Prof. Dr. Sinsi
|
Erzincan Erzincan Resimleri, Şehir Merkezi, Tarihi Yerleri, Camiler, Şehir Tiyatroları
Erzincan Erzincan resimleri, şehir merkezi, tarihi yerleri, camiler, şehir tiyatroları, geçim kaynağı, üniversiteler, devlet kurumları, hastaneler, türbeleri, şarkıları, türküleri, halk oyunları, şiirleri, sanatçıları, ozanları, ve daha fazla bilgiler
Erzincan'ın Tarihi
Erzincan’ın İlkçağ tarihi hakkında esaslı bilgiye henüz sahip değiliz Ne varki tarihçiler ikinci bin yıl da, bu yörede, hurrilerin yaşadığını, ikinci bin yılın ilk yarısı başlarında da Hayaslılarla Azziler’in hüküm sürdüğünü kaydetmektedir
Anadolu’da M Ö 1050- 1180 tarihleri arasında Hattuşaş’ı merkez yaparak büyük bir imparatorluk kuran Hitit’ler yakın doğuyu egemenlikleri altına almışlardır Şüphesiz ki Erzincan’da Hititler’in yönetimi altında idi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda Hititlere ait çeşitli eserler ortaya çıkarılmıştır Erzincan ve yöresinde Hititler’e ait bir yerleşim merkezine rastlanmamışsa da, bu yörenin Hitit egemenliği altında kaldığından da hiç şüphe yoktur
Doğu Anadolu’da kurulan ilkçağ devletlerinden biri de Urartular’dır M Ö 900 yıllarında kurulan bu devlet Van’ı (Tuspa) başkent yapmış, sınırlarını Hazar Denizinden Malatya‘ya, kuzeyde Erzurum-Erzincan’dan güneyde Halep-Musul’a kadar genişletmiştir
Erzincan yakınlarında Altıntepe’de Prof Dr Tahsin ÖZGÜÇ tarafından yapılan kazıda (1953) Urartular’a ait bir çok eser çıkarılmış, bu yörenin Urartu egemenliği altında kaldığı kanıtlanmıştır
Çeşitli saldırılara maruz kalan Urartu şehirleri, teker teker tahrip edilirken Medler’in Anadolu’yu istilası sırasında M Ö 600 yıllarında tamamen ortadan kaldırılmıştır Erzincan ve yöresi, Urartular’ı yenerek Anadolu’yu istilaya başlayan Med’lerin (M Ö 612) eline geçti Med Krallığı’nın Kyaksar döneminde Lidyalılar’la yapılan savaşlar, muhtemelen Erzincan ve civarında cereyan etmiştir Bu yöreler M Ö 550 tarihlerinde Persler’in eline geçmiştir
Hititler’in Anadolu’yu istila ettikleri sırada, İran yaylasını da Persler ele geçirdiler Persler’in yükselişi daha çok Ciroz (550-530), Kampis (530-520) dönemlerine raslar Bu dönemde Erzincan ve çevresinde Persler’in eline geçer Persler’den sonra Anadolu Makendonyalılar’ın eline geçmiştir
Roma ordusu M Ö 70 tarihinde Doğu Anadolu’yu ele geçirmeye başlıyarak Elazığ yöresindeki Safen (Harput) Kralığı’nı yıktıktan sonra, Tigran Ordusunu da yenilgiye uğratmıştır Bu sırada (M Ö 68) Pontuslular da Erzincan yörelerinde Roma üstünlüğüne son vermişlerdir İran ile Bizans arasında sürekli savaşlara sahne olan Erzincan ve yöresi, en son Bizans imparatoru Heraklius tarafından 629 tarihinde yenilgiye uğratılan İran’dan geri alındı
Halife Hz Osman (644-656) zamanında Habib bin Mesleme 35/655 senesinde Erzincan ve yöresini ele geçirerek, bu bölgeyi tamamen Müslümanların yönetimine kattı Erzincan ve yöresi Abbasiler döneminde de çeşitli saldırılara maruz kaldı Halife Mütevekkil Alallah (847-861) döneminde Malatya Valisi Ömer bin Abdullah, Arapgir, Eğin, Kemah, Erzincan ve Trabzon kentlerini Bizanslılar’dan geri aldı (859) Böylece Erzincan tekrar Arapların hakimiyetine geçti
Türklerin Anadolu’ya akınlar yaptığını daha önce belirtmiştik Fakat, Türklerin Anadolu’yu vatan edinmeleri genel kanaate göre Malazgirt (1071) zaferinden sonradır Malazgirt zaferi kazanılınca Alparslan, Karasu ve Çatlı nehirleri vadilerinin fethine Mengücek Ahmet Gazi’yi görevlendirmiştir
Alparslan’ın komutanlarından olan Mengücek Ahmet Gazi, Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar yörelerini hakimiyeti altına aldı Kemah’ı merkez yaptı Ahmet Gazi’nin ölümü üzerine (1114) yerine oğlu İshak Bey geçti Bu beyliği uzun süre yöneten İshak Bey ölünce (1124) yerine Melih Mahmut geçti İshak Beyin oğulları onu tanımayınca, Mengücek devleti parçalandı Kemah Melih Mahmut’a Erzincan Davut Şah’a, Divriği’de Süleyman Şah’a düştü Davut şah’ın öldürülmesi üzerine (1151) Erzincan’a 13 yıl Süleyman Şah’a sahip olmuş; Davut Şah’ın oğlu Fahrettin Behram Şah (1165) yılında babasının tahtında oturunca, Mengücek Beyliği tekrar güçlenmiştir Fahrettin Behram Şah, Kılıçarslan’ın damadı olması da göz önünde bulundurulursa, Mengücek Selçuklu münasebeti daha iyi anlaşılır
Behram Şah zamanında, Erzincan çok ilerlemiş, ticaret ve sanayi gelişmiştir Zelzeleler sebebi ile o dönem ait eserler maalesef günümüze ulaşmamıştır Behram Şah 1225 tarihinde Erzincan’da ölmüş, aşağı Urla (Ula) köyünde defnedilmiştir
Behram Şah ölünce yerine oğlu Davut Şah geçti 1228 tarihinde Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat Erzincan ve Kemah’ı işgal ederek Mengücek Beyliğine son verdi Alaaddin Keykubat ile Celalettin Harzem Şah arasında Erzincan yakınlarında, Yassı-Çemen denilen yerde 1230 tarihinde savaş oldu ve Celalettin Harzem Şah yenildi Alaattin Keykubat’ın ölümü (1237) üzerine, yerine oğlu II Gıyasettin Keyhüsrev geçti Onun zamanında devlet Moğolların istilasına uğradı 1240 tarihinde Erzurum’u işgal eden Moğollar Erzincan’ı geçerek 1243 tarihinde Kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu Devletini hezimete uğrattı Böylece Erzincan ve yöresi İlhanlıların eline geçti İlhanlılar yöreyi beylerle (Vali) yönettiler Timur-Taş Bey Mısır’a kaçarken yerine Alaaddin Eretna’yi bıraktı
Timur-Taş’ın Mısır’a sığınmasından sonra valiliğe gelen Alaaddin Eretna ilhanlı hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han’ın ölümü (1335) üzerine İlhanlılarla olan bağını keserek görünüşte Celayırlı Hükümdarı Büyük Şeyh Hasan Han’a bağlı kalarak bağımsızlığını ilan etti
Bir ara Çoban Oğulları Hükümdarı Küçük Şeyh Hasan, Erzincan ve yöresi kendi beyliğine kattıysa da 1338’de Memluk Sultan Nasreddin Muhammed’in yardımı ile Erzincan ve yöresi Küçük Şeyh Hasan’dan kurtuldu Erzincan bu beylik döneminde de el değişmiştir Alaaddin Eratna 1352’de öldükten sonra yerine oğlu Gıyasettin Mehmet getirildi Çıkan anlaşmazlıklar sonunda Erzincan bağımsız olarak, Burak Bey’e bırakıldı Sırası ile Ahi Ayna Bey (öl 1362), Pir Hüseyin (öl 1379), Mutahhareten Bey yönetimi ele aldı Mutahhareten döneminde, Kadı Burhanettin Erzincan’a ve yöresine birkaç kez saldırı düzenledi Bu saldırılar Akkoyunlu Hükümdarı Kutlu Bey’in yardımı ile atlatıldı
Bu dönemde Erzincan üzerinde Akkoyunlular’ın etkisini görmekteyiz
Erzincan Emiri Mutahhareten’in Timur’a bağlanması Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ı kızdırmıştı Beyazıt da Erzincan’ı muhasara etti (1401) Fakat çok geçmeden Ankara Savaşı patlak verince, yöre tekrar Timur’un eline geçti (1402)
Yörede Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar Osmanlılar etkili olamadılar 1419’da 1 Mehmet zamanında Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf Erzincan’ı zapt etti Pir Ömer’i vali tayin etti
1455’de de, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Erzincan’ı aldı Kaleyi yeniden onardı Yöre Fatih ile Uzun Hasan arasında çıkan Otlukbeli savaşına kadar (11 Ağustos 1473) Akkoyunların elinden kaldı
Bu savaştan sonra Osmanlıların denetimine geçti
1502 tarihinde Safevi tahtına gecen Şah İsmail Erzincan’ı karargah yapmıştı Anadolu’yu eline geçirmek isteyen Safeviler’e Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Savaşıy’la dur deyince, Erzincan tekrar Osmanlılar’ın yönetimine geçti
Kanuni Sultan Süleyman 1534‘te Tebriz Seferi, 1540’da İran Seferi sırasında Erzincan’a uğramıştır
Birinci dünya savaşından 11 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar tarafından şehir işgal edilmiş, bunu fırsat bilen ayrılıkçı Ermeniler’de silahlı birlikler oluşturarak faaliyete geçmişlerdir 18 Aralık 1917 de Sovyet hükümeti ile yapılan Erzincan Mütarekesi ile 11 Ocak 1918 de rus askerleri bölgeden çekilmiş ancak, ermeni çeteleribir çok kanlı olaya neden olmuştur Kazım Kara Bekir komutasındaki askeri birlikler 13 Şubat 1918 de Erzincan’ı 22 Şubat 1918 de Tercan’ı ermeni silahlı güçlerinden kurtarmışlardır Kurtuluş savaşında ve hareketli geçen Cumhuriyetin ilk yıllarında Erzincan halkı Büyük Atatürk’ün yanında olmuştur
Kentin adının “Eriza” veya “Aziriz” kelimelerinden geldiği, ilk önce “Erziricin” daha sonrada bugün ifade edildiği şekilde “Erzincan” a dönüştüğü rivayet edilmektedir
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili olan Erzincan, 1939’da şiddetli depreme maruz kalmış, şehir harabeye dönmüştür Şehirde taş taş üstünde kalmamış, onbinlerce insan hayatını kaybetmiştir Depremden sonra demiryolundan yukarı yeni bir şehir inşaatına başlanarak bugünkü Erzincan şehri meydana getirilmiştir Kadın giyiminde yerel özelliklere kentlerde de rastlanır Yerel giysilerle, çağdaş giysilerin birlikte kullanımı bir giyim-kuşam özelliği olarak belirmektedir
Bayanlarda Giyim:
Kollar uzun ve yaka düzdür Günlük olarak giyi*len bu entari, belbağı denilen bir bağla bağlanır
Üçetek: Vücuda iyice oturan, hakim yakalı bir giysidir Ön boydan, yanlar ise bel kısmında açık olduğu için meydana gelen bu üç parçadan ismini almıştır tahtalı, kutnu ve kadife kumaşlardan yapılır Üzerinde krma gümüş kemer takılır
Şalvar: Pantolonvari şalvardır Ağ kısmı paçadan olmadığından pantolonvari denilmektedir Üçetekle birlikte giyilir
Başörtüleri
Ehram (İhram): İnce yün ipekten dokunur Renkleri beyaz kahverengi ve siyahtır üzerinde çeşitli motifler vardır
Hindi (Yazma): Kağıtlar arasında satılan desenli ince tülbenttir Yaşmak , fitos ve düz örtü şeklinde kullanılır, kenarları oyalıdır
Tülbent: Beyaz ince bir örtüdür Kenarları oyalı olup, yazma gibi kullanılır
Namaz Örtüsü: Buyüklü ve küçüklü olmak üzere iki kısımdır Düz olarak başa alınır, daha ziyade yaşlı kadınlar kullanır
Pırpırlı: Kırmızı tülden yapılan bir başörtüsüdür Kenarları boncuk oyalıdır Üzeri pırpır denilen pul boncukla işlenir
Ayakkabı: Yemeni ve kundura giyilir
Aksesuarlar: Tepelik, saçlık,bilezik,kemer ve küpedir
Kullanılan Kadın Kumaşları
Kadife , kutnu, çitari, alaca, manisa, atlas, pullu sehavi ve kervancıların memleketimize soktuklrı Hint kumaşıdır Hint kumaşı çok tuttuğu için Erzincan'lı buna ait bir türkü bile yakmıştır
"Vardım Hint eline kumaş getirdim
Açtım bedestanı sattım oturdum,
Sen benim başıma neler getirdin
Ben senin derdini çekemem gönül"
Bu kumaşların dışında, yerli tezgahlarda dokunan yün ve pamuklu kumaşlar da mevcuttur
Yeleğin altında işlik vardır Bele ise kuşak takılır
İşlik: Yelek altında giyilen yakasız mintandır Genellikle çizgili kumaşlar tercih edilir
Fes ve Ebaniye: Kırmızı renkten püsküllü fes kullanılır Ortasından sarkan püskül, siyah
ibrişimden yapılmıştır Fes üzerine ebaniye sarılır Ebaniye, sarı renkli, ipekli bir kumaştır Üzeri motif işlemelidir
Poçcikli Yemeni : Bildiğimiz bir çesit ayakkabıdır
Aksesuarlar: Saat, köstek ve hançerdir
Kullanılan Kumaşlar: Kadife, çuha kumaş ve tamamen yün olan mahalli kumaştır
|