Yalnız Mesajı Göster

Anadolu'da Kurulan Beyliklerin Kalan Eserleri

Eski 08-20-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anadolu'da Kurulan Beyliklerin Kalan Eserleri



Mezar anıtları

Türk sanatında mimari ve bezeme yönünden güçlü bir gelişme gösteren yapı türlerinden birisi de mezar anıtlarıdır Anadolu dışında Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklular eliyle yoğun bir denemeye konu olan mezar anıtlarının Anadolu’da ki uzantısı da önceki gelişmeleri güçlendirecek nitelikte karşımıza çıkmaktadır

Anadolu’da yeni olanaklara kavuşan mezar anıtları genel olarak içinde mezarın yer aldığı bir alt kat (oturtmalık), simgesel nitelikteki sandukanın bulunduğu ziyaret edilen bir üst kat (gövde) ve örtüden oluşmaktadır Toprak altında kalan oturtmalık kısmına yaygın olarak mumyalık denir Bu adın yaygınlaşmasının nedeni, ölülerin mumyalanma geleneğinin bir süre yaşamış olmasından ileri gelmektedir Bunların ilginç örnekleriyle Anadolu’ da değişik yerlerde karşılaşılmaktadır Türkler elinde başlıbaşına anıt niteliğine bürünen ve ölünün mezarını simgeleştiren bu yapılar, çok değişik biçimler içinde denenmiş, zengin görünüşlere ulaşılmıştır Türkler’in Orta Asya ve İran’da genellikle iki tip mezar anıtı geliştirdiklerine tanık oluyoruz Bunlardan birincisi kare planlı ve kubbeli, ikincisi ise poligonal veya silindirik planlı ve kuleseldir Anadolu’da uzun yıllar, değişik biçimlerde olmak üzere, genellikle kule mezar tipinin egemenliğine tanık oluyoruz Ayrıca bu yapılarda, başta giriş bölümleri olmak üzere, oldukça yoğun bezeme kullanılmıştır

Anadolu’da Büyük Selçuklu ve Erken Türk Beylikleri’nden Artuklular’a ait mezar anıtları günümüze ulaşamamıştır Buna karşılık Anadolu’nun ilk mezar anıtları arasında altı yapı Danişmentliler ile ilgili görülmektedir


Amasya’da 1145 yılında yapıldığı kabul edilen Halifet Gazi Kümbeti, sekizgen gövdesi, kesme taş cephesi ve külahıyla dikkati çeker Niksar’da, yazıtı bulunmadığı için kesin tarihi bilinmeyen kare planlı Melik Gazi Türbesi, yine aynı yörede kesme taştan sekizgen bir yapı olan 12 yüzyıla ait Kulak Kümbeti ile 1182 tarihli ve dikdörtgen planlı Hacı Çıkrık Türbesi, mimari yönden çeşitli aksaklıklarına karşın Anadolu Türk mimarisin de ilk denemeler olmaları nedeniyle üzerinde durulmaya değer yapılardır

12 yüzyıl sonuna maledilen Kayseri’nin Pazarören bucağı yakınlarındaki Melik Danişmend Gazi Kümbeti ile Niksar Kırk Kızlar Kümbeti, taş temel üzerine oturan özenli tuğla işçilikleriyle dikkati çekerler 1220 yılı dolaylarında yapıldığı anlaşılan Kırk Kızlar Kümbeti’nin mimarı, Sivas’taki Keykavus Şifahenesi’nde de adı bulunan Marendli Ahmed bin Ebubekir’dir


Erzurum’da Saltuklu kümbetleri olarak adlandırılan üç mezar yapısından en anıtsalı Emir Saltuk Kümbeti’dir Dış görünüşüyle değişik etkiler içinde oluştuğu anlaşılan iki renkli düzgün kesme taş yapı, diğer Anadolu mezar anıtlarından ayrılan özelliklere sahiptir Gövde, silmeler ve üç alınlıklarla iki katlı bir görünüş almış, sekizgen gövdenin üzerine konik külah yerleştirilmiştir Çift pencere şekilleri ve yuvarlak kemerli nişler içindeki eski Türk hayvan takvimine bağlanan figürlü kabartmalar oldukça ilginçtir Yazıtı bulunmadığı için kesin yapımı bilinemeyen ve 12 yüzyıl sonuna tarihlenen bu kümbet, daha sonraki gelişmelerde etkili olamamış ve Anadolu’da tek örnek durumunda kalmıştır


Bazı araştırmacılar biçim ve figürlü süslemeler açısından Emir Saltuk Kümbeti’ni Eseri doğrudan Orta Asya’ya ve kümbet-türbe biçimlerinin kökenlerinde yatan “çadır mimarisi” ne bağlarlar Bazı araştırmacılar bölgesel üslup ve sanatçılara ağırlık tanır, bazıları ise mimari açıdan devamı olmayan tek örnek olduğunu öne sürerler Aslında bütün bu söylenenlerin tümü yapıyı tanımlamak için gereklidir

Kümbetin XII yüzyıl sonunda 1168’de ölen Izzeddin Saltuk için yapıldığı kabul edilir, iki renkli taştan inşa edilmiş, iki katlı bir yapıdır Alt gövdesi sekizgen planlıdır Sekize bölünmüş duvar yüzeylerinin her biri pencerelerden yukarıda üçgen alınlıklar şeklinde sonuçlanır Üçgen alınlıklardan sonra pencereli kasnak kısmı silindirik olarak devam eder ve yukarıda basık bir konik külahla veya sivri kubbe şeklinde sona erer

Tercan’daki Mama Hatun Kümbeti, Saltuklu mimarisinin özgün yapılarındandır Taçkapının yan nişleri üzerindeki kitabede “Ahlatlı Ebul Nema bin Mufaddale” olarak mimarın adı okunur Kesme taştan yapılmış kümbetin plan açısından kaynakları üzerinde çok tartışılmıştır El-Süleymaniye gibi erken İslam mimarisi eserlerinden veya Aral Gölü’nün doğusunda Tagisken’de MÖ 1II yy mezar anıtlarından esinlendiği kabul edilir
Çevresi daire biçiminde bir kuşatma duvarı ile çevrili olan kümbet, kare planlı bir mumyalığın üzerinde yer alan sekiz dilimli gövde ve hafif dilimlenıniş konik külahtan oluşmuş ilginç bir yapıdır


Mengücüklü dönemine ait mezar anıtlarına gelince, Divriği’deki 1196 tarihli Kamereddin Kümbeti ile Sitte Melik Kümbeti kesme taştan sekizgen gövdeli ve piramit çatılı yapılardır Sitte Melik Kümbeti’nin cephesindeki geometrik geçmeler geleneksel bezemenin bir devamı olarak kabul edilmektedir Gene Mengücüklülere ait bir kümbet de Kemah’ta karşımıza çıkmaktadır 12 yüzyıl sonu ya da 13 yüzyılın başına tarihlendirilebilecek Melik Gazi Kümbeti, tuğladan bezemeli sekizgen gövdesi ve mumyalık kısmındaki sekizgen payeden gelişen örtü sistemiyle Azerbaycan bölgesi mezar anıtlarına bağlanmaktadır Yapının mimarı Ömer bin İbrahim el-Taberi’dir


Diğer yapılar

Anadolu’daki Erken Türk Beylikleri’nden cami, medrese, mezar anıtı dışında-sayıları az olmakla beraber-başka yapılar da günümüze gelmiştir Bu yapıların başında, eski yollar üzerinde karşımıza çıkan köprüleri saymak gerekir Geçit görevinin yanı sıra mimari özellikleriyle de dikkati çeken köprüler, yapıldıkları yerin koşulları içinde gerçekten ilginç denemelerdir Erken devir örnekleri Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Artuklu topraklarında karşımıza çıkmaktadır Biçimsel zenginlikleri, üzerlerinde yer yer karşılaşılan plastik örnekleri, bu yapıların yalnız bir yeri aşma gereksinimiyle yapılmadıklarını göstermektedir

Dicle Irmağı üzerinde 1116 yılında yapılmış olması mümkün Hasankeyf Köprüsü, Cizre yakınlarındaki 1164 tarihli Dicle Köprüsü, Silvan yolunda Batman Suyu üzerinde 1147 tarihli tek bir kemerden oluşan ünlü Malabadi Köprüsü, 1179 tarihli Çermik Köprüsü, 1204 tarihli Mardin yakınlarında Dunaysır Köprüsü, Diyarbakır yakınlarındaki 1218 tarihli Devegeçidi Köprüsü ve yakın zamanlarda tamamen ortadan kalkan gene Diyarbakır yakınlarındaki Ainbarçayı Köprüsü Artuklular döneminden kalma önemli örneklerdir Her biri başlıbaşına mimari bir değer olan ve bir kısmı bugün de kullanılan bu köprülerde, eski geleneksel motiflerle yüklü figürlerin bulunuşu ilgi çekicidir

Anadolu’da sürekli yenilenmek, genişletilmek suretiyle günümüze ulaşabilen savunma amaçlı yapılar arasında kale ve surları özellikle belirtmek gerekir Zamanla ulaşım sisteminin, yerleşme merkezlerinin, savunma sistemlerinin değişmesi sonucu terk edilen bu kalelerden çoğunun ilk kuruluşları, Türkler’den öncesine gitmektedir Ancak Türkler’in de bu alanda önemli çalışmalar yaptığı bilinmektedir Diyarbakır surlarında Artuklular’dan kalma 1208 tarihli Evli Beden Burcu ile Yedi Kardeş Burcu bu konuda verilebilecek en güzel örneklerdir
Alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla