Prof. Dr. Sinsi
|
Yörük Kültürü, Yörükler Hakkında Bilgi
ZARARLILARLA NASIL MÜCADELE EDİLİR?
Gece ormanda uyurken, yedi boğumlu zehirli kuyrukludan kurtulmak için, Yörük yatacağı yerin etrafına, keçi kılından yapılma ip dolaştırır O zaman kuyruklu; keçi kılları kendine dokununca, rakip sanır, geri çekilir
Yılan ve kuyruklu soktuğunda kullanılan hayıt kabuğu, çamaşır suyunun ısıtıldığı kazandaki suya konursa, pireden bitten kurtulunur Ayrıca çamaşır yıkarken, meşe külü ve sarı ekşi kullanarak temizliği de sağlarlar Habersizce deriye yapışan ve yapıştığı deriye bacakları ile kafasını sokan yılan kenesini, elle veya cımbızla koparırsanız, ayakları ve kafası deride kalır, zehirlemeye devam eder Kurtulmak için, iğneyi kıpkırmızı oluncaya kadar ateşte ısıtıp, yılan kenesinin kıçına sokacaksınız O zaman yılan kenesi, deriden ayaklarını ve kafasını çıkarır Böyle kurtulup, yere atar, babıcınızın altında çiğner, zıvıtıverirsiniz, olur biter
Gece dağda kalır, etrafınızı kurt sararsa, ateş yakacaksınız Hatta, bir közü havaya atsanız bile, kurtlar onu on kilometreden bile görür ve kaçarlar Bostanı yabani hayvanlardan korumak için dikilen korkuluk gibi, küçük göllerdeki suyu, domuz batırmasın diye keçi kılından dokunan kara çulu, iki direğin ucuna ardarsanız, domuz oraya gelmez ve suyunuzu batırmaz
YÖRÜK GÖÇÜ
Keçilerle teke, O ister pıynarlı bir tepe Koyunlarla koç, O da ister mevsiminde göç Güzün sahile inen çoban, mutlu değildir Daha ilk gün başlar yayla özlemi Bitince kış; otlar cücüklemeye, ağaçlar pürçüklemeye, koca dağlardaki karlar alarmaya başlayınca; atlar kişnemeye, öküzler böğürmeye, eşekler anırmaya, koyunlar keçiler melemeye, köpekler havlamaya, tavuklar ötmeye başlayıp, göç zamanını haber verirler Ak sakallı, gün görmüş Yörük dedesi, toplar ihtiyar heyetini Bey çadırının başköşesine bağdaş kuran Yörük dedesi, elini kuşağından çıkarır, sakalını sıvazlar, ihtiyar heyetini bir bir süzer; “Ak geçi, kara geçi, / Yine geldi yaz göçü” der Artık göçe karar verilmiştir Göç hazırlıkları, heyecanla sevinçle başlar Hareket zamanını haber veren dukuk kuşunun ötmesi duyulur Gecenin karanlığında, gökyüzünde, göçerlere yol gösterdiğine inandıkları deveci yıldızı da doğar “Göç yolda düzelir ” denir En önde, en değerli kızıl kilim yüklü, hataplarında havan çanlı develer, arkasında tülüler, yozlar, mayalar, dorumlar, köşekler… Göçün kaidesine göre, deve katarının ardından atlar, ırafanlar, kısraklar, taylar, gulinler, semerinde çar çaput yüklü eşekler, sıpalar, goduklar, öküzler, sığırlar, tosunlar, düğeler, danalar, bızalar, keçiler, tekeler, çepiçler, oğlaklar, koçlar, koyunlar, şişekler, kuzular… Kısaca, Yörüğün evcilleşmiş, dost saydığı bütün hayvanlar sıralanmıştır
Yörük göçte, geçit vermeyen koca dağlara tırmanmaya başlayınca, göç zorlaşır Kalsa da atının nalları yolda, yırtılsa da ayağındaki çarığı, “Yüklü deve dinlenmez ” der, yürür Yörük insanı… Göç devam ederken, gece olunca varılır konalga yerine, yükler çezilir Önce hayvanlar doyurulur, dinlendirilir Sonra, insanlar Allah ne verdiyse yer içer Ortaya ateş yakılır Curalar, sazlar, kavallar, sipsiler çalınmaya başlar Yörük göçü zordur; ama aynı zamanda şenliktir Türkülerde dağ, yayla özlemi vardır Yaylaya ulaşma sevdası ile kendi sevdasını bir görmüştür, özgürlük tutkunu Yörük Bu nedenledir ki, Türkülerinde göçün zorluğu ve yayla özlemi vardır Türkülerin birkaçı şöyledir: “Dağlar seni delik deşik ederim”“Yaylam senin ne dumanlı başın var”“Yayla yolarında meleyen kuzu”“Sarı yaylam seni yaylayamadım”“Salınıp gelir gelin yayla yolunda”“Yüce dağ başında kar idim”“Benim ölüm şu dağlarda kalırsa”“Karlı dağlar karanlığı bastı mı”“Dirmilcik’ten gider yaylanın yolu”“Sarı kurdelem sarı, dağlara saldım yâri” Gibi, binlerce türkü, yaylalar için söylenmiş Oysa sahil için söylenen türküye pek rastlanmaz Yaylaya yaklaşınca, Yörük gabardıcın kokusunu almaya başlar Bilseniz ne ferahlatır, huzur verir, güven verir, kendine gelir… Yayla denince akla, gabardıç gelir Yörük, gabardıcın gölgesine bakar, hemen oraya kuruverir alacığını, çadırını Gabardıç hayvanları da unutmaz Bazen erek olur, bazen ağıl olur, bazen de koşan olur kuzucuklara Atalarımız demiş ki:
“Armut ağlatır,
Söğüt söyletir,
Kavak kavlatır,
Gabardıç gölgesi baş yayladır ” Varınca göç yaylaya, ulaşmıştır insanlar, özlediği ata yurtlarına Bu sevinci kutlamak, yarenlik yapmak isterler Yüksecik bir çayırda toplanırlar; buraya yarenlik yerleri denir Yaren beleni, yaren tepesi de denir Oğuz boylarının, Türkmenlerin, Yörüklerin toplandığı yaren yeri, yiğidin harman olduğu yerdir Türklerin, tarih boyunca oynadığı cirit, güreş, çelik gibi oyunlar bir daha oynanır Gücün, sevdanın, birliğin gösterisi yapılır Obanın bütün insanları, oyuna iştirak ederler; sevinci paylaşırlar; hünerlerini gösterirler Yörüklerde öyle güç, parayla ya da kolay kazanılan payelerle gösterilmez Güç, bilekle, yürekle, akılla gösterilir Yörüğün ata binişi, yürüyüşü, zeybek oyunu, konuşması, oturması, kalkması… Hepsi ahlak ve yiğitlik sembolüdür Çünkü ata öyle yapmış, oğullar devam etmiştir Devam etmek de gerekir Yörüğün oyunlarında, fazla silaha rastlanmaz Çünkü gücü silahta değil, yüreklerinde görürler de, kendilerini öyle ortaya koyuverirler Bütün bunlardan sonra, dağılırlar öbek öbek ata yurtlarına Ne zaman ata yurtlarına konarlarsa, o zaman mutlu olurlar Zaten, gezilmiş yurdun konması da kolay olur
SONUÇ
Hayat, devam ederken Yörük obalarında; insanları dosttur, açık sözlüdür, sevda yüklüdür, yiğittir, merttir, cömerttir, olgundur Türk’ün mayasıdır; saygılıdır büyüğüne; sadakatlidir devletine Zorlukları aşınca mutlu olur; şükreder haline; soğuk günlerde kepenek yeter Bilir yaşamın zorluklarını; ama kopamaz dağlardan bir türlü, tutkuludur özgürlüğüne Tarifi şahsiyettir, sevdası hürriyettir
Güneş batarken ay doğsun! Ay batarken güneş doğsun! Üzerinizden aydınlık ve hürriyet sevdası hiç eksik olmasın
|