Prof. Dr. Sinsi
|
Hegel
Kültür felsefesi: Geist, kendisini kültür dünyasında diyalektiğin üçlü hareketi gereğince, Sübjektif Geist (Öznel Ruh), Objektif Geist (Nesnel Ruh) ve Mutlak Geist (Mutlak Ruh) olarak açar Buna göre, subjektif Geist en alt düzeyinden en üst düzeyine kadar insan ruhunu meydana getirir Geist, kendisine yönelmiş özgür bir varlık, kendisini bilip tanıyan bağımsız bir gerçeklik haline gelmek için, doğadan yavaş yavaş sıyrılır O, henüz gelişmemiş bir ruh halindedir ve bu haliyle antropoloji biliminin araştırma ve inceleme konusu olur Ruhun henüz doğadan tümüyle sıyrılamadığı bu aşamada, ona karşilık gelen kavrayış biçimi duyumdur Ruh, daha sonraki aşamada 'duygu' ya da hissetmeye geçer Hissetmenin en gelişmiş ve tamamlanmış şekli 'kendini hissetme'dir ve bu bilince giden bir ara basamaktır Bilinç, böylelikle duyum, algı ve anlayış aşamalarından geçerek kendini özgür bir Ben (Ruh, Zihin) olarak tanır O, bundan sonra başka benleri de tanır ve kabul eder Böylelikle, Geist kendisini Nesnel Ruh olarak gerçekleştirir ve ortaya ahlaklılık ve Devlet çikar Bu durum benin kendi içinde kalmaktan kurtularak genel kurallara ve öznellikten nesnelliğe yükselmesi demektir Böylece, herkes için geçerli olan, herkesi kavrayan nesnel Ruh ortaya çikmis olur Tarih dediğimiz şey, Hegel'e göre, halklarda beliren Ruhun gelişmesinden başka bir şey değildir Tarihin belli bir anında, belli bir halk, Ruhun gelişmesini üzerine alır Ruhun hukuk, devlet, ahlak ve tarih alanındaki bu nesnelleşmesi boyunca kendine dönmesi, kendini tanıması, mutlak Ruhun bilincine varması söz konusudur Özel isteklerin, tutkuların ve eğilimlerin alanında, herkes işçin geçerli nesnel ilkeleri ortaya koyarak, onları hukuk, ahlak, devlet şeklinde kabul eden Ruh, bütün koşullardan sıyrılarak kendini tanımaya, kendi özünü farketmeye başlar Böylelikle, Mutlak Ruh haline gelir Mutlak Ruh da üç adımlı bir hareketle gerçekleşir Onun birinci aşaması sanat (tez), ikinci aşaması ise dindir (antitez) Buna karşin, onun üçüncü aşaması felsefedir (sentez) Felsefe, Hegel'e göre, hem sanatın hem de dinin aşilması ve onların içlerinde taşidıkları hakikatin daha üst bir düzeyde kavranmasıdır Felsefe, Geist'ı, mutlak varlık olarak kavrar ve onu hem maddi olmayan bir düşünce, hem de elle tutulup gözle görülebilen bütün varlıkların birliği olarak kavrar Bu yazıda Hegel’in dizgesini oluşturan yapının hangi yönteme dayandığı açıklanmaktadır Forum- Filozoflar-Hegel bölümünde “Varlık” tan başlayarak Mantık-Doğa- Tin üçlüsünün nasıl açındığı görülebilir
W T Stace
DİYALEKTİK YÖNTEM: Şimdiki sorumuz, öteki kategorileri varlıktan nasıl çıkarsayacağımızdır Hangi yöntemi kullanacağız? İlk kategoriye şans veya kaprisle karar veremeyeceğimiz gibi, çıkarsama yöntemimiz de rasgele aklımıza gelen bir yöntem olamaz Burada da, çıkarsamayı biz yapmıyoruz Biz kendi aklımızla kategoriler arasında bağlantılar yaratmıyoruz: Çıkarsama, aklın bizden bağımsız olarak yer alan nesnel bir sürecidir - şüphesiz zaman içinde bir süreç değil, mantıkî bir süreçtir bu Bizim görevimiz kategorileri çıkarsayacağımız yöntemi icad etmek değil, kategorilerin kendilerini çıkarsama yöntemlerini keşfetmektir Yukarıda daha genel ve soyut kavramın her zaman daha az genel ve soyut olana öncel olacağını görmüştük Bu ilke yalnız vârlığın ilk kategori olduğunu göstermiyor, daha sonraki kategorilerin sırasını da belirliyor Düşüncede, nesnel akılda,' daha soyut kavram her zaman daha az soyut kavrama öncel olacaktır Dolayısıyla Mantık summum genus'dan yani varlıktan başlayarak, ard arda özgülleşmelerden geçerek, en az soyut kavrama kadar gelecektir Yöntemimiz cinsten türe geçmek, türü yeni bir cins alarak ele aldıktan sonra buradan yeni ve daha aşağı bir türe geçerek devam etmektir Ama, cinsten türe geçebilmemiz için cinse bir ayırt katmamız gerekir Dolayısıyla ilerleme sıramız cins, ayırt, tür (şeklinde olacaktır Sonra türü yeni bir cins olarak ele alırken yeni bir türe çevirmek için yeni bir ayırt bulmalıyız Yöntemimiz baş- tan sona kadar bu cins, ayıı~t, tür üçlüsünün ritmi için- de ilerleyecektir * Burada ayırt kelimesini “differentia” karşılığı kullanıyoruz Türkçe felsefe dilinde buna “ ayrım” da deniyor Ancak, “ayırım”ı başka yerlerde “distinction” karşılığında kul1andığımız için bu kavramı “ayırt” kelime'siyle karşılamayı tercih ettik Bu son paragrafta anlatılan “cins,ayırt-tür” üçlüsü Hegel' diyalektiğinin ünlü “tez-antitez-sentez” üçlüsü ile özdeştir Ama varlık gibi bir soyutlamadan başlarsak, bundan ayırt ve türü nasıl çıkarsayabiliriz Bütün mantıkî çıkarsamalarda, ereğin sebepte ya da öncelde içerilmiş olması zorunludur Biçimsel mantığın bu ilkesinin bozulması meşru olmayan süreç yanıltısını getirir: Öncülde olmayan bir şey sonuçta da olamaz Bu aslında eski er nihilo nihil fit ilkesidir Hiçten bir şey çıkmaz ve bir şeyden, içinde olmayanı alamazsınız Basit betimsel mantık için ne kadar geçerliyse Hegelci Mantık için de o kadar geçerlidir bu Bir kategoriden, A'dan, bir başka kategoriyi, B'yi çıkarsayacaksak, bunu ancak, A; B'yi içeriyorsa yapabiliriz Ama A kategorisinin B kategorisini içerdiğini gösterebilirsek, bu zaten A'dan B'yi çıkarsamak demektir Çıkarsamanın biçimsel mantıkta anlamı budur; buradaki anlamı da gene budur Şimdi, türü cinsten nasıl çıkarsayabiliriz? Cinsin türü içerdiğini nasıl göstereceğiz? Cinsten türe varmak için ayırtını da eklemeliyiz Dolayısıyla, cinsin âyırtı içerdiğini de göstermeliyiz Oysa cins, özellikle ayırtı dışarıda kalmak üzere tanımlanmıştır Bundan ayırtlarını çıkarsamak meşru olmayan bir akıl yürütme süreci gibi görülebilir
|