| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Erivan Tarih 
 
            
 Tarih
 Erivan, dünyanın en eski kentlerinden biri olup; M
  Ö  782 yılında I  Argişti'nin buyruğuna göre bir taşın üstüne çivi yazısı ile kazılan kendi "doğum sertifikası"na sahiptir  [dn 3] Bu yazılar, Kuzey Kafkasya'dan gelen hücumları önlemek için bir asker kale yapıldığını ve bu kalenin "Erebuni" ("Erivan" adının kökeni) diye adlandırıldığını anlatmaktadır[10] Bununla beraber daha erken işgaller olduğunu ima eden belirtiler bulunmaktadır  Urartuların en güçlü olduğu dönemde bir sulama kanalı ve su deposu kuruldu  Bir yüzyıl sonra, Erebuni'nin terk edilmesini tazmin etmek için kral II  Rusa otuz kilometre kuzeye Teişebaini kalesini yaptırdı  [10] Ardından kent, kuzey ilinin başkenti oldu  Ancak, M  Ö  590 yılında şehir Medler ve İskitler tarafından yağmalandı ve yakılıp kül edildi  Urartular döneminin sonunda devleti idare eden Ervanduni ya da Orontid Hanedanı şehrin yeniden kalkınmasına büyük katkıda bulundu
  M  Ö  6  yüzyıldan M  Ö  4  yüzyıla kadar Ahameniş İmparatorluğu'nun Ermeni ilinin, en önemli merkezlerinden biriydi  M
  Ö  4  ile M  S  3  yüzyıl arasındaki dönem hakkında bilgi, kanıt ya da tarih izah bulunmaması nedeniyle, bu dönem Erivan'ın karanlık devri olarak adlandırılmaktadır  Orta ÇağBagratlıların bayrağı
  
 Orta Çağın başlangıcında (5
  ve 6  yüzyıl arası dönem), şehir etkileyici derecede gelişmekteydi  Nitekim Erivan'ın ilk kilisesi olan Aziz Peter ve Paul Kilisesi 5  yüzyılda kurulmuştur (Kilise 1931'de kilise yıkılmıştır)  640'lı yıllar boyunca birçok denemeden sonra, 658 yılında Araplar kenti ele geçirdi  [11] O dönemlerde Erivan, Ağrı Ovasının ekonomik merkezi olan Divin'den sonra bölgenin en önemli şehri sayılıyordu, ki bu 11  yüzyıla kadar böyle devam etmiştir  Araplar, özellikle kitlesel din değiştirmeler ile Ermeni nüfusunu asimile etmeye çalıştıysa da[11], güçlü bir direniş gösteren Ermenilerle uzlaşmak zorunda kaldılar  Bu dönemden sonraki mütevali halifeler Hıristiyanlığı hoşgörüp, Ermenilere büyük oranda özerklik vermiştir  740 yılındaki ayaklanmalara kadar Erivan, barış ve refah dolu bir dönem yaşamıştır  Bu ayaklanmalarda şehir yağmalandı ve bazı bölgeler yakılıp kül edildi  Bunun sonucunda ilerde Ermenistan kralı olacak olan I  Aşot başkanlığında, 850 yılına kadar özerkliğini geri kazanamadı  I  Aşot, "prenslerin prensi" ünvanı ile vali olarak Ermenistan'ı idare etmeye başladı  Onun bu göreve başlaması Bagratlı Krallığı'nın başlangıcının bir işaretidir  [11] 920 yılında Doğu Roma İmparatorluğu'nun desteği ile II
  Kral Aşot Erivan'ı ve bölgesini krallığa geri verdi  [11] 10  yüzyılda, asker ve ekonomik gücü nedeniyle Erivan, Doğu Ermenistan'ın başkenti oldu  Kent, 11  yüzyıla kadar Bagratlı Krallığı'nın bir parçasıydı; Büyük Selçuklu Devleti kenti ele geçirmeden önce 1023 yılında Bizanslılara gizlice teklif edildi  1041'de kralın ölümüyle, Doğu Roma İmparatoru V  Mikhail Erivan, Ani ve Ağrı Ovasını ele geçirdi  [12] Ancak, Büyük Selçuklu Devletinin bölgeye tekrar taaruz etmesiyle, Bizanslılar Ani şehrine geri çekildi  [13] Selçuklular, Erivan'ı yakıp kül etti; sokaklar cesetlerle dolu olarak şehri kendi haline bıraktı ve 1064'te bütün krallığın idaresini ele geçirdiler  [13] 12  yüzyılda Gürcistan bölgesel bir askeri güç haline geldi ve Büyük Selçuklu Devleti'ni geri püskürtmek için Ermeniler'le birleşmeyi kabul etti  Erivan 1201'de alınıp, yeniden inşa edildi ve 21 yıl boyunca bir "altın çağ" yaşadı  1225'den itibaren Türkmen ve Moğol istilaları birbirini izledi; bunlar, Erivan halkının Hıristiyan olmasına rağmen kenti belirli bir toleransla yönetti  1256'da Erivan, Moğol İmparatorluğu'nun dört tane ulusundan birinin başkenti oldu  13  yüzyılın sonuna doğru Mahmud Gazan'ın İslam dinine geçmesi ve Moğol göçebeliği, bölgenin gelişiminde duraklamaya neden oldu  [14] Bütün ülke kıtlıktan kırıldı ve insanlar kaçarak Erivan'ı terk ettiler  [14] Birkaç işgalden sonra 1387'de Timur, şehri ve bölgeyi talan ederek harap etti  [15] YeniçağErivan'ın 1672'deki hali
  
 Erivan'a giren 11
  Kızıl Ordu askerleri (29 Kasım 1920)  
 
 Doğu Kafkasya'daki Türk varlığının başlangıcı Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Beyazid ile birlikte 1559'da Safeviler'e sığınan Konya'dan gelme Turgutlular boyuna dayanır
  Babasına başkaldıran Beyazid'in 12 bin kişiden oluşan askeri gücünün büyük bir bölümü bu oymağın fertlerinden oluşmuştur  Beyazid, üzerine gönderilen Osmanlı ordusuna karşı geri çekilerek Sahat Çukuru olarak anılan ve Revan'ı da içine alan bölgeye yerleşmiştir  Kanuni, bu oğlunu ve çocuklarını 1561'de katlettirmiştir  Bunu takip eden yıllarda Revan zaman zaman Osmanlılar ile İran arasında el değiştirmiş ve her seferinde bir yıkıma uğramıştır
  Nihayet 1734 yılında Afşar Hanedanından Nadir Şah'ın, Serdar Büyük Hüseyin-Ali Han'ı bölge valisi olarak tayin etmesiyle birlikte bölgede sulh ve sükün sağlanmıştır  Nadir Şah'ın 1747'de Afganistan'da iken öldürülmesi üzerine İran'da karışıklık başlayınca Serdar da, bölgedeki diğer Türk kökenli liderlerin yaptığı gibi bağımsızlığını ilan ederek Revan Hanlığı'nı kurmuştur
  Hanlığın 12 bin kilometrekarelik topraklarında Kars'ın Tuzluca, Iğdır ve Aralık bölgeleri de yer alıyordu  Serdar Büyük Hüseyin-Ali Han, şehirde büyük çaplı onarım yapmış, su kanalları tesis etmiş ve en önemlisi 1760'da Gökmescid'i Revan'a kazandırmıştır  İran'daki karışıklık Zand sülalesinden Kerim Han'ın gücü ele almasıyla durulduysa da onun 1779'da ölümüyle saltanat çekişmesi yine başlamış ve nihayet 1789'da ilk Kacar Şahı olan Aga Muhammed Han'ın üstünlük sağlaması ve 1796'da tahta çıkmasıyla 1925'e kadar hüküm sürecek Kacar Hanedanı tarih sahnesine çıkmıştır
  1796'da Aga Muhammed'in Horasan ve Türkmenistan'daki küçük çaplı ayaklanmaları bastırmak üzere bölgede olmasını fırsat bilen Ruslar Kafkasya'ya saldırdılar ve aralarında Gence, Bakü ve Şirvan'ın da olduğu birçok şehri işgal ettiler
  Bu durumda Revan, Karabağ ve Nahçıvan Hanları savaşmak yerine uzlaşmanın yollarını aradılar  O sırada Çariçe Katerina'nın ölümüyle Rus ordusu bölgeden çekildi ve duruma tekrar hakim olan Aga Muhammed bu üç hanı affetmedi  Revan Hanı Muhammed Hüseyin Han'ın yerine öz kardeşi Ali Kulu Han'ı atadı  Aga Muhammed 1797'de Şuşa'da öldürülünce (hükümran olan sülalenin kendilerinden olmayan hanlıkların aile fertlerinden birkaçını saraylarında rehine olarak tutmak adeti vardı ve Aga Muhammed küçük bir rehineyken kısırlaştırıldığı için çocuğu yoktu) yerine yeğeni Feth (Feteli) Ali Şah geçti
  Sağ kolu denecek kadar yakını ve akrabası olan Hüseyin Kulu Han'ı 1807'de Revan Hanı olarak atadı, ona Serdar ünvanı verdi  Serdar, Aras nehrinin ötesine kadar olan bütün kuvvetlerin kendisine bağlı olduğu kimselere verilen ünvandı  1827'ye kadar Revan Hanı olarak hüküm süren Serdar Hüseyin Kulu Han, Muhammed Han Kacar'ın oğludur  1740 larda doğduğu tahmin ediliyor fakat yeri konusunda bir açıklık yoktur  Kaynakların "Qazvini" olarak atıfta bulunduğu Serdar'ın Tahran'ın kuzey batısındaki Qazvin'de mi doğduğu yoksa Kacarları tehdit eden Sadık Han'ı Qazvin'de bozguna uğratıp 1800-1802 yılları arasında orada vali olarak görev yapmasından dolayı mı bu adı aldığı tartışılmaktadır  Hüseyin Kulu Han Qazvin'den sonra 5 yıl süreyle Horasan valiliği yapmış ve bu sürede hem orada çıkan isyanları bastırarak hem de bölgede etkili bir yönetim kurup geliştirerek Şah nezdindeki durumunu güçlendirmiştir  Hüseyin Kulu Han'ın 20 yıllık Serdarlığı sırasında Revan gelişti
  Han, muntazam işleyen bir bürokrasi kurmuş, teba üzerinde büyük baskı yapmayan doğrudan ve dolaylı, adil bir vergi sistemi uygulamış, başta sulama kanalları olmak üzere büyük alt yapı projeleri bitirmiştir  Bütün bunlar olurken bir taraftan da 1808'de General Gudovich'in liderliğindeki Rus ordusunu Revan önünde yenmiştir  Bunu takip eden ve yıllar süren çekişmeler sırasında kardeşi, çeşitli kaynaklarda lakabının savaşçı kişiliğinden dolayı "Sarı Aslan" olarak geçen, Hasan-Ali Han ile birlikte Ruslarla sürekli çekişme halinde olmuştur  Ruslar 1827'de General Ivan Paskevich'in komutasında Doğu Kafkasya'da yeni bir taarruza başladılar, Nahçivan'ı ve Serdarabad'ı aldıktan sonra Revan'ı kuşattılar
  Ağır toplarla dövülen kale, Hasan-Ali Han'ın büyük çabasına rağmen 13 Ekim 1827'de düştü  Hasan-Ali Han İran'a sığındı, hayatta kalan ve artık iyice ilerlemiş yaşından ötürü "Uluhan" olarak anılan Hüseyin Kulu Han ise Revan'da kalarak top ateşiyle yıkılmış olan Han Sarayı yerine Serdar Köşkünde yaşamını sürdürdü ve kısa bir süre sonra öldü  Han ailesi sonraki yıllarda surların dışındaki Tepebaşı semtinde birkaç görkemli binaya taşındı  1832'de Rusların yaptığı geniş kapsamlı, ayrıntılı demografik ve ekonomik incelemelerde görüldüğü kadarıyla Revan'da "Han" ünvanlı sadece 4 kişi kalmıştı  Kaynaklar, Serdar'ın ilk karısı Hacı Begüm Hanım'ın da hayatını orada sürdürmeye devam ettiğini ve Rusların kendisine ait arazide yaşamasına izin verdiklerinden bahsetmektedirler  İran ile Rusya arasında 18 Şubat 1828'de imzalanan Türkmençayı Anlaşması ile Revan ve Nahçıvan Hanlıkları Ruslara terkedildi
  Bunun hemen arkasından 21 Mart 1828'de Çar I  Nikola bu iki hanlığı "Armianskaya Oblast" yani Ermenistan Vilayeti adı altında birleştirdi ve St  Petersburg'a bağlayarak Ermenilerin bağımsız Ermenistan beklentisine set çekti  Rusların doğu ve batı Kafkasya'daki toprak kazanımları beraberinde bir sosyal ve ekonomik sorunlar yumağını da getirdi
  Geleneğin çok etkili olduğu bölge hanlıklarında St  Petersburg'a bağlı merkeziyetçi bir yönetimi gerçekleştirmek zordu  Ayrıca 25 yıldır Rus işgalinde olan Gürcistan örneğinde olduğu gibi yerel idareye ciddi ölçüde yetki verilmiş ve toplumun alıştığı yaşam tarzına devam etmesine çalışılmıştı  Ne var ki General Paskevich tam bir merkeziyetçiydi, bu geçişin olması ve bölgenin sosyal ve kültürel olarak da tamamen Rusya'ya ilhakı için çok çalıştı  Ondan sonra tayin edilen Baron V  F  Rosen ise daha gerçekçi ve ılımlıydı fakat artık başlamış olan merkeziyetçilik akımını durdurmayı başaramadı  1840'da bölgede büyük bir idari değişiklik yapıldığında Rusça resmi dil olarak ilan edildi ve bütün karar organlarına Rusların yerleştirilmesi şart koşuldu  Hatta "Armianskaya Oblast" da ortadan kaldırıldı onun yerine bölge, "gubernii" denilen idari birimlere ayrıldı  Fakat bütün bu çabalar Serdar'ın kurmuş olduğu ve mükemmel işleyen bürokratik mekanizmanın yerini alacak bir sistemin hayata geçirilmesi için yeterli olmadı  1850'lere gelindiğinde merkeziyetçi politikanın işe yaramadığını iyice anlayan Çar, Kont M  S  Vorontsov'u Kafkasya bölgesinin başına atadı ve onu kendisine bağladı  Zaten Revan'ın düşmesiyle birlikte Tiflis'in bir çeşit bölgesel idare merkezi olarak ortaya çıkması ata yurdunun önemini de büyük ölçüde azaltmıştı  Bu dönemden başlayarak Han ailesi asker değilse de idari ve ekonomik bir varlık olarak tekrar sahneye çıktı ve Serdar'ın kurduğu sisteminin bir bölümünün Rus İhtilali'ne kadar işlemesinde rol oynadı
  Yani Ruslar han ailesini muhafaza ettiler ve onların halk arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların çözümünde oynadıkları geleneksel rolü bildikleri için günlük yaşamda statülerine fazla dokunmadılar  Bir başka deyimle, Han ailesini tamamen yok etmek yerine onların geleneklerden kaynaklanan önderliğinden yararlanma yolunu seçtiler  "Han Erivanski" olarak adlandırdıkları liderlere sınırlı da olsa hareket serbestliği verdiler  Bu bağlamda, mesela, Revan'da 1850'de kurulmasına izin verilen Şeriat Meclisinde Han ailesinden büyüklerin de yer aldığını düşünmek yanlış olmaz  Serdar Ulu Han'ın ölümüyle yerine Muhibb-i Ali Han, onun ölümüyle oğlu Abbas Kulu Han (1840 -1913) ve onun da 1913'de ölümüyle Hasan Han (1870-1956) han oldular
  1827'den itibaren bölgeye yerleştirilmesine başlanan Ermeni nüfus XIX
  yüzyıl sonlarında sayıca Türk nüfusa yaklaştı  Ekim 1917 Rus İhtilali'nin bölgede yarattığı otorite buhranı üzerine bir de 28 Nisan 1918'de Ermenistan Cumhuriyeti'nin ilanı eklenince Han ailesinin can emniyeti kalmadı ve bunun hemen ertesinde, orayı terk etmek zorunluluğu ortaya çıktı  Aile mensupları 1918 Mayısında Revan'ı terkederek önce Nahçıvan'a oradan da Tebriz'e gittiler  Hasan Han'ın büyük oğlu 1900 doğumlu Hüseyin Han, 1917 sonunda Türk ordusuna katılarak ömrü boyunca kara ve hava kuvvetlerinde görev yaptı, 1960'da Hava Tümgenerali rütbesiyle emekli oldu  Cumhuriyet'in ilk yıllarında Turgud soyadını almıştı ve 1971'de hayata gözlerini yumdu  Referanslar: 1
  Türk Ansiklopesi, "Revan" maddesi 2  Çetinkaya, Nihat  "Iğdır Tarihi", İstanbul 1996 3  Kırzıoğlu, Fahrettin  "Kars Tarihi", İstanbul 1953 4  Kırzıoğlu Fahrettin  "Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi"  Ankara 1993 5  Keddie, Nikki R  "Qajar Iran and the Rise of Reza Khan"  Costa Mesa, California 1999 6  Lynch, H  F  B  "Armenia Travels and Studies"  Re-print, New York 1965 7  Bournoutian, George A  "The Khanate of Erevan Under Qajar Rule 1795 - 1828, California 1992 8  Von Haxthause, August  "Transcaucasia"  London 1854  16  ve 17  yüzyıllar kent için kötü bir dönem idi; şehir Farslar ve Türkler arasında bir savaş meydanı oldu,[16] ve yüzyıllar geçtikçe Araplar ve Moğollar tarafından sürekli yapılan saldırılara ek olarak, 1679 yılında gerçekleşen büyük bir depremle neredeyse bütün kent yıkıldı  [10] Bazı nadir kalıntılar günümüzde bile bulunabilir  [10] Ruslar tarafından idare edildiği dönemde, aşağı yukarı 1827 yılında şehrin nüfusu sadece 12
  500 kişi idi, ve bunun neredeyse yarısı Ermeni değildi  Barışın geri gelmesi sayesinde, şehrin nüfusu yavaşça çoğalmaya başladı[17] ve şehir, bölgenin ve ondan sonra da valiliğin başkenti olarak seçildi  Sovyet döneminden David Sassuntsi'nin heykelini gösteren bir posta pulu  
 
 20
  yüzyılın başlangıcında Erivan, Rus İmparatorluğu'nun sınırlarında bulunan 30  000 kişilik nüfusa sahip olan bir köy idi  [17] 1918 yılında yeni Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'nin başkenti olduğu ilan edildi ve 1920'ye kadar yeni bağımsız Ermenistan'ın merkezi oldu  Kentin baş kentbilimcisi Aleksandr Tamanian, kenti tamamen yeniden biçimleyerek bu cumhuriyeti gerçek bir değeri olan başkente dönüştürdü  Yeni alanlar, yollar, köprüler, bir uluslararası havalimanı, ve 1980'lerde Erivan metrosu'nun inşaat edilmesi ile bu büyüme, şehrin görünümünü tamamen değiştirdi  [18] 29 Kasım 1920 tarihinde, Ermenistan'ın Sovyetleşmesinden sonra Erivan, hala cumhuriyetin başkenti idi[19], ancak 1922 yılında Transkafkasya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte başkent Tiflis oldu
  [20] 1936 yılında o cumhuriyetin dağılması ve Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile Erivan tekrar ülkenin başkenti oldu, ve 1991'de ülkenin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsızlığını kazanmasından sonra hala ülkenin başkentidir  1988'de Dağlık Karabağ'nın bağımsızlığına taraftar olan gösteriler, Sovyetler Birliği'nde perestroykanın uygulanmasına ve on beş Sovyetler Birliği Cumhuriyetinin bağımsızlık istemesiyle sonuçlanan olaylardan biri idi
  1988 Spitak Depremi Ermenistan'ın bağımsızlık sürecini erteledi ve bu nedenle Ermenistan, bağımsızlığını kazanan en son cumhuriyetlerden birisi oldu  1990'lı yıllardaki ekonomik krizden sonra, 2000'li yıllarda Ermenistan ekonomisi büyümekte ve Erivan'ın yüzü hızla değişmektedir
  [21] 
 Kaynak : Wikipedia
 
 |