Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Halk Oyunları Çeşitleri
KILIÇ OYUNU:
Rize bölgesinin yakın zamanlara kadar fazlaca gün görerek yerlisinin ilgisini yaşatan bir oyunuydu Bölge köylerinde hâlâ da oynayanları vardır Bir kişi veya mücadele figürleriyle çevik hareketler gösteren iki kişi tarafından kemençe sesleriyle yürütülen oyundur Hızla çömelip kalkışlar, hamleler ve bıçak atıp tutmalar bu oyunun canlı figürlerindendir
KINA HAVASI:
Evlenme törenlerimizin köylerdeki ana motiflerinden biri umumiyetle (genellikle) bu kına yakılma sahnesinin oyun 'nıdır Geline kına yakıldığı dakikalarda bir ara tefçi (çingi) denilen kadının yükselttiği türkü eşliğiyle genç kız ve kadınlar oyuna kalkarlar, onun pek tabiî olan heyecanını yatıştırmaya çalışırlar ki görenektendir Bu oyunun havası ne de olsa az çok belirlidir Yani, gelişigüzel havalar yürütülmeyerek tefçi o 'na uygun bir - iki türküyü hatırlatmaya dikkat eder Hep bilinen bir - iki türküye "kına havası" denilmesi çoğu yerlerde âdettir
KIZIK HALAYI:
Sivas oyunlarındandır Zevkli hamleleri ve nefis yaylanışlı figürleriyle toplu oyunlar arasında seçkin bir yeri vardır Kızık Halayı'nın üç bölümü şunlardır:
1 Ağırlama,
2 Sıktırma (Yanlama),
3 Hoplatma
Ağırlamanın üç figürü vardır Birinci figürü, oyuncular yer değiştirmeksizin yaparlar İkincisi yürüyüş figürüdür Üçüncü de eller bırakılır
Küçük parmaklardan kenetleşilerek sıra olunmak suretiyle Kızık'ın ağırlamasına başlanır En az üç oyuncu l'zımdır 6 - 8, orta bir kadrodur Daha fazlası da olabilir Sayının azlığı ölçüsünde sıra düz olur Kalabalık dizi, kendiliğinden kavisleşir Çünkü başçekeni bütün oyuncuların görmesi gerekir
Musiki'nin dörtlük zamanında sağ ayaklar belli belirsiz yerden kesilir ve tekrar basılır İkinci zamanda gövdeler sağa bindirilir Bu anda oyunu dizisinin hafifçe sağa doğru sallandığı görülür Üçüncü de sol ayaklar yarım sola atılarak ökçeler üstüne konulur Her iki diz hafifçe kırılıp gövdeler sola ileri götürülür Dörtte, dizler ve gövdeler doğrultulur Oyun dizisi ilk başladığı gibidir Yalnız oyuncuların annacı (cephesi, dizi yönü) yarım sola dönmüştür Dizleri kırıp doğrultma ve gövdeyi sola ileri verip sağa geri alma tarzında yaylanılarak yapılan bu figür üç defa tekrarlanır
Musiki yeniden başa dönünce ilk dörtlük zamanda sol ayaklar geri alınır Bu sırada oyun tam ilk başladığı duruma gelmiştir İkincide gövde sola bindirilir Bu sırada oyun dizisinin sola doğru güzel bir sallantı yaptığı görülür Üçte sağ ayaklar, yarım adım sağ ileri atılarak ökçe üzerine konulur Aynı anda her iki diz hafifçe kırılır, gövdeler sağa ileri gider Dörtte doğrultulur Sağ ayaklar ileride olduğu halde yapılan bu figürde üç tamamlanınca musikî yine başa dönmüş bulunur Bundan sonraki ilk dörtlük zamanda sağ ayaklar yerine götürülür İkincide gövdeler sağa bindirilir ve kalın çizgiyle işaretli bölüm bir daha tekrarlanıp yürüyüşe geçilir
YÜRÜYÜŞLER:
Yukarıda tarif edilen figürlerin son şekline göre oyuncuların annacı yarım sağda, sağ ayaklar ise ileride ve ökçe üzerindeydi İşte oyun bu haldeyken musikî tekrar başa geçince, bu sefer ilk dörtlükte sağ ayaklar yerine getirilmez, tekrar yarım sağa alınır (Oyuncuların annacı tam sağa dönmüştür) İkincide gövde sağ ayağa bindirilirken sol ayaklarda yerden kesilir Üçte sol ayaklar bir adım ileri atar Dörtte gövde sol ayağa yüklenirken sağ ayakta yerden kesilir Beşte, sağ ayaklar bir adım ileri atılır Altıda, sol ayaklar yerde, kaldırılırken gövde sağa bindirilir Yedide, soy ayaklar sağların yanına getirilip hafifçe yere vurulur Sekizde böylece durulur
Musikî başa dönünce ilk dörtlükte sol ayaklar bir ayak boyu sola geri alınır İkincide gövde ağırlığı sola bindirilir Üçte oyuncular yarım sola dönerken sağ ayaklarda bir adım ileri atılıp ökçe üstüne konur ve aynı anda her ileri diz hafifçe kırılır (Oyuncuların annacı yarım sağa yönelmiştir) Dörtte doğrultulur, beşte tekrar kırılır, altıda yine doğrultulur, yedide kırılır ve sekizde doğrultulur Bu güzel yaylanışlardan sonra musikî başa geçtiği vakit ilk dörtlük zamanda sağ ayaklar solun yanına getirilir İkide gövde sağa bindirilir
Tarifi geçen figürlerin son durumu; oyuncuların annacı yarım sağda, sağ ayakları ilerde ve ökçelerin üzerindeydi İşte durum böyleyken musikî başa geçince ilk dörtlükte sağ ayaklar yerine getirilmez, tekrar sağa alınırlar (Oyuncular tam sağa dönmüş ve yürüyüş durumuna geçilmiştir)
Bazı oyuncular yürüyüşleri ayak değiştirme suretiyle de yaparlar Fakat oyunun ana çizgisinde ayak değiştirerek yürüyüş yoktur
EL BIRAKMALAR VE HAMLELER:
Oyun yukarıdaki şekilde devam ederken bir ara baş oyuncu yanındakinin elini bırakır, öbürleri de onu taklit ederler Oyun figürlerinde değişiklik olmaz Fakat, hafifçe yaylanış şeklinde önce yapılan figürlere kol hareketlerinin de katılması, oyunun görünüşünü pek şirin bir h'le getirir Sağ ayak üzerinde sağ diz kırılırken, sağ kolların (el ayası ufka gelecek surette) üç defa hamle yapması ve sola dönülerek sol kollarda aynı hamlelerin tekrarlanması şeklinde gösterilen bu figürler Kızık Halayı'na doyulmaz bir güzellik kazandırır
Hamleli figürlerde sağ el saldırıştayken sol eller arkaya atılıp kalçaya konulurlar Sol ellerin hamlesinde de sağ eller aynı durumu alırlar Üçer defa yapılan bu hamlelerden sonra ayakların geri alındığı yerlerde kuvvetlice el çırpmak (çepük çalmak) da oyunun can damarlarından biridir Yürüyüş figürlerinde kolların hareketi serbest kalır
Kızık Halayı'nda üç sefer sağa hamle yapıldıktan sonra kuvvetli el çırpmasıyla üç defa da sola yapılması ve böylelikle oyun dizisinin bir sağa bir sola hamle gösterip alanda dolaşması halayın en özlü tarafıdır
Bu oyunun yürütüldüğü köylerde halk arasında muadil (benzer, eşit) tavırlar, ancak güreşlerden önce pehlivanlar arasındaki perdahlamalarda görülebilir Pehlivanların perdah figürlerinden bir çeşit olan bu hamle vaziyetlerinde çok kere bir de "Hayaah!" kuvvetlice n'ra basıldığı olur
KOÇ HALAYI:
Hayvan adlı oyunlar türlü yurt bucaklarımızda vardır Bazıları taklitçi, bir kısmı da ağırbaşlı ve taklitsiz çeşitlerdir Akkoyun, Karakoyun, Kartal, Şahin, Atmaca gibi iz'felerle anılanlar ya konu bakımından yahut da taklit motifleriyle o hayvanlarla ilgilidirler Bu tip oyunların kendi semt toplantılarında kimi zaman oynanılmayışı sebepsiz değildir Hiç değilse bazılarının şartlı fırsatlara bağlı kaldığı şimdiden bilinmektedir Belirli şart ve v'delerin oyunları işte bu çeşitlerdir Adı geçenlerden meselâ Koç Halayı denildiğine göre "Koçkırımı, Koçkatımı" muhletinde (süresinde) oynanır
Koç Halayı, erkekli - kadınlı yürütülen karma çeşitlerdendir Yerli görenekten olarak Sivas ve Şarkışla yörelerinde görülüp, tören ve kutlamalarda çekilir Halay dizisinin bir tarafını erkekler, öbür kısmını kadınlar vücuda getirirler Düz sıra hâlinde yürütülür Dizinin illeri geri hareketleri ve bir de yan yürünüşlerden bazı figürler gösterilir Hareketler sertçedir Tempo mutedildir (orta) Oyunun sözleri uzunca sürdüğü için havasının tekrarlamalarıyla istenildiği kadar uzatılabilir Sözlü kısım bitince davul - zurna aynı ezgiyi kendi tavrında çalar Davul - zurna çalarken türkü söylenmez Mün'sip (uygun) görüldüğü kadar tekrarlamalardan sonra baş çekenin dilediği an oyuna son verilir
Koç Halayı, karma halde oynanıldığı gibi, yalnız erkek ve kadınlarca kendi meclislerinde de yürütülebilir Tunceli, Bitlis, Erciş yörelerinde de vardır Havası yer yer çeşitler edinmiştir Yazıya geçebilen kıtalarından bir kısmı şöyledir:
Koçları vurdum dereye
Öldüm araya araya
Terzi kolların farıya (çürüye)
İçlik yâre dar geliyor
Dar geliyor, dar geliyor
Bu iş bana zor geliyor
Koç koça koçlar katıldı
Balı ile şeker karıldı
Y'r yâre işmar edince
O yâr yâre satıldı
Y'r satıldı, yâr satıldı
İki can c'na katıldı
Koçları koştum döğene
Kızlar gidiyor kevene
Ergen ergene sarılmış
Birbirin seven sevene
Y'r seviyor, yâr seviyor
Yüreğim yağı eriyor
Koçlara kına yakıldı
Boynuna çanlar dakıldı
Yârim ak çadırdan çıktı
Bağrıma hançer çakıldı
Ah yakıldı, vah yakıldı
O yâr fikrime dakıldı
Koçları saldım dereye
Öldüm araya araya
Çal dibinden yola çıktım
Y'r gördü, sordu; nereye?
Vay dereye, ay dereye
Öldüm "y' r" deye deye
Koçları vurdum dereye
Öldüm araya araya
Terzi kolların kırılsın
Yelek yâre dar geliyor
Dar geliyor, dar geliyor
Bu iş bana zor geliyor
Giderisen göndereyim
Kunduranı döndüreyim
Ya bendine bile (birlikte) götür
Ya kendimi öldüreyim
Dar geliyor, dar geliyor
Bu iş bana zor geliyor
Gel sana alma verelim
Kapına köle olalım
Havalar ayaz üşüdüm
Aç da koynuna gireyim
Dar geliyor, dar geliyor
Bu iş bana zor geliyor
Bağçelerde var kuşburni
Dibinde verir ışkını
Y'ri elinden aldırmış
Allah'ın şu kör şaşkını
Dar geliyor, dar geliyor
Bu iş bana zor geliyor
Bağçesiz, barsız bu adam
Havansız, narsız bu adam
Kalaysız kaba benziyor
Bu dünyada y'rsız adam
Dar geliyor, dar geliyor
Bu iş bana zor geliyor
KOLAN VURMAK:
Kelime olarak "kolan" en eski kaynaktan halis Türkçe'dir (Kaşgarlı Mahmut: Div'nü Lûg't'it Türk) Yalnız Türkçe'de çadırın kenar şeridi, bel kemeri, tokalı kayış, şube, dayanıklı şerit gibi anlamlarda yaşamıştır Egeli kabadayı, kolanı yalnız atının eyerine dolamaz kendi bel silâhlığına da en üstten sarar Salıncağın iplerine de kolan denildiği için kolan vurmak birleşimi, asıl salıncak gösterisinde tek veya iki kişi ayaktayken salıncağın kolonlarından tutup tartımla diz büküp hız ala ala uçarak sallanmaları hususunda kullanılırdı
Hatt' "horan" adının, bu kolon vurmadan bozulmalığı bile bir ara düşünülmek istenmiştir Bu bir halk etimolojisi olup, horan kelimesi "haran" sözüyle bir tutmayı tasarlayanın garip istintacına (sonuç çıkarmasına) benzer
KOFİ OYUNU:
Güneydoğu Anadolu illerimizin bazı dağlık bölgelerinde gün gören bir çeşittir Oynanışında sağ ayak bir defa ve ileri ve tam ucu gözlerin bakış yönünden yana (yani ileri) gelecek surette basılıp akabinde (ardından) eski yerine getirilir Bu hareket, üç kere yapılır Sağ ayak solun yanına getirilerek bitiştirilip sabit tutulur Sol ayak gelerek üstten inercesine sağa yapışır ve bu hareket iki defa tekrarlanır Sağın parmak ucuyla basılmak suretiyle solla arası açık kalır, yine baştan alınır Oyun esnasında kalçaların ağır ağır "fırlanması" şarttır
KÖROĞLU OYUNU:
Bolu ilinde umumiyetle Köroğlu Oyunu vardır Meselâ Çıkınlar köyünde iki ve daha kalabalık erkek tarafından davul - zurna veya sazla yürütülür
Doğu Anadolu'da meselâ Çoruh ilinde, Öğdem ilçesinin (1950'den sonra bucak) Ersis köyünde davul - zurnayla yürütülen Köroğlu oyunu tek erkeğe mahsus çeşittir
Kars'ın Dikme köyünde kadın meclislerinin tek kadınlı, yahut erkek toplantılarında tek erkekçe yürütülen çeşittir Erkek meclislinde davul - zurna veya sazla oynanır
Köroğlu Oyunu güneyden İçel'in köylerinde kez' vardır
Bir Isparta köyünün Köroğlu Oyunu bambaşka bir çeşittir
Köroğlu oyunları çoğu zaman sözsüz icra edilir Onun bu kısımdan (türden, bölümden) olan havalarına Oynaklama, Ürgünleme, Sektirme, Hoplatma gibi sıfatlar izafe edilir (adlar verilir) Hiç değilse Safranbolu yöresinde bunun böyleliği temin ediliyor (belirleniyor)
Türkülü Köroğlu oyununda meselâ şu parça kullanılabiliyor:
Alçaklarda olur atından ime
Eğergeç yiğitsen sözünden dönme
Çokluk para etmez, mala güvenme
Kurnaz adam ifl'h olmaz bön gerek
Koç Köroğlum öğdüğünden yorulmaz
Kesilen kelleden hesap sorulmaz
Boş laf atmayınan meydan alınmaz
Asıl yiğit er meydanında dev gerek
Maraş'ta ünleme metni olduğu gibi, Bolu'da da başkaca vardır Erzincan'daki güzelleme, Çoruh'taki yiğitlemeli güzelleme hep farklı şeylerdir
Ellerde tutuşulmalı veya omuzlaşılmalı anonim oyunlar arasında üç beşten fazla kişilerce yürütülen bar, halay ve horan çeşitleri arasında yer alan Köroğlu oyun çeşitleri de gene bambaşka tertiplerdedir Kendine has yerli şekilleriyle en fazla Karadeniz kıyılarımızda (doğudan), güneyde de yine doğu Anadolu'da bu farklı şekiller yaygın görünüyorlar Bununla beraber, bazı Ege yörelerinde ve güney illerimizde de çeşitleri vardır
Maraş (Kahramanmaraş) yiğitleme ve ünlemlerinin sözleri şöyledir:
Benden sel'm olsun Bolu Beyi'ne
Benimle uğraşmaya dev gerek
Unvan para etmez harp meydanında
Doğrar eğri kılıç, bilek zor gerek
Zabah (sabah) oğlum gör olur neler
Babayiğitler meydanda goç gibi meler
Yeri düşer garpuz gibi kelleler
Sal'vat çekmeye çetin dil gerek
Köroğlu oyunlarında onun kavgacı ve savaşçı ömrünü, aşkındaki mertliği, zevk ve tem'yülleri tasvir ve temsil eden dramatik unsurlar vardır Bütün mesele oyundaki farklı çeşitlerin ayrı ayrı tarif ve havalarını kaleme alabilmektedir Gerek çizgileriyle Köroğlu Oyunu; karşılıklı halde, ikili ve daha fazla kollarla (kılıç, pala, kalkan, piştov gibi silâhlar kullanılarak) yapıldığı olur Kimi de silâhsız olarak davullu tek veya çift olarak bir mübareze (kavga döğüş) oyunu halinde yürütülür
KUÇKUÇURA:
Karadeniz'in bazı yalı (kıyı) köylerine has bir halk oyunudur Adından da anlaşılacağı üzere Rum mübadillerin (göçmenlerin) göreneklerinden kalmış olduğu sanılmaktadır Bozuk havalar münasebetiyle yapılır Bu oyun ve eğlence yapılırsa güneşin açılacağına inanılır Oldukça eğlenceli ve tatlı bir gösteridir Oynanılacağı zaman erkekli - dişili veya o çevrenin anlayışınca yalnız erkekler ve kadınlar (kızlar) tarafından ayrı ayrı yürütülür Oyuncular ister erkek, ister kadın olsunlar, birkaç türkücü, bir kemençeci veya zurnacı, bir ışık tutan (çırakmacı), birkaç da ellerinde çanak, sepetçik, tas, maşraba taşıyan kimse yer almışlardır demektir Toplanacak yiyeceklerin çeşidine göre kaplar alınarak toplanan maddeler onlara doldurulur Önce bir evde toplantı olur En önde "çırakma" denilen ve uzun bir demir telin ucuna bağlanmış bulunan "kevgir veya ızgara gibi uçlu" 'letin taşıyıcısı gider Çıraklar yakılır veya taşıdığı ışıklı fenerle yolu aydınlatan kimse yürür Onun arkasında kemençeci ile türkücüler sıradadırlar
Bütün oba evlerini, kapı kapı hep birlikte dolaşırlar Bu oyun gece oynandığı için herkesin kapalı kapısı önünde kümelenirler Kemençeci çalmaya, türkücü türküsünü çağırmaya, öbürleri de oynamaya başlarlar
Bu oyun ve eğlenceler daha ziy'de yaylalarda yapılır Yağ, peynir, kaymak, yumurta, minci (toz ve tellenmiş h'le getirilen peynirle karışık bir çeşit telli peynir), un, çökelek toplanır Sonra ilk toplantı evine gelinir Orada yakılan ateşte, toplanan şeyler çeşidine göre pişirilip yenilir Bu oyun esnasında her kapı önünde şu yarı Türkçe, yarı Rumca şarkı (türkü) geleneğe uygun surette tekrarlanır:
Kuçkuçura ne istersün?
Yağ isterum, bal isterum
Allah'tan güneş isterum
Verursanız ver gidelum
Vermezsenuz koy gidelum
Etirenge vudoroban
Enanriyan alesohon
Çakosendo kovsakabon
E yaylaci süt ona
Teknelerun şen osun (olsun)
Rezil eylema bizi
Düşmanlarum kör osun
Rumca kısmın Türkçe'si şudur: "Peynir, yağ ve un ver, yoksa küleğini kıracağım"
Bu türkünün ardından başka türküler yakılır ki; gelişigüzel söylenerek o anda uydurulurlar Gelenek, yalnız yukarda yazılı türkünün tekrarını ve akla gelen nice türkülerin söylenmesini gerektirir Bunların Rumlardan kalma olup bizi köylerimizce benimsenilerek Türkçeleştirildikleri görülüyor Kapılar dolaşılıp türküler söylenirken horalar da oynanır ve çeşitli şakalar yapılır Evlerden öteberi verilirken, verenin kendisini göstermemekte itin'lı (dikkatli, özenli) hareket etmesi gerekir Böyle yapmazsa eğlencedekilerce dışarı alınır Bunun için, yiyecekler ya kapının üstünden veya aralığından uzatılarak verilir Ara sıra bunun aksi de olabilir Yani, kapıdan uzatılan nesneyi alacak olan işi kapıya dayanmaya kalkışırsa içeri alınarak alay edildiği gibi, üstelik hafif tarafından bir de kötek atılabilir O sırada bazı evlerde kapıyı açıp kendini alenen (açıkça) gösterenlerin üzerine tavlı atılır Tavlı, ucu yanmakta olan ateşli odunun adıdır
Toplanan şeyler, pişirilerek eğlentiyle yenildikten sonra oyuna son verilip herkes evlerine dağılır Havanın açılıp açılmayacağı ise artık pek tabiî (doğal) olarak tesadüfe bağlı kalır
"Kuçkuçura" haddiz'tında (aslında) bir raks olmayıp yağmur duasının aksi mahiyetinde temsili bir eğlenceden ibarettir
KÜRT HORONU:
Samsun ilçesinde çalgısız olarak ve "Kürt Oyun Havaları" dedikleri ezgilerle 5 - 50 kişi tarafından oynanan taklitçi erkek oyunudur
KUVENT:
Van'ın Başkale ilçesinde iki oyun rağbette olup Kuvent başta gelir ve diğeri Baso oyunudur Kadınlı - erkekli 20 - 30 kişi karma halka kurarak davul zurna veya kaval eşliğiyle oynarlar İki çeşit arasındaki fark bilhassa tempo derecelerindedir Kuvent ağırdır
|