını al*maya lâyık olan tek konudur Schelling'e gö*re, mutlak sonlu ya da sonsuz olmadığı gibi, var olmak ve bilmek veya özne ve nesne ol*mak da değildir Bunun içindir ki, özne ve nesne, bilme ve var olma, ruh ve doğa, ülkü (ideal) ve gerçek karşıtlıkları, türlülükleri ve ayrılıkları kalkar; bunlar birbirine karışır; bu itibarla mutlak, birbirinden ayrılmaz bir su*rette var olmak ve mutlak bilmek ya da her ikisinin ortak özüdür Ülküselle gerçeğin mut*lak özdeşliği, farklının mutlak farksızlığı, bir*lik ve çokluktur; bir'dir, birlik'tir ve aynı za*manda evren, bütünlük ve bütündür (tout) Mutlak özdeşlik vardır ve onun dışında gerçek olarak hiç bir şey yoktur Bu itibarla kendin*den var olan hiç bir sonlu şey yoktur; var olan her şey mutlak özdeşliktir ve ona özgü
olan gelişmedir Bu gelişme, tiple damga, tersle yüz, kutupla antipot (kutuplanma kanunu) gi*bi özdeş olan mutlak'ın ürünü olup, bu mutlak'tan bazen daha ülküsel ve bazen daha ger*çek olarak çıkan ve yeniden bütünlük kanunu sayesinde birleşmiş olarak (farklılaşmamış) gi*ren terimlerin karşıoluşları (opposition) saye*sinde vukua gelir
Schelling, mutlak'ın bu ha*reketsiz tekdüzenliliğinden (üniformite) çıkan boşalmaları (degagements), bazen mutlak'ın ya da ayrım kipinin (mode) bölünmesi, bazen mutlak'ın kendiliğinden meydana gelmesi, ba*zen de Tanrı'dan düşen inme düşünceler gibi türlü tarzlarda nitelendirir Bu gösterirler, bi*ze mutlak surette bilme olanağını sağlar; bu*nun hikmeti de ülküselle gerçeğin mutlak olan özdeşliğidir Mutlak'ın esaslı şekli, mutlak bil*gidir; bilgi içinde, birlik, ikilik haline geçer ve (A-A) formülü ile gösterilebilir Bu doktri*nin başlıca önermeleri şunlardır:
1 Bir tek özdeş varlıktan başkası yoktur: Gerçekliklerine oranla eşya arasındaki her ayrım (fark), nitel değil, saf olarak niceldir; nesnel ya da öznel görüş noktasının, ülküsel ve gerçek olan görüşün üstünlüğünde bulunan sonlu, doğası sayesinde tamamıyla bağıntılı (relatif) bir düşünmenin ürünüdür; ve gerçekliği bir görünüşten ibarettir
2 Mutlak varlık, eşyanın ebedî üremesi için*de kendini gösterir Bu şeyler, bu tek varlığın şekillerini oluştururlar Şu halde her şey, mut*lak varlığın belirlenmiş bir şekli altında görülmesidir; ve Tanrısal varlığa katılmayan hiç bir şey yoktur Bundan,, doğanın da asla ölü olmadığı, ülkü gibi canlı ve Tanrısal olduğu sonucu çıkar
3 Mutlak'ın bu gösterisi (manifestation), ba*zen ülküsel ve bazen gerçek olan bir çeşitli üstünlükte rastlanan toptan gelişmenin türlü evrelerindeki karşıolumlar ve bağlılaşmalar (correlations) sayesinde oluşur Şu halde, karşıolumlar, özdeşliğin ifadesinden başka bir şey değildirler Bilim, bu gelişmeyi araştırmakta*dır O, eşyanın düşüncelerini, üçlük içindeki özdeşlik ilkesine göre, mutlak'ın temel düşün*cesinden ve Schelling'in dediği gibi, bu yapı içinde doğanın gidişinden, yani zaman zaman kapladığı şekillerin ardalanmasından (succession) elde ettiği için, evrenin bir imgesidir (hayal) Bu ülküsel yapı (düşünceler bilimi olan) felsefedir: En yüksek felsefesel görüş, çokluk ve türlülük içinde bağıntılı bir şekilden ve bu şekil içinde de mutlak özdeşlikten baş*ka bir şeyi dikkate almayandır Schelling'in meydana getirmiş olduğu yapının genel çizgi*leri şunlardır:
|