Konu: Ahmet İnam
Yalnız Mesajı Göster

Ahmet İnam

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahmet İnam




AHMET İNAM'LA SÖYLEŞİ: "Düşünmek, göze almaktır"
Halil Turan - Sinan Kadir Çelik

Halil Turan: Hocam, ikimizin de hocasısınız Felsefe öğrenciliğinin sonu var mıdır? Buna bağlı olarak şunu da soralım: "İyi" felsefe öğrenciliği ne demektir? Bu konuda bir tanımınız var mı?

Ahmet İnam: Felsefeyle uğraşmak, bana sorarsanız, zaten "öğrenci" olmayı bilmek demektir Öğrenci olamazsan, felsefeye olan ilgin dışardan bir ilgi olarak kalacaktır Her zaman dışarlıklı bir felsefe uğraşıcısı olursun İçten bir şekilde felsefeyle ilişkiye girmek ise öğrenci olmayı bilmekle olanaklı; çünkü, sonsuz bir öğrenme çabası var öğrencilikte ve bu çaba biter gibi de görünmüyor Daha önce yaşamış olanlardan, düşünülmüş olanlardan bir şeyler öğreniriz Aynı zamanda kendimizin onlarla olan ilişkisinden de bir şeyler öğreniriz Bir üçüncü öğrenme daha var ki, bu kendi yaşamımızdan, başımızdan geçmiş olanlardan öğrendiklerimizdir Çünkü felsefe kendi kişiliğimizi katmadan ilişkiye geçebileceğimiz, tarafsız bir tutumla veya soğukkanlı, yansız bir bakışla ilişkiye girebileceğimiz bir alan değil diye düşünüyorum Belki bilim için de geçerlidir bu söylediğim

Halil Turan: Ama sanırım, felsefenin nesnel olması gerektiğini savunanlar, hatta felsefeyi nesnel bir biçimde yaptıklarını iddia edenler var

Ahmet İnam: Hayır, hayır, ben hiçbir şeyin öyle yapılabileceğini düşünmüyorum En yansız etkinlik dediğimiz bilimde bile yansız olma tavrının da senin kişiliğinle ilgili olduğunu düşünüyorum Kişilik bizde genellikle öznellik olarak görülür; öznellik de olumsuz bir kavram olarak yorumlanır Öznelliği bir tür laubalilik, karşındaki nesneyle ilgilenmek yerine kendi özel çağrışım dünyana girip bir sürü laf söylemek olarak anlıyorlar Benim burada sözünü ettiğim ise kendini katma meselesidir Yani dışımızdaki problemlere, herkes için ortak olan problemlere, herkesin, görebileceği, ele alabileceği problemlere kendi bakış açımızdan, kendi duruşumuzdan, kendi deneyimimizden yola çıkarak, yani öznelliğimizden ziyade kendi özgüllüğümüzden, yani bize özgü olandan yola çıkarak bakabilme işidir ki bu sanıyorum, zaten bütün bilim insanlarının, bütün düşünen insanların da yapageldiği bir şeydir Elbette herkes için ortak olan bir alan vardır Ama o ortak alana biz kendimiz olarak giriyoruz Ve kendimiz olarak girdiğimiz zaman bakışımız anlamlıysa, o bakış herkesi ilgilendiren, herkesle ortak bir şey oluyor Herkeste ortak olan bir şey bile kendi gözümüzle gördüğümüz, gösterdiğimiz bir şeydir Sadece felsefede değil, ama sanatta da, bilimde de bunun böyle olduğunu düşünüyorum Dolayısıyla, kendi özgüllüğünü yakalayabilmiş bir öğrenciliğin felsefe için çok gerekli olduğunu, ama bunun aynı zamanda çok zor başarıldığını düşünüyorum Bunun çok büyük tehlikeleri de var Bunun patolojik hali, kötü bir megalomani ve gaflettir; kendini bir matah sanmaktır ve her söylediğinin de özgün bir şeyler olduğunu düşünmektir Bu, akademik hayatta gençken çok izin verilmeyen bir şeydir; çünkü gençken kendinize özgü laflar zaten ettirmiyorlar Ama bir biçimde denetim mekanizmalarından kurtulup, deyim yerindeyse palazlandığınızda ve bir takım rütbeler alıp ağzınıza gelen her şeyi söylediğinizde, sizi denetleyecek bir güç olmadığı için kendinizi bir insan sanmaya başlıyorsunuz Şakşakçılar da olduğu sürece "Bastır hoca", "Helal olsun hoca", "Ne güzel söyledin hoca" dedikçe, üfürüğün bir fırtınaya dönüştüğünü görebilirsiniz Bu durum çok tehlikeli Çünkü felsefede öğrenci olabilmek, kesinlikle bir özeleştiriyle yürüyen bir şeydir Bu, öylesine zalimane bir özeleştiri olmalıdır ki kendini yerin dibine sokup o soktuğun yerin üzerinde tepinmen gerekebilir Ama bunun hastalıklı hali de "ben akılsızım", "ben aptalım", "dur bakalım" falan deyip hiçbir şey söylemeden, sonunda söylediklerini totolojik hale getirip sağlamlaştırmaya çalışmak da bazı akademik çevrelerin yaptığı bir şeydir Yani felsefede çok güvenceli bir yol izlersen, söylediklerini öyle teknik ve analitik bir biçimde söyleyeceksin ki söylediklerinde herkes bir şeyler var sanacak Tabii, örtük totolojiler olur bunlar da Birçok akademik makalenin de böyle olduğunu düşünüyorum Akademik rütbelerin koşullandırmaları da eklendiğinde insanlar, o bir takım dergilerde makaleler yazmak için böylesine hiçbir anlamı olmayan bir sürü laf söyleyebiliyorlar ve yazdıklarını galiba bir kendileri bir de hakemler okuyor Onun dışında, bu yazılara, arada bir göndermeler, anlaşmalı ya da şaşkınlıkla yapılan göndermeler de olabilir Çağımızdaki felsefe öğrenciliğinin zorluğu, felsefenin günümüzde geldiği yerle ilgili Felsefe bir meslek haline geldiği için, akademik bir birimin içinde çalışan ve sırf maaş aldığı için onla uğraşan insanlar var; yani içinden geldiği için, başka bir şey yapamayacağı için değil Hasbelkader bir felsefe bölümüne kapağı atmış ve oradan da ekmek parası kazanabilmek için terfi etmek zorunda olan insanlar var ve bu insanların da belli bir üretimde bulunmaları gerekiyor Bu üretimin de ortalama, sıradan ve çok saçma laflar etmeyen bir üretim olması lazım

Alıntı Yaparak Cevapla