08-20-2012
|
#5
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahmet İnam
Halil Turan: Sizi çok sevenler, izleyenler olduğu gibi eleştirenler, yerenler de var Size karşı bu farklı iki tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet İnam: Önce beni öven, sevdiğini söyleyenler için bir şeyler söyleyeyim; oradan başlayayım Ne yapmaya çalıştığımın iyi anlaşıldığını sanmadığım için, bu övgülerin de çok anlamlı olduklarını düşünmüyorum Övenlerin çoğu da zaten felsefeden anlamıyorlar Dolayısıyla da beni övmeleri bir felsefeci olarak değildir Belki bir Karagöz olarak övüyorlardır; belki Kavuklu diye övüyorlardır; yani meddah olarak övüyorlardır Belki de sadece Türkiye'de yaşayan bir kültür insanı olarak övüyorlardır Olmadı, suratımızı beğenmişlerdir filan da, onun için övüyorlardır Bu övgülerin yazdıklarımın içeriğiyle ilgili olmadığını, dolayısıyla onların övgülerinin, onlardan özür dileyerek çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum Yerenlere gelince, yerenlerin bir kısmının beni anlamadıklarını düşünüyorum Beni yerenler arasında farklar var Mesela, bunların bir kısmı beni bir akademisyen olarak görüp "Yahu, bir felsefecinin bu tür laflar etmemesi gerekir"; "Bu türden etkinliklere girmemesi lazım"; "Bu türde yazılar yazmaması gerekir" diye yeriyorlardır Ama ben oralarda bir felsefeci olarak dolaşmıyorum Benim bir felsefeci olarak görünmem, daha çok bir meslek sahibi olmakla ilgilidir Felsefe üzerine konuşurken girdiğim tavırların laubaliliğinden dolayı beni yererlerse, o anlamlıdır O yermeyi haklı bulurum ve haklı oldukları noktalar da vardır Ama ben aşk üzerine konuşurken, bu konuşmayı bir felsefeci olarak yapmıyorum Bu daha çok benim edebiyatçılığımla ilgili bir şey Kaldı ki edebiyatla olan ilişkim felsefeden çok önce, daha 15-16 yaşlarındayken dergilerde yazmamla başlar Söylediklerimin, yazdıklarımın çoğu edebi denemelerdir Yazdığım kitapların çoğu da edebiyattır O kitapları "felsefe" diye yutturduğumu da sanmıyorum Eğer beni öyle eleştiriyorlarsa, o eleştiriler doğru değil Ama beni felsefi tavrımla ilgili olarak eleştiriyorlarsa, orada benle ilgili bir sorun var; bu henüz kendimi anlatamamış olmakla ilgili bir sorun Beni eğer Batı'daki bir takım kalıplara koyarak eleştiriyorlarsa, "işte postmodernist!", bilmem ne diye, bu yanlış Çünkü, hangi izleğin ardında olduğumu çok iyi bildiklerini sanmıyorum Beni Heidegger çizgisinde, Levinas çizgisinde veya bir fenomenolog olarak görüp onların peşlerinden gitmeye çalışan, ama onu da beceremediği için işi meddahlığa vurmuş biri olarak görüp eleştiriyorlarsa, bu yanlış bir şeydir Çünkü ben böyle bir şeyi felsefe yazılarımda yapmadım Felsefe yazılarımda henüz Batılı düşünürlerle hesaplaşmadım; onları kritik bir bakış açısıyla gözden geçirmedim Levinas üzerine yazdığım son yazıda bile başka bir kaygı var Oysa ben bu kültürden açılan bir kapıdan yürümek istiyorum ve bu yürüyüşte yalnız olduğum için, şaşkın görülüp, birçok eleştiri okunu çekmem anlaşılır bir şeydir Ama bu bilerek kendimi maruz bıraktığım bir şeydir ve bu tarz eleştirilere de söyleyeceğim bir şey yoktur "Bir şey" deniyorum ben Takla atmayı denerken, diyelim ki "Beceremedi", "Atamadı", "takla böyle atılmaz, çünkü atalarımız şöyle atıyorlardı" diyerek eleştirenler var; ama ben "şöyle de takla atılabilir" iddiasında bulunan, ama henüz o taklayı atamamış biriyim Taklayı attığım zaman da bir sürü insan yine beğenmeyecek Yerenlerime o açıdan da teşekkür edebilirim Hepsini de okuduğumu söyleyemem Yerenlerimin bir kısmından da hoşlanmadığımı söyleyebilirim Bu eleştiriye kapalı olduğum anlamına gelmiyor Çünkü beni yerenlerin ? bu belki bir hüsnükuruntudur, kendimi aldatıyor da olabilirim ama ? beni anlamadıklarını düşünüyorum Ama tabii bu bir kaçış da olabilir Onun için bana dair söyledikleri bana yararı olacak şeyler değil Fakat hem yerenleri hem övenleri saygıyla selamlıyorum
Sinan Kadir Çelik: Hocam nedense felsefeciler felsefeyi hep ikiye ayırırlar; ayrılmasa da ayırırlar Derler ki, mesela, felsefe idealist-materyalist olarak ikiye ayrılır; Anglo-Sakson ve Kıta Avrupa felsefesi olarak ikiye ayrılır; Kartezyen ve Kartezyen olmayan olarak ikiye ayrılır; Doğu- Batı olarak ikiye ayrılır; vs Örneğin Nietzsche de benden önce ve benden sonra diye felsefeyi ikiye ayırır Ben de mesela felsefeyi şu şekilde ikiye ayırabilirim: Bir tür felsefeci "Bana bir sorun söyleyin onu çözeyim" der ki bu sizin deyiminizle "piyade" olacak herhalde; diğer tür felsefeci de "bana sorunsuz bir şey söyle sana onun ne kadar sorunlu olduğunu söyleyeyim" der ki "uçucular" da bunların arasından çıkıyor olsa gerek Ama herhalde en basitinden felsefecileri "felsefe ikiye ayrılır" diyenler ve "Felsefe ikiye ayrılmaz" diyenler olarak ikiye ayırabiliriz Herhalde bu önerme doğruluğundan şüphe edilmeyecek bir önerme olur Peki hocam siz bu ayırmak meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
|
|
|